“Tek çözüm, bir Filistin devleti ile barış ve
güvenlik içinde yan yana yaşayan, demokratik bir Yahudi devleti.”
By
Barack Obama (*)
Geçen yıl, Air Force One (Amerikan Başkanlarını
taşıyan başkanlık uçağı) Kutsal Topraklara iniş yaparken, penceremden dışarı
baktım ve bir kez daha, İsrail’in güvenlik meselesinin, dakikalar ve
kilometrelerle ölçülebileceği fikrine kapıldım. Mavi Çizgi’nin yanı başında
yaşayanlar, Siderot’da yaşayan ve tek istekleri korkusuzca büyümek olan
çocuklar ve Hizbullah ve Hamas’ın roketleriyle, evlerini ve her şeylerini
kaybeden aileler için, güvenliğin ne
anlama geldiğini gördüm.
Bir baba olarak, Haziran ayında trajik bir şekilde
kaçırılarak öldürülen Naftali Fraenkel, Gilad Shaar, ve Eyal Yifrach’ın
ailelerinin maruz kaldığı acıyı hayal bile edemem. Aynı zamanda, Mohammed
Hussein Abu Khdeir’in duygusuzca kaçırılıp, ailesinden ve hayattan koparılması
da beni son derece üzdü. Bu tehlikeli noktada,
taraflar, masumları korumak zorundalar; cezalandırma ve intikam
duygusuyla değil, ılımlı ve kontrollü davranmak zorundalar.
Harry Truman’dan bugüne kadar, Birleşik Devletler,
İsrail’in en iyi dostu oldu. Daha önce de söylediğim gibi, ne ben ne de Amerika
Birleşik Devletleri, İsrail’in ve İsrail halkının güvenliği için,
kararlılığımızda tereddüt etmeyiz ve barışa olan desteğimiz, bu kararlılığın
temel taşıdır.
Son beş yıldır, işbirliğimizi genişlettik ve bugün,
İsrail liderlerinin de söylediği gibi, İsrail ve Birleşik Devletler arasındaki
ilişki, her zamankinden daha güçlü durumda. Askerlerimiz, birlikte daha çok
tatbikat yapıyorlar.
İstihbarat işbirliğimiz tüm zamanların en yüksek
seviyesinde. “Uzaktan IED-algılama ekipmanları, hafif koruyucu zırh” gibi, askeri birliklerimizi koruyacak yeni
savunma teknolojileri geliştiriyoruz.
Washington bütçeleri de oldukça kısıtlı, ancak,
İsrail’in güvenliğine yönelik kararlılığımız, hep bir demir zırh olarak
kalacak. Amerika Birleşik Devletleri, 2018’e kadar, her yıl 3 milyar dolardan
fazlasını İsrail’in güvenliğini finanse etmek için sağlamaya kararlıdır. Her
yönüyle, bizim örneğine daha önce rastlanmamış işbirliğimiz, İsrail’i daha
güvenli bir yapıyor. “Füzesavar sistem” ve “Demir Kubbe” gibi, İsrail’in üst
düzey savunma sistemlerindeki Amerikan yatırımları, hayatlar kurtarıyor.
İsrail’in güvenliği konusundaki kararlılığımız,
Ortadoğu’daki sorumluluğumuzu da arttırıyor. Geçen ay Amerika’nın liderliğinde,
uluslararası toplum, Beşer El-Esed’in son kimyasal silahları da başarılı bir
şekilde ülke dışına çıkardı. Bu stoğu ortadan kaldırmak, zalim bir diktatörün,
sadece Suriye halkına değil, İsrail de dahil, Suriye’nin komşularına tehdit
oluşturan, kitle imha silahları kullanabilme ihtimalini de zayıflattı. Ve biz,
Avrupa ve Arap dünyasındaki ortaklarımızla, ılımlı bir muhalefeti desteklemeye
ve insani kriz ve bölgesel istikrarsızlığı besleyen bir çatışmayı giderecek
politik bir çözüm için baskı yapmaya devam edeceğiz.
Bunun yanı sıra, İran’ın bugüne kadar nükleer silaha
sahip olmadığından emin olmak için çalışıyoruz. İran'ın nükleer programıyla
ilgili sert uluslararası müzakereler yoluyla, İsrail’in güvenliği de dahil
olmak üzere, küresel ve bölgesel güvenlik için büyük bir tehdide barışçıl bir
şekilde dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Biz, İran’ın nükleer programının, sadece barışçı
olduğu konusunda somut ve doğrulanabilir güvenceler sağlamak gerektiği
konusunda hemfikiriz ve bu süreçte İsrail ile yakın istişare içindeyiz.
Müzakerelerin tarihi yaklaşırken, bu müzakerelerin başarılı olup olmayacağını
bilmiyoruz, ama alt çizgimiz hiç değişmedi. İran’ın nükleer bir silaha sahip
olmasını engelleme konusunda kararlıyız ve bu hedefi gerçekleştirmek için her
tür seçeneği masaya getiriyoruz.
Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’in
güvenliği konusundaki kararlı tutumu, Ortadoğu’daki kalıcı barış konusundaki
kararlığını da gösteriyor. Biz, her zaman, İsrailliler ve Filistinliler
arasındaki on yıllardır süregelen, taraflarca zor kararlar verilmesi gereken
sorunun çözümünde net olduk. Bu yüzden, her iki tarafın barış sürecini canlı
tutmak için alınan zor kararları uygulamamış olmasıyla hayal kırıklığına
uğrasak da, İsrail’in gerçek güvenliği için tek yol olan kalıcı barış umudundan
asla vazgeçmeyeceğiz.
Geçen yıl, Kudüs’te söylediğim gibi, barış
gereklidir, basittir ve mümkündür. Buna o zaman da inanıyordum. Şimdi de
inanıyorum. Barış, gereklidir çünkü İsrail Yahudi Devletinin güvenliği ve
demokratik geleceğini sağlamak için tek yoldur. Duvarlar ve füze savunma
sistemleri, bazı tehditlere karşı korunmaya yardımcı olsa da, gerçek güvenlik,
ancak kapsamlı bir uzlaşma ile gelecektir. Filistinlilerle bir barış
anlaşmasına varmak, uluslararası bir duygu değişimine yardımcı olacak, şiddeti
bir kenara itecek ve İsrail’in güvenliği için daha destekleyici olacaktır.
Barış, aynı zamanda inkar edilemez bir biçimde,
basit. İsrail halkının, Yahudilerin tarihi anavatanında yaşama hakkı olduğu
gibi, Filistin halkı da özerklik hakkına sahip..Filistinli çocukların da
umutları ve geleceğe dair hayalleri var, ve sadece kendi devletlerinin onlara
sağlayabileceği bir haysiyetle yaşamayı hak ediyorlar. Ve devlet Başkanı Abbas
da, İsrail, iki-devletli çözüm ve güvenlik işbirliğine bir muadil buluyor.
Amerika Birleşik Devletleri, defalarca herhangi bir
Filistin hükümetinin bu uzun soluklu ilkelere uyması gerektiğini açıkça ortaya
koydu: Şiddetsizlik, geçmiş anlaşmalara bağlılık ve İsrail'in tanınması için
bir taahhüt. Boşta kalan müzakerelerle birlikte, bu ilkeler her zamankinden
daha önemli. Tüm taraflar itidal ve bölgede istikrarı korumak için birlikte
çalışmak zorundadır.
Son olarak, barış mümkün. Bu, hayal kırıklığı ve
aksilikler sırasında hatırlanması gereken en önemli şeylerden biri. Zor
seçimler yapmak için gerekli olan siyasi iradeyi sağlayacak ve İsrail ve
Filistin halkından ve sivil toplumdan destek görecektir. Her iki taraf da barış
için risk almaya istekli olmalıdır.
Ama günün sonunda biz, iki devlet, iki halk için
müzakerelerin nereye doğru gittiğini görüyoruz. Birbiriyle uzlaşma ve işbirliğini
reddetmek, ne İsrail ne de Filistin halkının güvenliğini arttırmayacak. Tek
çözüm, bir Filistin devleti ile barış ve güvenlik içinde yan yana yaşayan,
demokratik bir Yahudi devleti.
Bu yüzden, (Dışişleri Bakanı) Sekreter Kerry ve ben,
hem Başbakan Netanyahu hem de Devlet Başkanı Abbas’la, iki-devletli bir çözüm
konusunda çalışmaları sürdürmeye kararlıyız. Ciddi müzakereleri yeniden masaya
yatırmak için gerekli siyasi irade oluştuğunda, Amerika Birleşik Devletleri
üzerine düşeni yapmaya hazır olacaktır.
Birkaç hafta önce, kendisi son dönemine
hazırlanırken, Beyaz Saray’da Başkan Peres ile bir araya geldim. Her zaman
olduğu gibi, yaşamını İsrail Devletine adamış ve ülkesi için umutları olan bir
adamla oturup konuşmaktan onur duydum.
Şimon Peres, her zaman İsrail’in güvenliğinin
korkusuz bir savunucusu olmuştur. Ve geçen ay, Devlet Başkanı Abbas ve Papa Francis’le Vatikan’da yaptığı tarihi
toplantıda şu tespiti yaptı: "Barış olmadan," dedi, "Biz tam değiliz."
İsrail, başarılı da olsa, her şeyin üstesinden de gelse, barış olmadan güvenli
ve tam olmayacak. Barış tohumları ekmek için, liderlerin kafasındaki barış
değil, İsrail ve Filistinlilerin kalplerindeki barış için, asla geç değil. Bu,
Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’in ilk dostu, en eski dostu,ve en güçlü
dostu olduğunun da teminatıdır.”
Barack
Obama, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, 08.07.2014
Derya
Beyaz, 10.07.2014, Sonsuz Ark Çırak
Yazar, Çeviri
(*)Bu makale, 30 Haziran 2014 öncesi Haaretz-İsrail
Barış Konferansı için yazılmıştır.
Makale’nin
Orijinali: