“Batı
Afrika’da daha önce asla bir Ebola salgını görülmemiştir.”
Ebola
Bu
makale Ebola salgını hakkında bize yalan söylendiğine inanmamız için
çeşitli sebepler sunmaktadır. Makalenin içeriğindeki açıklamalar Ebola
salgınının ABD bağlantılı bir biyoterör eylemi olduğunu ortaya
koymaktadır.
ABD’nin
Batılı ana akım medyası aracılığıyla ısrarla savunduğu yalanlardan biri de, hiçbir saygın uzman tarafından Ebola virüsünün hava yoluyla taşındığına
inanılmadığı görüşüdür. Bu mesele hakkında Kanada Halk Sağlığı Kurumu
tarafından verilen beyanat(1) şöyledir:
“Enfeksiyon,
laboratuar ortamında küçük parçacıklı aeresollar aracılığıyla primatlar
üzerinde denenmiş ve kesin olarak gösterilmemiş olsa da, hava yoluyla insanlar
arasında hastalığın yayılabileceğine dair ciddi şüpheler ortaya çıkmıştır.
Hastalığın bu şekilde iletiminin ne kadar önemli olduğu açık değildir. Kötü
hijyenik koşullar virüsün yayılımına yardımcı olabilir.”
Hava
yoluyla hastalığın taşınmasına dair endişelerini ifade eden bazı bilimsel
çalışmalara şu makalede(2) değinilmiştir ve bu tür başka çalışmaları bulmak da
zor değildir.
Görüldüğü
gibi; Ebola’nın hava yoluyla bulaşma olasılığı hakkında endişelenmek için bazı
sebepler olduğuna inanan, konu hakkında otorite olan insanlar olmasına rağmen
ABD hükümeti ve ana akım medya, durum bu şekilde değilmiş gibi yalan söylemeye
ve davranmaya devam etmektedir.
ABD
tarafından ileri sürülen yalanlardan ikincisine geçmeden önce yeterli derecede
tartışılmayan üç adet gerçeği belirtmek gerekir. Birincisi ve belki de en
önemlisi Ebola’nın Batı Afrika’ya nasıl ulaştığı konusunda hiçbir fikrimizin
olmayışıdır. Araştırma yaptığınızda kendiniz de göreceksiniz ki(3) Batı
Afrika’da daha önce asla bir Ebola salgını görülmemiştir.
Belki de
ırkçı ABD ve ana akım medyasına göre bütün Afrika ülkeleri aynıdır öyleyse bu
kimin alındığında daha önceki salgınlara nazaran çok daha bulaşıcı olduğu
görülmektedir. Bir önceki linkte belirtilmiş olduğu gibi şu anda en az 1975
vaka mevcuttur.
Şimdi
bir dakika için durun ve tamamen şunu dikkate alın; Şu an 1975 olan vaka
sayısı, 1977’den 2014’e kadar olan tüm Ebola salgınlarındaki sayıyı geçmiştir.
Öyleyse Arnavutluk’ta hastalık belirtisi gösteren insanların olması(4)
şaşırtıcı değildir.
Maruz
kaldığımız ikinci yalan ise tamamen bir gerçeği gizleme durumudur ve ana akım
medyasının bize şu an görülen Ebola virüsünün daha önce asla görülmemiş olan
biyolojik olarak farklı bir form olduğunu açıklamaması ile ilgilidir.
Aşağıda
New England Journal Nisan 2014(5) sayısında yer alan ve günümüzdeki Batı Afrika
ve Gine’de görülen Ebola salgını ile ilgili endişe verici bilgilerin bulunduğu
yazıdan bir kesit bulunmaktadır:
Tam
uzunluktaki dizilerin filogenetik analizlerinde diğer bilinen Ebola virüsleri
ile Gine Ebola virüsü arasında gerçekleştirilen kız kardeş çiftleştirilmesi
sonucunda ayrı bir tür ortaya çıkmıştır. Bu durum Gine kaynaklı Ebola virüsünün
Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Gabon’daki türlerle paralel bir şekilde yakın
zamana ait ortak bir atadan evrimleştiğini ve Gine’ye ikincil ülkelerden
gelmediğini göstermektedir. Ebola virüsünün muhtemel kaynakları olan meyve
yarasaları Batı Afrika’nın geniş bir bölümünde yaşamaktadır. Muhtemelen Ebola
virüsü bu bölgede tespit edilmemiş şekilde varlığını sürdürmekteydi. Gine
virüsün ortaya çıkması bütün Batı Afrika bölgesinde görülebilecek Ebola salgını
riskine dikkatleri çekiyor.(6).
Aynı
çalışmanın devamında şu ifadeler yer alıyor:
Üç adet
tam uzunluktaki dizi arasında yer alan, 15 kısmi L geni dizisindeki yüksek
dereceli benzerlik ve vakalar arasında görülen epidemolojik bağlantılar virüsün
insanlara tek kaynaktan bulaştığını ortaya koymaktadır. Bu bulaşma Aralık 2013
başlarında veya daha önce gerçekleşmiş gibi görünmektedir.
Şu anda
karşı karşıya olduğumuz Gine varyantlı Ebola virüsü, tüm önceki Ebola
versiyonlarından genetik olarak yeteri kadar uzaktadır. Öyle ki; kendi genetik
dalını veya türünü belirlemiştir ve bu türün Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve
Gabon’da bulunan ortak bir Ebola varyant atadan paralel olarak evrimleştiğine
inanılmaktadır. Dahası şu anki salgın, Haziran veya Temmuz’da değil, Nisan 2014
başlarında belki de Aralık 2013’ten daha evvel ortaya çıkmıştır.
Görünüşe
göre Gine (Batı Afrika) Ebola varyantı tek kaynaktan insanlara geçmiştir. Bu
yüzden Gine varyantlı Ebola virüsü taşıyan meyve yarasaları tarafından
ısırılmış çok sayıda insan vakaları görülmemektedir.
Sonuçta
Batı Afrika Ebola salgınının Merkez Afrika’ya veya başka bir yere yayılımı
izlenebilir değildir ve biz hala Ebola virüsünün Batı Afrika’da nasıl ortaya
çıktığını bilmemekteyiz.
ABD
tarafından Ebola hakkında söylenmiş üçüncü yalana geçmeden ve bu üç yalanı
birbirine bağlayan nedenler hakkında makul bir açıklama yapmadan önce kısa bir
özet yapalım.
Gine
Ebola varyantı, daha önce asla görülmemiştir. Şimdiye kadar karşılaşılan tüm
Ebola varyantlarından çok daha bulaşıcı olabilir; hatta hava yoluyla bulaşma
ihtimali de bulunmaktadır. Ebola’nın Batı Afrika’da nasıl ortaya çıktığı hala
bilinmemektedir fakat ortaya çıkış zamanı Batılı ana akım medyasının
yalanlarını sergilemesinden oldukça öncedir.
ABD
tarafından Ebola hakkında söylenen üçüncü yalana gelince:
“Federal Hükümetin
Tutarsız Ebola Hikâyesi” başlığını taşıyan Matt Drudge bağlantılı bir makaleye
(6) baktığımızda ABD hükümetinin MappPharmaceuticals ilaç şirketi tarafından
Dr.Kent Brantly ve Nancy Writebol aracılığıyla geliştirdiği sihirli Ebola ilacı
ZMapp hakkında birbiriyle çelişen iki farklı hikâye anlattığı anlaşılmaktadır.
ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri’ne (CDC) göre kendilerine deneysel
bir Ebola ilacı bulmak için başvuran Dr.Brantley’i bunun için görevlendiren
özel bir insani organizasyon olan Samaritan’s Purse isimli kuruluştu. CDC, Mapp
için referans veren Samaritan’s Purse kuruluşunun Ulusal Sağlık Enstitüleri
(NIH) ile temasını sağladığını ifade ediyor:
“Bu
deneysel tedavi özel olarak Samaritan’s Purse tarafından düzenlenmiştir.
Samaritan’s Purse, Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) ile temas
kurmuş, CDC’de kendilerini Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne (NIH) refere etmiştir.
NIH, bu organizasyonla tedaviyi geliştiren özel şirket bünyesindeki uygun
şahıslar arasında teması sağlamıştır. NIH’ın tedavi öncesi çalışmalar, taşıma,
onaylama veya deneysel tedavilerle bir ilgisi yoktur.”
Konuyla
ilgili bu anlamdaki haberler The New York Times’da 6 Ağustos tarihinde
yayınlandı, birkaç gün sonra da bu ifade CDC’nin kendi sitesinde yer aldı ve
hala orada bulunmaktadır. (7)
Fakat
Morning Consult’ta yer alan yukarıdaki makalede şu ifadeleri de görüyoruz:
Fakat
NIH, deneysel bir alternatif grup tarafından düşünülmeden önce Batı Afrika’da
bulunan kendi bilim adamlarından birinin başarıya yaklaştığını Morning
Consult’a beyan etmiştir. Kuruluş tarafından Morning Consult’a gönderilen bir
elektronik postada şu ifadeler yer alıyor:
“Batı Afrika’da bulunan NIH bilim adamı,
Samaritan’s Purse’ü deneysel tedavi statüsü hakkındaki meselelere en iyi cevabı
verebilecek donanıma sahip oldukları için şirket bileşenlerine yönlendirmiştir.
Bu olay Samaritan’s Purse’ün bir deneysel tedavi çalışması kararı almasından
önce gerçekleşmiştir.”
Samaritan’s
Purse’ün bir ifadesi de CDC’nin anlattığı olaylarla çelişmekte ve NIH ile diğer
hükümet kurumlarının ilaç tedarikinde aktif olarak rol oynamış olabileceğini
göstermektedir.
“Dr. Brantley’e
uygulanan deneysel ilaç tedavisi bize tavsiye edilmişti. Bunu araştırmadık, fakat bu tedaviyi elde etmek için Ulusal Sağlık Enstitüleri ve diğer hükümet
kurumları ile çalıştık.”
Bize ABD
hükümeti tarafından yardım çalışanlarına ilacın dağıtımının başlangıçta
hükümetin fikri olduğu söylenmiştir; fakat bunun böyle olmadığı ortaya çıkıyor.
İhtimallerin her ikisi de doğru olamayacağına göre bu noktada Amerikan hükümeti
bize Ebola hakkında üçüncü yalanını söylemiş oluyor.
Fakat
(Brantly’nin durumunu 20 dak. ile bir saat arasında değiştirmeye başladığı
söylenen) ZMapp sihirli serumunu verme
fikri gerçekten de kimden çıkmıştı? Büyük bir olasılıkla bu Amerikan
hükümetinin fikriydi, en azından aşağıda yer alan Morning Consult makalesindeki
ifadeler nedeniyle.
Vox
şöyle diyor:
“Eğer bunu [Mapp] kendi başlarına yaptılarsa ürüne ve konu
hakkında aşağı yukarı bilgi sahibi olan avukatlarına inanılmaz bir güven
besliyorlardı. Bu durumda ihtiyatsız bir şekilde davrandıkları için yatırımcılarının
da endişelenmesi gerekirdi. Bu şekilde davranmakla bir bilim adamları grubu pek
çok sorunla karşı karşıya kalabilir ve şirketlerini bu şekilde yönetiyor
olduklarına inanamıyorum, özellikle de Savunma Bakanlığı’ndan aldıkları destek düşünülünce.”
Şimdi
tüm bu söylediklerimizi bir araya getirelim. Karşımızda şu ana kadar
karşılaşılan Ebola varyantlarının en bulaşıcısı bulunuyor, genetik formu önemli
anlamda değişiklik içeriyor ve biz hala bu virüsün Batı Afrika'da nasıl ortaya
çıktığını bilmiyoruz.
Zmapp
isimli -daha önce ismini duymadığımız ve Birleşik Devletler Savunma Bakanlığı
ile bağlantıları olan bir Amerikan firması tarafından üretilen- deneysel ilacın
mucizevî bir şekilde işe yaradığı söylenmektedir. Dahası deneysel ilacın Amerikan yardım
çalışanlarına kimin tarafından verildiği noktasında Amerikan hükümetinin
anlattığı hikâyede boşluklar bulunurken bunu Amerikan hükümetinin yapmış
olduğunu düşünmemiz için gerekli sebepler de bulunmaktadır.
Tüm
bunları dikkate alarak şu soruyu sormamız gerekiyor: Mapp Pharmaceutical'in
sihirli ilacı Zmapp ne zaman geliştirilmiştir?
International
Business Times'da yer alan bir makalede (8) bulunan aşağıdaki ifadeler bize bu
konuda yol gösterebilir:
Mapp
tarafından verilen beyanata göre:
“Zmapp
(ilacı), Mapp Biopharmaceutical Inc., LeafBio, Defyruslnc, Amerikan hükümeti ve
Kanada Halk Sağlığı Kurumu arasında gerçekleşen ortak bir çalışmanın ürünüdür.”
“Zmapp
üç adet “insanileştirilmiş” monoklonal antikorun bitkilerde, özellikle de
Nicotiana'da üretilmesiyle oluşturulmuştur. Bu ilaç, en iyi MB-003 ve ZMAb bileşenlerini
bir araya getiren iyileştirilmiş bir karışımdır.”
“Zmapp
ilk olarak Ocak 2014 tarihinde bir ilaç olarak tanımlanmış ve insanlarda
güvenirliği henüz değerlendirilmemiştir. Bu yüzden şu anda ilaçtan çok sınırlı
miktarda bulunmaktadır. Deneysel bir ilacın bir hastada kullanılması için karar
verecek olan FDA'nın düzenleyici yönetmelikleri altındaki hastayla ilgili
hekimdir.“
Burada
ilgi çekici noktalardan birisi de Zmapp üretimine dâhil olan taraflardır.
Taraflardan ikisi Amerikan hükümeti ve Kanada Halk Sağlığı Kurumu'dur
(Ebola'nın hava yoluyla bulaştığına dair “ciddi şüpheleri” bulunan kurum,
yukarıda yer alan ikinci paragraftan hatırlayacağınız gibi Kanada Halk Sağlığı
Kurumu'ydu). Bize hala ısrarla Amerikan hükümetinin bu tür bir şüphesi
bulunmadığı söylenmektedir.
Fakat dikkate
alınması gereken çok daha önemli noktalar var.
“Zmapp
bir ilaç adayı olarak ilk kez Ocak 2014'te tanımlanmıştır.” ifadesi Zmapp'in en
başından itibaren, neredeyse salgının başlamasıyla birlikte, Gine Ebola
varyantını tedavi amacıyla özel olarak tasarlandığı anlamına mı geliyor? Ya da
Zmapp, Gine varyantı ile bahşetme amacına bir şekilde uygun hale getirilmiş bir
ilaç mı? Veya belki de bunların tamamen dışında başka bir şey mi?
Her
halükarda eğer yukarıdaki Mapp Pharmaceutical beyanatı doğru ise şu da gayet
açıktır ki; Zmapp ve onun potansiyel etkinliği hakkındaki esas karar Ocak 2014
tarihinde verilmiştir ve bu kararın veriliş zamanı şu anki Gine Ebola salgının
başlamasının hemen sonrasına çok yakındır.
Bu
yüzden eğer Zmapp bahsedildiği gibi (9) mucizevî bir başarı ise, ki buna
inanmamız bekleniyor, Araştırma ve Geliştirme anlamında sonuçlara hemen hemen
bir gecede ulaşılması gerekirdi. Bunun
sebebi yeni Gine Ebola varyantı salgınının başlangıç tarihi olarak Aralık 2013
tarihinin verilmiş olmasıdır. Bu durumda Mapp'in Gine Ebola varyantına karşı
Zmapp'i kullanma kararı alması için fazla zamanı olmuş olamazdı.
Ya da Mapp'in
aslında bol zamanı olmuş olabilir mi?
İhtimallerden
birine göre Mapp'in yeterli zamanı vardı çünkü yeni Ebola varyantı Batı
Afrika'da ilk kez görülmeden önce onun hakkında bilgi sahibiydi. Bu durum
biyoterör komplosu için çok güçlü bir delil olurdu öyle değil mi? Şüphesiz
bundan emin olmaktan çok uzağız.
Bununla
birlikte Mapp'in daha önce görülmemiş Gine Ebola varyantının ilk çıkışından
önce bundan haberi olmadığına inansak bile Ocak 2014'te Gine varyantına karşı
Zmapp ile belli bir yol kat etmişti. Bu durumda bizim hala şu soruyu sormamız
gerekir; Mapp varsayımlara göre henüz yeni karşılaşmış olduğu bir varyanta
karşı nasıl Zmapp ile başarı elde etti?
Belki de
Mapp hali hazırda var olan Ebola varyantlarına karşı başarılı bir şekilde karşı
koyabilmek için Zmapp'in tasarım sürecindeydi ve ilacı bu var olan varyantlara
karşı etkili kılan özellikler her ne ise daha önce hiç görülmemiş yeni Gine
varyantına aktarıldı.
Belki.
Fakat
durum eğer böyleyse Zmapp, Gine varyantından ziyade Ebola varyantlarına karşı
başarılı olmalıydı. Öyle değil mi?
Eğer
Gine varyantından ziyade Ebola varyantlarına karşı başarı sağlanamadıysa, Batı
Afrika kökenli Ebola Gine varyantının Amerikan hükümeti bağlantılı bir
biyoterör eylemi anlamına geldiği sonucuna birisi nasıl olur da mantıklı bir
şekilde karşı çıkar anlam veremiyorum.
Tabi
eğer bu kişi, daha önce hiç görülmemiş ve öngörülmemiş bir şeye karşı başarı
sağlayan bir çözümün tasarımında, bu çözüm aynı problemle alakalı diğer
durumlarda başarısızlığa uğramış olsa bile, bir talih kuşunun mucizevî rolüne
inanmak istiyorsa durum değişir.
Sona
gelirken şuna lütfen dikkat edin; Amerikan biyoterör eyleminin ekonomik anlamda
yorumlanması bu makalede tartışılan üç Amerikan yalanının nedenini
açıklamaktadır. Aynı şekilde bu yorum, Amerikan hükümetinin Ebola'nın hava
yoluyla bulaşması noktasında niye yalan söylediğini, Amerikan hükümeti ve ana
akım medyanın neden Gine varyantının coğrafik ve virolojik orijinalliğini
kamuya açıklamada yavaş hareket ettiğini ve son olarak Amerikan hükümetinin
“mucizevî deneysel ilacının” kendinden alınması gerektiğini neden yarım ağızla
istediğini de açıklamaktadır.
Diğer
yandan son bir ihtimalden daha söz etmek gerekir; Dr. Kent Brantly'nin mucizevî
bir şekilde iyileşmesi tam anlamıyla gerçek bir iyileşme olmayabilir.
Dr. Jason Kissner, Kriminoloji Doçenti,
California Devlet Üniversitesi, Kriminoloji(*)
Tamer
Güner, 13.09.2014, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri
Tamer Güner'in Notu:
Tropikal hastalıklar uzmanı Dr.Martin Rogers arabasında ölü olarak bulunmuş. Ebola ile ilgili bir şey mi biliyordu?
http://www.nbcwashington.com/news/local/Crews-Search-for-Missing-NIH-Scientist-Martin-Rogers-273126461.html
Sonsuz Ark'ın Notu: Ebola virüsü, insanlarda ve insan dışı primatlarda viral hemorajik ateş şeklinde ciddi hastalık formlarına yol açan virüstür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 4. Risk Grubu Patojen olarak kabul edilmektedir. Tanımlanabilen üç Ebola virüsü vardır.
Ebola Sudan
Ebola Reston
Ebola Fildişi Kıyısı
Çok tehlikeli bir virüstür. İshal, kanama, deri döküntüleri ve yüksek ateşe neden olur. Adını, Afrika'daki bir nehirden alır. Bulaşıcıdır. Kontrol altına alınmazsa salgınlar görülür. Ebola virüsü, ipliksi yapıda, yaklaşık 80 nm boyundadır. Genetik materyali RNA'dan oluşur.
Bulaşma; Hastaların (hayvanlar başlıca maymun ve meyve yarasaları) kan ve vücut sıvıları ile bulaşır. Hava yoluyla bulaşma tespit edilmemiştir.
Liberya Sağlık Bakanı, "Ülkemizin varlığı, orman yangını gibi yayılan Ebola nedeniyle ciddi tehdit altındadır" dedi. Batı Afrika'da hâlen kontrol altına alınamayan Ebola virüsünden en çok etkilenen ülkelerden Liberya'da, hastalığın 'ulusal varlığı tehdit' boyutuna ulaştığını açıklandı. Liberya Savunma Bakanı Brownie Samukai, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde yaptığı konuşmada, "Ülkemizin ulusal varlığı, orman yangını gibi yayılan ve geçtiği tüm yolları yutan Ebola virüsüyle ciddi şekilde tehdit altındadır" dedi.
(*)Makalenin
Orijinali: http://www.globalresearch.ca/the-ebola-outbreak-u-s-sponsored-bioterror/5396176
REFERANSLAR: