"ABD, kudretini yitirmiş darbecisinin yanına şu andaki işbirlikçilerini taziye
için bile gönderemedi. Bu muhalefet için de önemli bir kazanım."
Tekrarlarını izliyoruz eski filmlerin. 2013 Nisanı'nda, Mayısı'nda
ve Haziranı'nda uğultularını gün gün arttırarak bir araya gelenlerin bugüne dek
uzattıkları kirli ruhları en açık halleri ile ortada. Tiksinerek de olsa tekrar
tekrar izliyoruz. Elbette artan kazanımları var bu mağdur halkın ve elbette yarım
asırdır aldatılan ve iki asırdır aşağılanan nesillerin gözlerinin önüne serilen
sırlar var. Tekrarları her izlediğimizde ayrıntılara takılıyor gözlerimiz ve
açıkça görüyoruz geçmişte tevillerle zihnimize yedirilen düşmanlıkları. Ve daha
büyük, daha kararlı adımlar atıyoruz geleceğe doğru, ama bu kez zihnimizde eski
kuşkular yok.
Yeni Şafak Gazetesi'nin yayınladığı belgeler, gerçek olsun veya
olmasın, bir anlam kaymasını doğru yere oturtmamızı sağladı. En azından artık
Fetullah Gülen'in nedenlerini daha net görebiliyoruz.
İsmet İnönü'nün, Kasım Gülek'in Fetullah Gülen için ne anlama geldiğini anlayabiliyoruz. Tüm iyi niyetli uyarılara sırtını dönerek Erdoğan'ı alaşağı etmeye kalkarken sebeplerin masonik altyapısının iki yüz yıllık macerasını fark edebiliyoruz.
En acısı, Türkiye'de
uygulanan ısrarcı dönüşüm politikalarının kökenine inerek, yaşadığımız günlerin
içimize doğradığı kanlı nefesleri tanımlayabiliyoruz. Bir tür müslüman tipi
inşa edilmek isteniyormuş, bunu sorumluları ile birlikte deşifre edebiliyoruz. 1979
yılının Ağustos ayına gelindiğinde ise CIA tarafından hazırlanan raporun ne anlama geldiğini ayrıntıları ile
öğreniyoruz. Fetullah Gülen'in Din'de Reform için çalıştığını kanıtlayabiliyoruz.
Mehmet Akif Okur, Uluslararası
Hukuk ve Politika (Cilt. 10, Sayı. 40, s. 67-93, 2014)
Dergisi'nde yaptığı "Türkiye-ABD İlişkilerinin 12 Eylül Kavşağı: AmerikanBelgeleri Darbe Hakkında Ne Anlatıyor?" başlıklı analizde şöyle diyor:
"Türkiye ile ilgili bir istihbarat raporunun Beyaz Saray’daki
ilgili birimlere dağıtıldığı görülmektedir. “Turkey: The Social and Economic
Dimensions of a Crisis” başlıklı raporda, Türkiye’nin bir iç krizle
boğuştuğuna, bu krizin ülkenin uzun vadeli istikrarını dolayısıyla da NATO’nun
doğu kanadı bakımından Ankara’nın güvenilirliğini tehdit ettiğine işaret
edilmektedir. Raporda temel meseleler olarak; nüfus artışı, göç ve şehirlerin
büyümesi, geleneksel İslam, dini reform çabalarına karşı direniş, mezhep çatışması,
orta sınıfın yükselişi, kırsal bölgelerin siyasi gücü, Kürt ayrılıkçılığı,
ekonomik sorunlar, işsizlik, gelir dağılımındaki sorunlar, tarımın ihmal edilmesi
gibi bir dizi başlığa yer verilmektedir.(1)"
Okur'un yaptığı analize ekleyecek bir şey yok:
"Aktüel bir resim çekmenin ötesinde, ülkeyi gelecek on yılda
mevcuttan farklı biçimde yönetmesi gerekecek bir iktidarın arzu edilen yol
haritasını tartışıyormuş havasına da sahip olan raporda, özetle şu sonuçlara
ulaşılmaktadır: Sosyal gerilimler, Türkiye’nin demokratik kurumlarını zorlamayı
sürdürecek. Ekonomik şartlar kötüleşmeye devam ettikçe hoşnutsuzlukların
büyümesi muhtemel. Umutsuz işsizlik fotoğrafı halihazırda siyasi
şiddeti besler vaziyette. Döviz ihtiyacı, ekonomik büyümenin başlıca sınırlayıcısı
olacak ve Türkiye’nin mali evini düzene sokmak için gerekli, hazzedilmeyen
kemer sıkma politikaları büyük siyasi zorluklar çıkaracak. Yüksek nüfus artışı,
Türkiye’nin sorunlarını yoğunlaştıracak. Artış oranı, mevcut nüfusu 1990’a kadar
yaklaşık üçte bir nisbetinde çoğaltacak. Bu artışın meydan okumasını
karşılayabilmek, kaynakların daha etkin dağılımına erişebilmek ve gelişmekte
olan iş gücüne istihdam sağlamak için Türkiye’nin ekonomik kalkınma
kalıplarında temel değişimlere ihtiyaç var. Ancak, sosyal ve siyasi parçalanma
böyle değişimleri yapma çabalarını engelleyecek."
Erdoğan'ın şu anda bazı alanlara girmekten çekiniyor olmasını anlayabiliyorum,
ama kabullenemiyorum. Mesela 17-25 Aralık'ta ABD Ankara Büyükelçiliği'nin ve
İstanbul, Adana Başkonsolosluklarının (tabi ABD'nin) Türkiye'yi tekrarlanan
kaoslardan birine sokmaya çalıştığını bildiği halde, çok sınırlı tepkiler
vermesi ve aynı ABD birimlerinin aynı işe devam etmeleri, Mart 2014'teki yerel
seçimler gibi 7 Haziran 2015'teki Genel Seçimlere diledikleri gibi müdahale
etmeleri bana tahammül edilebilir gelmiyor.
Erdoğan nasıl tahammül edebiliyor,
buna şaşırıyorum. Devlet Onuru ya da diplomasî adı her neyse buna müsaade
edebilecek bir genişliğe de sahip değil.
Çok kötü bir profil sergiliyor Türkiye, kaosla terbiye edilebilir bir üçüncü
dünya ülkesi olarak görülmeye devam ediliyor... Yani tekrarını izlediğimiz film
aynı, hedef ülkeler de aynı organizatör ülkeler de... sadece isimler farklı.
Fetullah Gülen, elli yıldır bu sisteme vakıf, isimler değişse de o değişmeden
bugüne geldi.
16 Mayıs 2015 günü bir haber bomba gibi patladı medyada. Darbeci
ve mason general Sisi, Mursi ve arkadaşlarını idama mahkum ettirmiş. Karar,
Müftülerin onayına sunulmuş... Yine tek tepki veren lider Erdoğan. Utanç verici
bir süreç izledik 2012'deki darbeden sonra. ABD ve Avrupa ve onların eşliğinde
Araplar artık tanımlayamayacağım aşağılık bir işbirlikçiliğin, bir bataklığın
tam ortasında suçüstü yakalanmışlardı. Mursi'ye verilen idam kararını Erdoğan'a
açıkça hatırlatan vahşileri saymıyorum bile. Fetullah Güleni de saymıyorum, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa
Yeşil'in, Latif Erdoğan tarafından ifşa edilen kasetçiliği sonrasında ABD'ye
kaçışını da.
7 Haziran'da bir devri tamamen tarihe gömecek olan bir seçim
yapılacak. Bu son seçimi Türkiye'nin. Tiksinti verici benzer süreçlerden birini
yaşıyoruz yine ve yalanlar, iftiralar, ahlakdışı ithamlar ortalıkta uçuşuyor.
Bitsin artık istiyoruz ABD'nin ve ortaklarının bu topraklarda ürettiği kaos. Bu
kadar zavallı bir görüntü veriyor olmamız bizim hak ettiğimiz bir şey değil ve
Erdoğan artık daha güçlü bir tepki
vermeli ABD'ye.
MHP'nin 30 Mart 2014'te CHP ile yaptığı ortaklık (ve tabi onlarla
koşa koşa yol alan Saadet Partisi ile Büyük Birlik Partisi) Ağustos 2014'te
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra da sürdü ve halen de sürüyor. Ancak bu kez
herkes can derdinde. HDP terörle tehdit edip piyasada Cihangir, Nişantaşı
beyazlarının verdiği gazla baraj geçme hayalleri kuruyor. Cemaat her parti ile
düş kuruyor ve yapıştırıcı işlev görüyor. Sanki doğrudan Washington'un eli gibi
çalışıyor.
Ne olacak 7 Haziran'da bunu merak eden var mı, bilmiyorum ama...
artık herkes biliyor ki Erdoğan'ın kurduğu ve büyüttüğü Ak Parti, Davutoğlu'nun iç siyaset ve meydan acemisi turlarına rağmen
tek başına iktidar olacak. Mesele Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa ulaşıp
ulaşmaması. MHP, CHP, SP, BBP ve HDP'nin tek amacı da Ak Parti'yi arzuladığı
çoğunluğa ulaştırmamak ve Erdoğan'ın Başkan yaptırmamak. Aldıkları talimat bu,
ya değilse görünürde birbirine düşman olan partiler neden böyle ortak bir hedef
belirlesin?
7 Haziran Gecesi için benim pek fazla kuşkularım, endişelerim yok.
Büyük bir ihtimalle Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu bu halk Davutoğlu'na
verecek ve tarihin akışını kökünden değiştirecek olan bir süreç başlayacak.
Türkiye'nin bir üst sınıfa
sıçrayacağı bu fırsat çok önemli. Erdoğan'ın daha aktif ve sonuç alıcı
politikalar üretmesi için bu fırsatı söylemden eyleme geçerek değerlendirme
olasılığı büyüyor.
Düşünmekten aciz olanlara sormak isterim: Yerel seçimler,
Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, HSYK ve Anayasa Mahkemesi seçimleri bugünkü gibi
sonuçlanmasaydı şu anda nelerle meşgul oluyor olurduk?
Cevap vereyim. Devlet diye bir şey kalmazdı ve ABD 1979'daki gibi dilediği bir kaosu daha
Türkiye'ye armağan etmiş olurdu. Biz de 25 yıl sonra yine bir analizden bunları
okurduk.
Evet, Kenan Evren, davası Yargıtay'da olduğu için rütbeleri sökülmeden
öldü, ama bu halk hiçbir siyasi parti liderinde Evren'in cenazesine gitme
cesareti bırakmadı. CHP de gidemedi, MHP de..
ABD, kudretini yitirmiş darbecisinin yanına şu andaki işbirlikçilerini taziye için
bile gönderemedi. Bu muhalefet için de önemli bir kazanım. İşte Türkiye 7 Haziran'da
bu kazanımlarını arttıracak ve umuyorum ki Muhalefet de artık ABD'nin yitirdiği
gücün farkına varacak. Erdoğan da sistemi Başkanlığa evirme hakkını kullanacak.
Türkiye'nin insanları için de 7 Haziran masonlara karşı bir rövanş
olacak. Bir daha bu iğrenç filmleri ve tekrarlarını izlemeyeceğiz.
Arif Şahin, 17.05.2015, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 63
(1) CIA,
Central Intelligence Agency, Report, 1 Ağustos 1979, CK3100717273,
“Intelligence report
entitled: “Turkey -The Social and Economic Dimensions of a Crisis.” This
document assesses
the key social and economic problems facing Turkey with regard to the following: population
and urban growth; traditionalist Islam; economic deterioration.”Turkey - The Social
and Economic Dimensions of a Crisis”“, CONFIDENTIAL, Issue Date: Aug 1, 1979, Date
Declassified: Jan30, 2005.