18 Mayıs 2015 Pazartesi

SA1337/AŞ63: 7 Haziran, 200 Yıllık Rövanş Olacak

"ABD, kudretini yitirmiş darbecisinin yanına şu andaki işbirlikçilerini taziye için bile gönderemedi. Bu muhalefet için de önemli bir kazanım."


Tekrarlarını izliyoruz eski filmlerin. 2013 Nisanı'nda, Mayısı'nda ve Haziranı'nda uğultularını gün gün arttırarak bir araya gelenlerin bugüne dek uzattıkları kirli ruhları en açık halleri ile ortada. Tiksinerek de olsa tekrar tekrar izliyoruz. Elbette artan kazanımları var bu mağdur halkın ve elbette yarım asırdır aldatılan ve iki asırdır aşağılanan nesillerin gözlerinin önüne serilen sırlar var. Tekrarları her izlediğimizde ayrıntılara takılıyor gözlerimiz ve açıkça görüyoruz geçmişte tevillerle zihnimize yedirilen düşmanlıkları. Ve daha büyük, daha kararlı adımlar atıyoruz geleceğe doğru, ama bu kez zihnimizde eski kuşkular yok.

Yeni Şafak Gazetesi'nin yayınladığı belgeler, gerçek olsun veya olmasın, bir anlam kaymasını doğru yere oturtmamızı sağladı. En azından artık Fetullah Gülen'in nedenlerini daha net görebiliyoruz. 

İsmet İnönü'nün, Kasım Gülek'in Fetullah Gülen için ne anlama geldiğini anlayabiliyoruz. Tüm iyi niyetli uyarılara sırtını dönerek Erdoğan'ı alaşağı etmeye kalkarken sebeplerin masonik altyapısının iki yüz yıllık macerasını fark edebiliyoruz. 


En acısı, Türkiye'de uygulanan ısrarcı dönüşüm politikalarının kökenine inerek, yaşadığımız günlerin içimize doğradığı kanlı nefesleri tanımlayabiliyoruz. Bir tür müslüman tipi inşa edilmek isteniyormuş, bunu sorumluları ile birlikte deşifre edebiliyoruz. 1979 yılının Ağustos ayına gelindiğinde ise CIA tarafından hazırlanan  raporun ne anlama geldiğini ayrıntıları ile öğreniyoruz. Fetullah Gülen'in Din'de Reform için çalıştığını kanıtlayabiliyoruz.

Mehmet Akif Okur, Uluslararası Hukuk ve Politika (Cilt. 10, Sayı. 40, s. 67-93, 2014) Dergisi'nde yaptığı "Türkiye-ABD İlişkilerinin 12 Eylül Kavşağı: AmerikanBelgeleri Darbe Hakkında Ne Anlatıyor?" başlıklı analizde şöyle diyor:

"Türkiye ile ilgili bir istihbarat raporunun Beyaz Saray’daki ilgili birimlere dağıtıldığı görülmektedir. “Turkey: The Social and Economic Dimensions of a Crisis” başlıklı raporda, Türkiye’nin bir iç krizle boğuştuğuna, bu krizin ülkenin uzun vadeli istikrarını dolayısıyla da NATO’nun doğu kanadı bakımından Ankara’nın güvenilirliğini tehdit ettiğine işaret edilmektedir. Raporda temel meseleler olarak; nüfus artışı, göç ve şehirlerin büyümesi, geleneksel İslam, dini reform çabalarına karşı direniş, mezhep çatışması, orta sınıfın yükselişi, kırsal bölgelerin siyasi gücü, Kürt ayrılıkçılığı, ekonomik sorunlar, işsizlik, gelir dağılımındaki sorunlar, tarımın ihmal edilmesi gibi bir dizi başlığa yer verilmektedir.(1)"

Okur'un yaptığı analize ekleyecek bir şey yok:

"Aktüel bir resim çekmenin ötesinde, ülkeyi gelecek on yılda mevcuttan farklı biçimde yönetmesi gerekecek bir iktidarın arzu edilen yol haritasını tartışıyormuş havasına da sahip olan raporda, özetle şu sonuçlara ulaşılmaktadır: Sosyal gerilimler, Türkiye’nin demokratik kurumlarını zorlamayı sürdürecek. Ekonomik şartlar kötüleşmeye devam ettikçe hoşnutsuzlukların büyümesi muhtemel. Umutsuz işsizlik fotoğrafı halihazırda siyasi şiddeti besler vaziyette. Döviz ihtiyacı, ekonomik büyümenin başlıca sınırlayıcısı olacak ve Türkiye’nin mali evini düzene sokmak için gerekli, hazzedilmeyen kemer sıkma politikaları büyük siyasi zorluklar çıkaracak. Yüksek nüfus artışı, Türkiye’nin sorunlarını yoğunlaştıracak. Artış oranı, mevcut nüfusu 1990’a kadar yaklaşık üçte bir nisbetinde çoğaltacak. Bu artışın meydan okumasını karşılayabilmek, kaynakların daha etkin dağılımına erişebilmek ve gelişmekte olan iş gücüne istihdam sağlamak için Türkiye’nin ekonomik kalkınma kalıplarında temel değişimlere ihtiyaç var. Ancak, sosyal ve siyasi parçalanma böyle değişimleri yapma çabalarını engelleyecek."

Erdoğan'ın şu anda bazı alanlara girmekten çekiniyor olmasını anlayabiliyorum, ama kabullenemiyorum. Mesela 17-25 Aralık'ta ABD Ankara Büyükelçiliği'nin ve İstanbul, Adana Başkonsolosluklarının (tabi ABD'nin) Türkiye'yi tekrarlanan kaoslardan birine sokmaya çalıştığını bildiği halde, çok sınırlı tepkiler vermesi ve aynı ABD birimlerinin aynı işe devam etmeleri, Mart 2014'teki yerel seçimler gibi 7 Haziran 2015'teki Genel Seçimlere diledikleri gibi müdahale etmeleri bana tahammül edilebilir gelmiyor. 

Erdoğan nasıl tahammül edebiliyor, buna şaşırıyorum. Devlet Onuru ya da diplomasî adı her neyse buna müsaade edebilecek  bir genişliğe de sahip değil. Çok kötü bir profil sergiliyor Türkiye, kaosla terbiye edilebilir bir üçüncü dünya ülkesi olarak görülmeye devam ediliyor... Yani tekrarını izlediğimiz film aynı, hedef ülkeler de aynı organizatör ülkeler de... sadece isimler farklı. Fetullah Gülen, elli yıldır bu sisteme vakıf, isimler değişse de o değişmeden bugüne geldi.

16 Mayıs 2015 günü bir haber bomba gibi patladı medyada. Darbeci ve mason general Sisi, Mursi ve arkadaşlarını idama mahkum ettirmiş. Karar, Müftülerin onayına sunulmuş... Yine tek tepki veren lider Erdoğan. Utanç verici bir süreç izledik 2012'deki darbeden sonra. ABD ve Avrupa ve onların eşliğinde Araplar artık tanımlayamayacağım aşağılık bir işbirlikçiliğin, bir bataklığın tam ortasında suçüstü yakalanmışlardı. Mursi'ye verilen idam kararını Erdoğan'a açıkça hatırlatan vahşileri saymıyorum bile. Fetullah Güleni de saymıyorum,  Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil'in, Latif Erdoğan tarafından ifşa edilen kasetçiliği sonrasında ABD'ye kaçışını da.

7 Haziran'da bir devri tamamen tarihe gömecek olan bir seçim yapılacak. Bu son seçimi Türkiye'nin. Tiksinti verici benzer süreçlerden birini yaşıyoruz yine ve yalanlar, iftiralar, ahlakdışı ithamlar ortalıkta uçuşuyor. Bitsin artık istiyoruz ABD'nin ve ortaklarının bu topraklarda ürettiği kaos. Bu kadar zavallı bir görüntü veriyor olmamız bizim hak ettiğimiz bir şey değil ve Erdoğan artık daha  güçlü bir tepki vermeli ABD'ye.

MHP'nin 30 Mart 2014'te CHP ile yaptığı ortaklık (ve tabi onlarla koşa koşa yol alan Saadet Partisi ile Büyük Birlik Partisi) Ağustos 2014'te Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra da sürdü ve halen de sürüyor. Ancak bu kez herkes can derdinde. HDP terörle tehdit edip piyasada Cihangir, Nişantaşı beyazlarının verdiği gazla baraj geçme hayalleri kuruyor. Cemaat her parti ile düş kuruyor ve yapıştırıcı işlev görüyor. Sanki doğrudan Washington'un eli gibi çalışıyor.

Ne olacak 7 Haziran'da bunu merak eden var mı, bilmiyorum ama... artık herkes biliyor ki Erdoğan'ın kurduğu ve büyüttüğü Ak Parti, Davutoğlu'nun iç siyaset ve meydan acemisi turlarına rağmen tek başına iktidar olacak. Mesele Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa ulaşıp ulaşmaması. MHP, CHP, SP, BBP ve HDP'nin tek amacı da Ak Parti'yi arzuladığı çoğunluğa ulaştırmamak ve Erdoğan'ın Başkan yaptırmamak. Aldıkları talimat bu, ya değilse görünürde birbirine düşman olan partiler neden böyle ortak bir hedef belirlesin?

7 Haziran Gecesi için benim pek fazla kuşkularım, endişelerim yok. Büyük bir ihtimalle Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu bu halk Davutoğlu'na verecek ve tarihin akışını kökünden değiştirecek olan bir süreç başlayacak.

Türkiye'nin bir üst sınıfa sıçrayacağı bu fırsat çok önemli. Erdoğan'ın daha aktif ve sonuç alıcı politikalar üretmesi için bu fırsatı söylemden eyleme geçerek değerlendirme olasılığı büyüyor.

Düşünmekten aciz olanlara sormak isterim: Yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, HSYK ve Anayasa Mahkemesi seçimleri bugünkü gibi sonuçlanmasaydı şu anda nelerle meşgul oluyor olurduk?

Cevap vereyim. Devlet diye bir şey kalmazdı  ve ABD 1979'daki gibi dilediği bir kaosu daha Türkiye'ye armağan etmiş olurdu. Biz de 25 yıl sonra yine bir analizden bunları okurduk.

Evet, Kenan Evren, davası Yargıtay'da olduğu için rütbeleri sökülmeden öldü, ama bu halk hiçbir siyasi parti liderinde Evren'in cenazesine gitme cesareti bırakmadı. CHP de gidemedi, MHP de..

ABD, kudretini yitirmiş darbecisinin yanına şu andaki işbirlikçilerini taziye için bile gönderemedi. Bu muhalefet için de önemli bir kazanım. İşte Türkiye 7 Haziran'da bu kazanımlarını arttıracak ve umuyorum ki Muhalefet de artık ABD'nin yitirdiği gücün farkına varacak. Erdoğan da sistemi Başkanlığa evirme hakkını kullanacak.

Türkiye'nin insanları için de 7 Haziran masonlara karşı bir rövanş olacak. Bir daha bu iğrenç filmleri ve tekrarlarını izlemeyeceğiz.



Arif Şahin, 17.05.2015, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 63


(1) CIA, Central Intelligence Agency, Report, 1 Ağustos 1979, CK3100717273, “Intelligence report entitled: “Turkey -The Social and Economic Dimensions of a Crisis.” This document assesses the key social and economic problems facing Turkey with regard to the following: population and urban growth; traditionalist Islam; economic deterioration.”Turkey - The Social and Economic Dimensions of a Crisis”“, CONFIDENTIAL, Issue Date: Aug 1, 1979, Date Declassified: Jan30, 2005.




Seçkin Deniz Twitter Akışı