"Zaman zaman nasıl da isteriz değil mi, birileri bizimle ilgilensin, birileri bizi duysun, birileri bizi fark etsin, birileri bizi anlasın?..."
"Allah'tan
bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli
olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi." (Al-i İmran Suresi-159. ayet)
İnsanı etkileme
sanatını konuşuyorduk. Kendimizce bir insan tasnifi yapmış ve küçük insanlar ve
büyük insanlara değinmiştik.. "Nadide ve naif şahsiyetler yetiştirmek dünyanın
en ulvi sanatı desek yeridir..” demiş ve bunun için ciddi bir şekilde
(yüreğimizle ve emeğimizle) yola revan olmaktan söz etmiştik… Şimdi ikinci madde
üzerinde duralım biraz…
2- Niteliklerine
göre: Verenler ve alanlar... yani öğretmenler ve öğrenciler..
Neden
nitelik diyorum? Yaş ve ebad niteliğe
girmez miydi? Elbette girebilirdi. Ancak ben işi biraz da mesleki boyutuyla ele
almak istedim..Yani çevremizdeki etkileşim kurduğumuz insanları yaşa göre/aile
çevresi, mesleğe/iş çevresine ve cinsiyetine/duygusal yetilere göre
sınıflandırmaya çalıştım.. Aslında her birini nitelik başlığına dahil de
edebilirdim..Zaten böyle bir tasnifi başka yerde bulamayacağınızı da
söylemiştim..
Peki
neden verenler ve alanlar deyince aklıma öğretmen ve öğrenci geldi? Ehh, benim
günlük hatta en çok etkileşimde bulunduğum çevremin iki temel unsurları da
onlar... (Eğitim camiasında bulunduğumuzu
da bu vesileyle belirtmiş olalım..)
'Veren'
deyince ilk akla öğretmen geldi, hani şu etrafına bilgi verme, ışık verme
aşkıyla ve şevkiyle mum gibi eriyen, eridikçe biten, bittikçe ışıtan, ışıttıkça
kutsallaşan öğretmen var ya, Mucize filmindeki öğretmen tipi (Adı şimdi aklıma gelmedi), Hababam Sınıfı'nın
Mahmut Hocası, Hayat Türküsü'nün Hayat öğretmeni, Çalıkuşu'ndaki Feride tipi,
Afet Hoca tipi gibi saçını süpürge edip full fedakarlık yapan öğretmenleri
hatırladınız di mi onları?
Sizin de
hayatınızın bir zaman diliminde böylesi bir öğretmenle yolunuzun keşiştiği
muhakkaktır. Bir şeyi farkettiniz mi? İlk aklımıza gelen bu modeller hep son
dönem edebiyat ve televizyon kültürünün zihnimizdeki algıları neticesinde
canlanan modeller. Hiç öğretmen deyince Hz.İsa’yı, Hz.Musa’yı, Hz.Nuh’u veya
Hz. Muhammed’i (Selam hepsinin üzerine olsun) hatırlamıyoruz.
(Bu seçilmiş ve nadide insanlar peygamber
oldukları kadar, hidayet rehberi ve yol göstereni oldukları kadar hem eğitmen
hem öğretmendiler. Sadece parmaklarıyla işaret edip “iİşte doğru yol tee orada,
dileyen girer kendini kurtarır, dileyen girmez ateşe razı olur” dememişler,
gece gündüz tebliğ etmişler, anlatmışlar, öğretmişler, eğitmişler ….Her birinin
hayatında sağlıklı etkileşime dair pek çok örnek bulabiliriz… Mesela Kuran’da
peygamberlerin kavimleriyle olan diyalogları sık sık yer alır ve bu
diyaloglardaki incelikleri dikkatli
okuyuşlarla yakalamak mümkündür, yine
konuyla ilgili anlatıları peygamberleri anlatan İslam Tarihi ve siyer
kaynaklarından da okumak mümkün… Ben her bir peygambere birer ikişer örnek
verip çıkarımlar yapmak da istemiyorum; niyetim vaaz vermek değil, bırakalım o
işi anlatılarını çoğunlukla otomatiğe bağlamış olan vaiz ve vaizeler yapsınlar…
biz vaizin işini vaize, imamınkini imama , müdürünkini müdüre verip
öğretmenliğimize bakalım- Sezar'ın hakkı Sezar'a gibi mi oldu?)
Şunu
üzülerek kabul edelim: Algılarımız, ilgilerimiz ve meraklarımız, hep bir
başkalarının güdümünde. Müslümanlar olarak pek çok konuda olduğu gibi zihnimizi
iğdiş eden birikintilerin arasında doğru
ve eğri, hak ve batıl, hadi çekinmeden söyleyelim, sapla saman birbirine
karışmış durumda .
Sanki
görünmez bir kumanda panelden yönetiliyoruz ve tek düğmelik işimiz var. Düğmeye
basıldığı anda tek tip insanlar oluyoruz..Aynı şeyleri istiyor, aynı şeylerden
kaçıyor, aynı şeyleri merak ediyor, aynı şeylere öfkeleniyor, aynı şeylere
seviniyoruz... İşte tam burada devreye öğretmenler giriyor... Ezber bozduracak,
aynılıkların her zaman hak/gerçek olmayabileceğini anlatacak, temiz bir nesil
inşa etmek, akleden öğrenciler yetiştirmek adına tıpkı mum gibi eriyecek
öğretmenler...(Bir an ben de tereddüt
ettim. Bu bir ütopya mı diye…”Ufak at civcivler de yesin” diyecek bile oldum)
Eveeet...
ne diyorduk? Veren öğretmenler... fedakar öğretmenler... sabır taşı
öğretmenler...
Öğretmenim, artık size hitap edebilirim... (Şöyle bir adım öne çıkınız lütfen...)
Sevgili
Öğretmenim biricik öğretmenim; sen cansın, sen umutsun, sen azimsin, sen mumsu,
sen ışıksın, sen güneşsin, sen bilensin , sen yapansın, sen dinleyensin, sen
anlatansın, sen annesin-sen babasın; sen anneden ötesin, sen babadan ötesin...
anlasana öğretmenim; sen bir modelsin ... sen öğrenciyi etkilemek istiyorsan
sen öyle hemen kaşını eğemezsin… sen öyle hemen azarlayamazsın... sen öyle
hemen öğrencinin kağıdını olmamış deyip, buruşturup atamazsın... sen öğrencine
geri zekalı, aptal, salak, inek... filan diyemezsin; anlasana öğretmenim… o
körpe yürek senin bir hareketinle neler yapmaz ki, bir bakışına, bir gülüşüne
neler vermez ki... (Ahha.. ne o fazla mı
hayalciyim öğretmenim?)
Söylesene
öğretmenim; karşında kıvranan bir öğrenciye, “Numara çekiyorsun” demeden önce
gerçekten hasta olabileceğini hiç düşündün mü?Nnane çayı içirince kaç kuruşun
eksilirdi ha öğretmenim? Kafasını sıraya çarpıp bayılan öğrencini görünce “Başıma
kaldı, mecbur götürücem, uf puf ” diye homurdanırken sen neyin kafasını
yaşıyordun, sen kafanı nerelere çarpmıştın?
A benim
canım öğretmenim, sınıfın başarısının oranını merak ettiğin kadar, kaç öğrencin
ailesinden uzak yurtlarda kalıyor, kaç öğrencin babasız, annesiz, parasız , hiç
merak ettin mi? Tahtaya kaldırdığın öğrencine “Sen” diye hitap ederken adını
öğrenmemiş olmanın ezikliğini hiç hissettin mi, ismini söyleyerek soru sorduğun
öğrencinin gözlerindeki ışıltıyı fark etmedin mi? Bırak yahu…bahanen de hazır; yaşlıymış,
yeniymiş, hastaymış, dikkatsizmiş...
Öğrencinle
iyi bir etkileşim mi kurmak istiyorsun, önce ismini öğreneceksin öğretmenim; söyleyemediğin,
hatırlayamadığın zaman mahcup olacaksın ki insan yerine konulduğunu hissedecek…
Yap bir
şeyler işte, formüller üret, ama lütfen öğretmenim öğrencine değer verdiğini
hissettir… Senin vereceğin ilk şey önemseyişin olacak; öğrencini önemseyeceksin
..”Tüm sınıf rapor almış gelmemiş, gitti benim ek dersim” deyip sızlanıp
öğrenciyi para makinesi gibi görmeyeceksin... Gariban öğrenci napsın? … Sınava
hazırlanacakmış, rapor almış, almasın mı? Alsın tabi ... (İşin bu kısmında “MEB'in, dersanelerin, özel derslerin, yönetmeliklerin
canları cennete…” deyip detaylara girmiyoruz)
Önemsersen
önemsenirsin öğretmenim..Değer verdiğini hisseden öğrenci senden muhakkak bir
şeyler alacaktır. (Alanlar/öğrenciler) Alacaklar; belki farkında bile
olmayacaklar. O verdiklerin hayatlarının bir anında onlara ilaç gibi gelecek…
Vereceksin
öğretmenim... Sevgini vereceksin... bakışlarını... gülüşlerini... kaşlarını
çatmayı bırakacaksın.
Sen
gardiyan değilsin, sınıf koğuş, öğrenci de mahkumun değil... Gününün yedi
saatini sıralara çakılı kalarak geçiren o körpelere hiç mi için sızlamıyor, ne
çabuk unuttun o sıralarda oturduğunu a öğretmenim?
Vereceksin
öğretmenim. Dersin, branşın ne ise onu vereceksin. Öyle matematikte din
pazarlamaya, edebiyatta tarih anlatmaya kalkmayacaksın… Bir misyoner gibi
değil, gerçek bir eğitmen gibi olacaksın ... Bilgini vereceksin öğretmenim...
Samimiyetini vereceksin; tamam sıkmayacak şekilde öğütler de vereceksin, ama görmenin dinlemekten daha
etkili olduğunu unutmayacaksın öğretmenim…
Sen
gerçek bir öğretmen olduğunda öğrenci alacak; emin ol alacak..
Sen de
haklısın. (Ahh seni üç kuruş para hesabı
yapmakla, gereksiz kağıt kürek işleriyle meşgul etmeseler, sen de haklısın)
birileri yıllar yılı en iyi okullara demir atarken kenar yerlerde, olumsuz
şartlarda eğitimle uğraştırdıkları için beziyorsun; ama ne olursa olsun bunda o
çocukların suçu da yok dahli de … o halde bırak olur olmaz bahane bulmayı canım
öğretmenim..
A, benim
güzel öğretmenim...
Haydi
silkin, kendine gel… Alacaklıların seni bekliyor, yani öğrencilerin… Bak
gözleri nasıl da parlıyor, nasıl da cıvıl cıvıllar, nasıl da güzeller … bak
ders zili çaldı bile... haydi düzelt şu çatık kaşlarını ve sınıfa gülümseyerek
gir... (Başkan sana gülümsedi bile)
İyi dersler öğretmenim ..
(…unutmadan
..son maddemiz için de gevezelikler edeceğim..o vakte kadar kalın sağlıcakla..)
Heca Ris, 31.05.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, İronik Felsefe