2 Haziran 2015 Salı

SA1385/TG124: Cemaatin Esas Direktörü G.E.Fuller'in Son Yazısı: "Türkiye Erdoğan’dan Kurtulabilecek mi?"

"Küresel Komplo'nun sahipleri Neocon-Siyonist-Satanist bir çete olarak Pentagon'un askeri gücünü, CIA ile birlikte maşa olarak kullanmaktadır."


Sonsuz Ark'ın Notu:

Aşağıdaki analiz, 'Erdoğan ve Ak Parti Düşmanlığı'nın yerel ve küresel arka planını daha net anlamanızı sağlayacak ve Türkiye'nin 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları'nın Dünya'nın ve İslam Dünyası'nın geleceğini neden doğrudan etkileyeceğini idrak edeceksiniz. "Bu sırada Erdoğan’ın yönetim tarzı gittikçe dengesiz, hatta Donkişotça bir hal alarak gerçekle temasını neredeyse tamamen yitirmiştir." diyen Graham E. Fuller, Eski CIA Ortadoğu Şefi'dir ve Fetullah Gülen'in ABD'de ikamet etmesi için çok ciddi referanslar veren derin bir aktördür.

Kuşkusuz analizin içeriği, konuyu dikkatlice takip edenler için herhangi bir sözcüğüne kadar sürpriz olmayacaktır. Çünkü Fuller'in 7 Haziran seçimlerini Erdoğan aleyhine etkilemek için yaptığı bu analizin tüm parametreleri ve ana tezi, Cemaat'in Zaman, Today's Zaman, Bugün gazeteleri ile Doğan Medya, Taraf, Cumhuriyet gazeteleri ile HDP-PKK eksenli yayın organlarında 2011'den beri organize bir şekilde yayınlanan Erdoğan karşıtı yazılarda yer almaktadır. (Bakınız bugün T24'de yayınlanan Cemil Bayık röportajı: Apo ve PKK, Erdoğan gerçeğini topluma göstermek için sabırlı davrandı, Erdoğan'ı ve AKP'yi geriletti!)

Analizi okumayı tamamladığınızda herhangi bir cemaat üyesinin 2011 sonrası yayınlanan herhangi bir Erdoğan eleştirisinden farklı bir şey bulmamanız sizi şaşırtmasın, Çünkü Fuller, onların söylediklerini tekrarlamıyor, tam aksine onlar Fuller'in dikte ettiklerini 2011'den günümüze dek yüzlerce yalan giydirerek yazdılar, yayınladılar ve ekranlarda konuştular. Vicdanlı çoğunluğun şaşkınlıkla izlediği bu yalanlar, cemaati ve işbirlikçilerini kaybedenler sınıfına sürükledi. 17-25 Aralık darbe girişimini silahsız olduğu için silahlı terör addetmeyen ve yolsuzluk operasyonu olarak tanımlayan Fuller, Ocak 2014'te Mit Tırlarına yönelik operasyonun da asıl organizatörü olan Fuller, Erdoğan girdiği her seçimden zaferle çıkınca,Stratejinin Direktörü olarak bizzat kendisi ortaya çıkmak zorunda kalmıştır.

Aşağıdaki analiz ülkesine ihanet eden bir yapıyı savunmakta ve ülkesine gerçek bir çağ aşımı ve gücünü tattıran Erdoğan'ı aşağılamaya çalışmaktadır. NYT'nin NATO'ya Erdoğan'ı devirmek için yaptığı çağrı ile birlikte okunduğunda, Erdoğan'ın 2011'den sonra uyguladığı politikalarla bulunduğu coğrafyada ve gittikçe genişleyen etki alanlarında ABD'yi gerilettiği için, ABD politikalarının kesintiye uğramasına neden olduğu için, yok edilmesi gerektiği gayet net bir şekilde anlaşılacaktır. 

2011'de ne olmuştur? 2011'deki Mısır Devrim'inde Erdoğan, ABD'nin hilafına Mursi'yi ve İhvan'ı desteklemiş, o yaz kuşatma altındaki Gazze'ye gideceğini ilan ederek Batı'ya ve İsrail'e açık bir şekilde meydan okumuştur. (Mayıs 2011'de Mısır'da yönetimi üstlenen Yüksek Askeri Konsey, bazı geçici açılışlar dışında dört yıldır kapalı olan Gazze sınırındaki Refah Kapısı'nı cumartesi günü açacağını ilan etmişti)

Bütün bunlar Erdoğan'ın küresel bir komplo ile yok edilmek istendiğinin açık kanıtlarıdır. Küresel Komplo'nun sahipleri Neocon-Siyonist-Satanist bir çete olarak Pentagon'un askeri gücünü, CIA ile birlikte maşa olarak kullanmaktadır. Bu çete şu anda ABD, İngiltere, Kanada, Almanya, Fransa, Belçika, İsviçre, İsrail, İran, Kuveyt, BAE, Mısır darbecisi Sisi, Esed ve benzerlerinden oluşan dış piyonlarla birlikte içte Erdoğan karşıtı piyonları bütün riskleri göze alarak oyun sahasına sürmüş durumdadır.

Seçkin Deniz, 02.06.2015

***
Türkiye Erdoğan’dan Kurtulabilecek mi?
Can Turkey Survive Erdoğan?

Türkiye’nin demokratik sistemi 7 Haziran’da gerçekleşecek parlamento seçimleri ile derin bir teste tabi tutulacak; Hukukun ve liberal demokrasinin, gittikçe artan bir otoriter zihniyete sahip bir Başkan karşısında korunması söz konusu.

Sözün özü: Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP partisi (Orijinal metinde bu şekilde çev.) büyük başarı kazanırsa, Türkiye’deki güçler ayrılığı sistemi büyük ihtimalle kırılma noktasına gelecektir. Erdoğan tek adam formunda ve yarı-meşru bir sistem içinde, ülkeyi istediği yönde biçimlendirme, şekil verme ve yönlendirmesini sağlayacak kayıtsız şartsız yetkiyi elde etmiş olacaktır. Ve tüm bunlar başkanlığının en fazla intizamsız, keyfi, hata yapmaya açık, yozlaşmış, intikamcı ve dokunulmaz olduğu bir zamanda gerçekleşmektedir.

Bunları yazmayı şaşırtıcı buluyorum. “Türkiye ve Arap Baharı: Orta Doğu’da Liderlik” adını taşıyan ve Başbakan Erdoğan liderliğindeki AKP partisinin olağanüstü ilk dönemini incelemiş olduğum kitabım, bir yıl önce yayınlanmıştı.

2011 yılına kadar bu hükümet, 1950’lerde demokratik düzene geçen Türkiye’nin sahip oldukları içinde en iyisiydi. Gerçekleştirilmiş olan; daha fazla demokratikleşme, ekonomi ve refahta hayret verici büyüme, sosyal hizmetlerin genişlemesi, askerin başarılı bir şekilde siyasetten uzaklaştırılması, genişlemeci ve vizyoner bir dış politika oluşturulması (Orta Doğu’daki başarısız Amerikan politikalarından bağımsızlaşma vurgusuyla) ve demokratik bir düzende İslami eğilimlere sahip bir hükümetin ne anlama geldiği noktasında yapılan yeni değerlendirmeler göz önünde bulundurularak Erdoğan’ın başarıları ölçülebilir.

Bu zaman zarfında Türkiye; liderlik, vizyon ve gelişimden yoksun olan bölge için üstün bir başarı modeli haline gelmiştir.

Türkiye’nin dış politika başarıları-Türkiye’nin dış bağlantıları, nüfuzu ve sosyal yardımlarında görülen olağanüstü büyüme-büyük ölçüde bu politikaların baş mimarı olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sayesinde gerçekleşmiştir.

Erdoğan’ın AKP döneminde Türkiye, önemli bir süreçten geçmiştir. Tüm Avrasya, Orta Doğu, Afrika ve hatta Latin Amerika’ya yönelik eylem ve etkileşimlerini genişleten, kendisini büyük bölgesel bir güç olarak yeniden şekillendiren Türkiye’nin geri döndürülemez bir değişim yaşadığını düşünüyorum.    

Türkiye, İslami mirasını kabullenerek normalleştirmiştir. AKP her defasında artan başarı oranlarıyla üç seçim kazanmıştır-parti başarıları ile beraber geniş bir halk memnuniyeti Türkiye’nin siyasi tarihinde daha önce görülmemiş bir durumdur. 

Fakat bu durum sonsuza dek süremezdi. On yıllık iktidarın ardından herhangi bir yerde bulunan çok az hükümet, kendini yolsuzluktan uzak tutabilir. 2011’den itibaren Erdoğan’ın politikalarına karşı belirli derecede memnuniyetsizlik belirtileri ortaya çıkmaya başlamıştı.

İstanbul’la ilgili yerel bir çevresel sorunla ilgili ilk protestolar, Erdoğan tarafından tepeden bakan bir kibirle ve protestoların tüm ülke çapında yayılmasına sebep olan aşırı güç kullanımıyla karşılandı. Bu olay, onun çevresindeki gerçek dünyadan gittikçe uzaklaştığını gösteren ilk önemli işaretti. Erdoğan şimdi kendisine, bu sefer Cumhurbaşkanı olarak, ihtişam hezeyanlarını yansıtan, müsriflik eseri bir saray inşa ettirdi. Şimdi (Erdoğan), Politik düzen içerisindeki muhalif sesleri sert, hukuk dışı ve hatta illegal yöntemlerle bastırmaktadır.        

Erdoğan diğer yandan dikkat çekici biçimde, büyük bir kentsel İslami hareket olan ve dinler arasında tolerans ve diyalogu öğütleyerek, seküler eğitimin gelecekteki İslam dünyasının ilerleyişinde anahtar role sahip olduğunu vurgulayan Fethullah Gülen Hizmet hareketine yönelmiştir.

Avrupa ve ABD’nin de içlerinde yer aldığı 100’den fazla ülkede son derece saygın okullar kurmuş olan bu hareket, Türkiye’nin dışarıdaki yumuşak gücünün ana unsurlarından birisidir. Bürokraside yer alan önemli takipçileri ile heybetli bir medya imparatorluğuna sahip Hizmet hareketi, aynı zamanda zengin ve güçlü bir yapıdır.

Hizmet ve Erdoğan arasında bir zamanlar iyi olan ilişkiler, 2011 civarında Hizmet’in Erdoğan tarafından gerçekleştirilen bazı politikaları ve tarzını eleştirmesiyle yıpranmaya başlamış; bu durumdan korkan Erdoğan bunu toplumun İslami değerlerine karşı muhalif bir ses olarak algılamıştır.

Hizmet’in onu ve politikalarını, hem seküler hem de İslami değerler seviyesinde eleştirme gücü karşısında Erdoğan, gerçek anlamda bir paranoyaya kapılmıştır. Erdoğan şu anda Hizmet aleyhinde obsesif bir cadı avı yürütmekte hatta onu “terörizmle” suçlamaktadır; bu durum Hizmet’in şiddeti tam anlamıyla reddeden bir hareket olduğu düşünüldüğünde absürt bir suçlamadır.  
   
Erdoğan, basını büyük ölçüde sindirmiş veya susturmuş, gazetecileri ve muhalifleri politik baskıyla işlerinden attırmıştır; artık hiçbir muhalife katlanmak zorunda değildir. Yargıyı temizleyerek onu politize etmiş, yargının kendisini soruşturma yetkilerini bloke ederek yargı güçlerinin bağımsız hareket etme imkânını elinden almıştır.

Anayasal olarak politikalar üstü olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamını, büyük ölçüde politize olmuş bir makama dönüştürmüştür. Başbakan’ın (önceki Dışişleri bakanı Davutoğlu) fiili güçlerini kendi üzerine geçirerek onun bağımsızlığını elinden almış ve Başbakanlık makamını kendi uzantısı gibi kullanarak küçük düşürmüştür. Entelektüel, dış politika öngörüsüne sahip ve aktivist bir kişilik olan Davutoğlu ne yazık ki şimdi Erdoğan’ın kuklasından başka bir şey olarak algılanmamaktadır; itibarı oldukça azalan Davutoğlu için bu durum, mümtaz kariyerini bitiren üzücü bir sondur. 

Bu sırada Erdoğan’ın yönetim tarzı gittikçe dengesiz, hatta Donkişotça bir hal alarak gerçekle temasını neredeyse tamamen yitirmiştir. Dikkate değer ekonomik kazanımları azalmaya başlamıştır. Dış politikada önceki yıllara ait başarılı ilkeleri terk ederek Beşşar el-Esad’ı devirmeye yönelik obsesyonu - bu, hali hazırda Türkiye’nin politikalarını ve itibarını zedeleyen bir durumdur - nedeniyle Türk dış politikasını felce uğratmıştır. 

Türkiye hâlâ farazi anlamda demokrasi ile yönetilmektedir. Bu hafta gerçekleşecek seçimler reel bir nitelik ve geleneksel olarak dürüst bir geçmişe sahiptir. Erdoğan’ın diktatoryal tarzı- bazıları onu Putin’le kıyaslamaktadır (onun ülke yönetimi mutlaklıktan çok uzak olmasına rağmen)- geçmişte gerçekleşen üç dürüst seçimle elde edilen meşru zaferlerden destek almaktadır.    

Hiç kimse bu seçimlerde AKP’nin kazanacağından şüphe duymuyor- en azından çoğunluğu kazanma anlamında. Fakat bu Erdoğan için yeterli değildir. Uygulamaya koymayı istediği yeni başkanlık yetkilerini tam anlamıyla elde etmesini meşru hale getirecek olan, anayasa değişimine imkân sağlayacak mutlak çoğunluğu kazanmayı kafasına koymuş görünmektedir. 

Türk politikasında kuvvetler ayrılığını yeniden inşa etme arayışında olanlar için temel nokta Erdoğan’ın büyük çoğunluğu kazanmasına engel olmaktır. Bu durumda, Erdoğan’ın hukuk dışı ve hatta illegal güçleri elde etmesine ve tüm muhalif sesleri ezmesine yönelik hırsına büyük ölçüde engel olacak bir koalisyon hükümeti ortaya çıkabilecektir. 

Yükselen bir Kürt partisi olan HDP’nin, Erdoğan’ın sınırsız hırslarına engel olmaya yönelik en yüksek umudu temsil etmesi oldukça ironiktir; HDP şu anda, Erdoğan’dan korkan oldukça geniş bir Türk seçmeninden destek aramaktadır. Eğer HDP %10 barajını geçebilecek miktarda yeterli oy alabilirse Erdoğan’ın yüksek-aslında tehlikeli-hırsları belki frenlenebilir.

AKP’nin ilk yıllarında sergilemiş olduğu başarı ve değişim geçmişi göz önünde bulundurulduğunda, şimdi liderinde ortaya çıkan temas, irade ve vizyon kaybı nedeniyle çarçur ediliyor olduğunu görmek oldukça sıra dışı- ve üzücü-bir durumdur.  

Graham E. Fuller/ 01 Haziran 2015

 Tamer Güner, 02.06.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri, 


Orijinal Metin:



Seçkin Deniz Twitter Akışı