14 Haziran 2015 Pazar

SA1422/KY30-HR3: İnsanı Etkileme Sanatı 3

"Zaman zaman nasıl da isteriz değil mi, birileri bizimle ilgilensin, birileri bizi duysun, birileri bizi fark etsin, birileri bizi anlasın?..."


"İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve esirgeme var etmesi de O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunlarda düşünen kavim için ayetler vardır." (Rum suresi-21.ayet)

Geldik tasnifimizdeki son maddeye…

3- Cinslerine göre: (Belki de etkileşim deyince ilk akla gelenler... Bunların arasında görünmez elektrik ve fay hatlarının olduğunu da farz edebiliriz) Kadınlar ve Erkekler… 

Kadın ve erkeğin arasında ta yaratılıştan gelen bir çekim gücü olduğu inkar edilemez bir gerçek… Bu çekim gücünün şehvetle kuşatılmış olduğu da yine inkar edilemez bir gerçek… Şimdi bir takım sorular sorarak ilerlemek istiyorum… Sorularımdaki kadın ve erkeğin birbirine helal olan eşler olarak değerlendirilmesi gerekmekte.. Aksi halde şu pembe dizilerdeki veya  parfüm reklamlarındaki kadınlar ve erkekler akla gelebilir… Aman aman … doğrusu bunu hiç istemem…

Hazırsan soruyorum sevgili okuyucum…

Bir kadın ve bir erkek sadece yaratılışlarından gelen ve cinsel dürtülerinin yönlendirmesinden ötürü mü birbirinden etkilenir? Kadının erkeği, erkeğin kadını etkilemesini sadece bedensel yönelişlerle sınırlamak doğru olur mu? Ruh, beyin, ten ..bunların her biri aynı anda etkilenir mi? Sadece tenin etkilendiği, ama ruhun, kalbin veya beynin etkilenmediği de vâki midir? Ruh, ten, beyin ve kalp aynı anda etkilendiğinde sükunet ve itminan denen şey mi gerçekleşir? Sevgi ve saygının sürekliliği için tensel etkileşim yeterli midir? 

Kadın erkeği etkileyince eline ne geçecektir? Erkek kadını etkileyince eline ne geçecektir? Aradaki pozitif manadaki etkileşim ve iletişim bir hayat boyu sürecek birliktelikte sağlanabilir mi? Evlilik denen bağ, sanıldığı gibi aşk denilen hissiyatı öldürür mü? 

Aşk nedir? Aşk diye bir şey var mıdır? Yenir mi, içilir mi? Hangisi daha etkindir? Sen hangisini arzularsın? Niye onu seçtin de diğerini seçmedin? Aşk mı sevgi mi, hangisi reyting kazandırır? Elifler, Mevlanalar niye pazara düşmüşler? Sizin mahalleye de Pazar kurulur mu?  

Etkileşim nerede başlar? Gözlerde mi, dokunuşta mı, sözde mi, gülüşte mi, kavgada mı, alışverişte mi? 

Eşler birbirlerinin gerçek karakterlerini yaşadıkça mı görürler? En başından da anlarlar mı? 

Evlilik kaderle midir? Erkeğin kalbine giden yol mideden mi geçer? Mantı, baklava, içli köfte bilen bir kadının eşi daha mı şanslı, daha mı mutludur? 

Çocuksuz ev, şalgamsız lahmacuna, künefesiz iftara mı benzer? Çocuklu evler huzur patlaması mı yaşar? 

Çocuğun terbiyesi anneye mi, babaya mı aittir? Kadının ve erkeğin konuşulduğu yerde annenin ve babanın konuşulmasından daha doğal bir şey var mıdır?... 

Sorular… sorular… sorular…

Siz soruları şöyle bir düşünürken ben biraz özelde kadın-erkek arasında, genelde insan ilişkileri arasında olmazsa olmaz temel düsturlardan bahsedeyim… (Bunu da ilk yazımızda bahsettiğimiz gibi Kuran ve sahih sünneti de referans alarak yapayım...)

Kerim Kur’an’da Allah, İnsanı tek bir nefisten/Adem’den, Ondan da eşini/Havva’yı yarattığını söyler. (Hatırlatalım, Adem (a.s)’ın ismi geçerken, Havva ismi Kuran’da geçmemektedir…)

"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." (Nisa Suresi-1.ayet)

Rahmetli Mevdudi’nin "Kadın erkekten nasıl yaratılmış, bir eş, tek nefisten nasıl var olmuş?” konusunda söylediklerine aynen katıldığım için aktarmakta fayda görüyorum… 

Eşinin ondan nasıl yaratıldığı konusunda ayrıntılı kesin bir bilgiye sahip değiliz. Müfessirler genellikle Hz. Havva'nın (a.s) Hz. Adem'in (a.s) kaburga kemiğinden yaratıldığını söylerler. Kitab-ı Mukaddes'te de aynı hikâye vardır. Talmud bundan başka, onun Hz. Adem'in (a.s) on üçüncü kaburga kemiğinden yaratıldığını da belirtir. Fakat Kur'an bu konuda sükût eder. Bunu destekler nitelikteki Hz. Peygamber'in (s.a) hadisi de anlaşılandan farklı bir anlama delalet eder. Bu nedenle yapılacak en iyi şey bu meseleyi Kur'an'da bırakıldığı şekilde belirsiz bırakmak ve onun ayrıntılarını tayin etmek için zaman harcamamaktır.(1)

Allah kadın ve erkeği sadece birbirinin parçası olmakla bırakmıyor, aynı zamanda aralarında huzur ve sükunet sebebi olsun diye sevgi ve rahmeti de lutfediyor…

"Onda 'sükûn bulup-durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, düşünebilmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.. " (Rum suresi-21.ayet)

Yaratıcının bir hikmeti mucibince insan, bir tek cins olarak değil, insan olarak birbirine eşit, figür ve form olarak aynı temel formüle sahip, fakat farklı fiziksel yapıya, farklı zihnî ve psikolojik niteliklere, farklı duygu ve arzulara sahip olan iki ayrı cins halinde yaratılmıştır. Daha sonra bu ikisi arasında o denli mükemmel bir ahenk yaratılmıştır ki her ikisi de diğerine mükemmel bir eş olur. Birisinin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları tam anlamıyla diğerinin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarına karşıt gelir.(2)

Bu, Yaratıcı'nın bir taraftan insan neslinin devamını sağlamak, diğer taraftan da bir insan medeniyeti meydana getirmek için araç olarak seçtiği mükemmel bir düzendir….bir insan medeniyetinin ortaya çıkmasını sağlayan asıl özellik, Hikmet Sahibi Yaratıcı'nın her iki cinse, birbirlerine karşı bir arada olmadıklarında tahmin edemeyecekleri bir sevgi, istek ve arzu yerleştirmesidir. Bu huzur ve sükûnet arzusu, onları birlikte bir yuva kurmaya zorlamıştır. Yine bu arzu, aileleri ve kabileleri oluşturmuş ve insan için sosyal hayatı mümkün kılmıştır. (3)

Ayette geçen "sevgi" kelimesi ile kadın ve erkek arasındaki cazibenin itici gücü olan ve onları birbirlerine bağlı kılan cinsel sevgi kastedilmektedir. "Merhamet", evlilik hayatında yavaş yavaş gelişen, eşlerin birbirlerine karşı nazik hoşgörülü ve düşkün olmalarını sağlayan duygusal ilişkidir. 

Öyle ki yaşlılık döneminde cinsel sevgi asgariye düşer ve iki eş birbirine gençliklerinde olduğundan daha bağlı olabilirler. Yaratıcı'nın insanın içine yerleştirdiği bu iki olumlu güç, insanda var olan doğal arzuyu destekler niteliktedir. Bu istek ile arzu sadece huzur ve tatmin arar böylece kadınla erkeği bir araya getirir. Bundan sonra bu iki güç (sevgi ve merhamet) ortaya çıkar ve birbirlerinden ayrı ortamlarda yetişmiş olan iki yabancıyı o denli birbirlerine bağlar ki, bu ikisi hayatın birçok zorluklarına rağmen yaşamaya devam ederler. (4)

Uzattığımın farkındayım.. Yine önceki yazımızda dediğimiz gibi vaaz verip sıkmak niyetimiz de olmadığını yineleyerek şunu söyleyelim… Kadın-erkek arasında sadece sevgi yetmez… Merhamet de olmak zorundadır… Gençken birbirine merhamet etmeyenlerin yaşlandıklarında merhamet etmesi beklenebilir mi? Merhametsiz ve sadece cinsel birliktelikle örülü bir ailenin bekâsı mümkün olabilir mi? Öyle bir yuvada yetişecek çocukların ruh sağlıklarından söz edilebilir mi?

Eğer yuva kurma arzusu sükunetle sonuçlanmamış, evler huzurlu bir yuvaya değil de, bir otel odasına, bir misafirhaneye, bir öğrenci yurduna, bir bekar evine, daha da kötüsü bir kavga ve didişmenin hiç bitmediği bir cehenneme dönüşmüşse bir şeyler yanlış gidiyor demektir.. Kadın ve erkek birbirini sadece evliliğe kadar etkilemiş, sonrasında her şey rutinleşmiş, sevgi ve saygı, hoşgörü ve merhamet bitme noktasına gelmişse o birliktelikte sükunetten ve huzurdan söz edilebilir mi?

(Çalışma hayatına daha çok atılan ve evinden çok dışarıda vakit geçiren bir kadının  hele de eşinden bağımsız banka hesapları, kredi kartları ve harcamaları olan bir kadının erkeğine ne kadar sevgisi, saygısı ve hoşgörüsü olur, orası da tartışılır…)

Geçenlerde acayip bir habere denk gelmiştim… Ailelerin birbirine ve geleceğe olan güven noktasındaki zafiyetlerini ve ne hale dönüştüklerini görmek adına ibretlik bir araştırmadan bahseden bir haberdi…Başlık şöyleydi: “Bir banka araştırmasına göre her 3 çiftten 1'inin gizli hesabı var”(5).. (Kapıya gelen dilenciye bir paket makarnayı eşinden habersiz vermeyen, eşinden izinsiz dışarı bile çıkmayan kadınlar, banka yollarını ne zaman öğrendiler, ibretlik…)

Toplumca menfi bir kültürel evrimleşme içindeyiz desek yanlış olmaz.. Bir zamanlar erkeğinin yanında ses yükseltmeyi ayıp hatta günah telakki eden bir toplumken şimdilerde kadının maaş kartının eşine verilmesinin kınandığı bir topluma doğru evriliyoruz… Modernleşmeye ayak uyduracağız derken birbirine ayak uyduramayan, huzursuz ailelerin olduğu, boşanmaların had safhada olduğu, birbirine saygısız, sevgisiz, hoşgörüsüz kadınlar ve erkeklerin olduğu bir topluma doğru… 

"Bu yangında ben de olmayayım, benim ailem olmasın" diyorsanız  hani o en başta birbirinizi etkilemek için yaptığınız şeyler vardı ya, onları istikrar içinde sürdürün, samimi olun, merhametli olun… 

Siz sevgili kadınlar, siz  sayın erkekler… 

Aile kurmak demek sorumluluk sahibi olmak demektir ve emek ister…Son olarak bir hadis hatırlatarak bitirelim... 

Abdullah b. Ömer (ra)'in naklettiği bir hadiste Allah Rasûlu şöyle buyurur: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz." (6)


<<Önceki


Heca Ris, 14.06.2015, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, İronik Felsefe


Alıntılar:
(1) Tefhimu’l-Kur’an, Mevdudi, Nisa Suresi,1.ayet
(2) Tefhimu’l-Kur’an, Mevdudi, Rum Suresi, 21.ayet
(3) Aynı yer
(4) Aynı yer
(5) http://ekonomi.haber7.com/finans/haber/1265254-banka-arastirdi-3-ciftten-1inin-gizli-hesabi-var
(6) Buharî, Nikah, 91

Seçkin Deniz Twitter Akışı