"Yazgım kadınlara eşlik içinmiş; bunu şimdi daha iyi kavradım. Bu yerde, bu kadınlar cehenneminde daha bir iyi anlaşılıyor her bir şey."
“Cinayet etmedi cânı gibi anın câm
Boguldı seyl-i belaya tagıldı erkânı”
Taşlıcalı Yahya
BÖLÜM İKİ
5
Ayna ayna söyle bana benden daha beyazı var mı?Söyleyin bana aynalar benden daha fazla sözcüğü çalınan var mı?
Aynalar susmayı seçti. Oldum olası sessizliği seçerlerdi. Her keresinde suskunluk ve sessizlik. Kolaylarına geliyor olmalıydılar.
Suat! Suat Ulu! Suat!
“Has Yenge sana neden Suat Ulu diye sesleniyor.. eğleniyor diyeceğim.. değil.. sahi niye?”
“Medaha Yenge bilge kişidir.. benim Evladdalim Kabilesi'nden olduğumu, kabilemizin soylu olduğunu bilir..”
“Ama Ömer Ağa da..”
“Güldürme beni Serma.. onlar uğrudur.. kapıp kaçarlar.. öteye ya da başka bir şeye ait çekinceleri yoktur.. merhametsizdirler.. hiç acımazlar.. acımaları yoktur onların Serma.. acımaları yoktur. Hoyrattırlar. Kabadırlar. Sürekli gezerler.. oturmasını kalkmasını bilmezler.. büyük küçük ayırt etmezler.. saymazlar.. sevmezler.. dedim ya merhametleri yoktur onun kabilesinde.. ama bizim kabile.. EVLADDALİM soyludur. Merhametlidir. Yiğittir. Cömertlikte üstüne yoktur EVLADDALİM’in.. bunu bilir Medaha Yenge.. o bilgedir.. sadece büyülü sözcüklerin tutkunu değildir..siz bilmezsiniz.. Medaha Yenge’yi siz bilemezsiniz.. o ne derin bir şahsiyettir ben bilirim.”
“Hadi oradan Kara Mastık!”
Çocuk “Leylekler koşuyor!” dedi şaşkın ve telaşlı. Yani çocuğun şaşkın ve telaşlı olduğu herkesçe görülebiliyordu.
Hayır!
Yani yalan!
Çocuk telaşlı ve şaşkın olduğu için herkesçe görülebiliyordu!
Yalan!
Çocuk; LEYLEK ve KOŞMA bilgisinden yoksundu. Dolayısıyla “Leylekler koşuyor!” diye bir şey söylemedi. Söyleyemezdi yani. Böyle bir şey söyleyemeyeceğinden, söyleyemediğinden ŞAŞKIN ve TELAŞLI oluşu “Leylekler koşuyor!” tümcesine bağlamak sakat bir gözlemin sonucudur. Başka bir şey bağlansa olur.. o zaman yalan ya da yanlış yargısında bulunmam densizliktir elbet.
“Yanlış! Yargılarının tümü yanlış! Odadakiler ne söylemişse sana, nesnelere ilişkin “şey”lere ilişkin, davranışlara ilişkin inanmışsın.. inandırılmışsın! Yargılarının hiç biri kendi gözlemlerinin sonucu değil. Nesnelere uygunluğunu araştırmadan onaylarsan olacağı budur! Bunu anlamaya gücün de yetmez senin! Tuhafsın işte!”
Yok! Yok bende bir tuhaflık yok.. Ömer Ağa öyle dedi.. ben ondan sordum..
“Neyi sordun? Sen ne diyorsun? Yine zırvalamaya başladın?”
Hani bana dediydi ya “Yufkadan su parası alınmaz!” diye.. var bunda bir hinlik değil mi? yani en azından benimle eğlenmek için söylemediyse.. ya da Medaha Yenge’yi son nefesinde kızdırmak için akıl etmediyse.. O’na diş geçiremediğinden öyle davranıyordu. Dolambaçlı. Bana da göz kırpıyordu utanmadan!
Serma hak verir gibi olacaktı Pislik Ömer’e ve fakat dudak bükmekle yetindi.
Vildan hak verir gibi olacaktı Süleyman’a ve fakat dudak bükmekle yetindi.
Temelsiz! Hiçbir dayanağı yok!
“Bilgi Ölçer” bir araç var mı?
Olsa bile ADSIZ BİR ÇOCUK’un bilgilerini ölçebilecek bir nitelikte olduğuna ilişkin kanıtınız var mı?
YOK!
VAR!
İLGİNÇ!
Çocuğun şaşkın ve telaşlı hali ipe-sapa gelmez bir şey değil. Ve KESİNLİK aptalcadır. Köpeğin havlamasıyla gelmişti kendine ve koşanların leylekler değil de ördekler olduğunu öğrendiğinde bir kat daha artmıştı şaşkınlığı.
AÇINLAMA ÜÇ
SERMA’YA VİLDAN’A SEVGİ’YE ROXELENNA’YA İLİŞKİN ANILAR
Adım gibi biliyorum.. hem adımdan da ilerde! Biliyorum işte!
İstersiniz izlenmeyi… dikizlenmeyi.. ve fakat yok dersiniz! Yok dersin!
“Defol başımdan pis sapık!” dersin. Kızarsın güya! Ve fakat acıyla kıvranırsın sende olanların sayımını yapacak bir göz olmasa..
Hayır!
Hayır inkâra dayanamam! DAYANAMAM!
Kaç kez gördüm, kaç kez yakaladım aynada kendi gözlerini YABANCI belleyip vücudunda gezmeye çıkardığını.
Ben o kadar ileri gitmem.. gözlerim içsin yeter..
Gördüm ve yakaladım yastıklardan medet umuşunu.
Ululuk üzerine, sapık tutkular nitelemelerine, ülküler üzerine, erdem üzerine çekilen söylevlerle kirlenmiş içiniz dışınız.. boşaltın artık içinizi dışınızı.
Zayıflığım yargısı dile geldi. Olacağı buydu zaten! Daha fazlasını ummamıştım. Aklımın köşesinden, kıyısından geçmemişti daha fazlası.
Hadi bunu bil öyle ise KARA MASTIK nedir? Dünyada bilemezsin.
Senin dünyanda her hangi bir AĞAÇ’a karşılık gelebilir.
Artık kimse ne yediğini bilemez senin.
Bir AĞAÇ!
O da salt gölge vermesinden ötürü diyorum her hangi bir “AĞAÇ”a karşılık gelebileceğini.
“Ağaçtan başka şeyler de gölge veriyor ama!” diyebilirsin. Böylesi bir çıkışı anlarım. Anlamaya çalışırım en azından. Ve işte diyorum KARA MASTIK yaprakları olan bir şeydir. Ve toprağın altında kalan kısmıyla beslenir. Tıpkı sizin dişilerinizin beslendiği gibi.
Suya gereksinim duyan bir varlıktır da. Suyu toprağın derinliklerinden alır. Ve fakat işte zayıf olduğum söylendi ve duyuruldu: HER ŞEY OLABİLİR!
Yatıp uyur musun bıraksam?
Ellerinizi ve meraklı bakışlarınızı çekin üzerimden.
Kanatlarımın altında saklıyorum YORGUNLUĞUMU!
Ben Serma Uslu
Ben Vildan Taşkın!
Ben Sevgi Çopur
Ben Vildan Taşkın bana ilişkin her ŞEY’i gereksiz buldular.
Kayıp bir bilinç.. ve tarih!
“Tarihin yok!” diyordu gevezenin biri. Nedensiz! Öyle olsun! Ben de KARA MASTIK’ın ne olduğunu soruyorum işte: KARA MASTIK nedir? Bu bir de çok acıymış.. yakar mı bir yerlerimi?
Babam anlatırdı.. doğumuma yardım eden kadın kendi dilince bir şeyler söylemiş beni göstererek.. babam da zorlamış “Ne dedin? Ne dedin?” yardımcısı sıkılarak,“Boşuna sarıyoruz.. çok yaşamaz!” dedi, demiş.
Ama ölmemişim.. ölmüş olsam ölüm cezasına niye çarptırılayım ki? Böylesi deliliği yapar mı tarihi olanlar? Haha ha! Taşı gediğine koydum işte.. nasılmış.. demek benim tarihim yok! Senin var ama.. ama işte.. bak nasıl da oturdun şapa.. haha ha!
Coşku aldatıcı mıydı? Aldatırdı beni.
İşte buradayım ve yineliyorum sorumu ve bilin ki hepiniz muhatabısınız bu sorumun, söyleyin bakalım: KARA MASTIK nedir?
Bunun yanıtını Sezerin bile bilir.. ama siz bilmezsiniz.. siz cahilsiniz.. işte söylüyorum cahil birer bunaksınız.. bilgeliğinize toz kondurmasanız da bu böyle.. bir deve ile kıyaslamam biliyorum hoşunuza gitmemiştir.. ve diş biliyorsunuzdur içinizden.. ama ne yazık ki -ki ne yazık ki demekten şuan utanıyorum- bu böyle..
Sezerin kadar sezgileriniz olsaydı daha ne isterdiniz ki? Coşkuya kapılmanın zamanını bile bilirdi.. hadi bakalım.. söyleyin.. çekinmeyin sizler biliyor musunuz? Bile bilir misiniz ya da? Hadi kasmayın kendiniz.. burada yabancı kimse yok.. biz bizeyiz.. birbirimizi biliriz.. yani yalan gerek yok.. afalladığınızı gizleseniz de ben görüyorum.. coşku sizi alıp götürür ve şaşırıp kalırsınız.. lanetler savurursunuz.. Sezerin coşkuya kapılsa da kimse lanet savurmaz ona.. çünkü dedim işte zamanlamasını bilir. Ve sırıtmaz yapıp ettikleri.. sizin yapıp-ettikleriniz.. sevinçleriniz-coşkularınız kendinize bile sırıtır.. hadi deyin ki;“Yalan!”
Oysa biliyoruz yalan olmadığını. Ve acı biberleri yoldaş yapmanın kolaycılığını biliyoruz değil mi çakır gözlü.. ama ben mi dedim; “Burun şu Kara Mastığı!”
Burulmasaydım.. erkekliğim çalınmasaydı.. yollarını keserdim yüzü nikaplı uğrular gibi.. ah o kör noktayı aşabilseydim.. aşabilseydim!
Cemal Çalık, 23.07.2015, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Hasırlı, Roman