"İyi bir öykünün iyi kahramanları kıskandılar, kızdılar, özlediler, beklediler, hayâl ettiler, dost oldular ve konuştular... seslerle paylaştılar..."
Öyküler üretilirken de kendisi değildi zaten... ama onu sevmişti... okyanus kıyısındaki bu öyküyü gerçekten sevmişti.
Genç kadını düşündü... o da bir ressamın titizliğini yansıtıyordu hayatına... En güç figürleri en çok çabayla elde etmek onu mutlu kılıyordu... "Gizem sona erene kadar" iddiası, "Figür tuvalde sabitleşene kadar" gerçeğine dönmüştü...
Ve genç adam, onun hayat resmi içinde, kendisini çok uğraştıran nâdide bir figür olarak yerini almıştı... sıradan olmayan resmin, sıradan ayrıntılarından yalnızca biriydi artık...
Genç adam, sevimli simâsıyla gülümsedi...
"Ey ömür, sen törpülendikçe ben artarım.... sen dar kaldıkça ben genişlerim!" dedi...
İyi bir öykünün iyi kahramanları kıskandılar, kızdılar, özlediler, beklediler, hayâl ettiler, dost oldular ve konuştular... seslerle paylaştılar...
Gerçekte her şey sıradandı... kendilerine ait olan tüm virgüller, oldukları kadar eğiktiler...
Değişmedi ardsız okyanusun ardsızlığı.... değişmedi mavi göğün renkleri... her şey aynıydı... okyanus kuşları da sıradanlığını bozamadılar öykünün...
Yutkundu bulunduğu yerde... düşündüklerini bulduğu yerde... yutkundu tüm beklentilerini yutarak... sır gibi bilindikleriyle...
Öykünün kahramanı olmak sıkıcıydı artık... sevgiyle selâmladı bilinmeyen düşleri... saygıyla andı kadını...
Seçkin Deniz, 25/12/2001, 13:15/ Peynir Gemisi'nden, Dalgaların Sesi
Dalgaların Sesi
Seçkin Deniz Yazıları
Takip et: @Seckin_Deniz