“Bu
Kirli İttifak her şeyden habersiz halka kurulan iki yüz yıllık Kumpas’ın deşifre edilmiş halidir.”
Geldiğimiz
noktada somut olan iki şey var; Fetullah Gülen artık PKK’lı, IŞİD’li, DHKP-C’li
teröristlerle birlikte aranan teröristler listesinde ve Zaman gazetesi eski
genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın HDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanı Gülten Kışanak’ı belediye
binasına arka kapıdan girerek ziyaretine ek olarak, Mahkemece Kayyım atanan
İpek Koza Holdinge bağlı BugünTV’ye destek için ekrana çıkan HDP EşBaşkanı
Selahattin Demirtaş, BugünTV’yi ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, Başbakan’a “Kayyımı kov, polisleri geri çek” diyen MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli’den oluşan muhalefet blokunun tavırları dikkate
alınırsa, Fetullah Gülen’e bağlı cemaat PKK ve HDP ile birlikte CHP ve MHP ile
de Erdoğan’ı devirmek üzere açık ittifak yapıyor. Ki; bu dedikodudan ibaret
değil artık, geçmişi bilen herkes için şaşırtan bir gerçek.
Geldiğimiz
nokta dedim, bu nokta o kadar önemli ki, 2010 referandumuna kadar Ak Parti’nin
sırtında, devletin bütün güçlerine hükmeden Fetullah Gülen ve cemaati, Erdoğan’dan
istediği ‘Koşulsuz İtaat’ reddedilince, önce Ak Parti’nin gücünü ve bütünlüğünü
muhafaza etmeyi planlayarak elegeçirmek için 17-25 Aralık 2013’te doğrudan Erdoğan’ı,
emniyette ve yargıda güçlenen- bugün yargılanan- elemanları aracılığı ile siyaset
sahnesinden silmek istedi. Bu Şubat 2012’deki Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı
tutuklamaya yönelik girişimden daha büyük ve daha sonuç alıcı bir şekilde adım
adım örülen bir Kumpas’tı.
Hakan
Fidan’a yönelik kumpas herkes henüz Gülen’le Erdoğan arasındaki çatışmadan
haberli değil iken, neredeyse ikna edilmiş bir kamu algısı üzerine konumlanmış
bir Kumpas’tı. Kamu KCK Operasyonları, Oslo Görüşmeleri ve Habur üzerinden
profesyonelce işlenen yıpratma stratejisi ile neredeyse devleti bile Fidan’ın suç
işlediğine ikna etmek üzereydi. Oysa Fidan, Erdoğan’ın ‘Sır Küpü’ydü ve sadece
Erdoğan’ın ‘Terörü görüşerek bitirin” talimatları ile hareket ediyordu.
Hedef’in
Erdoğan olduğu açık ve seçikti, ancak kamu bu şoka hazır olmadığından biraz
zaman geçmesi gerekiyordu; o zaman sancılı geçse de toplum artık Gülen’in
Erdoğan’ı harcamak için harekete geçtiğini anlamıştı; yollar ayrılmış ve
düşmanlık başlamıştı. 2014 Mart yerel seçimlerinde ve Ağustos Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde halk Erdoğan’a destek
vererek tavrını ortaya koydu.
2013
Mayısında başlayan Gezi Terörü, şu an artık inanılmazlıktan çıkan Kirli
Koalisyon’un sokağa çıktığı ve denendiği ilk Erdoğan karşıtı tedhiş
hareketiydi. Gülen cemaati resmi kurum ve kuruluşlardaki elemanları ve medyası
ile kurulu düzen diyebileceğim Beyaz Türkler’e ait medya ve meslek kuruluşları
ile sıkı işbirliği yaptı, başlangıçta Apo ve Atatürk posterleri eşliğinde ülkücülerin
kurt başlı elleri meydanlarda dostça boy göstermesine karşılık tabandan gelen
tepkilerle Bahçeli ülkücüleri, HDP de çözüm süreci zarar görmesin diye PKK
sempatizanı gençleri sokaktan çekti ve Gezi Terörü üzerinden denenen ‘Zıtların İşbirliği’
kısmen Erdoğan karşıtı toplum kesimlerine kabul ettirildi.
17-25
Aralık sonrası 2014 yerel seçimlerinde de bu işbirliği somut bir şekilde oya
tahvil edildi. Mesela Adana’da ilçe belediyesi seçimlerinde CHP’ye oy veren bir
şahıs Büyükşehir seçimlerinde MHP adayını tercih edebiliyordu. Bir cemaat
sempatizanı ya da üyesi herhangi bir ilde Ak Parti’ye karşı güçlü olan HDP, MHP
ya da CHP, hatta SP adayını destekleyebiliyordu.
Cemaat-MHP-CHP-HDP-SP-BBP
işbirliği Ağustos 2014’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de artık herkesin
kabullendiği bir doğal (!) tabanla sürdü; fakat bu koalisyonun adayı seçilemedi.
Erdoğan ilk turda %52 gibi ezici bir oy oranı ile Cumhurbaşkanı oldu. Fakat Fetullah Gülen ve ortakları vazgeçmemişti.
Erdoğan ilk turda %52 gibi ezici bir oy oranı ile Cumhurbaşkanı oldu. Fakat Fetullah Gülen ve ortakları vazgeçmemişti.
7
Haziran Bloku olarak birlikte çalışmaya devam eden bu koalisyona tüm sol partiler
ve örgütler de katılmıştı; yetmemişti Med Zehra gibi Said Nursi şakirdleri,
Azadi gibi Diyarbakır ve çevresinin dindar kesimleri ve koalisyona katılmasalar
da bağımsız bir şekilde seçime katılarak üç yüz binden fazla oy alan Hüdaparlılar
Erdoğan karşıtı harekete hizmet ettiler. Abdullah Gül (Gezi Terörü’nü masumlaştıran açıklamaları ve Danışmanı’nın Kitabı) ve Bülent Arınç’ın (Melih
Gökçek’le girdiği ağır polemik) Erdoğan’ı tazyif edici çıkışları da eklenince 7
Haziran 2015 Genel Seçimleri’nde ortaya %41’le tek başına iktidar olamayan bir
Ak Parti çıktı.
Bu sonuca
muhalefetin 1500 TL asgari ücret vaadini
ciddiye almayan Davutoğlu liderliğindeki Ak Parti’nin stratejik körlüğü de
katkıda bulunmuştu.
Kirli Koalisyon
başarılı olmuştu ve Erdoğan hem yerel hem de uluslararası neocon medyanın alay
konusu yapılmış ‘Yaralı Kaplan’ pozisyonuna düşürülmüştü. Gülen Erdoğan’ı fena
halde yaralamıştı, ancak buna karşılık Gülen’in devletteki uzantıları tek tek
tesbit ediliyor, emniyet ve yargıdaki etkili elemanları tasfiye edilerek
yargılanıyordu. Devlet 17-15 Aralık’tan bu yana yaşadığı felçli halinden
kurtulmak üzereydi. Ne yazık ki; 7 Haziran sonuçları devletin sonuç almasını engelleyecek
bir şekilde zuhur etmişti. Felaket tam olarak buydu. Ak Parti daha doğrusu
Erdoğan devleti idare edecek etkili güçten yoksundu.
7 Haziran
sonuçları Gülen ve cemaatini yeniden umutlandırdı, Ak Parti dışı ihtimalleri
CHP-MHP-HDP koalisyonunu, olmazsa Ak Parti-CHP koalisyonunu organize etmeye
çalıştılar, ancak Bahçeli’nin İttifak’ın ruhuna uymayan anlamsız (!) direnişi
bunu mümkün kılmadı. Bahçeli, “Versin Bilal'i alsın iktidarı” diyerek Erdoğan’la alay ediyordu.
Erdoğan’ın
Anayasal ve yasal gücü 7 Haziran sonrası devlet ve hükümet boşluğu oluşmasını
engelledi, anayasal olarak kurulan Seçim Hükümeti ile 1 Kasım 2015 seçimlerine
giden yol açılmış oldu. Türkiye’deki kilidi çözecek olan bu seçim bu yüzden çok
önemli. Erdoğan ve karşısında kurulan yerel-küresel ittifak arasındaki bu seçim
bu yüzden Türkiye’nin ve İslam Dünyası'nın geleceğini belirleyecek.
Tabi bu
arada Fethullah Gülen ile ilgili soruşturmalar 2013’ten beri somut deliller
üzerinden sürüyordu ve “Selam Tevhid”, ‘Tahşiye’, “Dinleme’ ile ilgili
iddianameler tek tek kabul ediliyor ve geldiğimiz noktada iddianamelerde yer aldığı
haliyle FETÖ lideri Fetullah Gülen aranan bir terörist olarak ‘Kırmızı Liste’de
yer alıyordu.
Gülen’i
ve şakirdlerini uyardığım onlarca yazım var.. Fakat bugün Gülen’in kendilerini
destekleyen CHP’lilere bile ahirette şefaat edeceğini söyleyerek teşekkür eden bu
insanların yaşadıkları ihaneti anlamalarını sağlamak mümkün değildi. 2013’ten
beri yapılan seçimlerde halkın verdiği tepkiyi bile ciddiye almadı Fetullah
Gülen, asla vazgeçmedi, asla geri adım atmadı ve ben bunun asıl sebebini hep
sordum. Gülen de ben de biliyoruz Gülen’in
manevi güçleri olmadığını, o halde bu direnişin, bu acımasız saldırganlığın
sebebi neydi?
Gülen’in
yargılanma sürecinin bir yerlerinde gazetelere, internete düşen Gülen’in mason olduğuna dair belgelere Gülen’den
bir itiraz gelmedi. Bu konu fazla
işlenmedi, nedense kapatıldı. 1960’lı yıllardan beri süregelen ve aslında
cemaatin kuruluşu ve genişlemesi gibi aşamalarda masonların etkili olduğu gerçeği
gündemi sadece yaladı ve geçti. Kanaatim net; Gülen’in ve geçmişte konjonktür
gereği her biri ile tek tek mücadele ettiği yeni müttefikleri-MHP-CHP-HDP- ile
birlikte verdiği son fotoğrafın bence tek anlamı var; Amerikan ve İngiliz destekli Mason Kardeşliği. Aksi halde bu kadar pervasız olamazlar.
Masonların
dünyanın her yerinde, özellikle Türkiye’de birbirine rakip olarak inşa ettiği
ve liderleri dışında takipçilerinin haberdar olmadığı yapılanmalarla insanları
çatıştırdığı ya da birleştirdiği gerçeğine artık kimse gözünü kapatamayacak.
Partilerin, cemaatlerin kendi ilkelerini çiğneyerek karşıtları ile ittifak
yapmalarının tek açıklaması da bu.
Bugün bahse konu Kirli İttifak’ın akıl,
vicdan, merhamet, ahlak yoksunluğu ile tecessüm etmesi başka türlü mümkün
değildir. Bu Kirli İttifak her şeyden habersiz halka kurulan iki yüz yıllık Kumpas’ın deşifre edilmiş
halidir.
Umuyorum
1 Kasım akşamı bu halk, bu mağdur, mazlum halk Amerikan ve İngiliz destekli Mason Kardeşliği’ne karşı
gereken cevabı Erdoğan’ı güçlendirerek verir…
Gülen'in Aranan teröristler listesinde olmasının muhasebesini kimler yapacaksa yapsın, artık PKK ile Kuzey Irak'ta Erdoğan karşıtı Kumpas görüşmeleri yapan, 'Erdoğan gebermeli' diyen İmamları (!) ile ne yapacaklarsa kendilerinin bileceği iş. Ama 1 Kasım onların da kötü bir ünle tarihe karışacağı tarih olacak. Uzun geçmişli bir kumpas böylece çökertilecek.
Allah
hepimizin yardımcısı olsun.
Arif Şahin, 30.10.2015, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 67