Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki yazı, herhangi bir ırka ya da soya üstünlük vermeyen, ancak takva ile üstünlüğün mümkün olduğunu söyleyen İslam Dini'nin tüm emirlerine aykırı bir şekilde ve ve bizzat İslam adı kullanılarak emperyalist bir sömürgeciliğe ve yayılmacılığa makul bir tarihsel-dinî özgeçmiş uydurmaya endeksli resmi İran propaganda içeriklerini yansıtmaktadır. Gerçekte içerikteki zihinsel yapının İslam'la ilgisi yoktur; mevcut İran İslam algısı iddia edildiği dinin en saf hâli değil, İslam'a uzak ve antik İran dinlerinden beslenen muharref -bozulmuş, mistik Hint-İran geleneğidir ve bu din bizzat Allah'ın Elçisi Muhammed'e yönelik akıl ve insanlık dışı iftiraları akaid olarak kabul etmektedir. (Bununla ilgili Hüsamettin Ferzizâde'ye ait ve onun İran'da idama mahkum edilmesine neden olan "İdamlık Bir Şia Eleştirisi-Hüsameddin Ferzîzâde: İslâm’dan İslâm’a-Uydurulan İslâm’dan İndirilen İslâm’a Yolculuk" başlıklı Farsça metnin çevirisini Sonsuz Ark'ta bulabilirsiniz.) İran'ın temel meselesi aşağıdaki yazıdan da anlaşılabileceği gibi, bugün Irak, Suriye ve Yemen'de Rusya ile işbirliği yaparak sünni müslümanları öldüren işgalci ve sömürgeci bir stratejiyi uygulamaktır; İran'ın ümmet kaygısı yoktur. İran bir an önce bu ırkçı ve emperyalist temayüllerinden vazgeçerek Türkiye ile savaşacağına, rekabet ederek düşmanlık üreteceğine dinin emirlerini yerine getirmelidir; İran halkının ümmet olma bilinci dışında felaketten kurtulma ihtimali yoktur.
Seçkin Deniz, 24.12.2015
Advisor To Iranian President Rohani: Iran Is An Empire, Iraq Is Our Capital;
We Will Defend All The Peoples Of The Region; Iranian Islam Is Pure Islam – Devoid Of Arabism, Racism, Nationalism
Hatemi hükümetinde istihbarat bakanı olarak görev yapmış (2000-2005) ve şu anda İran cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin danışmanlığını yapmakta olan Ali Yunusi, 8 Mart 2015 tarihinde İran’da düzenlenen “İran, Milliyetçilik ve Kültür” konulu konferansta bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşması aynı gün ISNA haber ajansı tarafından yayınlandı.
Yunusi’ye göre geçmişte olduğu gibi yeniden bir imparatorluk haline gelen İran’ın başkenti olan Irak, İran uygarlık, kültür ve kimliğinin merkeziydi. Yunusi, Pers İmparatorluğu’nun veya onun deyimiyle “Büyük İran’ın” sınırlarını çizerken bu sınırlar içerisine Çin, Hint alt kıtası, Kuzey ve Güney Kafkaslar ve Basra Körfezi’ni de dâhil ediyordu.
Yunusi konuşmasının devamında, İran’ın tarihinin ilk dönemlerinden itibaren bir imparatorluk özelliğini taşıdığını ve farklı kültürlerin, dillerin ve halkların eritme potası olduğunu ifade etti.
Yunusi, bölgede yer alan devletlerin İran liderliğinde bir araya gelmesinin önünde hâlihazırda bulunan engellere rağmen; İran’ın eğer ulusal menfaatlerini korumak istiyorsa, kendi bölgesel nüfuzunu görmezden gelemeyeceğini vurguladı. Yunusi, tarihsel ve kültürel bağlarla açık bir şekilde İran’la bağlantıları bulunan kendi insanlarının güvenliğini korumak amacıyla, İran’ın bölgede ve kısmen Irak’ta aktif olduğunu söyledi.
Suudi Arabistan’ın bölgede bulunan halkları koruma potansiyeli bulunmadığını söyleyen Yunusi bu nedenle İran’ın faaliyetlerinden korkmasına gerek olmadığını ifade etti.
Yunusi konuşmasında, İran’ın bölgede Suudi Vahhabilere, Türkiye’ye, Batı hâkimiyeti ve Siyonizm’e karşı olduğu kadar IŞİD’te somutlaşan İslamcı aşırılıkçılığa karşı da mücadele etmekte olduğu noktasında bölge halklarına güvence verdi.
Devamında İran’a dâhil olan her ne olursa, özellikle de bizatihi İslam’ın, İran’a ait olmakla iyileştiğini vurgulayan Yunusi; Arapçılık ve ırkçılığa ve çeşitli İslami grupları birbirinden ayıran çeşitli unsurlara ait izleri sildiği için İran-Şii formundaki İslam’ın saf İslam olduğunu ifade etti.
Aşağıda Yunusi’nin konuşmasından alıntılar yer alıyor:
"Başka yerlerden İran Platosu’na gelen her bir Kültürel veya Etnik Grup Zamanla İranlılaşır.”
“İran Platosu’nun merkezi, batısı ve doğu kesimleri her zaman İran etnik gruplarını korumuş ve özenle yetiştirmiştir ve burada yaşayan insanlar etnik olarak İranlıdır. Başka yerlerden İran Platosu’na gelen her bir etnik veya kültürel grup, dilleri ve kültürlerinde görüldüğü gibi İranlılaşır-başka bir yöreye ait bir dil bile, İran Platosu’na ulaştıktan sonra bariz şekilde İran kokusu taşır.”
"İran imparatorluğunun en eski aşiretlerinden birisi olan Azerilerin bir kısmı Türki bir dil konuşmaktaydı. Fakat bu dil İran Platosu’na ulaştığı zaman, İran’a ait özellikler kazanarak diğer ülkelerde konuşulan Türki dillerden tamamen farklı bir hale geldi. İran’da bulunan Azeriler her zaman İran ulusal edebiyatını, dilini ve kültürünü savundular.”
"İran Platosu’nun büyük bir bölümü, Doğuda Pamir tepelerine [Tacikistan, Kırgızistan, Afganistan ve Pakistan dağları] ve büyük İndus Nehri’ne; Kuzeyde Amuderya Nehri’ne (Ceyhun); Batı’da Kafkas tepelerine; merkezde ise Hazar Denizi, Basra Körfezi ve Umman’a bakan Elburz ve Zagros tepelerine doğru uzanır.”
“Günümüzde İran, platonun merkezi ile kısıtlanmıştır. Doğu ve Batı kesimlerinde ise çeşitli ülkeler ortaya çıkmıştır. İran’ın adı ve kültürü her zaman için bölgede saygın bir itibara sahip olmuştur… Menfaatlerimizi, ulusal güvenliğimizi ve tarihsel kimliğimizi İran’ın bölgesel nüfuzunu ve sınırlarını dikkate almaksızın korumamız mümkün değildir…”
"Etki Alanımızda Bulunan Bölgeyi ihmal edecek olursak menfaatlerimizi ve güvenliğimizi koruyamayız… İran kuruluşundan itibaren daima küresel bir boyuta sahip olmuş; bir İmparatorluk olarak doğmuştur”
"Esas itibarıyla, bu kapsamda bölgede doğal bir birlik inşa edilebilmesi için, büyük İran ve İran kültürü, uygarlığı, dini ve ruhu mevcuttur. Farklılıklar bu tür bir birliğe engel olsa bile gerçekte İran Platosu, Kuzeyde Çin’den Hint alt kıtasına ve Güneyde Kafkaslardan Basra Körfezi’ne tümü bu birliğin bir parçası olan ülkeleri içine almaktadır…
“Sınırlarımızda herhangi bir değişim olmamıştır. Tarih boyunca topraklarımız ve kültürümüz gibi sınırlarımız da tanınmıştır. Bu bölgede derin tarihi ve kültürel ortaklıklar mevcuttur. Eğer kendi etki alanımızda bulunan bölgeyi ihmal edecek olursak menfaatlerimizi ve güvenliğimizi korumamız mümkün olmayacaktır.”
“İran kuruluşundan itibaren daima küresel bir boyuta sahip olmuş; bir imparatorluk olarak doğmuştur. İran liderleri, yetkili ve yöneticileri her zaman küresel boyutta düşünmüştür… "
“Şüphesiz dünyayı yeniden ele geçirmek istediğimizi kastetmiyorum, fakat statümüzün ne olduğunu bilmemiz ve tarihsel özfarkındalığa sahip olmamız gerekiyor-Bunun anlamı düşünürken küresel ölçekte düşünmek, hareket ederken ise İranlı gibi hareket etmektir. “
Kesin bir şekilde İran’ın gücünü ve nüfuzunu kabul eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’ın bölgede dört ülkeyi ele geçirdiğini söylemiştir. Ancak İran bu ülkelere sadece yardım etmek istemiştir.”
" Irak Bizim İçin Sadece Kültürel bir Etkileşim Sahası Değildir; Irak Aynı Zamanda Bizim Başkentimizdir.”
"Mevcut koşullarda Irak bizim için sadece kültürel bir etkileşim sahası değil; aynı zamanda bizim kimliğimiz, kültürümüz, merkezimiz ve başkentimizdir. Bu mesele [Irak’ın başkentimiz olma meselesi] geçmişte olduğu gibi günümüzde de geçerlidir; çünkü İran ve Irak topraklarını parçalamak mümkün olmadığı gibi kültürlerimizin de birbirinden ayrılması mümkün değildir. Birbirimizle ya savaşmamız ya da birleşmemiz gerekmektedir. Bu tür bir birleşmenin amacı, sınırların ortadan kaldırılması değil; menfaat ve güvenlikleri birbirine bağlı olduğu için, İran’ın etkileşim sahasında yer alan ülkelerin birbirine yakınlaşmasıdır.”
“Bölgede Yer Alan Tüm Halkların Menfaatlerini Koruyoruz- Çünkü Onların Hepsi İran Halkıdır”
“Şimdi, İran aşırılıkçılardan Irak’ı korurken tarihi rakiplerimiz bu durumdan memnun olmuyor ve bizi kızdırmak için kendi düşmanlarına yardım ediyorlar-Bu nedenle bölge istikrarsız hale geliyor. Bugün, Vahhabiler [Suudiler] İran’ın Irak’ı desteklemesinden dolayı öfkeleniyor, fakat korkuları yanlış yere yönelmiş durumda, çünkü kendileri bölgedeki fosilleşmiş İslamcı düşünce (örneğin IŞİD) ile savaşmaya muktedir değil.
“Diğer yandan biz, bölgede yer alan tüm halkların menfaatlerini korumaktayız, çünkü onların hepsi İran halkıdır. İran Platosunda yaşayan bütün insanları destekleyeceğiz ve onları fosilleşmiş İslamcı düşünceden, tekfircilikten, yeni Osmanlı rejiminden [Türkiye], Vahhabi rejimden [Suudi Arabistan], Batılı rejimlerden ve Siyonizm’den koruyacağız.”
“İslam İran’a ulaştığında Arapçılık, Irkçılık ve Milliyetçilikten Sıyrılmıştır”
“İran’a dâhil olan her şey gelişim gösterir. İslam, İran’a ulaştığı zaman Arabçılık, ırkçılık ve milliyetçilikten kurtulmuş ve İran zamanla saf İslam’a ulaşmıştır. İranlılar Sünni oldukları zamanlarda bile İslam anlayışları mistik özellikler taşımaktaydı ve Vahhabiliğe muhalifti; şu anda Şii olan İran İslam’ı Ehli Beyt’e bağlıdır-birlik ve dostluğun İslam’ına.”
“Bizim yeniden İran-İslam birliği sancağını ve barışı bölgede yaymayı denememiz gerekmektedir. Geçmişte olduğu gibi İran bu sorumluluğu yeniden almalıdır.”
9 Mart 2015
Tamer Güner, 24.12.2015, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Çeviri,
http://www.memri.org/report/en/print8471.htm