Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıdaki Neocon-Siyonist Foreign Policy analizi, Obama döneminde bir felaketten başka bir şey olarak algılanmayan ABD'nin çok övündüğü klasik süper güç kavramının Rusya ile paylaşılmasını öneren ve bu kavramı sahiplenmenin ürettiği dehşet verici kanlı kaosları ve göçleri dikkate alarak gayr-i meşru hâle gelişini tesbit eden, buna karşılık ABD'nin sorumluluğunu saklayan, hesap vermesini asla akla getirmeyen tipik kibrin ürünüdür ve ABD adına statükonun devamının nasıl mümkün olacağını anlatmaktadır. Anlatılan hikâye ABD'nin fiilen Suriye'ye girmesini ve doğrudan savaşmasını temel almaktadır, ki açık bir şekilde 2002'de Afganistan'da 2003'te Irak'ta bilfiil savaşan ABD bugünkü kaotik dünyanın asıl sorumlusudur ve tuhaftır ki aynı şeyin Suriye'de de yapılması tavsiye edilmektedir. Özetle yeni Başkan'a ABD'nin Suriye'ye doğrudan müdahalesini bölgedeki kaosun kontrollü bir şekilde sürmesi için öneren bu analiz, başarısız gibi gösterilen Obama politikalarının devamı niteliğindedir ve insanlık için, kanlı müslüman topraklar için kandan başka bir anlam ifade etmemektedir.
Seçkin Deniz, 24.08.2016
THE POST-OBAMA SYRIAN PLAYBOOK
Suriye’deki durum bir dönüm noktasına ulaşmıştır. Obama’dan sonra gelecek başkan yeni bir çözüm bulmalıdır.
Statüko bir işe yaramamış, tam tersine tüm ülkeyi mahvetmiş, yüzbinlerce insanın ölümüne neden olarak birçok yeni problemin oluşmasına neden olmuştur. Bu problemler arasında Türkiye, Suudi Arabistan ve İsrail gibi müttefik ülkelerle ilişkilerin bozulması; devletin çökme tehlikesi ve bölgesel çöküş yer almaktadır. Bu durum ABD ve Orta Doğu’da bulunan müttefiklerini on yıllar boyunca alt üst edecektir.
Bölgede Amerikan nüfuzunun artması ve iç savaşın politik bir şekilde sonlandırılması; bu sırada oluşabilecek potansiyel kaosun da engellenmesi noktasında yeni Başkan, Suriye’deki yükselen tansiyonu nasıl yönetmelidir?
Amerika’nın Suriye Devlet Başkanı Esad ve Rus Başkan Vladimir Putin ile ittifakını öngören bir “öncelikli olarak terörün sonlandırılması” seçeneği ahlaken itici ve stratejik olarak yanlış bir adım olur. Bu tür bir yaklaşım ABD’yi haydut devletler arasına sokarak kitlesel katliamların meşru hale gelmesini sağlar.
Diğer bir seçenek, her ne kadar problemli olsa da, ABD’nin Suriye’ye yönelik hali hazırdaki askeri müdahalesini artırmasıdır. Washington Suriye’de kalan muhalifleri desteklemeli ve Suriye rejiminin savaş sahasında kazanmasına izin vermeyeceğini açık bir şekilde belirtmelidir. Diktatörlüğün yıkılması halinde tüm bölgeyi yok edecek bir strateji güden Esad, Rusya ve İran için ancak askeri olmayan bir çözüm söz konusu olursa -ve ancak bu durumda- siyasi bir uzlaşma gerçekleşebilir.
Gelecek Başkan şunu görecektir ki; ABD’nin askeri varlığını artırması, bu türden bir uzlaşma sağlamasa bile bu durum, ABD için birçok stratejik menfaat sağlayarak müttefiklerine ve rakiplerine karşı ABD’nin konumsal avantajını artıracak ve meşru süper güç rolünü uygulama istekliliğini ispatlamış olacaktır.
Obama, ABD’nin Suriye’de uzun vadeli bir savaşın sonuçlarını kontrol edemeyeceğini söylerken haklıdır. Washington’un politik bir çözüm üretmek yerine gücünü, savaşan tarafları-yerel ve uluslararası-bir anlaşmaya varmaya zorlamak için kullanması gerekmektedir.
Fakat bu noktada ABD yönetiminin yaklaşımı yanlış tarafa yönleniyor. Şu ana kadar Beyaz Saray meseleye oldukça mesafeli durdu; özellikle Esad’ın kimyasal silah kullanması ile alakalı “kırmızı çizgisinden” geri adım attıktan sonra. Rusya, İran ve Hizbullah ABD’den bir tepki gelmeyeceğini gördükten sonra vakumun içine girerek dikkatli bir şekilde bölgeye yönelik hırslarını genişlettiler ve savaş suçlarını gittikçe artırdılar.
Yaz ayları boyunca Esad ve müttefikleri ateşkes şartlarını ihlal ederek Halep’in etrafını kuşattı ve hastaneleri bombaladı; tüm bunlar Rusya’nın ısrarlı bir şekilde meseleyi çözmek için Washington ile beraber çalıştıklarını söylerken gerçekleşti. ABD taviz üstüne taviz verdi ve bir sonuca ulaşamadı.
ABD’nin eylemsizliği her seviyede krizin daha da derinleşmesine neden oldu. Beyaz Saray’ın yansız tutumu sırasında hükümetin diğer kolları masadaki diğer seçenekleri zorlamaya çalışıyordu. Bu sırada gündeme gelen ve dışarıya sızan bazı çözüm önerileri berbattı; örneğin Esad’a karşı ABD ve el-Kaide arasında açık bir ittifak fikri, bazı muhalifler ve özellikle entrikacı danışmanlar tarafından hükümete önerilmekteydi.
Obama yönetimi ve Donald Trump’ın çevresinde bulunan bazı kişiler ise IŞİD ve el-Kaide’ye karşı Rusya ile işbirliği yapılmasını öneriyordu. Ancak Ukrayna veya Şam’da önemli imtiyazlar elde edilmeksizin bu tür bir hareket felaket olurdu, ki Putin buna yanaşacak gibi görünmüyordu.
Washington’un hali hazırda meseleye yaklaşımı askeri güç kullanılarak ve insani yardım sağlanarak siyasi bir çözüme ulaşılmasıdır. Bu yaklaşım temelde ayağı yere basan bir fikirdir ve bazı geliştirmeler ile çok daha etkin hale getirilebilir. Daha fazla askeri aksiyon ile ABD kolay bir şekilde savaşan tarafların politik hesaplarını değiştirebilir ve bu askeri aksiyon, tam kapsamlı bir müdahaleyi veya tam anlamıyla uçuşa yasak bir bölgenin uygulanmasını gerektirmez.
Suriye hükümeti hedeflerine karşı gerçekleştirilecek Amerikan misillemeleri, Esad’ın savaş suçlarının cezasız kalmayacağını idrak etmesini sağlayacaktır. ABD tarafından verilecek olan mesaj basittir: Sivillerin üzerine varil bombaları atmanın ve hastaneleri bombalamanın bir bedeli vardır.
Eğer Esad ve müttefikleri haddi aşan ve yıkıcı faaliyetlerine devam edecek olursa, oldukça zorlu ve belki de sonucu belirleyecek bir direnişle karşılaşacak; bu sırada ABD’nin tam desteğini alan silahlı muhalif gruplarla yüzleşecektir.
Suriye’ye yönelik gerçekleşecek güçlü bir askeri harekât, hali hazırda var olan iki misyonun üzerine inşa edilecektir: CIA tarafından vesayet gruplarının gizli bir şekilde silahlandırılması ve Savunma Bakanlığı tarafından alenen gerçekleştirilen muhaliflere yönelik eğit-donat programı.
ABD askeri müdahalesinin önemli hedefleri olacaktır: Suriye hükümet güçlerinin zayıflatılması ve savaş suçları, kuşatmalar ve diğer suçlara doğrudan bir karşılık olarak bu güçlerin cezalandırılması. Müdahalenin amacı sivillerin korunması ve müzakereler sonucunda bir çözüme ulaşma ihtimalinin artırılması olacaktır. Bu aşamada muhaliflere yapılacak yardım onların savaşı kazanmasını sağlayacak kadar ileri gitmeyecektir. Bu yardımın amacı Esad’ı bir çıkmaza sokarak, diktatörlüğe karşı çıkan kendi yurttaşlarının büyük bölümü ile müzakere masasına oturmasının kendisi için tek çıkar yol olduğunu anlamasını sağlamak olacaktır.
Çeşitli zorluklarına rağmen ABD, yenilenmiş askeri müdahale sayesinde Amerika’nın stratejik hedeflerine ulaşabilir. ABD, hava operasyonları ile rejimin kuşatmalarına son verebilir. Ahlaki sembolizm anlamında, IŞİD ve ÖSO tarafından kuşatma altına alınmış bölgeler de kurtarılmalıdır. Hava operasyonları ve özel kuvvetler, muhaliflerin kontrolündeki Halep’e güvenli erişim yolunu genişleterek savunabilir.
Güvenli bölgeler ve uçuşa yasak bölgeler oldukça kısıtlıdır, ABD Suriye’nin güneyi, merkezi ve kuzeyinde yer alan sivil alanlara kısmi koruma sağlayabilir. Örneğin, her zaman olmasa bile zaman zaman, sivil hedeflere saldırmakta olan uçaklar düşürülebilir. Hâlihazırda Ürdün ve Türkiye sınırında önemli miktarda sivil yoğunluğu bulunmaktadır. Sivillerin oldukça yoğun olduğu bu bölgeler sürekli risk altındadır; tam olmasa bile ABD tarafından sağlanacak bir koruma birçok hayatın kurtulmasını sağlayacaktır.
Bu arada ABD’nin imtiyazlı vesayet gücü olan Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), kontrolü sağlanmış ÖSO gruplarına saldırmaması ve onlarla işbirliği yapmaları yönünde zorlanmalıdır. ÖSO gruplarına saldırması halinde, ABD tarafından SDG’ye sağlanmakta olan silah yardımı ve hava desteği kesilmelidir. Ayrıca ABD tarafından SDG ve YPG için sağlanmakta olan hava desteği, aynı hız ve yoğunlukta ÖSO grupları yararına da gerçekleştirilmedir. Bahsedilen ÖSO gruplarına hava koruması sağlanamadığı takdirde derhal teknik sorunlar mazeret olarak gösterilmelidir.
ABD tarafından, Suriye hükümeti veya Rusya tarafından sivillere ve altyapıya; özellikle hastanelere, kliniklere ve sivil savunma birimlerine karşı gerçekleştirilecek hava saldırılarına mukabil uygun misilleme saldırıları yapılmalıdır. ABD ve ona bağlı vesayet güçleri tarafından sivillerin bulunduğu kampların ve yerleşim birimlerinin korunması için yeteri kadar güç kullanılmalıdır.
ABD tarafından gerçekleştirilecek askeri müdahalenin en ağır kısmını IŞİD ve hükümet güçleri çekecek olsa da; el-Kaide gibi rejim karşıtı aşırılıkçılar da, ABD’nin müttefiklerini tehdit etmeleri halinde, hava saldırılarının ve özel kuvvetlerin hedefinde olacaklardır.
Bütün aşırılıkçı gruplara karşı topyekûn bir savaşa girmeye gerek yoktur; sınırlı miktarda ve ara sıra gerçekleşecek hava saldırıları grupların tümü için savaş suçları işlenmesini zorlaştıracak ve militanların hesaplarını kararsız hale getirecektir. ABD, Rus hava gücüyle dalaşmamaya dikkat etmek isteyecektir, ancak Suriye hava kuvvetleri ayrı bir meseledir.
Suriye savaş uçakları ve helikopterleri okul bahçesindeki kabadayılar gibi olsa da ölümcül zararlara neden olmaktadır; kendilerine karşı koyulmadığı için güçlü görünmektedirler. ABD bu durumu birkaç uçak ve helikopter düşürerek hızlı bir şekilde değiştirebilir. Sivillerin hedef gözetilmeksizin doğrudan bombalandığına dikkat çekilerek, uzun süreden beri devam etmekte olan muhaliflere karadan havaya füze verip vermeme tartışmasına bir nokta koymanın zamanı gelmiştir.
Ara sıra olsa bile ABD tarafından Suriye hava güçlerine karşı gerçekleştirilecek olan saldırılar, Esad hükümetini muhalif bölgelerdeki sivillere yönelik ağır bombardıman yaklaşımından vazgeçmeye zorlayacaktır. Saldırı öncesinde ABD güçleri tarafından Rusya haberdar edilerek Rus pilotlarının yanlışlıkla vurulması engellenecektir.
ABD, Suriye’ye daha fazla müdahil olarak oradaki stratejik hissesini almış olacaktır. Kızgın müttefikler uzun süreden beridir ABD’nin bölgesel sorumluluklarını terk etmesinden ve ABD ile Suriye’nin ötesindeki meselelerde de birlikte çalışmanın zorlaştığından şikâyet etmektedir.
Meseleye ciddi bir yaklaşım ABD’nin Türkiye ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerinden diğer sorunlarda alacağı yardımları günümüze göre daha kolay elde edilebilir hale getirecektir. Daha da önemlisi, Suriye merkezli yıkım ne kadar çabuk kontrol altına alınabilirse, cihatçıların ve yersiz yurtsuz kalmış insanların akışı azalacak ve bu durum tüm dünya için faydalı olacaktır.
Suriye’ye daha fazla müdahil olmak ahlaken de doğru olacaktır. ABD, Irak devletinin çökmesine sebep olarak Irak ve Suriye’yi çembere alan bir savaşı ateşleyecek kıvılcıma neden oluşturmuştur. Bu durumu düzeltme sorumluluğu vardır. Tam anlamıyla sonuç alınamasa bile sivillerin korunmasını, ülkede istikrarın ve iyi bir yönetimin oluşmasını sağlayarak ahlaki ve siyasi güvenirliğini kazanacaktır. Daha güçlü bir müdahalenin sonucu; varil bombaları, hava saldırıları ve füzeler nedeniyle insanların daha az ölmesini sağlamak olsa bile bu bir başarı olacaktır.
Şu an Suriye için çok geç kalınmış olabilir, ancak bu durum Suriye için artık çaba sarf etmeye değmeyeceği anlamına gelmez. Efektif bir şekilde gerçekleştirilecek güçlendirilmiş bir askeri müdahale IŞİD’in ortadan kalkmasını ve Irak, Lübnan ve Türkiye’ye doğru yayılan krizin kontrol altına alınmasını sağlayacaktır.
THANASSIS AUGUST 21 Ağustos 2016
Tamer Güner, 24.08.2016, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri
Takip et: @Trrguni
NOT: Aşağıdaki linkte orijinali bulunan yazının kısaltılmış ve sadeleştirilmiş çevirisidir. Makalenin tamamı için linke bakınız.
https://foreignpolicy.com/2016/08/21/the-post-obama-syrian-playbook/?wp_login_redirect=0