"Kafkas ve Balkanlar coğrafyasında yaşayan Türk ve Müslüman halkların soykırımı kimse tarafından dile getirilmiyor, hatta çok fazla bilinmiyor bile. Soykırımı siyasi baskı aracı haline getirenlere karşı iyi bir koz olmasından ziyade, bu konu her Müslümanın bir şekilde bilgi sahibi olması gereken acı örneklerle dolu tarihi bir konudur."
Soykırım. Soykırım kelimesi uzun zamandır uluslararası siyasi manipülasyon ve baskı aracı olarak hayatımızda bulunuyor. Konu her yıl yeniden açılıyor. Artık geleneksel hale gelen kınamalar, törenler, devlet başkanlarının ne tür demeçler vereceği ile ilgili haberler ortaya çıkıp, bir süre ağızlarda çiğnendikten sonra, bir sonraki yıl tekrar tartışılmak üzere rafa kaldırıyor.
Bütün dünyaya aşılanan bakışın Türkiye devletini zor durumda bırakmak üzere programlandığını hepimiz biliyoruz. Arama motorlarına soykırım kelimesini girdiğimiz zaman sadece Türkiye ile alakalı sonuçların çıkması sıradan ve alışılmış bir şey olarak kabul ediliyor. Halbuki yanı başımızda ve daha çok yeni tarihlerde yaşanan soykırım hadiseleri çok kimse tarafından bilinen ve maalesef dile getirilen olaylar değildir.
Son yıllarda soykırıma, sürgüne uğramış halkların Türkiye’deki derneklerin düzenledikleri anma faaliyetleri ve protesto yürüyüşleri seslerini duyurmaya çalışsalar da medyada bu konu hakkında çıkan tek tük haberler günlük yoğun enformasyon akışında çoğu zaman fark edilmeden kayboluyor.
Kafkas ve Balkanlar coğrafyasında yaşayan Türk ve Müslüman halkların soykırımı kimse tarafından dile getirilmiyor, hatta çok fazla bilinmiyor bile. Soykırımı siyasi baskı aracı haline getirenlere karşı iyi bir koz olmasından ziyade, bu konu her Müslümanın bir şekilde bilgi sahibi olması gereken acı örneklerle dolu tarihi bir konudur.
“Bu Böyle Olmuştu” kitabı yakın coğrafyamızda daha geçen yüzyılda yaşanan trajik olayları, görgü tanıklarının anlattığı gerçek öykülerden derlenen bir kitaptır. Bu konuda tarafsız bir edebi esere ya da anlatılan öykülere ulaşmak inanılmaz zor olduğundan, bu kitap içeriğinden dolayı şüphesiz büyük değer taşıyor.
“Bu kitapta tarihte ilk defa belgelerin, istatistiki verilerin, tarihi gerçeklerin, kişisel anıların, şahitliklerin ve medyaya düşenlerin, folklorun, nesir, şiir ve dramın yardımıyla SSCB’nin ulusal baskıcı politikasının detaylı portresi çiziliyor. Sovyetler Birliğinde Bolşevik devriminden sonrası yaşananların gerçek hikayesidir. Okuyucu, Stalin tarafından “cezalandırılmış” halklar hakkında kendi fikrini oluşturabilme ve Sovyetlerin uyguladığı politikaya ve olanların sonuçları hakkında kendi görüşünü belirleme imkanına kavuşuyor.
Sovyetler zamanında yaşayan bir insan için sürülmüş halkların yaşanmış zorunlu tahliye hakkında edebi mirasın neden kalmadığı sorusu şaşırtıcı değildir. Çünkü “cezalı milletler” hakkında yazmak yasaktı. Bu yasak hem onlar için, hem de onlar hakkında yazanlar için geçerliydi. Sansür onların isimlerini dahi yayınlamaya izin vermiyordu. Yayınlandığı zaman ise resmi olarak vatan haini, casus, sabotajcı, haydut olarak kabul edildikleri için onlardan yalnızca bu şekilde bahsedilirdi.
Yine de istisnalar yok muydu?
Kısacası her şey Stalin’in meşhur “İnsan yok, problem yok” sözünün dönüştürülmüş haliyle “Millet yok, problem yok” formülüne tabiydi. Burada insanların bilincinin ve hafızanın zorla yok edilmesini, yani Mankurtlaşmayı, ХХ. yüzyılda bütün dünyaya anlatan büyük Kırgız yazar ve düşünür Cengiz Aytmatov’u hatırlamanın tam yeridir.
Herhangi bir edebi eser bulamayınca, 80’li yılların ortasından başlayarak, mutlaka olması gerektiğine inandığım bu halklarının sürgün ve soykırım döneminin doğurduğu folkloru aramaya başladım. Bir şeyler bulabildim. O dönemi yaşayanlardan hatıralarını anlatmalarını, olanlar hakkında düşüncelerini paylaşmalarını istedim. Bu milletlerin bugün nasıl yaşadıklarını yazmalarını rica ettim.
Bu sayfalar, hafızalara kazınan kan ve gözyaşlarıyla, unutulmaz acılarla, haksız yere incinenlerin çığlıklarıyla yazıldı. Bu acıların anısı çocukların ve torunların genlerine kazındı. İnsanların etnik kimliğinden dolayı utanç verici kovuşturmayı emreden emir ve kararnameler buldum. Arama sürecinde memurların “tarihi görevini” yerine getirmede başarılı olma çabasını belgeleyen fantastik ve özünde tamamen insanlıktan uzak dokümanlara rastladım. Yazarlardan son beş yıl boyunca yazılan şiir ve öyküleri aldım, 1944 yılında yazılanlara da ulaştım…
Okuyucu benim görüşümden bağımsız olarak bu kitapta sunulan resmi ve özel belgelerden yola çıkarak, “cezalandırılmış” milletler hakkında kendi bağımsız kanaatini oluşturabilir ve olayların nasıl yaşandığına dair fikir elde edebilir. Her bir milletin portresini ayrı ayrı çizebilmek için çeşitli belgeleri mümkün olduğu kadar toparlamaya ve gerçekte, realitede olayların nasıl yaşandığını göstermeye çalıştım. Bu nedenle kitabın adını “Bu Böyle Olmuştu” koydum.
Bir tek şeyden dolayı eminim, bu kitap bu zamana kadar hiç konuşulmamış, gizli kalmış, hepimiz tarafından az bilinen, icat edilen bir teori uğuruna farklı etnik gruplarına uygulanan planlı şiddetin dünyasına bir kapı aralıyor. Bu kitap bilerek karartılmış Sovyetler tarihinin sadece bir yüzünü kısmen aydınlatıyor.
İleride daha çok buluş bizi bekliyor! Sovyetler içerisinde yer alan farklı etnik grupların milli trajedileri hakkında daha çok öykü yazılır. Buna milyonlarca Rus halkı, az sayıdaki Nivkh halkı da dahildir."
Svetlana Aliyeva, Moskova, Mayıs 1991.
Toplu zorunlu tehcire uğrayan halklar:
- Koreliler; 1935- Ağustos 1937, Uzak Doğudan.
- Kürtler; 1937, Kasım 1944, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan’dan.
- Almanlar; 28 Ağustos 1941, Volga bölgesinden ve SSCB’nin diğer bölgelerinden.
- Karaçaylar; 2 Kasım 1943, Karaçay özerk bölgesinden.
- Kalmuklar; 28 Aralık 1943, Kalmuk Özerk Cumhuriyetinden.
- İnguşlar; 23 Şubat 1944, Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden.
- Çeçenler; 23 Şubat 1944, Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden.
- Balkarlar; 8 Mart 1944, Kabardey Balkar Özerk Cumhuriyeti'nden.
- Kırım Tatarları; 18 mayıs 1944, Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden.
- Ahıska Türkleri; 24 Kasım 1944, Gürcistan’dan.
- Hemşinliler; Kasım 1944, Gürcistan’dan.
- Yunanlar; 27 Haziran 1944, Kırım’dan; Haziran 1949 Gürcistan’dan.
- Ve 1919 yılından başlayarak diğer Sovyet halkları.
Sonraki bölümlerde kısa tarihi bilgilerle beraber farklı etnik grupların soykırımını anlatan bu kitaptan alıntılanan bazı öykülere yer vermeye çalışacağız.
Melek Öz, 02.07.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Makale, Çeviri-Analiz
Melek Öz Yazıları
Takip et: @formel_
Kitabın Orijinal Metni:
http://www.e-reading.club/bookreader.php/1028371/Alieva_-_Tak_eto_bylo_Nacionalnye_repressii_v_SSSR._1919-1952_gody.html
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.