20 Ağustos 2017 Pazar

SA4757/KY59-MLÖZ11: Bu Böyle Olmuştu; Karaçaylar

"İki gün içerisinde 69.267 kişi (15.980 aile) yük trenlerinin vagonlarına bindirilip ülkenin doğusuna gönderildi. Aralarında 12.500 erkek, 19.444 kadın ve 36.670 çocuk bulunuyordu. Bu operasyona 60.000 NKVD askeri katıldı."


1943 yılının Kasım ayında Kuzey Kafkasya halklarının toplu sürgünü başladığı zaman, sürgüne gönderilen halkların ilki Karaçaylardı. Sürgün operasyonunu yöneten M. A. Suslov ileride şöyle demişti: “Karaçayları dağ vadilerinden kovduk, şimdi de onların oradaki ruhundan kurtulmamız gerekiyor.”

1941 yılından 1945 yılına kadar süren Büyük Vatan Savaşının ilk başladığı aylarda halkın neredeyse bütün erkek nüfusu, 15.600 kişi cepheye çağırıldı. Bunun haricinde savunma hatlarının inşası için Karaçaylardan 2.000 kadın ve erkek gönderildi. 12 Ağustos 1942-18 Ocak 1943 tarihleri arasında Karaçay Bölgesinin toprakları Alman ordusunun işgali altında bulunuyordu. Ve o sırada Karaçay halkının Almanlarla işbirliği içerisinde olduğu ilan edildi, halk vatan haini olmakla suçlandı.12 Ocak 1943 yılında Karaçay halkının sürgün emri çıkarıldı ve 2 Kasım 1943’te bütün Karaçay halkı Kazakistan ve Orta Asya’ya gönderildi.




İki gün içerisinde 69.267 kişi (15.980 aile) yük trenlerinin vagonlarına bindirilip ülkenin doğusuna gönderildi. Aralarında 12.500 erkek, 19.444 kadın ve 36.670 çocuk bulunuyordu. Bu operasyona 60.000 NKVD askeri katıldı. İnsanların yanlarına sadece birkaç günlük yemek ve biraz giysi almasına müsaade ediliyordu. 20 gün süren yolculuk boyunca hastalıktan, soğuktan ve açlıktan 653 kişi hayatını kaybetti. 

4 gün sonra, 6 Kasım 1943 yılında Karaçay Özerk Bölgesinin toprakları üç parçaya bölündü. Güney kısım Gürcistan topraklarının; Kuzey, Doğu ve Batının bir kısmı Stavropol bölgesinin, kalan Batı kısmı ise Krasnodar bölgesinin idaresine geçiyordu. Aynı zamanda yerleşim yerlerinin adları aceleyle değiştirildi ve artık hiçbir şey, evvelinde orada yaşayan Karaçay halkını hatırlatmıyordu.

Sürgün yerinde 12.298 Karaçaylı aile (45.427 kişi) Kazakistan’a, 5432 aile (22.900 kişi) Kırgızistan’a yerleştirildi. Ağır yaşam şartları, temel sosyal ve yaşam ihtiyaçlarını sağlayacak koşullarının olmaması, açlık ve bulaşıcı hastalıkların sık sık ortaya çıkması halkın genel sağlığını zayıflattı ve çok sayıda ölüme yol açtı. Halkın yaklaşık %30’u hayatını kaybetti, sadece çocuklar arasında hayatını kaybedenlerin sayısı 22.000’den fazlaydı. 

1957 yılında Mayıs ayının başında Karaçay halkı on dört senelik sürgünün ardından vatanlarına dönmeye başladı. 3 Mayıs tarihi Karaçay-Çerkesya’da Diriliş günü olarak ilan edildi. Çünkü o gün tehcir edildikleri yerden vatanlarına dönen ilk kafile Çerkessk şehrine ulaşmıştı.

“Menekşe Kokusu

Neydi bu, bilmiyorum. Birden ve en olmadık yerlerde; ayazda ya da sıcak bir günde ben dışarıdayken, ders sırasında sınıftayken, ya da gece derin bir uykudayken; sanki taze, hoş kokulu bir bulut beni sarıyordu. Hatırlıyorum, bu anlık hafif esintiyi biraz daha uzatabilmek, onu yakalayabilmek için anı dondurmaya, sonra da çaresizce bu kokunun kaynağını bulmaya çalışıyordum. Ruhum çırpınışlar içerisinde bu kokuyu adlandırmak istiyordu. Ben de ona menekşe kokusu adını verdim.

Yaşadığımız Frunze şehrinde veya yakınlarında hiç menekşe yoktu. Bahar aylarında şehir çiçeklenen ağaçların buketleriyle süslenirdi. Şanghay’ın arkasındaki dağ etekleri ve demir yolunun yanındaki kasaba bütünüyle pırıl pırıl parlayan sarı ve al lalelerle kaplanırdı. Evlerimize kucak dolusu laleler götürürdük. Topraktan çeşit çeşit renkler ve çiçekler fışkırırdı, bir tek menekşeler açmazdı.
Orman menekşesini net hatırlayamıyordum, sadece bilinçaltımda bir yere yerleşmişti. Onun muğlak ve hoş kokulu hayali annemin ve babamın uzak ve güzel vatanımız Kafkasya hakkında anlattıkları öykülerden doğuyordu. Bizim için ulaşılamaz olan gizemli Kafkasya benim çocukluğumda yaşıyordu. Ellerimizden alınmış. Bize yasak.

Korkunç bir şeydir, yasak. Yasak, insanı özgürlüğünden koparmaktır, en doğal hakkı olan bağımsız karar verebilme yetisini elinden almaktır. Adalete olan güvenini daha çocukken sarsmaktır. Nedense birilerine mubah olan bir şey, diğerlerine yasaktı. Farklı zamanda sürgüne gönderilen çocuklar olarak bizim nasıl yetişmemiz gerekiyordu? Hangi sözcükler suçsuz yere suçlanan ve kısıtlamaların esiri olmuş, kafese sıkıştırılan bir çocuğun aklındaki düşünceleri ve kalbindeki duyguları ifade edebilir? Ruhu yasakların pençesindeyken nasıl şekillenebilir? Bir insan kendi isteğiyle günlerce, aylarca dışarı çıkma ihtiyacı duymadan bir odada kalabilir ama o oda kilitlendiği anda, dışarıdaki dünya onu karşı konulamaz bir güçle içine çekmeye başlar. 

Babamın bana Kafkasya hakkında anlattığı masallar beni bitmeyen bir özlem duygusuyla kaplıyordu. Oranın toprağı sevgi dolu ve bereketli… Temiz ve hızlıca akan nehirlerin kıyısında, tepelerin yamaçlarında yabani elma, armut, ceviz ağaçlarının ve kızılcık çalılarının olduğu ormanlar var. Kanyonlarda, devasa çamlar, çınarlar ve menekşeler… Menekşeler baharda çıkan ilk çimleriyle birlikte görünürdü ve ben onları Maşuk Dağı’nın yamaçlarında Nalçik’in masalsı ormanında toplardım. 

Kafkasya benim için bitmeyen bir acıydı, ulaşılamaz bir hayaldi, sihirli bir masaldı, dokunulamaz bir sırdı. Bilinçsizce ama net bir şekilde Kafkasya hakkında konuşmanın yasak olduğunu biliyordum. Kafkasya’da doğduğunu ve suçlu millet Karaçaylara dâhil olduğunu söylemek utanç vericiydi. Ve sadece Karaçay halkının değil, aynı zaman Balkarların, İnguşların, Çeçenlerin de kötü ırk olmaları içimizi rahatlatmıyordu. Onlara “Haydutlar” deniyordu. Üstelik sadece günlük hayatta da değil. Benim kocaman, zeki ve güçlü 33 yaşındaki babamın bizden gözyaşlarını saklayarak Büyük Sovyet Ansiklopedisinin sayfalarını karıştırırken şöyle dediğini hatırlıyorum: “Bir düşünün, böcek bile ansiklopedideki yerini buldu ama Rus klasiklerinin yücelttikleri Karaçay halkı, bulamadı! Anlıyor musunuz, doğada ve dünyada Karaçay halkı diye bir şey yok!

Savaş hala sürüyordu ve daha okula başlamayan ben bile bu halkların affedilemez büyüklükte bir suç işlediklerini düşünüyordum. Bu halklar ve benim ait olduğum millet resmi olarak vatan haini ilan edilmişti. Annem ve babam, vatan hainleriydi, aynı şekilde cephede yaralanan amcamlarım. Sabahtan akşama kadar Rusça ve Balkarca şiir okuyan, babamın dostu Kaysın Kuliyev, vatan hainiydi. O da savaştı ve Frunze’ye apoletsiz de olsa, üniformalı geldi. Babamın apoletsiz askeri üniformalı, nişan ve madalyalı başka arkadaşları da vardı; hepsi çok iyi ve sevecen insanlardı. Ve şimdi anladığım kadarıyla hepsi çok gençti. Onların vatan haini olmadıklarını biliyordum ama nedense öyle sayıldılar ve benimle beraber efsanevi Kafkasya’dan uzaklaştırmakla cezalandırıldılar. 

Babamın ve dostlarının evde anlattıkları hayatımın bir yüzüydü, hayatımın diğer, bambaşka bir yüzü ise okulumdu. Ben de okulda ve evde farklıydım. Ruhumun bu parçalanmışlığı bir süre boyunca aniden geliveren hoş bir menekşe kokusuyla bastırılıyordu…

Kafkasya’nın toprağı güzel ve bereketlidir. Güzel ve onurlu insanlar yaşıyor orada. Ama bana ve diğerlerine vatan olan Kırgız toprakları da aynı şekilde güzel. Onun karlı dağları, hızlı nehirleri, çiçekleri ve benzersiz Issık-Kul… Hangisi benim için daha yakın, bilmiyorum. Kafkasya’da menekşeler var ama onların kokusu farklı… Ben daha bebek iken elimden alınan ve ruhumun sığınağı olan vatanım neresi?

Svetlana Aliyeva; Moskova, 1988.”



Sürgün yıllarında Karaçaylılar



Sınır dışı edilen kurbanların anısına Uçkeken köyünde dikilen anıt; Karaçay - Çerkes Cumhuriyeti



Sınır dışı edilen kurbanların anısına Karaçayevsk’te yapılan anıt; Karaçay - Çerkes Cumhuriyeti



<<Önceki           Sonraki>>


Melek Öz, 20.08.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Makale, Çeviri-Analiz

Melek Öz Yazıları
 




Kitabın Orijinal Metni:

http://www.e-reading.club/bookreader.php/1028371/Alieva_-_Tak_eto_bylo_Nacionalnye_repressii_v_SSSR._1919-1952_gody.html




Sonsuz Ark'tan




  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz

Seçkin Deniz Twitter Akışı