1 Kasım 2017 Çarşamba

SA5095/KY38-SevDur95: Namaz'dan Kaçmanın Adı; DEİZM



Takdim

Son yıllarda sıklıkla duyduğumuz bir terim olan Deizm, kendisini yaratan bir varlığa inanıp, tanrıyı yaşamına müdahale ettirmeyenlerin, yani dinin gerektirdiği bir hayatı yaşamayanların şiar edindikleri bir anlayış. 

Özellikle dindar ailelerin çocukları arasında yaygın olmasının sebebi, dindar olmayan ailelerin çocuklarında Allah inancı olsa bile, dini yaşamak konusunda gerekçeli bir anlayışa ihtiyaç duymamaları gösterilebilir. Tüm dünyada benzer sebeplerle Deizm'e yönelim olsa bile, Türkiye’deki en önemli sebeplerden bir tanesi olarak, dindar insanların gençlere ulaşmaktaki sorunlarını gösterebiliriz. 

Öte yandan enformasyon çağındaki bilgi kirliliği, sağlam temelli bir din eğitimi alamayan gençlerin zihinlerini bulandırıp, ateizme kapı aralayabiliyor. Prof. Dr. Mehmet Bayyiğit ve Prof. Dr. Rahim Acar’la Deizm'in ne olduğunu, yaygınlaşma sebeplerini ve alınması gereken önlemleri konuştuk.

* * *

Dini yaşantısına sokmayan insan Deist olabilir

Prof. Dr. Rahim Acar (Marmara Üniversitesi Din Felsefesi Ana Bilim Dalı Başkanı)

Deizm, alemi yaratan aşkın bir varlığın olduğu fakat alemin işleyişine müdahale etmediği, alemde ne olup bittiğine dair herhangi bir ilgisinin olmadığına dair inanç diye tanımlanabilir kabaca. Türkiye’deki gençler arasında deizme ilginin artabileceğini tahmin etmek zor değil. Dünyadaki genel gidişata baktığımız zaman, insanların hayatlarına müdahale eden bir tanrı inancına karşı gittikçe mesafeli hale geldikleri, teorik olarak tanrıya inanıp hayatlarına müdahale ettiğine inansalar bile fiili hayatta bunu pek dikkate almadıklarını görmek mümkün.

Deizm bir din değildir, felsefi bir anlayıştır. Teizm de bir din değildir ama monoteist dinlerdeki tanrı inancının bir ifadesidir. Deizmin dinlerle bir irtibatı kurulamazken, teizm dediğimiz felsefi açıklamanın İbrahimi dinlerdeki tanrı tasavvuruyla ilişkisi rahatlıkla kurulur.

Din istismarı deizme katkı sunar

İnsanların günümüz çağında hayatlarına müdahale eden bir tanrıya inanmak konusunda zorluk yaşamalarının çok çeşitli nedenleri var. İlk olarak bunda bilgi çağının dinamiklerinin etkisini görmek lazım. Biraz daha geniş ele alırsak, insanoğlunun yaşadığı toplumsal şartların ve bireyin toplumun içindeki konumlanışına ilişkin şartların değişmesini söyleyebiliriz. Daha da özele baktığımızda dini cemaatlerin, insanların oluşturduğu gruplar içerisinde dini inançların yaşanmasına verilen önemin veya dini inançların istismar edilmesinin bir şekilde buna katkıda bulunduğunu söylemek mümkün.

Tabiat dinlerine de ilgi var 

Bu durum sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada böyle diyebiliriz. Bütün dünyada yüzde 15 civarında inançsız insan olduğu verileri var. Genel olarak inançsızlığa veya deizme doğru monoteist dinlerden bir kopuş söz konusu. Sadece deizm değil, benzer bir şey tabiat dinleri dediğimiz, dinler tarihçilerinin anlattığı, tabiattaki bir takım şeylere tapma şeklindeki animizme benzer dini kültlerin yeniden uyanışından bahsediliyor. Bu dini kültlerin monoteist dinlerden önemli bir farkı, bir taraftan insanlar manevi olarak kendini tatmin etme, bir şeye tapınma ihtiyacını gideriyor, diğer taraftan da bu tapınılan varlık, insanların hayatlarına dair herhangi bir şey istemiyor ve müdahalede bulunmuyor. Deist bir anlayışa nispeten yakın sayılabilecek bir düşünce.

Dine uymak zor geliyor

Dindar olmayan insanlar nazarında zaten dinin gündelik hayatta gençleri veya insanları yönlendirici bir ögesi yok. Dolayısıyla kendi hayatında tanrıya çok fazla yer vermeyen, teorik olarak tanrı her şeyi bilir, alemdeki her şeye gücü yeter dese bile, pratikte bunun bir karşılığı yok. Aile ve toplumsal şartlar itibariyle tanrının her şeyi yarattığına, her şeyi gören, bilen ve idare eden olduğuna inanan kesim içerisinde, tabiri caizse toplumsal hayatta bunu yürütmenin ağır geldiği gençler arasında böyle bir inanca adapte olma, hayatını bu anlayışa uydurma şeklinde karşımıza çıkıyor.

Dini öğretenler kendilerini sorgulamalı

İnsanlar dinleri temel sorularına cevap buldukları, hayatlarını anlamlandırma ve yönlendirmede kendilerine yol gösterecek ilkeler sunduğu için kabul ediyor. Günümüzde monoteist dinler artık etkinliğini kaybediyorsa, insanların beklentilerine, ihtiyaçlarına, sorularına yeterince cevap veremediklerini söylemek mümkün. Hangi dini ele alırsak alalım şöyle bir noktaya dikkat etmek lazım; insanlar nihayetinde doğrudan doğruya dinlerle muhatap değiller, bir başkasından öğrenirler. Buradaki hassas nokta, dinler mi insanların ihtiyaçlarına cevap veremiyor veya onları tatmin edemiyor, bazı insanların din tasavvurları mı çağdaş insanın ihtiyaçlarına, sorularına, arayışlarına cevap veremiyor? Din öğreten, araştıran, dini bakımdan yol gösterici konumunda olan insanların kendilerini çek etmeleri veya başkalarının bu işleyişi kontrol etmesi, “burada yanlış giden bir şey var” “acaba neyi yanlış yapıyoruz” şeklinde sorgulama yapması gerekiyor.

* * *  

Geleneksel din anlayışı günümüz gençliğine yetmiyor

Prof. Dr. Mehmet Bayyiğit (Balıkesir Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kurucu Dekanı)

Öncelikle bir tespit yapmakta fayda var. Deizm, Ateizm, Nihilizm, Agnostisizm, Povitivizm ve diğerleri, kiliseye ve onun temsil ettiği din anlayışına karşı ortaya çıkan teolojik-felsefi hareketlerdir. Bu protestonun temelinde kutsal metinlere duyulan kuşkular vardır, din adamlarının ruhani otoritelerine yapılan eleştiriler vardır, insanın kurtuluşunu kiliseye aidiyetiyle özdeşleştiren, dahası insan aklını ve düşüncesini değersizleştiren kilise dogmaları vardır. Bütün bunların Batı’da tarihsel arka planını ve süreci göz ardı etmemek lazım.

Cennet ve cehennem Deizm'de yok

Deizm 17. yüzyıldan beri tartışılan bir konu. Bu nedenle, ne olduğunun tam olarak belirlenmesi bile kolay değil. Birçok farklı deizm anlayışından söz edilebilir. İlk olarak, geleneksel çizgiden ayrılan rasyonel bir teolojik anlayışı ifade eder. Günümüzde ise, salt alemin yaratıp düzenleyicisi olarak Tanrı fikrini kabul edip, artık evrene ve yarattıklarına karışmadığını kabul eden anlayış. Başka bir ifadeyle, bütün dinlerin ve inanç sistemlerinin reddedilmesidir. Dinler reddedildiği için, kutsal kitaplar, peygamberler, cennet-cehennem vd. hiçbirinin deizm inancında yeri yoktur.

Deistlerin oranı yüzde altı

Bu teolojik felsefi çerçevede insanımızın bilhassa gençlerimizin bu anlayışa ilgi gösterdiği ve artış kaydettiğini söylemek ne kadar doğrudur? Bu konuda yeterli somut bilimsel veriler var mı bilmiyorum. Ancak bir araştırma şirketinin Türkiye genelinde yaptığı anket çalışmasında, yüzde 4’lük ateist kesimin yanı sıra, “Allah’ın bizi yarattığına inanıyorum ama her şeye karıştığını düşünmüyorum” şeklinde bir ifadeye yüzde 6’lık bir kesimin “evet” diyerek deist bir inanışa sahip olduğu belirtilmektedir.

Deistler de ne olduğunu bilmiyor

Ülkemizde uzun yıllardan beri çeşitli toplumsal gruplar ve halk üzerinde yapılan araştırmalarda, inançsızlıkla ilgili benzer sonuçlar elde edilirken, iman esaslarında, kader, ahiret, melek,  peygamberler ve kitaplar konusunda Allah inancıyla mütenasip olmayan, ciddi farklılaşmaların olduğu bilinmektedir. Yalnız bu durum, çerçevesini çizmeye çalıştığımız deizm anlamında olmayıp, şüphe ve tereddütlerle, anlayamama, izah edememeden kaynaklanan arızî bir hal olup, giderilmediği takdirde inançsızlığa kayabilmektedir. Ben deistim veya nihilistim veya ateistim diyenler de bunların ne demek olduğunu bilmiyor. Nitekim tarafımızdan iki zaman diliminde üniversite gençliği üzerine yaptığımız araştırmada da bu sonuçlara varılmıştır.

Bidat ve hurafeler Ateizm'e bile götürür

Yalnız altını çizerek belirtmeliyiz ki; günümüz gençliğinde dine ve dini değerlere önem vermeme, inanç ve ibadetlere karşı duyarsızlık, ilgisizlik, mesafeli olma hatta yabancılaşmanın artış gösterdiği de bilinmektedir. Bütün bu tutumların zamanla deizme hatta ateizme dönüşme olasılığını da göz ardı etmemek gerekir.

Muhakkak bu durumla ilgili Müslümanlardan kaynaklanan problemler de var. Gelenekle sınırlandırılmış din anlayışları, yorumlarıyla İslam’ın yanlış anlatılması, bidat ve hurafeler gibi.

Bilgi kirliliği dinden uzaklaştırıyor

Ailelerin çocukların dini sosyalleşmelerini sağlamadaki yetersizlikleri de önemli bir sebep. Önceki nesillerde, çocukluk dönemi imancılığı gibi, sorgusuz sualsiz inanma ve yaşama, hayatın tabii akışı içinde gerçekleşiyordu. Yeni nesiller, iletişimin yaygınlaşmasıyla, büyük bir bilgi kirliliğiyle karşı karşıya kaldılar. Genç, sağlıklı bir dini sosyalleşme geçirmemişse, inancına yönelik saldırılarda şüphe içine düşmekte, bunalmakta, çözümü de dine ilgisizlikte veya dinden uzaklaşmakta bulmaktadır.

Hadis karşıtlığı da deizme zemin oluşturur

Diğer yandan, Müslüman ülkelerdeki şiddet sarmalı, terör, din adına birbirlerini katletmeleri, yasakçı zihniyet, insan hak ve özgürlüklerini tanımayan yönetimler ve onların din yorumları, daha niceleri, İslam karşıtlarına bolca malzeme sunmakta, bu da İslam’dan uzaklaşmalara sebep olmaktadır. Medyada hiç eksik olmayan, lüzumsuz, yüzeysel, saldırgan tartışmalar da işin tuzu biberi. Son yıllarda yaygınlaşan sünnet karşıtlığıyla hadis inkârcılığının da, deizme zemin oluşturmaya matuf hareketler olduğunu düşünüyorum.

İslam’ın doğru anlaşılması ve tanıtımıyla insanımız, özellikle gençliğimizi bu tehlikeli gidişattan koruyabileceğimizi düşünüyorum. Çözüm yeniden Kur’an’a dönmek, onu anlama ve yaşamada sünneti rehber edinmek, Hz. Peygamber’i üsve-i hasene, en güzel örnek, rol model olarak gençlerimize tanıtmakla mümkündür.


Sevda Dursun, 01.11.2017, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015


İlk Yayınlandığı yer: Gerçek Hayat





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı