27 Mart 2018 Salı

SA5857/SD930: Safran Perdesi: Budizm Soğuk Savaş Sırasında Nasıl Silahlandırıldı?

Sonsuz Ark'ın Notu:
'Soğuk Savaş, Konümizm'le mücadele, Kittivudho adlı bir sağcı bir budist keşişin budizme saygı duyan solcularla işbirliğine giderek (Washington'dan dolaylı destekli) Tayland Hükümeti'nin baskı uyguladığı öğrenciler, emekçiler ve çiftçilerle girdiği derin ilişki ve CIA'in kurduğu, finanse ve organize ettiği Asya Vakfı, vekil(proxy) olarak kurulan budist cemaatler ve sivil toplum kuruluşları' cümlesi, eksiksiz ve tıpkı basım birer örnek olarak dünyanın bütün ülkelerinde uygulanan, sadece dinlerin adlarının değiştiği paket bir programdan alınma bir cümle gibi duruyor. Gerçek de tam olarak budur; Soğuk Savaş, Komünizmle Mücadele Derneği, Fetullah Gülen adlı müslüman(!)bir vaizin, inanca saygılı solcularla işbirliğine giderek (2013 sonrası marksist PKK ile ortak çalışarak, Bakınız, Ardan Zentürk, SA5844/KY37-AZ265: ABD ve Öcalan’ın 'Anarşist' Hayalciliği) 1960 darbesinden 3 Kasım 2002'ye kadar(Washington'dan dolaylı destekli) Türkiye Hükümetlerinin baskı uyguladığı öğrenciler, emekçiler ve çiftçilerle girdiği derin ilişki ve CIA'in kurduğu, finanse ve organize ettiği cemaat-FETÖ-Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, vekil(proxy) olarak kurulan müslüman cemaatler ve sivil toplum kuruluşları.15 Temmuz 2016'da tasfiye edilecekleri Askerî Şura öncesi darbe yapan FETÖ subaylarının, darbenin engellenmesi sonrası tutuklanması karşısında 'müttefiklerimiz tasfiye ediliyor, tutuklanıyor' diyerek bütün kiriyle açığa çıkan Amerika Birleşik Devletleri... İran'da Humeyni, Irak'ta Sistani, Pakistan'da Tahir'ül Kadri, Suudi Arabistan'da Suud Hanedanı ve vahhabilik, Mısır'da İhvan-ı Müslim yönetimine sızmış aynı paket programın müslüman görünümlü mason proxy görevlileri, El Kaide, IŞİD, Boko Haram, Eşşebab ve daha bir çok soğuk savaş döneminin irin dolu örnekleri sayılabilir. Vatikan'a mason ve cizvit bir Kardinal'i I. Fransiscus olarak taşıyan masonik güç, siyonist olmayan samimi yahudileri de tıpkı samimi budistler, samimi müslümanlar, samimi hristiyanlar gibi yok etmeye kararlı; barışı barındıran tüm dinleri yeryüzünde kötülüğün temsilcisi olarak gösterip yok etmek ve satanizmi egemen kılmak için çalışmaya devam ediyor.
Seçkin Deniz, 27.03.2018


Saffron Curtain: How Buddhism Was Weaponized During the Cold War

ABD, Güneydoğu Asya'da, bölgenin bugünkü siyaseti için ölümcül sonuçları olan komünizm karşıtı bir Budist blogunu kışkırtmaya çalıştı.

Dünyanın başlıca inançlarından biri olan Budizm, genellikle barış, hoşgörü ve merhamet dini olarak nitelendirilir. Budizm ile Batı'nın karşılaşması büyük ölçüde yoga, beatnikler, Hollywood ve Dalai Lama'nın Facebook'ta paylaştığı alıntılardan damıtılmıştır. Ancak Budist dünyadan yayılan haberlere gelişigüzel bir bakış bile, daha akılcı bir durumu ortaya koymaktadır.

Tang Chhin SothyAFP/Getty

Myanmar'da, aşırı milliyetçi rahipler/keşişler ülkenin Rohingya Müslüman nüfusuna karşı soykırımcı bir saldırı başlattı. Tayland'da hükümet, yerel tapınaklardaki rahipleri silahlı kuvvetlerle ittifak kurmaya teşvik edecek şekilde Budist militarizmini besleyerek, güney eyaletlerinde uzun zamandır devam eden Malay Müslüman isyanına tepki verdi. Ve Sri Lanka'da, Budist çoğunluktaki Sinhaleler, onlarca yıl boyunca Hindu-azınlık Tamiller'e karşı sert bir iç savaş yürüttü. Daha yakın zamanlarda Budist milliyetçiler, Müslüman karşıtı saldırılar başlattılar.

Yine de, Budizm, Ian Harris'in yazdığı gibi, "dünyevi düzen için gnostik nefrete sahip tamamen başka bir dünya dini" gibi, uzaylı bir auroya sahip olmaya devam ediyor. Budist milliyetçiliğinin yükselişini anormal bir olgu olarak görme eğilimi vardır. Aslında, tarihçi Eugene Ford'un ‘Soğuk Savaş Rahipleri: Budizm ve Amerika'nın Güneydoğu Asya'daki Gizli Stratejisi’ isimli kitabında gösterdiği gibi, Budist dünyası, Soğuk Savaş'ta rekabet halindeki görüş ve ideolojilerin yer aldığı bir laboratuvardı. Gerçekleşen şey, Budizm’in Güneydoğu Asya'da bugün gördüğümüz şekilde şiddet içeren, reaksiyoner bir güç haline gelecek şekilde siyasallaşmasına yardımcı olan bir deneydi. 

Budizm ve devletçilik uzun zamandır sisteme dâhil edilmiş durumda. Din, hâkimiyetini, yani krallık gücünü mahkemeler, başkentler ve şehir merkezlerinde, Burma'dan (şimdi Myanmar'dan) Siam'a (Tayland) Laos'a, manastır emirleri ve egemen elitlerin samimi bağlar kurmasıyla sağladı. On yedinci yüzyılın ardından, sömürgeci rejimlerin kurulduğu yerlerde, din ve devletin ortak yaşam alanı Avrupa emperyalizmi tarafından bozuldu. Yirminci yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde, sömürgecilik karşıtı hareketlerde rahiplerin muhaliflere katıldığı görüldü ve din adamlarının dünyevi işlere girebilmesi için temeller atıldı.

Bölgedeki tek istisna, resmi anlamda kolonileşmekten kaçınan Tayland'dı. Bu, keşişlerini komşu ülkelerdeki meslektaşlarının aktivizminden korurken, monarşiyi yüceltmekte olan milliyetçi söylemi şekillendiren bir ayrımdı. Ancak, II. Dünya Savaşı sırasında,  Japon İmparatorluğu'nun Bangkok'u işgal etmesi, savaş sonrası dönemde Budizm'e bırakılacak olan dış baskıların habercisiydi. Pek tanınmayan bir Japon keşiş-bilgini olan Tsusho Byoto, muhafaza altındaki Tayland manastır düzenini faşist amaçlar için kullanmak amacıyla militarist bir Zen anlayışını savundu. Sonunda başarısız olmasına rağmen, Ford’un deyişiyle, Byoto'nun “uluslararası Tay keşişlik vizyonu, birçok yönden kehanetvari bir nitelik taşıyacaktır”.

Savaşın hemen sonrasındaki dönemde, Marksizm kaynaklı bir sömürge karşıtı kültürel yapı tarafından yönlendirilen devrimci milliyetçi hareketler, Endonezya'dan Vietnam'a kadar yayıldı. Kontrolü sağlamak kendilerine pahalıya mal olan sömürgeci güçler, nihayetinde kontrolü yeniden tesis etmek için karşı-devrimci savaşlara mahkûm oldular. Bu durum, daha sonra Avrupa sahneden çekilirken, ABD'nin anti-komünist çabalarıyla devam etti.

ABD ile askeri-stratejik bir ittifak, 1947'den sonra Tayland'ın dış ilişkilerinin merkezi ayağı haline gelerek Güneydoğu Asya'nın geri kalanını çalkantılı bir jeopolitik yörüngeye çekti. Ortaklık ilk başlarda iki zorlukla karşılaştı: ABD Anayasası’nın Birinci Ek Maddesi Tayland'daki dini ilişkilere ABD’nin doğrudan müdahalesini engellerken, Tayland'ın, muhafazakâr keşişliğin siyasal alandan ayrı tutulduğu görüntüsünü muhafaza etmesi gerekiyordu. Bu gelişmeler, kendi adına hareket edecek (proxy) Budist bir blok oluşturmak isteyen Washington’u, gizli bir şekilde çalışmaya mecbur bırakmıştı.

Soğuk Savaş'ın çekim kuvvetleri, Budist din adamlarının daha önce hiç olmadığı kadar çok politik ve daha fazla uluslararası hale gelmesine neden olacaktı. 1953 yılında, Başkan Eisenhower'in yardımcısı Richard Nixon Asya çapında biçimlendirici bir yolculuk yaptı. Nixon, Vietnam'da Viet Minh (Vietnam Bağımsızlık Birliği) isyancılarına karşı yapılan bir Fransız taarruzuna tanık olmak için Hindiçin Savaşlarının ön hatlarını ziyaret etti. Nixon, Fransa'nın Vietnamlı müttefiklerine karşı üstünlük taslayan tavrından ve sömürgecilik karşıtı düşmanlarına yönelik coşkulu ilgiye engel olacak meşru bir gerekçenin oluşturulamamış olmasından dolayı rahatsız olmuştu.

1954'te Fransızların Dien Bien Phu'daki yenilgisi, askeri harekâtın bölgede komünizmle mücadelede tek başına yetersiz kaldığını açıkça ortaya koydu. Kalpler ve akıllar (Çev: ABD’nin "winning hearts and minds", kalp ve zihinlerin kazanılması mottosuna atıf) -ya da pagodalar ve tapınaklar- bu mücadelede aynı derecede önemli olacaktı. Ford, din için; “ABD'nin, en azından yerel topluluklara, kendi dini kurumlarına karşı sözde komünist tehdidi vurgusu yapmak için kullanabileceği, askeri olmayan ya da psikolojik bir kaldıraç işlevi görmekteydi” diyor.

Pan-Budist bilinci, Washington’un bu stratejisi ile aynı zamanda ortaya çıktı. İletişim ve ulaşımdaki ilerlemeler, dini ve kültürel alışverişi hızlandırarak Güneydoğu Asya'daki Budizm için baskın faktör olan Theravada Budizmi çevresindeki bağlantıları derinleştirdi. Buda'nın ölümünün 2.500. yıl dönümü, 1950'deki ilk uluslararası Budist organizasyonunun başlatılmasına ilham verdi: Dünya Budist Bursu.1954’te Burma'da gerçekleşen Büyük Budist Sinod'u ile birlikte değerlendirildiğinde bu durum, Budist bir bloğun konsolidasyonuna dair işaretler taşıyordu.

ABD'nin Burma'daki ilk faaliyetleri, 1951 ile 1952 yılları arasında başlamıştır. Burma Başbakanı U Nu, 1948'den beri yerli komünist bir isyanla mücadele etmekteydi ve “Birmanya Budizmini” anti-komünist bir programa dâhil etmek istiyordu. 1951 tarihli bir Devlet bilgi notu ile Rangoon'daki büyükelçiliğine aktarılan bu talep, Washington tarafından olumlu karşılanmıştı. Bilgi notu, herhangi bir resmi bağlantıyı gizlemek için özel kanallar aracılığıyla üstlenilmesi gereken dini faaliyetlere yönelik ABD finansmanı için geçerli olan sözleşme kurallarına dikkat çekmekteydi.

CIA bölgedeki bu tür faaliyetleri derinleştirdi. 1948 başlarında, mevcut potansiyel komünist bağlantıları izlemek için Bangkok'un Vietnam manastırlarına yönelik istihbarat topladı. 1952'de U Nu hükümetinin davetiyle aktif hale gelen Özgür Asya Komitesi - 1954'te Asya Vakfı olarak adı değişmiştir- Özgür Avrupa Ulusal Komitesi üzerinden CIA tarafından finanse edilmekteydi. (Ford'un arşiv kaynaklarının çoğu, Asya Vakfı'ndan geliyor.) Asya Vakfı (The Asia Foundation), Büyük Budist Sinodu için sahne gerisinde geniş çaplı bir rol oynamıştı. Ford'un verdiği bilgiye göre Vakıf, 1962'de, “Burma Buddha Sasana Press'in”  dünyanın en büyük ve en donanımlı Budist yayınevi olmasını sağlamak için, 300.000 doların üzerinde değere sahip orijinal baskı ekipmanı ve teknik destek vererek katkıda bulunmuştu.

Asya Vakfı daha sonra operasyonlarını komşu Tayland, Kamboçya ve Laos'a doğru genişletecekti. Vakfın bölgedeki platformunu ve ağlarını finanse eden Washington, Budist eğitim kurumlarına ve sivil toplum kuruluşlarına bağışlarda bulundu ve komünizm karşıtı propaganda yaptı. ABD, Budistlerce düzenlenen konferanslara (resmi olmayan) delegasyonlar gönderilmesini sağlarken, aynı zamanda, Budist topluluğunun üst düzey üyelerinin ABD'ye yaptıkları seyahatlere de sponsor oldu. 

1957 yılına gelindiğinde, Beyaz Saray politikacıları Budist kurumların ve rahiplerin manipülasyonuna yönelik genel bir politika çerçevesi oluşturmuşlardı. Taslak Güneydoğu Asya'daki ABD büyükelçilikleri arasında dolaştırıldı ve hatta taslağın uygulanabilmesi için Dışişleri Bakanlığı’nda özel bir “Budist Komitesi” kuruldu. Cemaat aktivizmine vurgu yapan Ford, Asya Vakfının “amacı, sivil katılım alternatifleri sunarak, geleneksel olarak keşişliğin siyasetten uzak durma halinin sürmesini sağlamaktı” diyor. Asya Vakfı da, Byoto gibi, Tayland'ın yerleşik Budist kurumlarını yeniden yapılandırmaya yönelik yabancı bir ajana benzemekteydi. 

Ancak, kargaşa Güneydoğu Asya'yı kaplarken, aktif hale getirilen güçler amaçlandığı gibi hareket edemediği için strateji çözülmeye başlamıştı.

1962’de gerçekleşen bir darbe,  Burma Başbakanı U Nu'yu devirdi ve askeri cunta, yerel komünist bir isyana karşı uzun bir kampanya yürüttü. ABD idaresi altında Budistlere yapılan baskı- ABD, “Budist Krizi” sırasında Vietnam'da Katolik lider Ngo Dinh Diem'i desteklemişti- ve 1963'te keşiş Quang Duc'un intiharı;  askeri bir darbe, Diem'in suikasta uğraması ve Güney Vietnem’ın kaosa daha fazla girmesiyle sonuçlanacak bir siyasi krizi hızlandırmıştı. Ve Güney Vietnam kaos içine girerek daha fazla sarsıldı. 1967’de, Asya Vakfı'nın CIA tarafından himaye edilmekte olduğu, savaş karşıtı Ramparts Dergisi’nde ifşa edildi. Sonunda, ABD'nin askeri yardımı ve dini sponsorluğuna rağmen, komünistler 1975'te Laos ve Kamboçya'da iktidara geldiler. Aynı yıl Saigon, Vietkong’un (Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi)  eline geçti.

Komünizm hayaleti kapısında iken, İstikrar arayışındaki Tayland’ın muhafazakâr devlet yapısı, sivil demokratik bir yönetime yönelik savaş sonrası devreye koyulmuş olan deneyi durdurmuştu.  Bu durum, Ford’a göre, “Tayland Budist muhafazakârlığının hem etkinleşmesini hem de uluslararası hale gelmesini”  temsil eden Kittivudho adlı ünlü bir sağcı keşişin hizmetlerinden faydalanılarak sağlanmıştı. Kittivudho, dinî değerlere dayanarak solcuların ortadan kaldırılmasının teşvik edilmesi sayesinde, Budist doktrini ile şiddetli bir komünizm karşıtlığını kaynaştırmıştı. Kittivudho, Tayland hükümeti tarafından (Washington'un örtülü desteğiyle) öğrenciler, emekçiler ve çiftçiler üzerinde acımasız bir baskı uygulanırken, sağcı paramiliter örgütlere ve yasa dışı kanun infazcısı gruplara kurumsal destek vermiştir. 

Soğuk Savaş Rahipleri, okuyucuyu, Soğuk Savaşın uçucu/değişken akımlarının Güneydoğu Asya Budizm’inden faydalanma biçimlerine karşı uyarmaktadır. Keşişliği siyasi sessizliğinden çıkarmak adına gerçekleşen ve sonuçta başarısız olan bu çaba, hızlı bir şekilde ilerleme karşıtı bir güç haline dönüşerek bölgenin siyaseti üzerinde on yıllarca kara bir bulut olarak kalmaya devam etmiştir.

Bu kanlı miras şimdiki zamanda yankılanıyor. Myanmarlı rahipler liderliğinde gerçekleşen Müslüman karşıtı 969 hareketi ile birçok benzerliği bulunan, Tayland rahiplerinin güneydeki Malay Müslüman isyanına yönelik şiddetli tepkisinde bu durum tespit edilebilir. Küreselleşmenin uyguladığı baskılar altında, Budizm bölgedeki ulus-devletler için bir meşruiyet kaynağı olmaya devam ediyor. Onun takipçileri, güçlü bir Budist milliyetçiliği bayrağı altında inancını korumak adına atılan savaş çığlıklarına kolayca kapılabilmekteler.

Soğuk Savaş'ın sona ermesi, daha kavgacı bir Budizm'in etkilerini ortadan kaldırmadı. Şimdi sadece, Budist kimliği ve geleneği için bir tehdit olarak Tanrısız bir komünizm yerine ulus-ötesi militan bir İslam tasavvur ediliyor. Bu ideolojik değişim, Tayland'daki kanlı misillemeleri ve Myanmar'daki katliamları meşrulaştırmak için operasyonel hale getirilen ABD'nin “teröre karşı savaş” konsepti ile örtüşmektedir. Keşişler ise tüm bunların ön cephesinde ve merkezinde yer almaktadır. 

Amar Diwakar, 23 Mart 2018, New Rebuplic

(Amar Diwakar bağımsız bir yazar ve araştırmacıdır. Al Jazeera, The Boston Globe, In These Times ve diğer yayınlar için yazmıştır.)





Seçkin Deniz, 27.03.2018, Sonsuz Ark, Çeviri

Çeviriler ve Yansımalar




Not: Çeviri programları kullanılarak İngilizce'den çevrilmiştir.

Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı