Âlimler-Denetçiler, İlmî Gelenek, Kur'an, Mükellef, Müktesebât, Akıl
Abdülaziz
Tantik: 29-30.03.2018, Facebook
"Modern
özne'nin yorum hakkının kutsallığı üzerinden mevcut yorumların eş değer oluşuna
yapılan gönderme sorunludur. Mesele din olduğunda bu daha da büyük bir soruna
göndermedir. Dini sahada yorumun belirli kriterleri vardır ve kriterlere
uymayan yorum reddedilmiştir. O yüzden her önüne gelenin yorum yapma imtiyazı
yoktur. Bir bilgiye istinaden yorum yapabilmenin önü ise açıktır."
Yorumlar:
Seçkin
Deniz: Kriterlere uyulup uyulmadığını
kim belirleyebiliyor?
Abdulaziz
Tantik: Senin sevdiğin biçimi ile Kuran ve sünnetin üzerinde ittifak edilen
boyutu tekil bir şahıstan bahsedilmez, bir ilmi gelenekten hareketle bu çok açık
seçik ortada zaten.
Seçkin
Deniz: Her kriter uygulayıcısı her an
kriter denetçilerini nereden bulacak, denetçilerin denetlemesi olmadan, ki şu
anda yok, 1200 yıldır yok, insan neyi ve kimi bekleyecek? Somuta indirelim
bugün bu denetçiler kimler neredeler?
Abdulaziz
Tantik: Denetçiler her bilgi ile uğraşanların kendisidir, üzerinde ittifak
ettikleri meselelerdir; mutabakat olmadan neyin din veya doğru olduğuna kim karar verecek, kişinin kendisi mi? Denetçiler hem dün de bugün de yarın da vardırlar ve var olmaya devam
edeceklerdir. Bunun temel sebebi de kayıt altın alınmalarıdır. Bugünün denetçileri dünün ilim erbabının yolunda yürüyenlerdir kim
olacak ki başka?...
Seçkin
Deniz: Kimdir ağa onlar.... şunlardır
desen? Kişinin kendisi din dahil her konuda hesap vereceğine göre, niye
başkasının denetçiliğine mahkum olsun ki? Denetçilerin denetçileri kimler?
Abdulaziz
Tantik: İlim geleneğine tabi olanlar dedim ya, bunu da herkes bilir, isim yazmaya gerek yok ki.
Seçkin
Deniz: İşte o geleneğe kim tabi? Ben
tabi olanların kaldığını düşünmüyorum...
Abdulaziz
Tantik: Ama şunlar değildir. Herhangi bir ilmî çabaya girişmeden salt sözlük
bilgisi ile yorum yapanlar değillerdir mesela :)
Seçkin
Deniz: Sözlük bilgisi ile yorum yapanlar, geleneksel ilim bilgisi ile yorum yapanlar ayrı cennetlere ya da cehennemlere
mi gidecek?
Abdulaziz
Tantik: Mesele doğru bilgiye ulaşma cennet ile cehennem Allah'ın dilemesidir beni
ilgilendirmez bekçisi de değilim.
Seçkin
Deniz: Mesele hesaba çekilmektir.... hem
sen de bunun kendi adına bekçisisin:)
Abdulaziz
Tantik: Bu ikisi aynı şey değildir. İşte usûlsüzlüğün burada da ortaya çıkıyor. Bir şeyin doğru olup olmadığı konusundaki bir olgu ile iradî olarak bir şeyi
gerçekleştirmek arasında fark vardır. Tabii ki her kes kendi hesabını
verecektir, ama bu hesabı verirken ben kendi aklıma uydum diye hesaptan
kurtulmayacaktır. Bu da biline yani.
Seçkin
Deniz: Olsalardı bugün Müslüman coğrafya
kıyım kıyım doğranırken çıkarlarının metresi olup susmazlardı. Bunlar üzerinden 1.5 milyar müslüman birbirine düşman ama... ve o ulu alimler buna bir çözüm bulamadı:)
Abdulaziz
Tantik: Düşünce alanından siyaset alanına sıçrama. Siyasal olarak olup bitenin düşünce dünyası ile bağı sınırlı ve
sorunludur tarih boyunca. Kim çıkarının metresi?
Seçkin
Deniz: Siyasetle ne alakası var, dinden
bahsediyorum...
Abdulaziz
Tantik: Eğer alimleri kastediyorsan yanılıyorsun ve hesabı zor verirsin, yok
eğer alimsi kişileri kastediyorsan bu onlarla senin arandaki meseledir.
Seçkin
Deniz: Alim diye pazarlanan herkesi
kastediyorum... bugünlerin hesabını onlar nasıl verecekler merak ediyorum....
alimlerle olan nasılsa alimsi olanlarla da meselem aynıdır... ve bu meselem kişisel değildir,
niye kişisel diyerek ayırıyorsun?
Abdulaziz
Tantik: Adı üzerinde pazarlanan diyorsun; alim ise pazarlanmaz, pazarlayan da pazarlanan da kaybetmişlerdir zaten.
Seçkin
Deniz: Peki prof. unvanını kim kime
veriyor niye ilan ediyor, icazeti kim niye veriyor niye ilan ediyor? Piyasa
ördeklerinden farkları ne? Piyasa ördeklerine de birileri el
veriyor icazet adı altında laklak yetkisi veriyor.
Abdulaziz
Tantik: Sen kimi pazarlıyorsun ona bak kendini mi ya da her insan teki bu işi
yapar mı diyorsun o zaman senin batı düşüncesindeki modern özneden farkın ne
bana söyle de ben de anlamış olayım. Bana göre ise yorum kutsal olmadığı gibi
cehenneme de sürükler eğer bir ilmi usule dayalı değilse bu farklı yorumlar
olmayacağı anlamına gelmez tabi. Ben çok daha geniş ve düzeyli bir ilmi gelenekten bahsediyorum. Modern dönemlerdeki icazetler zaten sorunlu ya da eksik oldukları ehli
olanlarca biliniyor.
Seçkin
Deniz: Ben herhangi birini
pazarlamadığım için o sorun bana ait bir sorun değil, gördüğün üzere senle bu
hususta teati ediyorum... ama sen ısrarla o birilerine atıfta bulunuyorsun,
alim dediğin birileri ve sen alim diyorsun, sen pazarlıyorsun:)
Abdulaziz
Tantik: Benim alim dediğim eğer ilim usûl geleneğine aitse alimdir, mevcut
kişilere atfen söylemiyorum; buna uygun bir iki isim olsa da isim vermeye gerek
görmem zaten, güneş gibi açık olan şeyi açıklamaya da gerek yok, ama aklına
gelen isimlerle işi yoktur.
Seçkin
Deniz: O zaman sen olmayanların yapacağı
bir denetçilikten bahsediyorsun... ve diyorum ki madem alim var,
kimdir, nerededir, ona alim demenin ölçüsü nedir, alim olmak, usul bilmek uygun
fıkıh hükümleri çıkarmak yetkisine sahip olmak demek mi oluyor?
Abdulaziz
Tantik: Bu da açık usul belli bilinmesi gerekenler de belli bunun neyini
tartışıyoruz ki? Burada yazmaya gerek herhangi bir usul kitabında fazlasıyla vardır, ben metinlerde olan bir denetçilikten bahsediyorum.
Seçkin
Deniz: Ama alimler dedin...
Abdulaziz
Tantik: Alim olan bu ilmi talim eden ve öğretendir; varsa birileri başımızın gözümüzün üstünde yerleri vardır. Örnek; kafana göre herhangi bir ayet ve hadisi yorumlama imtiyazın yok diyorum.
Seçkin
Deniz: Niye yok? Buna yasak koyan bir
ilahi hüküm mü var? Herkes kendi kafası ile yargılanmayacak mı?
Abdulaziz
Tantik: Tabii ki açık hem de zanna uymayın diye, yok başkasının kafası ile yargılanacak bu soru mu şimdi?
Seçkin
Deniz: Bizim meselemiz hakikate spor
yapmak için mi ulaşmak yani, herkes kendi kafası ile hakikate varmayacaksa,
niye alimler onları sapkınlıktan korusalardı ya diye uyarır Kur'an?
Abdulaziz
Tantik: Eğer herkes kendisi bu hakikate ulaşacaksa idi niye peygamber gönderildi
ki? Buna dair ayetleri unutmuşsun sanırım; meşhur yaralı insan ile ilgili
haber üzerine inen ayeti aranızda bilen birilerine sorsaydınız ya der. Ve
sanırım buna dair başka ayetler de var. Yani sormak esas olandır. Bilmeden hareket etmek değil.. Bunun için gerekli olan şartlar var. Mesela bir ayetin bağlamını ve
hangi soruya cevap verdiğini bilmeden yorum yaparsan yanılırsın diyorum.
Seçkin
Deniz: Kur'an zaten o alimler sapkınlıktan koruyamadığı için gönderildi, peygamberler de. Ayetin bağlamı ansiklopedi olarak
verilse, o ansiklopedi de insan tarafından yazılsa, bunun ilahi hüküm muamelesi
görmesi Talmud gibi olmayacak mı?
Abdulaziz
Tantik: İki şeyi birbirine karıştırıyorsun usta; birincisi bir hükmün neli başka
bir şey bu hükmün aktüel olana uygulanması başka bir şeydir. İstersen karışık
gitmeyelim de aynı yerden yürüyelim.
Seçkin
Deniz: Ben hep dikkat edersen mükellef
ve mükellefin mükellefiyete dair sınırlarının Kur'an merkezli akılla
belirlenmesi gerektiğini ve bu meselenin de herkes için kişisel bir mesele
olduğunu din alimi diyerek birilerinin ayrıcalığa sahip kılınmaması gerektiğini
söylüyorum...
Abdulaziz
Tantik: Bu da yanlış çünkü her insan Kur'an ı bilmeye güç yetiremez ki; diyelim
meali okudu sadece Türkçe'de iki yüz tanenin üzerindeki meallerden hangisine göre
hareket edecek?... Daha büyük bir muamma ile karşı karşıya kalır.
Seçkin
Deniz: Allah insana taşıyamayacağı yükü
yüklemez, ayetle sabittir, Allah herkesin Arapça konuşmadığını ikimizden de iyi
biliyor, ama herkese aynı aklı vererek bu riski ortadan kaldırıyor.
Abdulaziz
Tantik: Elbette ki, ama her insana bilme yetisi vermiştir. Bu yüzden çok rahat bir
şekilde birden fazla dil veya kültür öğrenebilir insan ya da kaderine razı olur.. o onun tercihi tabi.
Seçkin
Deniz: Kaderine razı olmak... işte bak
senin zihninde bu var, benim zihnimde bu yok... razı olunacak bir kaderi kim
yazıp eline vermiş ki?
Abdulaziz
Tantik: Bak işte nasıl yorumluyorsun? Burada kaderi kendisi yazıyor. Başkasının
yazmasına gerek yok ki... Bir önceki metinle birlikte okusan bu yorumu
yapmazdın, ayrıca bilmiyorsun, metinlerinden hareketle yanlış tanım yaptığın için
yazdım veya bir hadisi kafana göre ya da benim aklım almıyor diyerek
reddedemezsin, ancak bir başka haber ile nakzedebiliyorsan veya tarihsel bir gerçeklikle
aleni çatışıyorsa ya da açık bir hükme uymuyorsa gibi temel kıstasları vardır.
Seçkin
Deniz: Geçmişin hiçbir şeyinden haberi
olmasa bir insan teki, Kur'an'la akletse bu aklıyla hesaba çekilmeyecek mi?
Abdulaziz
Tantik: Geçmişten haberi yoksa zaten Kur'an'dan akledemez, akletse de bu Kur'an'ın
aklı olmaz. Yani akıl üzerine de farklı düşünüyoruz. senin akıl dediğin şey ile
benim ki aynı şey değil.. ama şunu belirteyim ki senin akıl dediğin şey İslamî akıl değil, bu açık,
Seçkin
Deniz: Analitik akıl... şu anda sergilediğim
akıl... her insanda olan akıl usta... İbn-i Sina'nın bile ne olduğunu bilmediği, ama hepimizin her gün kullandığı ve hesaba çekileceğimiz câri akıl bu.... başka
akıl da yok beşer için:)
Abdulaziz
Tantik: Bu akıl üzerine hiç okumadığın anlamına gelir. Felsefî olarak yüzlerce
akıldan bahsedilir. Sadece senin analitik akıl dediğin şey ise Kur'an'da yoktur, o akıl işlevsel akıldır. Yani iki şeyin arasını bağlar. Modern akıl ise bizzat
hüküm koyucudur. Ayrıca onlarca fikri akıldan haber verilebilir. Öyle kavramları dilediğimiz şekilde kullanamayız maalesef.
Seçkin
Deniz: Ve kalkıyorsun İslam dediğin bir
şeye bina ederek seninki İslamî akıl değil diyorsun, daha ne diyeyim Allah aklı
sana bana bakarak mı yaratmış?:)))
Abdulaziz
Tantik: Aramızdaki anlaşmazlık da buradan doğuyor. Çünkü aynı anlamı vermiyoruz.
Seçkin
Deniz: Unutma senin gibi batı
klasiklerini yutmuş biri değilim, sendeki akıl bence batılı akıl:)
Abdulaziz
Tantik: Akıl; tabii ki Hıristiyan aklı, Yahudi aklı ve Müslüman bir akıl vardır.
Seçkin
Deniz: Bu insanların yaptığı ayrımdır,
akıl Allah'ın yarattığı şekliyle herkeste aynıdır, aklın kullanış şekli aklın
varlığını ve kimliğini zedelemez, eğer böyle olmasaydı insanlar İslam'ı kabul
etmeye mecbur olmazlardı.
Abdulaziz
Tantik: Akıl isim olarak Kur'an'da bir tek yerde geçiyorsa, bana o ayeti yazsana ya
da isim ile sıfat arasındaki farkı da buraya yazayım mı? Burada hepsini saymaya gerek ehli olan zaten biliyor. Sorum çok net: modern öznenin sahip olduğu yorumun kutsallığını kendine
kabul ediyor musun, etmiyor musun?
Seçkin
Deniz: İtirazım da çok net değil mi?
"Dini sahada yorumun belirli kriterleri vardır ve kriterlere uymayan yorum
reddedilmiştir. o yüzden her önüne gelenin yorum yapma imtiyazı yoktur."
diyorsun ve bunu kanıtlayamıyorsun...
Abdulaziz
Tantik: Kanıtlıyorum bir usul geleneği var mı yok mu nasıl kanıtlanmış olmuyor? Bu usûl geleneği ile de ilgili yüzlerce eser vardır ve ortaklaşa kabul
ettikleri yüzlerce madde var. Hangi ispattan bahsediyorsun?
Seçkin
Deniz: Sana mantığın akıl yürütmeye
odaklı soruları üzerinden yola çıkarak sorular sordum, alim dediğin denetçileri
gösteremedin, oradaki sorumluluk zincirini bağladığın yer muhal-belirsiz... ve
doğal olarak "Bir bilgiye istinaden yorum yapabilmenin önü ise
açıktır." Önermesinin de doğruluğunu kanıtlıyorsun... o halde bu önermen
doğru ise önceki önermen yanlıştır... çünkü bahse konu olan ve öncelediğin usul
geleneği de bir bilgidir bu usûl geleneğine göre yorum yapan da, "Bir bilgiye istinaden yorum yapabilmenin önü ise açıktır."
önermesinin kapsamındadır... "Dini sahada yorumun belirli
kriterleri vardır ve kriterlere uymayan yorum reddedilmiştir. O yüzden her
önüne gelenin yorum yapma imtiyazı yoktur." şeklindeki iki önermen de
senin cevapların dikkate alınırsa kesinlikle yanlıştır. Yorumun kutsallığına gelince....
herhangi bir akıl yürüten, yorumunun kutsal olmadığını çok iyi bilir.
Abdulaziz
Tantik: Valla fazla yorulmuşsun, nasıl bir yoruma vardın anlamak mümkün değil... çok açık bir şey söylüyorum, dini alanda yorum yapabilmenin imkanı haber ve icmâ'ya dayalıdır. Yorumunun
kutsal olduğunu düşünen, dürüst değildir ki her şeyden önce... bunu nasıl ona
bağlayabiliyorsun? Bu haberin ne olduğunu ve icmânın ne olduğunu da buna tanıklık edenler
tarafından tarih boyunca ortaya konmuştur. Bu silsileyi aşarak yorum yapmak
mümkün değildir. Bunun neresini yanlışlıyorsun? Gerisi ise şu oluyor ben kafama göre yorumlarım dersin. Bu da mümkün
ama bunun kabul edilmediğini de bilerek yola devam edebilirsin ve tarihte
değişik dinler tarihinde benzer vak'alar vardır.
Seçkin
Deniz: "Bu haberin ne olduğunu ve
icmân'ın ne olduğunu da buna tanıklık edenler tarafından tarih boyunca ortaya
konmuştur. Bu silsileyi aşarak yorum yapmak mümkün değildir" diyorsun, ben
de diyorum ki haberin doğruluğu ve icmâ'nın hakikate isnadı sorgulanmalıdır,
sorgulanmaz der isen kendinle çelişirsin, çünkü her ikisi de kutsallaştırılmış
yorumlar haline gelirler...
Abdulaziz
Tantik: Yorumun kutsallığı şuna dayalıdır. Yani bilginin kaynağı bizzat öznenin
kendisidir ve özne bilgiye ulaşmak için dış bir şarta bağlı değildir. Önce ne söylediğimi anlarsan mesele çözülür.
Seçkin
Deniz: Sufizm'in kâşifleri ancak bilginin
kaynağını, güya Allah'tan aldıklarını iddia edip maskeleyerek kendileri
sayarlar, ötekiler bunu niye yapsın ki eğer kayda aldıkları şey hakikate dair
olanı bulmak ise?
Abdulaziz
Tantik: Bütün bir tarihi müktesebatı ortadan kaldıranın durumu ile sufinin
durumu aynıdır. İkisi de direk kendisi yorumlar.
Seçkin
Deniz: Sufist kaynağını Kur'an'dan mı
alıyor, nasıl aynı diyebiliyorsun?
Abdulaziz
Tantik: Tabii ki, Kur'an dışından mı aldığını düşünüyorsun, o da yorumluyor, Kur'an yorumlayanlar da yorumluyor, mesele yorumsa ve
kelime anlamı ise ikisi de aynı işi yapıyor.
Seçkin
Deniz: Hangi sufist hangi ayete binaen
keşf yapmıştır ağa, nasıl aynı diyorsun? Bence neye itiraz ettiğimi
anlasan sorun çözülür:)
Abdulaziz
Tantik: Açık yaz ya da bilelim neye itirazın?
Seçkin
Deniz: Tarihi müktesebât dediğin şeye
itiraz ediyorum usta... ve diyorum ki sen de bu tamamı yorum olan müktesebatı
kutsallaştırıyorsun... açık değil mi?
Abdulaziz
Tantik: Tarihi müktesebat dediğimde özellikle bir vurgu yapıyorum, ilim-usûl
geleneği bu tarihteki usûl olmadan yorum yapanların dışlandığı bir zemini
işaret eder, yani sınırlı ve özel bir alana ama tarihsel sürekliliğe bağlı bir
alana tekabül eder ve sen bunu anlamakta zorlanıyorsun sanırım, yani daha açık yazayım, usûl ilmi olmadan aktarılan bütün bilgilerin
kalu kil olarak kabul edildiğini ya da tergip ve tezhip olarak tanımlandığını
her ilim ehli insan bilir ve bunların dinde motivasyon dışında bir karşılıkları
da yoktur, kutsallaştırma yok tecrübeye ve birikime değer verme var.
Seçkin
Deniz: "Tarihi müktesebat dediğimde
özellikle bir vurgu yapıyorum ilim usul geleneği bu tarihteki usul olmadan
yorum yapanların dışlandığı bir zemini işaret eder yani sınırlı ve özel bir
alana ama tarihsel sürekliliğe bağlı bir alana tekabül eder ve sen bunu
anlamakta zorlanıyorsun sanırım" Bu cümleni buraya yakıştıramadım....
halen kutsallaştırıyorsun tarihteki yorumları... hem de bu saatte:)
Abdulaziz
Tantik: Eğer buna kutsallaştırma diyorsan sen kusura bakma ama kutsallığın ne
olduğunu da bilmiyorsun bu saatte kavramları yerli yerinde kullanmadığın belli
...
Seçkin
Deniz: Sana hiç şunu bilmiyorsun demedim
ama bak... dediklerin üzerinden yorum yapıyorum sen niye benim adıma benim
hakkımda yorum yapıyorsun.... kutsallaştırmayı mı tartışalım şimdi?:) Sen ilmi gelenek dediğin şeyin
dışındaki her şeyi reddediyorsun, bu kutsallaştırma değil midir? İlmi gelenek
de yorumla oluşmuş bir yapı değil midir?
Abdulaziz
Tantik: Metin yukarıda duruyor. Tarihin neresini kutsallaştırmışım peki? Tarihsel sürekliliğe vurgu yapmak ve sıhhatı bir geleneğe vermenin neresi
kutsaldır.
Seçkin
Deniz: "Dini sahada yorumun belirli
kriterleri vardır ve kriterlere uymayan yorum reddedilmiştir. O yüzden her
önüne gelenin yorum yapma imtiyazı yoktur" Bunlar senin cümlelerin, hüküm
cümleleri ikisi de, bunlar ayet midir? Ayet değilse bu hüküm cümleleri olarak
değiştirelemez formda sana göre, o halde kutsallaştırılmış olmuyorlar mı? Matematikten bahsetmiyoruz ya da
fizikten ya da tarihten, çünkü herkes bunlardan değil bizzat Kur'an'dan hesaba
çekilecek, kendi diliyle gönderilmemiş Kur'an'dan hesaba çekilecek Çinli.
Abdulaziz
Tantik: Öğrenmek için ömrünün yüzde biri bile yeter bu kadarını versin cennet
karşılığında yetmez mi?
Seçkin
Deniz: E bırakmıyorsun ki... hemen
alimden tanrılar ve buyruklarını döşüyorsun insanın önüne:)
Abdulaziz
Tantik: Anladım sen tanrı olmak istiyorsun bu yüzden itiraz ediyorsun... yakışır
ustaya biz bir tek tanrıya inandık ve ölene kadar da öyle ama o alim olanlara
tabi ol dediği için tabi oluyoruz ve onların insan olduklarını bilerek ama
tanrı olduklarını zannedenler ancak ölüm geldiğinde görecekler kendi
akibetlerini üzülmeye değer mi değmez mi pek anlamasam da durum bu :)
Seçkin
Deniz: Tövbe estağfurullah.... ben bir
kul olarak sorguluyorum sen buyruklarla geliyorsun:))) Yarın bir daha oku
yazdıklarını:)
Abdulaziz
Tantik: Hatta modern akıl en az üç temel akla tabidir. Modern post modern ve
varoluşçuların aklı. Buyruk Allah'a mahsustur, ama düşünce de neyin doğru ve yanlış olduğunu bana kazandırılan akıl üzerinden tanımlıyorum. Yani İslami akıl ile… Buradaki tanrı kavramı yunan tanrılarının taşıdığı anlamı taşır. Yani felsefi tanrıdır. Bilgi felsefesi üzerine bir hüküm koymak ile fıkhî bir hüküm arasındaki farkı da ferasetine bırakıyorum.
Seçkin
Deniz: İşte problem burada.... böyle bir
ayrım yok... aynı akıl milyonlarca yıldır var ve dönüp duruyor, ya nefsin ya da
hakikatin emrine giriyor, sen dışarıdan görünen şekline, çıktısına bakarak ayrım
yapıyorsun, Batı da aynen böyle yapıyor.
Abdulaziz
Tantik: Sen şu an hangi aklı kullanıyorsun. merak ediyorum, kendine ait herhangi
bir yere ait olmayan bir akıl mı var zannediyorsun? Eğitim-kültür ve içinde
bulunduğun bilgi havzasının dışında kendine menkul bir aklın da var onu mu
kullanıyorsun? İlginç; tarihte ilk olursun tebrik etmek lazım seni ama o zaman bu
aklını bize tarif etmen lazım...
Seçkin
Deniz: Ben Allah'ın bana verdiği aklı
kullanıyorum usta... onu senin gibi kutsallaştırılmış yorumlarla kısıtlamıyorum,
ondan tuhaf geliyor:)
Abdulaziz
Tantik: Allah sana özel bir akıl yaratmış da onu mu kullanıyorsun, usta, dikkat
et, sonuç itibarı ile bu akıl piyasadan elde ettiğin bilgi verileri ile sınırlı
bir şey sonuç itibarı ile bu inandığını düşündüğün şeyleri birileri söylüyor ve
yazıyor ve sende onları akıllıca buluyorsun, hepsi o kadar. Akıl üzerine çok
şey söylenebilir. ama istersen bilge adamlardan makaleme bakabilirsin; akıl özel sayısı yayınlandı.
Seçkin
Deniz: Akıl ve zihinsel bileşenlerle
ilgili yaklaşık 90 çalışmam var, henüz yayınlamadım.... o vakit
karşılaştırırız, şimdi ne desem kızacaksın:)
Abdulaziz
Tantik: Tamam kardeş.
Seçkin
Deniz: Benim ayrılma vaktim geldi...
hayırlı geceler usta... bol kutsal olmayan yorumlar dilerim sana:)
Abdulaziz
Tantik: Sana da hayırlı geceler, Allah akıl fikir versin bolca ama bu akıl ve
fikir de müslüman bir akla uygun ve uyumlu olsun.
Seçkin
Deniz: Ben memnunum ve müslümanım,
müslüman akla sahip olduğunu zannedip o akla sahip olmadıklarını bilmeyenler
düşünsün.... :)
Abdulaziz
Tantik: İnsanlar hep böyle yanılmışlardır. Eğer bir ölçü yoksa sorun başlar
neyse sen dinlen benim de ayrılma vaktim geldi.
Seçkin
Deniz: Ölçüm Kur'an'dır beşerin
uydurduğu kıstaslar değil, ölçüsünün olduğunu düşünüp ölçüyü kaçıranlar
utansın:) Hayırlı geceler.
Abdulaziz
Tantik: Beşerin ölçüsü belli, Kur'an ölçüsü de belli, seninki olmadığı açık:) müslüman olarak Kur'an'ın haber verdiği ve resulünün izindeyim... kim neye talip olursa sorun
onundur. Beni ilgilendirmez. Kur'an müslüman olmanın temelini belirler ve bunu
resule itaat ile taçlandırır. Tecrübe ve birikim bu işin aslıdır. Hiç kimse
masum değil ki, ama resul vahiy ile sürekli denetlenmiş ve yanlışları
düzeltilmiştir. Başka söze de hacet yoktur. Eğer bütün bu yazdıklarımı beşer
görüşü olarak yorumluyorsan Kur'an'a dayalı görüş belirtmekte bir beşer görüşüdür
ve bu yüzden bağlayıcı değildir. Her söz sahibini bağlar. Sana da hayırlı geceler.
Seçkin Deniz: Ölçüm Kur'an'dır, dedim, ama sana göre ölçü nedir, bana göre nedir, işte akıllarımız arasındaki fark da bu... 'Saf Aklın Eleştirisi' oluyor benimkisi:)
Not: Abdülaziz Tantik, bu sohbetten mütevellit bir yazı kaleme almıştır. SA5879/KY71-ATANTİK1: Dini Yorum Yapmanın İmkânı… başlıklı bu çalışmayı da okumanızı tavsiye ederiz...
Abdülaziz Tantik'in çalışmasını analiz eden SA5892/SD938: İnsan Aklının İmtiyazlı Sınıfların Baskısı Altındaki İmkânı; Fıtrat ve Kur'an başlıklı analizi okumanızı tavsiye ederiz...
Not: Abdülaziz Tantik, bu sohbetten mütevellit bir yazı kaleme almıştır. SA5879/KY71-ATANTİK1: Dini Yorum Yapmanın İmkânı… başlıklı bu çalışmayı da okumanızı tavsiye ederiz...
Abdülaziz Tantik'in çalışmasını analiz eden SA5892/SD938: İnsan Aklının İmtiyazlı Sınıfların Baskısı Altındaki İmkânı; Fıtrat ve Kur'an başlıklı analizi okumanızı tavsiye ederiz...
Seçkin Deniz, 31.03.2018, Sonsuz Ark, Sohbetler, Sorgulamalar
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.