Epeyce vakittir biz eskilere pek itibar etmezdiniz. Bir ayağımız çukurda iken bizi fikirlerinize davet etmeniz hayra mı alâmettir, şerre mi delalettir, varın siz hesap edin. Sizin makineleriniz var. Binip gittiğiniz, uçtuğunuz ve dahi sizin yerinize düşünen makineleriniz; onlar yetmemiş size demek ki.
Biz tedrisatı tarlalarda öküzlerden daha itibarsız iken, kan davalarında köpek öldürür gibi adam katlederken, keçilerimiz için dağlarda meşe dalları budarken nasırlı ellerimizle terkib ettik. Sizin gibi, senelerce mektep sıralarında dirsek çürütmedik, biz size niye lâzımız şimdi?
Serzenişimin kusuruna bakmayın. Seçkin Bey, "yazman lâzım amca" dediği vakit neredeyse dilim lâl oldu. Ne yazacağım, nasıl yazacağım, ne anlatacağım? Bizim içi hurda ağacımızdan hangi meyve çıkar? Hangi derde deva olabiliriz bu saatten sonra?
Kurşunlara tutmuşsunuz birbirinizi, ciğerlerinizi söküp kebap etmişsiniz, zulmün her türlüsünü birbirinize reva görmüşsünüz. Her tarafta yetimler, dullar var, ağlayan analar-babalar var. Hâlâ kan döküyorsunuz; birbirinizi katlediyorsunuz. Siz laftan anlayacak çağı geçeli çok oldu, şimdi hangi lafımıza itibar edeceksiniz?
Potinlerle bacaklarımıza vurup küfredenler vardı, köyümüzün adını değiştirenler vardı, dilimize köz değdirip bizi lâl edenler vardı; eziyet ediyorlardı, ama öldürmüyorlardı bu kadar. Biz de kimseye kurşun sıkmıyorduk, asker bizim evladımızdı, sizin evladınızdı; nasıl canına kıyardık o bize eziyet ederken. Emir kuludur, deyip geçip gidiyorduk, kanı içimize kusuyorduk. Kürdün türküleri vardı, söyler dururdu dağ başlarında. Bizim türkülerimiz dahi yoktu ki...
Zazaydık biz. Herkese Kürt diye bellettiler bizi, Kürd ile bir çuvala koyup Fırattan aşağı ittiler. Şimdi TRT Şeş var; arada bakıyorum, gücenmeyelim diye bir kaç saat ses verip geçiyorlar. Türk bizi çekmiş kendine "bunların aslı Türktür" demiş yok saymış, Kürd çekmiş kendine bizi "bunlar Zaza Kürdü'dür" demiş yok saymış... Bu konuştuğumuz dil nedir peki evladım?
Türk de Kürt de anlamıyor konuştuğumuz dili. Size zahmet olmazsa kabul edin artık biz Zazayız ve dilimiz Zazaca'dır; Biz 'Zazakî' deriz, Dımilî' deriz; siz de öyle kabul edin, ne olur? Geleneğimiz göreneğimiz, adetlerimiz sizinkilerden ayrıdır.
Hepimiz müslümanız aynı câmiye gideriz, aynı mezarlığa gömülürüz.... Lakin sizin diliniz, köyünüz size ne kadar kıymetli ise, bize de bizimkisi o kadar kıymetlidir. Mekânı cennet olsun, babamın babası Dedem Ali, annemin babası Dedem Mehmet seferberliğe gitmiş dönmemişler, onların kanı nerdedir, kemiği nerdedir bilmeyiz; onlar bu memlekete kurban olmuştur, şehit olmuştur.
Bize, torunlarına eziyet edildi, onların kanına hürmetsizlik edildi. Bunun acısı içimizdedir, torunlarım dillerini bilmiyorlar, utanıyorlar "Zazayız demekten. Dağ eşkiyası şehirlerde Zazakî konuşanın kafasına silah dayıyor. Kimin ne hakkı vardır buna? Kim Allah'ın halkettiği bu işaretleri zulüm sebebi yapar?
Bizi çağırıyorsunuz şimdi aranıza... Elinize yüzünüze bulaştırdınız insanlığınızı. Bir başka ihtiyarı çağırmışsınız dış devletten. Kemal Burkay imiş adı, Komünist eskisi, kaçmış gitmiş devletten, şimdi devlet çağırmış, gel yaramıza merhem ol, demiş... Nasıl merhem olacak bir ihtiyar? Kim silahını bırakıp onun dizinin dibine çökecek? Kim hesabını soracak Kemal'e, sen dinsiz bir nesil için uğraştın, senin de bu kanda günahın var diyecek? Kemal şimdi pişman, günahını temizleyecek elinden gelirse. Dağdakiler, onun gibilerin açtığı yolda gidiyorlar. Şimdi hangi ölüyü diriltecek de af dileyecek Kemal? Vaktiyle bu insanların dini vardı, hepsi aynı camiye gelirlerdi. Allah'tan korkarlardı hepsi... Kemal gibiler bir yandan, Devlet bir yandan dini elimizden aldı. Şimdi kimden korkacaklar, korksalardı kör kurşuna canlarını verirler miydi; sabilere, kadınlara, silah sıkarlar mıydı?
Kim Kürdün, Türkün eline silah verdiyse Allah onun hesabını soracak. Kim her türlü nesilden çocuğun imanına sebep olduysa hesabını ahirette verecek. Kan ile biz hiçbir şeyimizi çözemedik. Kan davalarımız ocaklarımızı kör etti. Şimdi Türk ile Kürd arasında kan davası var, Kemal nasıl çözecek ihtiyar hâli ile, günahı ile? Devlet ona elini uzatmış günahını temizlemeye vakti varsa temizlesin. Pişmandır; bellidir. Haksızdır bellidir; lâkin, onu o raya itenler Kemal'den daha günahkârdır.
Ömrüm vefa eder ise, bu kavgadan sonra torunlarımızın çocukları için helal süt emmiş analar büyütürüz. Hak bilen oğullar yetiştiririz. Seçkin Bey, bunu dedi. Tamam dedim, ben söylerim sen yazarsın.
Biz Türkün de Kürdün de kan davasından uzakta kaldık. Bazı çocuklarımız cahillik ettiler de Kürd ile dağa çıktılar; gerisi uzak kaldı. Ovadaki Kürtlerden gözleri kan dökenler yüzümüze tükürdüler niye dağa çıkmıyorsunuz diye.
Soruyorum size, siz dağa çıktınız ne kaldı elinizde? Geldiniz, bu sefer size yapılanı bize yapmaya kalkıştınız. Bir zulüm devriydi, imanımızla muhafaza ederdik kendimizi bu devirde, niye elinizi elin dinsizine uyarak kana bulaştırdınız? Halbuki bilirdiniz; biz kavgadan kaçmazdık, biz kavganın en amansızını yapardık. Fakat bu hak davası değil idi, bu ecnebinin fesadı idi. Ferasetiniz yok idi.
Dert çok.Siz çoktunuz, çocuklarınız, torunlarınız daha dillerini unutmadı. Biz size göre azdık, Zazaydık, çocuklarımız azdı. Şimdi dilimiz de kaybolup gidiyor neslimiz de. Türkçe'yi bırakın bir tarafa, elin İngilizinin diline mahkum olduk hepimiz. Birbirimize düşmeseydik, bu kadar can gitmeseydi, bu kadar mülk heba olmasaydı, herkes kendi yüküyle gitseydi ne olurdu?
Size son bir laf daha söyleyeyim. Sizin döktüğünüz kanlar hiç bir işe yaramadı. Tayyip gelmese idi, 70 sene önce hâliniz ne idiyse aynı öyle olacaktı. Kimseyi kandırmayın, biz silah aldık elimize, dağa çıktık da hakkımızı aldık diye... Siz haktan ne anlarsınız ki? Allah'tan korkmayan hakkı ne bilir? Namazında niyazında Kürtleri kafese koydunuz, fukaralar gitti Hizbe yazıldı eski devlet onların da canına kıydı sizin de...heder oldunuz; hep beraber heder olduk..
Daha doğduğum köyün adı eskisi gibi değil. Devlet köyüme su da getirmemiş, hizmet de... Gitmiyorum köyüme. Gitmeye yüzümüz yok hiçbirimizin. Türkün de yok, Kürdün de yok Zazanın da... Ama biz sabrettik, sesimiz çok çıkmadı, kimsenin de kanına girmedik.
Sesimiz serttir, söylediklerimiz gücendirir; ama hakikat budur. Bu saatten sonra kimse kimseden daha iyi değildir, haberiniz olsun. Allah hepimizin müstehakı neyse onu versin.
Piro Zaza, Sonsuz Ark, Adana, 10. 06. 2012