29 Haziran 2012 Cuma

SA8/FT1: Zihinlere Çakılan Görsel ve İşitsel İmplantlar

Görüntülerin ardını gözden saklayan katılığını, seslerin kulağa ilişen/ilişmeye güç yetiren tınılarını, havanın raksı olmadan buruna taşınamayan kokuları/râyihâları, sevginin ya da öfkenin darbı olmadan hissetmeyen tenin sıcaklığını ve her ne olursa olsun dudakların ve dilin yamacına ilişmeyen tatları çekip aldığınızda insandan, geride hiçbir şey kalmaz.

İnsan gördüğü, duyduğu, kokladığı, dokunduğu ve tattığı zaman öğrenir ve öğrendikçe öğrendiklerinin birbirine eklendiği anları zihninde kemikleşen/kemikleştiği kadar güç veren noktalara odaklar. Olağan hafıza kodlarına göre hatırlamak da her türlü zihinsel/konu bazlı kareografiyi bu odaklamaya borçludur. Görmek için, duymak için, koklamak için, dokunmak ve tatmak için insan hatırlamak zorundadır. Hatırlamayan insan yaşayamaz;  cesedi adına bitkisel/organik genetik yaşaması için yeterli olur.

Hatırlamak, bilmekle ilişkili her türlü kuramın temelidir. Ve kitaplar hatırlamak için okunur; müzik hatırlamak için dinlenir; yeni doğmuş bir çocuğun kokusu hayatın başlangıcını hatırlamak için koklanır; sevgilinin parmak uçlarına hatırlamak için dokunulur ve dudakların ve dilin hatırlamak için tattığı da artık tartışılmazdır. Çünkü; insan hatırladığında hatırladığını tanıdığı için hâz duygusunu canlı tutabilir.

Beş insanî/doğal implant, başlangıçtan güne her türlü zihinsel verinin giriş yaptığı birer kapıdır. İnsan bu kapılardan geçenleri tanır ve bu kapılar kendilerinden geçeni hatırlamak için kullanılırlar. Ân'a dek, zihinde kemikleşen odaklar, geleneğin, göreneğin, psiko-sosyal ihtiyaçların ya da zorunlulukların kuruluşunda birer yapıtaşlarıdırlar. İnsanın sosyalleşmesi ve hâz duygularını birlikte yaşayabilmesi ya da adrenalin salgılatan etkileşimlerin anlam kazanabilmesi için, her türlü medeniyet formları, bu yapıtaşlarından oluşan binaların/kemikten binaların yapılmış olmasını gerektirir.

Ki; eskimolardan at sırtındaki moğollara, aborjinlerden savaşan/kavga eden ölümsüz tanrılarıyla övünen antik yunanlılara kadar her bir medeniyet zihinlerdeki kemikten binalarla kat kat yalıtılmış korunaklı kültür siteleri imar etmişlerdir. Hepsi hatırlamak üzere öğrenilmiş olan şeylerle eğitildiler ve eğittiler. Kullanılanlar hep beş doğal insanî implant kapılarıydı.

Krallar, Firavunlar, İmparatorlar, Tiranlar, Padişahlar, Şahlar beş doğal insanî implant kapılarını kullanarak sistemlerine köleler yetiştirebildiler; böylece savaşlar ve şiddet insanlarca görüldü, duyuldu, koklandı, dokunuldu ve tadıldı. Her bir implant kanla  ve şiddetle ilgili verilerle zihne aldı hatırlanacakları ve her bir hatırlama her insana ait direnci kırdı; insanlar sadece bu sebeplerle köleleştirilebildiler ve birbirlerini köleleştirerek yaşamasını öğrendiler. Fakat her seferinde direnci kırılmayıp tepeden  gelen dirençleri kırmayı hedefleyenler hep oldular; tarih bu yüzden her bir hükümdarın sıfatını değiştirebildi.

İmplantlar onur ve ahlâk verilerini zihinlere aldıklarında, hatırlanma ânlarına dek, kime neyi hatırlatacaklarına karar vermiyorlardı çünkü... Kararı veren iradeydi ve irade implantların kontrolünü ele geçirmeye başladığında, insan, hep onur ve ahlâk hatırladı; hem de tiranların istemediği formlarda.

Dokunmanın, koklamanın ve tatmanın en aza indiği ya da imkansızlaştığı  modern çağlarda doğal implantlar da yapısal dönüşümlere uğradılar. Kitaplar, heykeller, resimler ve  müzik serpildi, dokunanların, koklayanların ve tadanların zihinlerine; dokunmak azaldı, koklamak azaldı ve tatmak gerçeküstü aleme/ sanrılar alemine ait bir seçkin implant oldu. Hâz beş duyudan soyutlandı ve göze ve kulağa yoğunlaştırıldı. İnsanlar gözlerini ve kulaklarını kullanarak, veri alımını sadece bu iki doğal implanta sıkıştırdılar. Modern çağların tiranları bunu böyle istediler; bunun ancak böyle mümkün olacağının bilinmesini istediler ve bu ancak böyle mümkün olabildi. Bunlar artık doğallıklarını yitirmiş birer yapay/sunî implanttı.

Yazıdan, resimden ve müzikten hükümdarlar/tanrılar türedi. Modern çağlarda onların her birini -kitapları, resimleri ve notaları- birer kutsal kaseye dönüştürenler yenildiler; yeni hükümdârlar/tanrılar gözü ve kulağı kullanan bir tek köleleştirme endüstrisi kurdular; yani sinema yaptılar.

Sinema, kitaplardaki öyküleri resimlendirdi, resimleri hareketlendirdi ve resimlere sesleri ekledi. Ama müzik kulaktan hiç kopmadı. Bugün modern çağın üçüncü bin yılın ilk yüzyılının insanı iki temel yapay implantla veri alıyor ve hatırlıyor, zihninde inşa edilen  yapay hâzdan binalar için.

Kemikleşmiş güç noktalarındaki odaklar artık değişmiştir ve o kemiklere sadece ve yalnızca görsel ve işitsel  yapay implantlar yerleştirilmiştir; çarklar ve düzenekler kurulmuştur.

İnsanlar gördükleri ve işittikleri ile görüyor, duyuyor, kokluyor, dokunuyor ve tadıyorlar ve topluca köleleşiyorlar; hatırladıkları kadar ölüyorlar. Kan ve şiddet, koklamadıkları halde, dokunmadıkları halde, tatmadıkları halde gözlerinden ve kulaklarından giriyor, eski zaman hükümdârlarının/tanrılarının kölelerinden daha kolay ve daha esir, daha onursuz ve daha ahlaksız köleler oluyorlar.

İnsanlar; izledikleri filmlerle sevişiyor, savaşıyor, eğleniyor, hasret gideriyor, saygı duyuyor, ağlıyor, seviniyor ve bütün bunlarla birlikte sanrılarla dolu bir gerçeküstü hâz duygusu yaşıyorlar ve en tehlikeli olanı yapıyorlar; bunu, bu hâzzı hep hatırlamak istiyorlar; onuru ve ahlakı hatırlamadıkları için de baş kaldıramıyorlar...

Onlar, ötekiler, hükümdârlar kölelerinin zihinlerine çaktıkları görsel ve işitsel implantlarla hükmetmeye devam ediyorlar; köleler özgür olduklarını sandıkları kadar köle kalmaya devam ediyorlar. Tiranların en büyük hâzzı, tarih öncesinden bugüne daha da artarak dayanılmaz hâle geliyor. Çaktıkları bu implantlar eskidikçe yerine daha gelişmişini koymak üzere çalışkan kölelerini işe koşmaya devam ediyorlar.


 Faruk Tamer, 28.06.2012, Görsel Eleştiri-Visual Critique XXXI






Dipnot: İmplant, vücut içerisine ve canlı dokulara yerleştirilen cansız maddeleri ifade eder. (Dental) implantlar (diş implantları), eksik olan bir veya birkaç dişin işlev ve estetiğini iade etmek için çene kemikleri içinde açılan yuvaya yerleştirilen genellikle titanyum esaslı vida veya kök şeklindeki yapılardır. Diş implantı ile canlı kemik dokusu arasındaki birlikteliğe osseointegrasyon adı verilir.

Seçkin Deniz Twitter Akışı