1 Temmuz 2012 Pazar

SA9/BD1: Tatula/ Roman 1

...topraktan çıkan bir alev topu...


Gecenin karanlığı yalpa yaparken ışıklandı dolunay. Salına eğrile esen dağ yeli saçlarını savurdu insan silüetinin. Dimdik duruyordu. Okyanustan tırmanarak ayak dibine ulaşan sert, tırnaklı kayaların gerisinde durmuş, sessizliğin dudaklarından çıkan gösteriyi izliyordu. Dalgalar uykuda, martılar kayıptı.

Tedirgindi. Kolları gövdesine ilişip duruyordu. Burnuna dokunan büyülü kokularla ayrışmıştı ruhundan. Birazdan gövdesi olduğu yerde dönecek ve sırtına dokunan bitkilerin bembeyaz, sarışın, turuncu ve mor çiçeklerini görecekti. Yemyeşil yapraklarının arasından sıyrılan beş zarif  kanatlı yıldızlar şuh bir edayla kıvrılıp gireceklerdi gözlerine.

Dans ediyorlardı çiçekler, keskin, sarhoş edici hoşlukta kokular yayarak dağılıyorlardı bu tek gecelik gösteri için. Bir tek gece. Sabaha dek dans eden ve koktukça mest eden tatulalar. Sabah bitecekti bu metruk ve mesrur büyü.. ve sonra bir gelin gibi süzülecek, meyveye duracaklardı. Meyve. Şeytan Elması dedikleri, tohumlarından elde edilen öldürücü zehrine, halisünasyonlar gördürerek alıştıran meyve.



Kokarak, bir nazlı gelin gibi, kıvrılarak dans eden ve içinden dikenli yemyeşil  bir yumurta çıkararak çirkin yüzünü saklayan bir nazlı gelin gibi, tek gecelik tebessümlerini cömertçe sergileyen tatula, dallarıyla dokunuyordu insan silüetine. Tohumlarını verene kadar da dikenleriyle kendini kollayan bir gelin... Şuh, kıkırdak ve bayıltan güzelliği ile akılları baştan alan fettan güzel...topraktan çıkan bir alev topu...



Vakit gelmişti. Silüet yavaş yavaş döndü. Tatulalar, tatlı dağ esintisinin salına eğrile içlerine sızmasına izin verdiler. Çiçeklerini açtılar. Kokularını saldılar cömertçe. Bütün gizlerini açan muhteşem kadınlar gibi doldurdular gözlerinin içini silüetin. Bembeyaz, sarışın, turuncu ve mor yapraklar sımsıkı borular halinde kalkındılar ilk... sonra açılan ve savrulan dudaklar çağırdılar onu.  Beş nefis dile ayrıldılar dudaklar ve sersemleşen silüet sakındı kendini birdenbire... sakındı ve çekti.


Silüet hızlı adımlarla sert, tırnaklı kayalardan aşağı süzüldü. Dimdikti; okyanus kıyısına geldiğinde sırlarını anlatan minik dalgaların sırtlarına tünemiş olan ay ışıklarına dikti gözlerini. Sade ve duruydu okyanus. Ağırbaşlı dolunay çekip alıyordu onu tatulaların büyüsünden; sakinleştiriyordu.


"Şeytan Elması!" dedi sakin, pürüzsüz bir sesle, uzayıp giden okyanusun dalgalarına. "İnsanlığı kasıp kavuran, zihinlerini uyuşturan ve zehirleyen Tatula"

Kararını vermişti. Üç adam çağıracaktı tatulalara tutulmamış. Onları sonsuzluğun yolculuğuna çağıracaktı. Onları sonsuzluğun berrak aydınlığında bir yolculuğa çağıracaktı. Tatulalardan arınmış zihinlere muhtaçtı insan.

Silüet ışıklı bir okyanus şelalesine doğru yürüdü. Dalgalarla eş saçları dalga sarıyordu başına. Tatulaları bir kez de kendisi görmek istemişti. Dört tatula cinsini aynı yerde ekmiş, onlara bakmış beslemiş ve tek kez açacakları o geceyi, o karşı konulmaz büyüyü, mest eden o esrarengiz kokuları şahitlik etmek için dört gözle beklemişti. Şahit olmuştu; tam çekilecekken büyünün içine...güç bela çekivermişti dimdik emeklerini...

Karar vermişti; hiç kimse ama hiç kimse tatulaların büyüsünden kaçacak kadar güçlü değildi. Gücünü sonuna kadar kullanıp kaçtığında, aklına gelen üç adamı düşündü. Onlar nasıl kaçmışlardı?

Çağıracaktı onları ve anlattıracaktı.




Billur Dağ, 30.06.2012, Sonsuz Ark, Roman 1/Tatula




Seçkin Deniz Twitter Akışı