30 Temmuz 2012 Pazartesi

SA18/ÂA2: Erdoğan Hinoğlu Hin bir Şahin mi, Barış İsteyen Bir Siyaset Duayeni mi?



Neo-con torpidolarının uç kısmında 'Erdoğan'a Ölüm' yazıyor. WSJ gibi  neo-con açık tetikçi bir gazete için Uludere ve düşen RF-4E birer ölüm torpidosu idi. Bu tetikçi uzun süre Angela Merkel'in neo-con politikalarına karşı duruşunu da aynı şirret yöntemlerle yıpratmaya çalışmıştı.  Gazetenin Pentagon'dan sızdırılan RF-4E ile ilgili manipülatif bilgileri kullanma biçimi de Erdoğan'ın yükselen küresel karizmasını dağıtmayı tasarladığını gösteriyordu.

WSJ ile İsrail'in, kan ve para bağı ile bağlı olduğu futurist bir hayâl var: Ortadoğuda Türkiye'nin de içine çekildiği bir kaos ve savaş ortamı hazırlamak.

İsrailin ağzı salyalı Dışişleri Bakanı, Kişinev doğumlu,  Sovyet Yahudileri Siyonist Forumu kurucusu Avidgor Lieberman'ın Türk Gazetecileri çağırarak Türkiye ile  ilişkilerini düzeltmek için açıkça Erdoğan'a yalvardığı basın toplantısından hemen sonra, İsrail'in CIA ve MOSSAD  işbirliği ile Suriye'deki kimyasal silahların El-Kaide gibi sanal bir örgütün eline geçmesini engelleyeceklerini ilan etmesi ile o güne dek sessiz ve kayıtsızmış gibi duran neo-con organizma bir anda canlandı. Oysa Suriye'deki olayların çıkışında ana organizatör İsrail ve neo-con damardı.  Pakistan'da ve Afganistan'da istenmeyen, Arap Baharları ile Fas'tan Hindistan'a kadar olan alanda dilediği siyasi yapıları kuramayacağını anlayan bu vahşi güruh, Erdoğan ve Davutoğlu'nun ürettiği sıfır sorun stratejisinin kendi sonlarını hazırladığının farkındaydı. Sıfır Sorun Stratejisi çökertilmeliydi.

 Neo-con wampirlerin ön hazırlık için öne sürdüğü gazeteciler ve yazarlar, salvo atışlarla Erdoğan'ı yıpratmaya ve itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Türkiye'deki kanbağlıları ve bağlaşıkları olan basın organları ve mensupları, Kürt Sorunu gibi artık çağdışı kalmış kokmuş bir sorunla  kışkırttıkları ve yönettikleri PKK ile her gün güvenlik görevlilerine saldırıyorlar,  Malatya/ Sürgü'deki örnekte görüldüğü gibi alevi-sünni çatışması çıkarmaya çalışıyorlardı. Taarruz içeriden ve dışarıdan bütün cephelerde açıkça sürüyordu.

Türkiye, Suriye'deki çatışmalara taraftı ve Suriye'ye İsrail ajanlarını sokmadığı için üretilen iç sorunlarla  meşgul ediliyor; açıkça "Suriye'yi Bırak, Malatya'ya Bak!' kampanyaları düzenleniyor, 'Sıfır Sorun Stratejisi Çöktü, Erdoğan ve Davutoğlu Başarısız' gibi sloganlarla sersemletilmeye çalışılıyor ve Kuzey Suriye gibi dezenformal bir tabanla kendi kürtleri üzerinden tehdit ediliyordu.

Senaryo tekti; 'Türkiye kendi bütünlüğünü korumaktan âcizdi ve Ortadoğu'dan çekilmeliydi ya da kışkırtılarak Suriye'ye bütün askerî gücü ile girmeli ve Arap Birliği'nin desteğini kaybetmeliydi.'

 The Guardian'la sinsi İngiliz siyaseti, açıkça Erdoğan'ı ve Gül'ü aşağılayarak, onları Rusya, İran ve Çin'le olan tercihli ilişkilerinden dolayı aptallıkla suçladı.

Kombinasyon kartları önce İran'a dağıtıldı. İran'ın ahmakça tutumu ile gerilen İran-Türkiye ilişkileri, İran'ın Kürecik'i tehdidi ile daha da sarsıldıktan hemen  sonra, Davutoğlu'nun İran ziyareti kartların dağılımını değiştirince, düşen RF-4E keşif uçağı portalından çıkan sorunlardan sonra soğuk rüzgarların estiği Türk-Rus ilişkilerini de Erdoğan'ın Rusya ziyareti çözümledi ve bu sürecin sonunda Rusya, BMGK vetosuna rağmen Suriyeli katil Esad'la dost olmadığını açıkladı. Erdoğan'ın Çin ziyareti de Esad'ın yalnızlaştırılmasında etkili olunca neo-con salyalıları ritmik olarak yıpratma kampanyalarına devam ettiler. Kudurmuşlardı ve aşamadıkları, yıpratamadıkları Erdoğan'ı 'Hinoğlu Hin' diye niteliyorlardı.

Rusya, Türkiye'nin küresel gücünün artmasını istemiyordu; ancak neo-con wampirlerin STK'lar aracılığı ile kışkırttığı muhalif Ruslar varken, neo-conların kirli planlarına sert bir değişken olarak girmekle çok şey kaybedeceğinin farkına vararak Türkiye ile olan ilişkilerini koruma kararı aldı. Erdoğan, Putin'e Shangay Beşlisi'ne girmeyi teklif ettiğinde de Putin Ortasya ve Ortadoğu'daki çıkarları gereği Türkiye ile işbirliği hâlinde Suriye politikasını değiştirdi.

Türk-Rus ilişkilerinin ivme değiştirmesi ile Kürecik'teki kalkan teorik olarak etkisiz bir hâle gelmişti ve Türkiye seçkin bir zeka örneği sergileyerek NATO ile kurgulanan karakol devlet sarmalından kurtulmuştu. Erdoğan İngiltere'nin dostları ile ilgili takıntılarını da katmerleştirmişti bu hamlesiyle. Avrupa Birliği çöküyordu ve Birlikle ilgili gelecek sıcak çatışmalara gebeydi.

Fransa, İsrail, İngiltere ve ABD ile tasarladığı 'Suriye'de Kanlı Bahar'a gereken desteği sağlayamadı. Çünkü planlayıcılardan biri olan Sarkozy, Fransızlar tarafından siyaseten balık tutmaya mahkum edilmişti ve yeni Cumhurbaşkanı Hollande, bu tür planlarla ilgilenemeyecek kadar yoksullukla meşguldü. Esad'tan kaçarak Fransa'ya giden Suriye Cumhuriyet Muhafızları'nın eski komutanı General Manaf Tlas, bir süre sonra Türkiye'de görülecek ve bir dizi diplomatik görüşme ile Suriye'nin geleceğinde önemli bir aktör olarak ağırlanacaktı.

Türkiye, neo-conların ağır tahriklerine kapılmayarak, henüz açıklanmayan nedenlerle düşürülen uçakla ilgili sorunları rafa kaldırmıştı ve Suriye'deki büyük  organizasyon için çabalarını arttırmış; ancak savaşa girmemişti. Angajman kurallarını değiştirerek Esad'la yarı savaş hâline girmiş olarak Suriye sınırlarına askeri birlikler, ağır silahlar yığmıştı.Türkiye, bir yandan Suriyeli mültecileri ağırlıyor, besliyor ve organize ediyordu.

Kilis'teki mülteci kampına sokulan Esad ajanlarının çıkardığı kargaşa kolaylıkla atlatılsa da Hatay'daki Nusayri halkla sünni halk arasında açık tahrik fısıltıları nefes nefese koşturuyordu. İsrail ve İngiliz ajanları her türlü kirli provokasyonu denemelerine rağmen sonuç alamıyorlardı.

ABD, Kasım 2012 seçimleri dolayısıyla ön hazırlığını yaptığı katliamlar için Suriye'de açık bir tavır alamıyor, sadece BMGK kararlarını zorluyordu. Türkiye ise Pentagon'dan sızdırılan  ve aslında NATO sırrı olan bilgilerle daha da tahrik edilerek sıkıştırılıyor; Türkiye'nin Suriye'ye girmesi için gerekli olan her türlü hamle devreye sokuluyordu. Türkiye'de her fırsatta ABD'li yetkililere olası bir  uluslararası eyleme ABD'nin liderlik etmesini teklif ediyor ve karşı tekliflere karşı, ısrarından vazgeçmiyor; aynı zamanda liderlik üstlenemeyen ABD'nin yerine ÖSO ve SUK'la ilgili her türlü stratejik değişkeni düzenlemeye devam ediyordu. Türkiye'nin Müttefikleri Arabistan ve Katar üzerinden Arap Birliği idi.

Temmuz 2012 sonu itibarı ile Esad, Halep'te her türlü savaş suçunu içeren büyük saldırı ile kendi vatandaşlarını öldürürken, Türkiye, geçici Suriye Hükümeti'ni organize etmeye devam ediyor ve Ortadoğu'daki itibarını daha da sağlamlaştırıyordu. Türkiye'nin yapamadığı tek şey, Esad'a silahlı müdahalede bulunmaktı. Bunu da, savaşa çekilmek istendiğini bildiği için yapmıyordu.

Şu sıralarda, Erdoğan'ın her türlü platformda haklı gerekçelerle izah ettiği iç ve dış politik tutumları, onu ürettiği politikalarda tamamen haklı bir pozisyonda tutuyor ve bu granit görüntü, neo-con köpeklerin öfkeden çıldırmalarına neden oluyor. Son neo-con Cumhuriyetçi Başkan Adayı Mitt Romney Ağlama Duvarı'ında "İsrail'in İran'a saldırısına saygı duyacağını' açıklasa da kösnül neo-con kirlilik, artık eski hızda akamıyor.

Neo-conların saygısızca ürettikleri 'Hinoğlu Hin' etiketinin yerine, yerküre, Erdoğan'ın barış isteyen bir siyaset duayeni olduğunu ilan eder görünüyor; Fransız şarkıcı Nathalie Cardone'nin bestelediği ve icra ettiği New Generation şarkısının 'Kültürler Arası El Projesi' için hazırladığı tanıtım klibinde savaş temalarına neo-con wampirleri ve barış temalarına da Erdoğan'ı seçerek cevap veriyor.




Âkil Ağazâde, Sonsuz Ark, 29.07.2012


Not: Nathalie Cardone'nin New Generation klibi 
http://www.youtube.com/watch?v=qrnqmGOP_vQ

Seçkin Deniz Twitter Akışı