30 Temmuz 2012 Pazartesi

SA19/ME2: Tedirgin Elbise

"Kat kat elbiselerini çıkardığımda, Doğu'dan ve Batı'dan beslenmiş zayıf, cılız, eti kemiklerine yapışmış bir yaratık kalıyordu geride. Merhametsiz, duygusuz, ben duvarlarında erimiş, namazı erteleyen bir insanlık. Boz bir müslümanlık."


Taburede oturuyordu... Karşısındaki tabureye oturdum. Tepesinden eksilmiş, sıçramış, pileli saçları dağınıktı. İri çerçeveli gözlük camlarının arkasından patlak patlak bakan gözlerinde yüksek tonozlu tedirginlikler vardı. Sanki; beyninin içinden çekilip itiliyorlardı gözleri... sanki; zihni gözlerindeydi... gözleri de dilinde...

Dili hiç durmaksızın harfleri üfürüp duruyordu, yüzüme. Yüzüm, onun diline inmiş gözlerinde, öfkeler biriktirdiği bütün okyanuslardı. Bana bakmıyordu, sık sık zihnine çekilip giden gözlerinden... Zihnindeki bütün belirsizlikleri getirip yüzüme odaklamıştı. Zihnindeki Onu dinliyordum, çevremdeki başka kulaklarla... başka anlam kaygılı gözlerle. Harfleri dağılıyordu, kesik kesik biriken cümlelerinde.


Doğurgan öfkesinde gökler gürlüyor, şimşekler çakıyordu. Zifiri karanlıktı. Kavramların anlam kovuklarında sinmiş aklın tırmaladığı hakikat, sıkıştırıyordu onu. 'Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar.' diyordu içimdeki dingin ses.

Üzerinde kat kat süslü elbiseler, altın yaldızla işlenmiş gösterişli iç içe keten, ipek kaftanlar vardı. Heybetli görünüyordu. İnsanlar onun harflerine bakıyorlardı. Hikmetten devşirdiklerine dikmişlerdi gözlerini... gözlerinden zihinlerine inecek olan müjdeleri bekler gibi, heyecanla. Hikmet, kat kat elbiseydi. Kat kat elbisesinin altında duran örtülmüş bir elbiseydi. Hikmet.

Hikmet apaçık tedirgin bir elbiseydi, onun sırtında. Hakikate hiç değmemiş gömleklerin, rengi aktan boza dönmüş fanilaların esansla örtülmüş kokusu, binlerce yıllıktı. Parlaktı. İnsanları cezbediyordu; insanları düğümlüyordu... tanrısal/iptidai  bir güçle zihinlerini güğümlüyordu. Putperest tapınağında sıra sıra dizilmiş gibi duran aç bakışlı insanları, ağzından kesik kesik çıkan harfleriyle köleleştiriyordu. Zihinlerinden topluyordu hakikate olan açlıklarını. Elbiselerin her birini bu açlıkları devşirirken edinmişti. Kat kat altın yaldızlı, tedirgin elbiselerini.

Gözlerinde yakaladığım çelişkileri sözlerine döktürdüğümde, susmuştu. Tedirginliğini hakikatle ilişkisindeki güvensizliğe bitiştirmiştim .Söylemiştim. 'Hakikat, eski, parıltılı, kat kat, altın sırmalı fanilalardan, gömleklerden, kaftanlardan... elbiselerden soyunarak baktığında görebileceğindi.' Söylemişti. 'Batı'dan arınmak, Batıl olmayanı görmek için şarttı.' Yetmezdi. Söylemiştim. 'Doğu'dan arınmak da şart!'

Gün gecenin yarık karnına doğru büküldüğünde, onun zihnini de bükmüştüm. Öfkeleri serinlemiş, kat kat elbiseleri sırtında yükleşmişti. Doğu, sahiplendiği idi kaftanların. Doğu, Batı'nın elbiselerine benzemişti kat kat elbiseleriyle.

Hakikatinin kaynağı, tedirginliğin de kaynağıydı. Huzursuz köşklerin, yeknesak döngülerinde düşünce ve sanat vardı. Elbiseler kat kattı; Batı'dan resim, heykel, mimarî, şiir, felsefe, edebiyat, müzik, tarih, siyaset ve... Doğu'dan tasavvuf. İnsanın sırtında, insanı çürüten nemi ile hepten batıl...

Onu Batı'dan koparan karmaşaydı, tedirginlikti. Çıkışı Doğu'da bulmuştu iyilik için. Yine tedirgindi. Sıçramış, kırılgan saçları dağınıktı. Dağınıktı zihninde küme küme birikenler. Allah'ı anmanın yolu tasavvuf değildi. Olsaydı, tedirginlik artmazdı içinde adamın. Titremezdi elbiseleri boşluktan ' Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır.'  dediğinde hakikat, tam yerinde, sarsılmaz ve örtülmez bir kesinlikte. Uymakla mükellefti zihnin gerisi. Huzur için.

Artık gözleri zihnine çekilmiyordu. Durmuştu zihni gözlerinde. Şüpheye düşmüştü.

Kat kat elbiselerini çıkardığımda, Doğu'dan ve Batı'dan beslenmiş zayıf, cılız, eti kemiklerine yapışmış bir yaratık kalıyordu geride. Merhametsiz, duygusuz, ben duvarlarında erimiş, namazı erteleyen bir insanlık. Boz bir müslümanlık.

Tabureler gözlerimden uzaklaştığında 'helallik dileyen' cılız, eti kemiklerine yapışmış çıplak insanın iniltilerini duyuyordum. Bunu, insan kendisi istemişti.


Mustafa Ege - Cm, 30/07/2012 - 22:24/ İz Etki Ekinoksları 12


Seçkin Deniz Twitter Akışı