"Haysiyet yarışı bu işte. Kavgalarımızı kısırlaştırırsak, çoğalmazlar. Hepimiz haysiyetli olsaydık ta baştan, bu kadar huzursuz olmazdık."
Sizin uzatmaktan hoşlandığınız, aynalara kızıp kısacık kestirdiğiniz saçlarınıza karşılık bizim sürekli kısaltılan, uzama özgürlükleri olmayan saçlarımız var.Siz kısaya, biz uzuna tamah ederiz ara ara. Haysiyet yarışında saçın yükünü azaltalım, ilk evvelde kısırlık teyakkuzunda kalalım. Sonraki evvelde saçla gelen kavgaların vicdanına muska yaptıralım. Siz saçlarınızı örtün, biz saçlarımızla kavga etmeyelim. Siz kelleşmediğiniz için bizden daha haysiyetli olmayacaksınız. Kıldan kerameti muskaya emanet edip, saçlarınızın güzelliğine odaklanalım. İtiraf ediyorum, saçlarınız güzel. Kırçıl, katır kuyruğu gibi mat çeşitleri var saçlarınızın, ama bu sizin istediğiniz bir şey değil. Bizim kelliğimiz gibi. Saçlarımızın beyazlama hızı eşit değil. Ak saçlı nine sayısı, ak saçlı dede sayısından az. Haysiyete bu da kâr etmez. Saçlarınız sizi güzelleştiriyor, saçlarımız bizi de yakışıklı yapıyor.
Hemcinslerimize baka baka, onları kıskana kıskana saçlarımızı tarasak da, birbirimiz(sizle biz) için saç planı yaptığımızı hiçbirimiz inkâr edemeyiz. Siz kendi aranızda, biz kendi aramızda iken saçlarımıza pek itibar etmiyoruz. Siz uzun saçlarınızla uzun tarama seansları yaşıyorsanız, o saçları bizi hayal ederek sevdiğinize eminiz. Biz sizin saçlarınızın görünmesini istemiyoruz, siz de bizim kelleşmemizi. Anlaşalım, kellik bizim elimizde değil, ama sizin kelliğimize zıt gösterebileceğiniz saçlarınızın görünmesi veya görünmemesi sizin elinizde.
Haysiyetlerimizi şimdi yarıştıralım. Saçlar mevzuunda elimizdelik cetveline göre hangimiz daha haysiyetliyiz? Bizim saçlarımız kavga nedeni olmuyor, sizin saçlarınız ise ocaklar söndürüyor. Biz sizin saçlarınızın güzelliğinin temiz nikâh sahiplerinize, çocuklarınıza, kardeşlerinize, mahreminize has kılınmasını istiyoruz. Haysiyetin saçla, kerametle ilgisi kıldan sebeplerle işlerimizi karıştırıyorsa bu karışıklığı gidermek sizin elinizde. Hadi buyurun!
Kıyafetlerimiz birbirine benziyor her geçen gün. Yok, biz etek giymiyoruz daha, yakın zamanlarda da giyecek gibi görünmüyoruz. Fakat siz bizim pantolonlarımızı aldınız, gömleklerimizi, tişörtlerimizi, montlarımızı unisex imal ediyorlar artık. Ortak paydamız da var; hepimizin kıyafetleri gün geçtikçe daralıyor. Neremiz hangi şekilde hepimiz uzaktan bakıp görüyoruz. Size hamamda baktırırdık eskiden, şimdi biz kendimiz bakıyoruz setresiz. Siz türlü türlü renklerle, türlü türlü desenlerle modayı takibedip birbirinize hava atıyorsunuz, biz markalı gömleklerimiz, kol düğmelerimiz, klas takım elbiselerimizle sizin iştahınızı kabartıyoruz. Bize cool diyebilin diye, biz size modern-şık diyebilelim diye maymunlar pazarından şekiller taklit ediyoruz. Bizim yuvarlak hatlarımız, sizin yuvarlak hatlarınız kadar tahrik edici değil.
Gelelim haysiyet hesabına yine. Bu konuda hiç ısrar etmeden itirafçı olmanızı tavsiye edeceğim. Siz bizden daha büyük kaygılarla giyiniyorsunuz, siz evli olsanız da hep güzel ve özel giyinmiş olmayı ayrıcalık sayıyorsunuz. Bizi kışkırtıyorsunuz. Bu hususta ortak paydamız yok. Biz ne giyersek giyelim, sizin kıyafetlerinizle bizi çarptığınız kadar, biz sizi çarpamıyoruz kıyafetlerimizle. Haysiyetinizi kıyafetlerinize yükleyip geçip gidiyorsunuz önümüzden. Biz arkanızdan haysiyetinize bakıp duruyoruz. Kıyafetlerinizi seçmek, kıyafetlerinizle bizim size bakma süremizi kısaltıp uzatmak sizin elinizde. Kıyafetle haysiyet olmaz demeyin, oluyor; bal gibi oluyor. Yoksa neden kızasınız ki bizim bu hesabımıza? Hadi buyurun!
Diplomalarımız, malımız, mülkümüz kavgalarımızın diğer sebeplerinden. Üstünlük vasıfları falan. Diyelim ki; tamam, haklısınız. Şunun şurasında diploma, kariyer meselesi kökünden yaprağından neresinden bakarsanız bakın elli senelik bir mesele. Ondan önce neydi mesele? Asalet. Zenginlik. Bizden fakir olanlar sizden zengin olanları aldığında annelerinden emdiklerini burunlarından getirdiniz. Babamın parası olmasaydı, benim param olmasaydı, plakları çaldı durdu. Biz bir gün bile size babamızın parasından bahsettik mi? Kendi paramızdan?
Vazifemizdir dedik size bakmak, eğdik boynumuzu; eşek gibi çalıştık. Her dönemde bir şeyi bahane ettiniz. Size gücenmedik, peşinizden koştuk. Dudak bükmelerinizle şiirler yazdık. Eşit değildik şiirde mesela.
Çoğunuzun okuma yazması yoktu. Kabahatliyiz, sizi aldıktan sonra şiiri miiri unuttuk; karnınızdan sıpayı, sırtınızdan sopayı eksik etmedik. Bu aklı bize veren sizin hemcinslerinizdi. Yoksa ne bilirdik biz bu hin işleri? Sizi başkasına yar etmedik, siz bizi başkalarına yar ederken hem de. Bizi hep terk ettiniz, biz arkanızdan derbeder olduk. Size kızdık, ikinci üçüncü karılar aldık. Sizden sıkıldık, gittik sizin cinsinizden başka kadınlar bulduk. Bir kere biz değil, siz kendi cinsinize ihanet ediyorsunuz. Biz yanında erkek olana bakmıyoruz, ama siz yanında kadın olan erkeğe bakmakta bir beis görmüyorsunuz.
Haysiyet durağına geldik. Tamam biz, ölene kadar çalışan bir makineyiz de, bizi ayarlı ayarsız çalıştıran da sizdiniz. Biz, sizden giderken gitme sebeplerimizin çoğu elimizde değildi, ama siz bizi gücendirirken her şey sizin elinizdeydi. Yok burada haysiyet yarışında mola vereceğiz, birbirimizden aşağı kalır yanımız yok. Çoğunuzu bir kenara atan bizlerden birileri çoğaldılar bugünlerde. Çünkü; artık siz de şiir yazıyorsunuz. Okuma-yazmanız var ya. Terk edilebiliyorsunuz. Keşke analarımız kadar bilseydiniz de terk edilmeseydiniz.
Haysiyet yarışı bu işte. Kavgalarımızı kısırlaştırırsak, çoğalmazlar. Hepimiz haysiyetli olsaydık ta baştan, bu kadar huzursuz olmazdık. Tamam, keselim bu yarışı Allah korkusu hesabına tüm hesapları keselim birbirimize, çekip gidelim nefsimizin dürtüklemelerinden. Örtün saçlarınızı, bolca giyinin, imanınızı şöyle hürmete değer bir samimiyetle ağırlaştırın, sonra gelin kelimizi, paramızı, her şeyimizi yerden yere vurun. Haysiyetin hepsi sizin olsun, bizim de haysiyetli karılarımız, bacılarımız olsun. Elleri, ayakları düzgün, iri gözlü saf çocuklarımız olsun. Olmaz mı?
Mustafa Ege - Cum, 03/09/2010 - 10:04/ İz-Etki Ekinoksları 1