26 Ağustos 2012 Pazar

SA44/ME4: Makas İzleri

"Dört insan gördüm önce. Sonra iki insan daha. Bir kadını düşünen bir adam. Bir adamı düşünen bir kadın. Sonra bir çocuk. Çocuğunu düşünen bir çocuk."


Oturmadım bir bulutun pamuk kanatlarına. Görmedim yukarıdan, kımıl kımıl kımıldayan insanları. Yürüdüm. Rengarenk parke taşlarıyla döşeli yolda yürürken gördüm. Şekiller, makas kurbanı süs bitkileri, cetvellerle çizilmemiş yapraklar. Kimisi kendi hâlinde, kimisi makasların kurbanı. Rengarenk insan bahçesinde. Tokuşan hüzünler, kabarıp kabarıp duran makas izleri. Gök dalgalanıyor, ağaçlar kazık çakmış kökleriyle; yeni, eski. Alev saçlı kadınlar, parlak kafalı adamlar. Ve çocuklar; tümü birden/hepsi çocuktular. Yürüdüm. Yürüdüm bulutlu yollardan…

Bir adam gördüm. Babasından kopan bir adam. Yürüyor. Dudakları büzüşmüş. Elleriyle gözlerini saklıyor. Sesi boğuk; teni kararmış. Kim bilir neresinden tutup çıkardığı dertlerini sürüyor yanaklarına. Gizli gizli kükrüyor göğsü. Anlatmak istiyor adam. Babasıyla nasıl ayrıldığını. Ondan nasıl koptuğunu. Babasının ellerini tutuyor herkesin ortasında. Ama kimse bilmesin istiyor; bilmesin. Bilmesin babasından koptuğunu. Ölmüş babasının ellerinden tutuyor. Hayalinin ellerinden. Neden yaptın baba? Neden ayırdın birbirimizden bizi? Beni bir dosttan uzaklaştırdın; beni yapayalnız bıraktın. Beni neden terk ettin baba? Bak, işte sezmiştim öleceğini. Her seferinde demiştim; eskilerde kaldı gidişime yol verişin. Gidişimi makasının izlerine dikişin. Belki pişmandın, belki değildin. Makasını reddettim diye baba. Reddettim diye kestin kanatlarımı. Daha genceciktim Baba. Nasıl kıydın bana? Uçuyorum; ama bak kanatlarım hâlâ kesik. Dostsuzum Baba. Senden beri; dostsuz. İşte ağlıyorum baba. İşte bak! Bil yine de; teselli ol. Kimse görmüyor. Kimse görmeyecek Baba! Ben giderken sen ağladın mı baba? Söyle; ağladın mı baba?

Bir kadın gördüm. Annesinin yanında. Geride çocukları. Geride gözleri. Donuk donuk bakıyor. Rengi kaçmış; annesinin yaşlı bedenine bakıyor. Bağırmak istiyor; tırnaklarına dolanıyor dişleri. Gömülüyor tekrar içine. Bir kez daha itiyor öfkesini. Sırtını zamana dayıyor. Derin bir nefes alıyor. Gözlerinde merhametin izi yok. Tekrar bakıyor annesinin hissiz yüzüne. Bilsin istiyor içindeki fırtınaları. Tutuyor annesinin ellerinden. Annesinden yükselen sessiz heykelin ellerinden. Görmüyor, hissetmiyor annesi. Bağırıyor içinden. Beni istememiştin, anne! Doğmasın demiştin ben karnındayken. Doğdum sen istemeden. Atladığın duvarlarda kaldı birer parçam. Birde bana anlattın anne! Anlattın bana, beni istemediğini. Ben senin en küçüğündüm anne. Küçüğün. İstenmediğimi bildim bu yüzden. Bildim her seferinde sana yük olduğumu. Bildim her seferinde seni üzen biri olduğumu. Doğarak üzmüştüm seni anne! Ama elimde değildi; bilemezdim ki. Seni her gözü yaşlı gördüğümde suçlu bendim. Ben doğmasaydım sen üzülmezdin anne. Keşke doğmasaydım anne. Yanındayım şimdi, anne. Çocuklarımdan kaçıp sana geldim anne. Yanında kafamı dinlemek istedim anne. Ama biliyor musun? Çocuklarıma hep bağırıyorum ben anne. Hele küçüğüm. Onunda doğmasını hiç istememiştim anne. Senin gibi, anne. Korkuyorum, anne. Küçüğüm, senin küçüğün gibi hissedecek diye korkuyorum anne. Küçükler neden istenmiyor anne? Bil; makaslarının izi duruyor içimde anne. Neden anlattın bana anne? İçimdeki merhameti söküp atmış makasın anne. Ben doğmadım anne. Atladığın duvarlarda kaldı her bir parçam.

Bir adam gördüm. Parkta oturan bir adam. Oturuyor öyle. Yüzünde hiçbir damar kıpırdamıyor. Saçları iyi bir berberin ellerinden çıkmış. Şık. Uzun boylu. Biraz zayıf. Dudaklarının kenarlarında sıkı çizgiler var. Kafasını eğmiş. Parlak ayakkabılarının ucuna dikmiş gözlerini. Konuşuyor içinden. Ayakkabılarının uçlarında birer hayalet var. Öfkelerini kanatıyor hayaletlerin. Golf sopası savuruyor dişlerine. Siz istediniz, diyor. Sizi ezmemi, siz istediniz. Ben sizinle olmak istedikçe, siz beni övdünüz. Ben sizin sevginizle sizden biri olmak isterken, siz beni öne ittiniz. Sen git, biz arkandan geleceğiz, dediniz. Gittim. Gittiğim her yerde beni gösterdiniz. Gittiğim her yerde kendimi sizden ayrı hissetmemi istediniz. Önümde eğildiniz. Önümde ne vardı, bilmiyordum. Bilmiyordum, beni süre süre nereye götürdüğünüzü. Ben durup saklandıkça, tekrar buldunuz. Ellerimi tuttunuz arada. Ellerimde ne bulduğunuzu bilmiyordum. Ellerimden soğudum. Şimdi bir şey tutamıyorum. Sırtımı sıvazladınız. Sırtımdan şüphelendim. Şimdi sırtıma güvenmiyorum. Boşluktayım sizin yüzünüzden. Dişlerinizle öğüttünüz beni. Dillerinizle yüceltirken azalttınız beni. Kendimi bir şey sandım. Kendimi birden çok şey sandım. Şimdi neredeyim kendim? Bilmiyorum. Mutlu musunuz şimdi? Hepinizden etkilendim ben. Hepinizin makaslarıyla şekillendim ben. Ama geldiğim yerde bir adam bile değilim. Sözcüklerim bile bana ait değil. Mutlu musunuz şimdi?

Bir kadın gördüm. Tramway durağında duran bir kadın. Sağ elinde telefon. Konuşuyor. Dizlerinden yukarıda eteği. Kalın çorapları düzgün bacaklarını örtemiyor. Sarışın. Gözleri mavi bakıyor. Mavi bakıyor gözleri. Telefonda konuşuyor. Duruyor birdenbire. Durduruyor sözlerini. Gözleri geziyor yüzlerde. Kendisine bakıyorlar. Bir sürü erkek kendisine bakıyor. Haykırmak istiyor yüzlerine. Hey, neden bakıyorsunuz? Rahatsız oluyorum bakışlarınızdan. Neden bakıyorsunuz öyle? Hoşlanmıyorum bakışlarınızdan. Tamam, hoşlanıyorum biraz. Ama şimdi bakmanızı istemiyorum. Bakışlarınızdaki aç ifadeleri görmek istemiyorum. Ben izin verdikçe bakabilirsiniz bana. Eteğimin altından görünen bacaklarıma baktığınızı biliyorum. Hangi hayalleri kurduğunuzu da biliyorum. Ama istemiyorum. İstemiyorum işte. Bakmayın bana. Uzun eteklerim yok benim. Alamıyorum da. Bana, sizin bacaklarıma bakacağınızı söylemediler ben çocukken. Makaslarını aldılar ellerine. Süslediler beni. Çok şeker olmuşsun, diye sevdiler. Yanaklarımı sıktılar. Büyüdükçe değişti davranışları. Büyüdükçe bakışları sizinkine benzedi. Bir sürü kız varken bana baktılar hep. Onlar baktıkça hoşlandım ben de. Onlar hoşlandıkça, daha güzel kısa etekler aldım. Bacaklarımın güzel olduğunu söylediler. Hoşlandım. Hoşlandım işte. Bacaklarım güzeldi. Onlar görmek istedikçe gösterdim ben. Karşılığını etrafımda dolanarak ödediler. Bundan daha çok hoşlandım. Kızlar, kadınlar kıskandılar beni. Ben varken onlara kimse bakmıyordu. Alıştım. Bir kadınım artık ben. Kocaman bir kadın. Bakmayın bana öyle. Rahatsız oluyorum. Tamam, alışkınım bakmanıza. Beni arzulamanıza da. Ama büyüdüm ben. Herkesin bakması için giyinmiyorum ben. İstediklerimin bakması için giyiniyorum. Siz istediklerim değilsiniz. Bakmanıza izin vermiyorum ben. Alamıyorum uzun eteklerden. Bugün Süleymaniye Camii’ndeydim ben. Dua ettim çok çok. Dua ettim ben. Bakmayın bana.

Dört insan gördüm önce. Sonra iki insan daha. Bir kadını düşünen bir adam. Bir adamı düşünen bir kadın. Sonra bir çocuk. Çocuğunu düşünen bir çocuk. Onları da sonra anlatırım, dedim. Yürüdüm. Yürüdüm gittim bulutlu yollardan.

Mustafa Ege - Cum, 19/11/2010 - 19:43/ İz-Etki Ekinoksları 8

Seçkin Deniz Twitter Akışı