31 Ağustos 2012 Cuma

SA48/FT3: Zihne Paradoksal/Siyonistik Müdahaleler; Sinema-Televizyon, Ahlâkî Çöküntü Eğrisi ve Kur'an


"Hollywood etkisi Batı'dan Doğu'ya doğru ilerlerken, Ahlakî Çöküntü Eğrisi yukarıdan aşağıya doğru bir seyir izlemektedir." Faruk Tamer

“Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz.” Fussilet 22

İnsan, göz, kulak, deri, burun ve dil gibi beş temel duyu organıyla/doğal implantla zihnine iletilen verileri kullanarak düşünür, biriktirir ve hayâl kurar. Zihne iletilen her türlü değişken zihnin sistematik işleyişinde iradenin kullanımına sunulur; ancak zihin her zaman iradenin başlangıç nedenleriyle işlemez.


İnsanların zihinleri üzerinde istendik ahlâkî, ticarî, psikolojik, sosyolojik, politik, dinî çeşitlemeler sağlamak isteyenlerin iletişim tekniklerini  ve iletişim teknolojisini kullanarak gerekli olan zihinsel değişkenleri tasarlamaları ve tasarımlarını hedef kitlelere ulaştırmaları çok büyük enerji  ve maliyet gerektiren bir çabadır. Ve bu çabanın sadece bir fert, sadece bir şirket ve sadece bir ülke tarafından ortaya konması bütün insanlık üzerinden elde edilecek toplam faydayı sağlamaz; toplam fayda için dev bir küresel ağ gereklidir.

19. yüzyılda Siyon Protokolleri olarak yayınlanan ve özellikle siyonistler tarafından  ısrarla yalanlanan 'Protokoller'e göre, her ülkede özellikle finans alanında tekeller oluşturmak, ülkelerin finansal ihtiyaçlarını kullanarak, onları her türlü baskı ile kısıtlamak  ve bu kısıtlılığı sürdürmek için her ülkede masonik örgütlenmeleri yaygınlaştırmak, katma değeri yüksek bireyleri oluşturulacak  küresel bir ağa entegre ederek ahlaktan, dinden ve her türlü değerden uzaklaşmış itirazsız/uyuşmuş kölelerden ve onları yöneten tasarımcılardan oluşan yeni bir dünya düzeni kurmak siyonistlerin temel hedefidir.

Aynı tasarımın ürünü  olan Sosyalizm- Komünizm  ile birlikte yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe sahip gibi görünen Siyon Protokolleri, Süleyman Peygamber'in yaptırdığı tapınakta çalışan, pagan bilgelerin oluşturduğu satanist bir idealin temel hedeflerine ulaşmak için oluşturulmuş ilkelerin güncellenmiş son versiyonudur.

Siyon protokollerinin gerçekliğini sorgulamak, -içeriden itiraflar mümkün olamayacağına göre- 150 yıldır uygulanan sistematik bir programın sonuçlarına bakarak mümkün olabilir.

100 yıldır sinema ve televizyon tek yönlü bir etkileşimle insanları görsel ve işitsel bir  veri bombardımanına tabi tutan iki temel iletişim aracı olarak  insan haklarına haksız müdahalelerde bulunmaktadır. İnsanların izleyerek ve işiterek öğrenme ihtiyaçlarını, onlara ve değerlerine saygı duymadan kullanmak; onları  edilgen bir nesneye dönüştürecek, her türlü zaaflarını tahrik edecek programlar üreterek temel psikolojik ve sosyolojik sorunların  artmasına neden olmak; tüketim alışkanlıklarına müdahale ederek onları ticârî bir meta hâline getirmek ve son olarak şiddet ve cinsellikle tahrik ettiği  bireylerin suç potansiyellerini güçlendirmek, temel insan haklarına acımasız, haksız müdahalelerde bulunmak demektir.

Sinema ve televizyon sektörü, hedef kitleleri dünyanın bütün ülkeleri ve bütün insanları olan birer sanayi sektörüne dönüştürülürken, bu sistemin içerisinde bireyler, şirketler ve ülkeler söz konusu masonik örgütlenmelerin etkisiyle birlikte çalışmak zorundadırlar.

Hollywood (yerelde Yeşilçam) senaristleri, yönetmenleri, yapımcıları, set çalışanları ve oyuncuları ile sınırlı sayıdaki sinema-televizyon şirketlerine ve daha üstte dev bilançolu işadamlarına, Amerika Birleşik Devletleri Hükümetleri'ne ve  dünyadaki dağıtım ağları ile yerel hükümetlerin kontrol altında tuttuğu yayıncılık sektörüne ait yasalara ve bu zincire bağlı olarak kendisine ulaştırılan her türlü programı izleyecek olan insanlara bağlıdır. Bu bağlamda insan, sinema ve televizyon izlemediği zaman bu bağların hiçbir anlamı kalmayacaktır ve insan iradesi dışarlak bir müdahaleye bağlı olarak değil, zihnin iç devinimlerinden elde edilen sonuçlarla daha özgür bir düşünce sistematiği, kurgusu ile özgün hayâller kurabilecektir. Ancak günümüz insanı televizyon ve sinema izle(ye)memekten korkacak boyutlarda birden çok sistematik  tahrifata uğramış durumdadır.

Siyon protokollerinin uygulamalarının sonuçlarından biri ne yazık ki budur. İnsan, görerek ve işiterek öğrenme ihtiyacı kullanılarak köleleştirilmiştir; bu kesin bir sonuçtur.

Hollywood  Kampüsü'nün Hıristiyanlık ve Yahudilik Dinleri ile ilişkili misyonerlik faaliyetleri kapsamında yürüttüğü projeler ve İslam Dini ile ilgili aşağılayıcı oryantalist projeler, ilk iki din için birer avuntu ve bir kenara itme, üçüncü din, yani İslam için birer karşı operasyon projeleridirler. Paganist/Satanist Siyon protokollerinin temel hedefi  Hak'kı temsil ettiği net olarak bilinen İslam Dini'ne ve onun insanlığa sunduğu medeniyet teklifine kör ve sağır kalacak zihinler üretmektir.


Hollywood, ortalama bir Amerikalı için Yahudilik ve Hıristiyanlığın iç içe geçtiği projelerin normalizasyonunun, rasyonalizasyonun ve realizasyonunun merkez üssü olarak 100 yıl boyunca  büyük bir sinerji ile çalışmış ve onu şiddete ve sekse bağımlı hale getirmiştir. Ortalama Amerikalı prototipi dünyanın diğer ülkelerinde de hükümetler ve finans  ve medya tekelleri ile yaygınlaştırılmıştır.

Hollywood konseptine yakın ve uzak olan ülkelerin insanları arasındaki temel  ahlakî farklılıklar, Hollywood'un ulaşabilirliği ile sınırlı olarak açıkça görülebilmektedir.  Hollywood etkisi Batı'dan Doğu'ya doğru ilerlerken, Ahlakî Çöküntü Eğrisi yukarıdan aşağıya doğru bir seyir izlemektedir. Yüz yıl önce dünyanın hemen her yerinde homoseksüel/eşcinsel ilişkiler, evlilik dışı ilişkiler sapkın olarak nitelendirilirken bugün ABD merkezli çemberin merkezinden çevresine doğru halkalar halinde tedrici olarak normal ilişkiler olarak algılanmaktadırlar. Son halkada bulunanlar Hollywood'un görsel ve işitsel etkilerinden doğrudan etkilenmedikleri için olağan hayatlarına devam edebilmektedirler.

21. yüzyılda insanın fıtratına en yakın bir hayat seyri, ancak sinema ve televizyon başlığı altında  -kitaplar ve periyodik olarak basılan materyaller dahil-  toplanabilecek manipülasyon ve spekülasyon araçlarından uzakta yaşayanlar için mümkün olabilmektedir. - Doğal implantların zararlı zihinsel bileşenler üretmediği elbette iddia edilemez; ancak bu bireyin iradesine bağlı olan bir sürecin sonucudur-

Muhafazakâr Amerikalılar  ve Avrupalılar ahlak dışı cinselliğe ve şiddete karşı  tepkiler geliştirirken, zihinlerine yerleştirilen yapay görsel ve işitsel implantların doğal olmadıklarını fark etmiyorlar. Hollywood paket projeleri, çift katmanlı/hatta karşıt mesajlar içeren hikayelerle Hıristiyan ve Yahudi kitlelerin tepkilerini paralize edecek stratejiler geliştirdiklerini elbette jenerik akışında vermiyorlar. Aynı akıntı Batı Medeniyeti'nin değerlerini önemseyen ve önceleyen Doğulu ülkelerde  dalga dalga yayılıyor.
 
1912 yılında başlayan Hollywood-Sinema macerasında kurulan ilk şirket olan Paramount Picture Corporation'un 2011 da gösterime sunduğu 'Bağlanmak Yok' adlı bir filmi ve yine 2012 yazında göğüslerini köpekler kadar özgürce göstermek isteyen kadınların 5. gösteri yürüyüşü  etki-tepki/sonuç doğrusallığında irdelenebilir.

Görsel ve İşitsel İmplantlardan Zihne Sokulan ve Davranışlara Dönüşen  Ahlak Problemleri Örnek Olgu 1:

Paramount Pictures Corp, ve  Son/Dip Zihinsel İmplant Protezi: Koşulsuz Seks Arkadaşlığı -No Strings Attached-

Macar asıllı bir Yahudi olan Kürk tasarımcısı Adolph Zukor (7 Ocak 1873 - 10 Haziran 1976) tarafından  1912 yılında  kurulan merkezi California/Los Angeles/ Hollywood'da olan ABD'li ilk film yapım ve dağıtım şirketi Paramount Pictures  kuruluşunun 100. yılına kadar yüzlerce sinema filmi ve televizyon programı üretmiştir. Siddet ve cinsellik içeren bu yüzlerce paket programların en son ürünlerinden biri  yönetmenliğini Ivan Reitman  Komárno ,(Çekoslovakya doğumlu yahudi 27.10.1946) nun yaptığı, başrollerinde 18. Protokol'e uygun olarak çekilen V For Vendetta filminin başrol oyuncularından Natalie Hershlag  ( İbranice : נטעלי הרשלג ; 9 Haziran 1981 doğumlu Kudüs, İsrail.  Amerikan ve İsrail vatandaşı Natalie Portman) ve  bir işçi çocuğu olan Christopher Ashton Kutcher ( 7 Şubat 1978 doğumlu)'ın oynadığı  No Strings Attached ; Bağlanmak Yok adlı film'in senaryosu çift katmanlı  bir anlatımla ahlaksızlığın en dip noktalarının normalize edildiğini ve artık ortalama bir Batılı'nın zihninde  cinselliğe  sınırsız bir alan açtığını kanıtlıyordu.

Portman ve Kutcher, Siyonizmin ilkelerini oluşturan Paganist/Satanist Kabala öğretisinin etkisi altındaydılar. Portman kültüründen taşımış, ancak Kutcher, ilerlemiş yaşına rağmen Striptiz filminde oynayarak dikkatleri üstünde toplayan Demi Moore'dan Kabala'ya entegre edilmişti. Koyu Katolik bir ailede büyüyen, gençliği adlî sorunlarla boğuşmakla geçmiş olan Ashton Kutcher, filmde genç kızların ikonu olarak kullanılırken, uzunca süredir ard arda oynadığı filmlerle derinlikli ve çeşitli bir filmografi  oluşturan genç erkeklerin gözdesi İsrailli Natalie Portman cinselliğin özgür sokaklarında büyük bir özgüvenle gezerek, porno izletmeyen sinema salonlarına girdiler.

Senaryo,  kıskançlık, özlem, bağlılık, sevgiyle dokunmak dahil hiçbir insanî duygu taşımadan ihtiyaç duyulduğu her anda her ortamda özgürce seks yapmak ve bunu bu şekilde sürdürmek üzere anlaşan iki genç insanın, sonunda  bir arada olmaya kara vermelerini işleyen ilk katmanın yanında, herkesin herkesle cinsel ilişki kurabilmesini, genç erkeğin eski sevgilisi ile cinsel birliktelik yaşayan babasını affetmesini, lezbiyen ve homoseksüel ilişkilerin olağanlığını, cenaze ve düğün törenlerinin 'aptalcalığını'  işleyen alt katmanın da ana temanın içerisinde profesyonel bir sinema tekniği ile işlenmesini sağlıyor.

Totalde, aile kavramının tahrif edildiği artık sır değil; fakat buna karşılık hayvansal dürtülerle cinsel ilişki yaşanmasının önündeki tek fıtrî engel olan duygusal formun tahrif edilmesi meselesi irdelendiğinde Paramount Pict. Corporation ve tasarımcılar ağı başarılı olmuş görünüyor. Psikolojik ve sosyolojik tüm engellerin ortadan kaldırılması için 'Değerler' sinematografik iki prototiple erime potasına taşınmış oluyorlar.

İnsanların sinema ve televizyon izlemeyerek bu tür etkilerden korunmasının, bu etkileşim zincirinden bağımsız kalmasının mümkün olduğu açık. Özgürlüğü her türlü görsel ve işitsel materyali tüketmek olarak algılayanların ihmal ettikleri şey zihinlerinin özgürlüklerini yitirmiş olmaları gerçeği. Allah Kur'an'da bunu şu şekilde açıklıyor:

Nûr Suresi 30-31: Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Görünen kısımlar müstesna, zînetlerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!"

Gözlerden ve kulaklardan zihne uzanan yol, arzuların zamanlı zamansız kamçılanmasına, doyumsuzluğa ve bunlarla ilişkili olarak sürekli hayâllerle işleyen zihinlerdeki devinime  ve  bu devinimin davranışsal uzantısı olarak ırzların  muhafazasının zorlaşmasını sağlamakta ve insanı nezih olmayan bir hayat formuna ulaştırmaktadır.

Allah'ın doğal görsel ve işitsel implantlar için önerdiği esas, Nahl Suresi 78. ayette şöyle tanımlanır: "Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi."

Kehf Suresi 28. ayette: " Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme!" derken Nahl Suresi 108. ayette:" İşte onlar, Allah’ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte onlar gafillerin ta kendileridir."

Görsel ve İşitsel İmplantlardan Zihne  Sokulan ve Davranışlara Dönüşen  Ahlak Problemleri Örnek Olgu 2:

Çıplaklığı Olağan Olarak Algılayan Üstsüz Hareket:

Cinsel sınırların ortadan kalktığı günümüzde, sunî implantlıların sinema ve televizyon üzerinden zihinlerine iliştirilen özgürlük protezi, insanlara her türlü ahlâkî  değeri, giyinmeyi dışlama hakkı vermektedir. 2007 yılında New York'ta ortaya çıkan ve bugüne kadar birçok kentte eylem yapan Üstsüz Hareketi , 2012 Ağustosu'nda New York Times Meydan'ındaki yürüyüşünde "Göğüslerinizi Özgür Bırakın", "Üstsüzlük için Ayağa Kalk" pankartlarını taşıdılar. Aktivist Karen Heaven ise elinde megafonu ile yürüyüşe liderlik etti. Heaven burada gazetecilere yaptığı açıklamada "Biz diyoruz ki, kadınların memelerinin görünmesinde bir yanlışlık yok. Benim köpeğimin 6 memesi var. Benim iki; ama ben memelerimi gösterirsem hapisle karşı karşıya gelebiliyorum. Yıl 2012. Artık ne diyelim?" demektedir.

Artık kendisini köpeğiyle kıyaslayan bir kadının, göğüslerinin görünmesi ile özgürlüğü arasında ne gibi bir ilişki kurduğunu sorgulamaya gerek duymadan, Siyon Protokollerinin gerçek oldukları reddedilse bile en azından 24 maddelik  Protokollerin  4,5,9,12,13, 16 ve 18  maddelerinin görsel ve işitsel implantlarla gerçekleştirildiğini kanıtlamak mümkündür.

Kur'an, insanlığın özgürlüğü için ihtiyaç duyduğu temel davranış formlarını  ve  Fussilet Suresi 20. ayette: "Nihayet cehenneme vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri, yapmış oldukları işler hakkında, kendileri aleyhine şahitlik ederler." ve  22.ayette: “Siz  kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz.” şeklinde yaptığı uyarıların arka planını bütünüyle anlatıyor.

İnsanın görsel ve işitsel implantları kullanarak öğrenme ve eğlenme ihtiyacını karşılamak için de 21. yüzyıl müslümanı kodlarını Kur'an'dan alan bir Sinema-Televizyon Perspektifi geliştirerek bir kişiye, bir şirkete, bir ülkeye bağlı olmayan büyük bir küresel ağ kurmak zorundadır.

Twitter ve Facebook gibi çift yönlü etkileşime açık medya unsurlarınının açtığı alan yeni bir medeniyet inşâsı için hızlandırıcı etki yapacak ve Siyonizmin 100 yılda aldığı yol 10 yılda alınabilecektir.



Faruk Tamer,  29.08.2012, Görsel Eleştiri - Visual Critique  XXXIII

1- http://en.wikipedia.org/wiki/The_Protocols_of_the_Elders_of_Zion

2- http://tr.wikipedia.org/wiki/V_for_Vendetta_(film)

Seçkin Deniz Twitter Akışı