1 Eylül 2012 Cumartesi

SA50/AÇ1: İç Politika'da Neler, Kimler ve Çıkar Grupları

"Kimler, neleri konuşacak? Türkiye, bunları tartışacak, kararlaştıracak yetkinliğe ulaşmış görünmüyor.  Düşünürlerin ve uzmanların yetkin olmaması, sorunu daha da uzun ömürlü kılıyor."


'İç Politika'nın konuları nelerdir ve bu konuları kimler konuşabilir, kimler konuşmalıdır, kimler konuşmamalıdır, kimler konuşmaktadır, kimler konuşamamaktadır?

Cümlede nesneye sorduğum bir tane 'Neler', yükleme sorduğum beş tane 'Kimler' var. Neler'i ve 'Kimler'i herkes çok iyi biliyor. Herkesin bildiği, ancak neredeyse hiç kimsenin önemsemediği bu cevapları tartışalım ve durumu netleştirelim.

İç Politika'nın temel konuları, eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim, enerji, medya, ekonomi, güvenlik , kentleşme ve bu konuların ürettiği sorunlara yönelik çözüm perspektifleridir ve bu konularla arz-talep ilişkisi olan herkes konuşabilir.

Aile, Din ve Hukuk iç politikanın konusu değildir; hatta politikanın konusu bile değildir. Aile kişinin aile oluşturduğu bireylerle birlikte ürettiği ilişkiler yumağından oluşur, kamusal alan değildir, düzenleyicisi duygulardır, değerlerdir ve dindir. Din de kişinin seçtiği, tercih ettiği ve üzerinde tartışılmasının imkânsız olduğu bir özel alandır. Hukuk, insanın diğer insanlarla ilişkilerini düzenleyen genel bir alan ve insanlar karşılıklı haklarla ilgili sorunlarda uzlaşamadıkları için ihtiyaç duyulan bir üst yapı.

Aile, özel ve genel alanlar iç politikanın konusu olmadıkları için, iç politik mücadelelerle sorunlar çözülemiyor; aksine üretilen işlevsiz ya da dar işlevli/kısıtlı/günlük kaygılarla hazırlanmış hukuk metinleri/kanunlar özel alanlara haksız müdahalelerde bulunuyorlar. 'Kamu Yararı' adı altında özel alanlar hallaç pamuğu gibi atılıyor; bireyin hakları kamunun haklarına kurban ediliyor.

Çağdaş küresel hukuk normlarının bireyin haklarına dönük, kamu yararını kısıtlayıcı gelişim süreci tartışmalara verilecek açık ve net bir cevaptır.

Günümüz demokratik olsun ya da olmasın, baskıcı rejimlerinin açık ya da örtük bir söylemle kullandıkları 'Kamu Yararı' oldukça trajik bir tamlama. Kamu'nun bir parçası olan bireyin yararına olmayan bir 'şey' kamunun yararına olabilir mi? Bu tıpkı, vücuda yararlı olan; ancak kalbi, beyni, ciğerleri, böbrekleri multi-fonksiyon çöküşle öldüren bir bakış açısına benziyor. Türkiye'nin ve benzer ülkelerin yaşadığı iç politik kargaşaların temel nedeni de bu bakış açısı.

İnsanların özel hayatlarına hangi ideolojinin kriterleri dayatılabilir ki? Kamu Yararı'nı tayin eden hangi kanun koyucu tarih boyunca sonsuza kadar geçerli olacak standart özel alan düzenlemesi yapabildi? Bu anlamda hukuk daima başarısız kalmıştır; istisnasız başarısız kalmaya mahkûmdur.

İnsan yaşadığı toprakların hangi yasal sınırlarla çevrili olduğunu düşünerek özel hayatına dair kararlar almaz; özel alan kişinin inandığı değerlerle, dinle ilişkili bir alandır.

'Kamu Yararı'nı iç politik mülahazaların temel değişkeni olarak kullananlar, çıkar gruplarının hegemonyaları için sürekli manipüle edilebilen ideolojik kamplaşmalarla toplumda etkin roller oynuyorlar.

İnsanların aile ilişkilerini, özel hayatlarını, dinle ilişkilerini iç politik denklemlerin basit birer değişkenleri olarak tanımlayıp, onları belirgin saptırmalarla hukuk metinlerinin muhatabı hâline getirmek ve bununla iç politikanın temel konularını arz-talep ilişkisinin taraflarından talepçilerden uzaklarda tartışarak, çıkar gruplarının lehine sonuçlar üretmek başrol oyuncularının senaryoya uygun davranması anlamına geliyor. Sorumuzun üçüncü 'kimler'inin cevabı olan bu grup, asla konuşmamalıdır.

Sorumuzu tekrarlayalım: İç Politika'nın konuları nelerdir ve bu konuları kimler konuşabilir, kimler konuşmalıdır, kimler konuşmamalıdır, kimler konuşmaktadır, kimler konuşamamaktadır?

İç politikanın konularını arz-talep ilişkisi olan herkes konuşabilir, diyerek ilk 'kimler' sorusunu cevaplamıştık. Kimler konuşmalıdır, sorusundaki 'kimler' iç politik konunun tartışılmasında sözü etkili olabilecek uzmanlar, düşünürler ve bu etkiyi denetleyerek/değerlendirerek çözüm üretecek olan hükümet görevlileridirler.

Dördüncü 'kimler' ne yazık ki günümüz çıkar çarkının en büyük sözcüleri olarak medyanın tüm alanlarında ve her konuda konuşarak iç politik kargaşalardan beslenmenin koşullarını oluşturmakta ve seçilmiş ya da seçilmemiş hükümetler üzerinde her türlü ideolojik baskı ve şantaj unsurlarını kullanarak küresel güce sahip kliklerin dikte ettirdikleri değişiklikler için çabalamakta, kendilerine özel rant alanları açmaktadırlar.

Beşinci 'kimler' konuşamayan kimlerdir; dördüncü 'kimler''in işgal ettiği alanlarda, uzmanlar, hükümet görevlileri, talep tarafları konuşamamaktadırlar. Çıkar gruplarının sesi olarak konuşan uzmanlar, hükümet görevlileri ve talep tarafları tipik manipülasyon araçları olarak tiyatronun figüranları olarak kullanılıyorlar ve iç politik sorunlar arz-talep ilişkisinin daha bozulmasıyla artarak devam ediyor.

İç politika konularının olumsuz çıktılarından işsizliği, sendikaların yapısını ve yetersizliğini, terörü, suç örgütlerini, ırkçılığı, basın özgürlüğünü, iltiması, haksız kazancı, yolsuzluğu, aile içi şiddeti, cinsiyet ayrımcılığını tartışarak bütün iç politik konuların tartışılmasının önüne geçen bir bakış açısı, çözüm üretmeyecektir; üretmemektedir; amacı da üretmek değildir, bunlardan beslenerek çıkar çarkının sürmesini sağlamaktır.

Eğer çözüm istemiş olsalardı, bu çıktıların, kişilerin özel hayatlarının, ailelerin, dinin ve hukuk alanının sıkça iç politikada tartışılmasından üreyen sorunlar olduğunu söyleyeceklerdi ve bu konuları iç politik değişkenler olarak kullanmayacaklardı.

Kimler, neleri konuşacak? Türkiye, bunları tartışacak, kararlaştıracak yetkinliğe ulaşmış görünmüyor. Düşünürlerin ve uzmanların yetkin olmaması, sorunu daha da uzun ömürlü kılıyor. Politikacıların medya üzerinden birer salgın halinde yayılan haklı haksız eleştirileri ciddiye alarak kaybettikleri zaman ve sarf ettikleri enerji Türkiye'nin yeni küresel vizyonunun oluşmasını da engelliyor.

Adil Çelik, Sonsuz Ark, 01.09.2012


Seçkin Deniz Twitter Akışı