Büyükler acınası işler yaparlar. Pireleri berber, develeri tellal ederler. Bu yetmezmiş gibi bir de keçiyi, koyunu, kurdu kuzuyu konuşturmazlar mı? Ya gezintiye çıkan ağaçlar, çiçeklere ne demeli. Bütün bunlara sebep ders vermekmiş. İlle ders verecekler. Yalan söylemenin kötülüğünü anlatmak için bütün bir sürüyü kurda yedirir masalın adını da “ Yalancı Çoban” koyarlar. Düşünmezler ki çoban tek başına sıkılır. Öyle ya o da nihayetinde insandır. Onunda başı ağrır, midesi bulanır. Konuşacak birini arar. Hani kuzular, koyunlar konuşsa onlarla dertleşir. Ama böyle bir şey yok. Ne yapsın bizim çoban? Kim olsa onun gibi köylüleri başına toplamaya kalkışır. Bunda hiçbir kötülük yok bence.
Kırmızı
başlıklı kızın peşine kurt niye düşsün? Eğer yiyecek olsa yolunu keser yer.
İlle de ninesinin kılığına girmesi gerekmiyor. Ben büyüklerin masal anlatmasını
bu yüzden sevmiyorum. Bilmiyorlar. Biz çocuklar bunu onlardan daha iyi yaparız
ama bize de fırsat vermezler. Evet. Susmamız için neler yapmazlar. Hatta dayağa
kalkışanlar bile olur.