"İyilik 'Tanrısal Renkleri'ni kimseye ödünç vermez."
Milyonlarca açlık dengesi kurbanı insanın iyiliği tanımlamasını ve hepsinin tek tek kendi iyilik tanımını diğerine dayatmasını anlamak, ayrıştırmak gerek... Açlık, doyumsuzluğun her dolapta arandığı, her an vahşi duygularla gerçeğe sataştığı tertemiz gerdanlıkların süt rengi, ipeksi yumuşaklığında doymayan bir çığlık.
Açlığa mahkum bir iyilik tanımının doğurmayan, üremeyen kısır kaslarında acılarla kalakalmaktan başka bir acze kapı aç(a)mayan insan, iyiliği nasıl tanımlayabilir ki? İyilik çakırkeyf döngülerin yörüngesinden fırlayıp gidemez gerçeğin tanımlı, 'Tanrısal Renkli' uzaylarına.
Üç boyutlu mahdut insan varlığına kadar uzayıp incelen zihinsel yolda, boyutsuz 'Nokta'nın, algılayamadığı tek boyutlu 'Doğru'nun asıl tanımsızlığından başka, iki boyutlu 'Düzlem'de boğulan kayıtsız sınırlılıkların tanımsız kalması da istisna değil. Uzay... İnsanca bilinebilir tüm üç boyutlu noktalar kümesinin içine sıkışmış insanca bir açıklamayla yine tanımsız.
Nokta'nın, kendi boyutsuzluğunu tanımlayamaması gibi, en az ikinci bir noktayla birleşerek tek boyutlu doğruyu oluştururken yaşadığı tanımsızlığı, en az üçüncü bir noktayla iki boyutlu düzleme taşıması ve kısır, döngüsel varlığıyla düzlemi de tanımlayamaması, onu düzlemsel olmayan bir başka nokta ile uzaya taşıması, taşıyarak tanımlamaya kalkması gibi bir feveranda asılı kalması gibidir insanın iyiliği tanımlamaya çalışması.
Nokta, boyutsuzluğu ile tek boyutlu doğruyu, iki boyutlu düzlemi ve üç boyutlu uzayı tanımlayamaz, açıklayamaz. Sonsuz boyutlu iyiliği nasıl tanımlayabilir sadece üç boyutlu algılayabilen ve düşünebilen insan? Üçüncü boyuta ulaşana dek iyiliğin boyutsuz duruşundan, doğrusal ve düzlemsel duruşuna kadar ilerleyen yolu, süklüm püklüm, devşirme bir akılla, iblisten edinme akılla nasıl üç boyutlu kendi dünyasında tanımlamayı başarabilir ki? Sonra nasıl üç boyuttan daha fazla boyutta geçmişi, şimdiyi ve geleceği etkileyebilen, içten dışa tüm evreni sarsan bir iyilik tanımında diğeriyle uzlaşabilir?
İnsanın, genişlik, uzunluk ve derinlikten başka el ele tutuşacağı bir başka boyutu yokken, milyarlarca tılsımlı etkileşim frekansında insan nasıl aykırı doğrular üretmesin? Yudumlattığı bir yudum suya takılan tonlarca ağır minnet yüküne, bir tebessüme diyet yükleyen kirli insan mazisine bakmadan bir insan nasıl iyiliği tanımlayabilir?
İyilik 'Tanrısal Renkleri'ni kimseye ödünç vermez. İyilik, insanın iradesinin tekelinde mahdut, kısır ve çıkar döngüsel bir kurban değildir; minneti kıyısında bile dinlendirmez. Ancak insan 'Karşılıksız İyilik' dediğinde bile aykırı kalır, istisna olarak. Karşılıksız iyiliği anlamak 'Tanrısız Dogmalar'ın içindekiler listesinde yoktur.
Karşılıksız iyilik de yoktur oysa... İyiliğin karşılığı, iyiliği tanımlayan Tanrı'nın ya da Tanrıların 'Tanrısal Renkleri'ne uygun diye yürüdüğü yolda bağışlanmış iyi biri olarak cennete gitmektir. Ki; bu iyiliğin, insan aklınca 'Tanrısal Tanım'dan devraldığı çıkar amaçlı bir tanımıdır; özüne en büyük fayda bulaşmış bir ticarettir.
İyilik, ayrıştırılmamış bir 'Tanrısal Buyruk' la sonsuz boyutlu tahtından düşebilir insanlığın üç boyutlu dünyasına.
Bir tek Tanrı'dan, Allah'tan ve onun buyruklarını Elçi İnsanlar'a ve evrene taşıyan Melekler'den; buyrukları bir bütün halde içeren Metinler'den/Kitaplar'dan; doğumdan ölüme sürüklenmeye karşı direnen insanın, iradesiyle, tanrısal konforlarla doğayı sarsan gücüne ölümden sonrasını öğreten ve hatırlatan 'Ahiret/Hesap/Yargı Günü'nden, yoksula, yoksuna çok sevdiği parasından harcamasından, ibadet etmesinden, sözünde durmasından ve dengeler değiştiğinde yaşadığı sarsıntılara karşı sabretmesinden doğan bir tanımdır iyilik.
Kökü insanda olmayan ve sadece yanılgısız, kesin doğru olan ve tüm noktaların oluşturduğu sonsuz boyutlu tüm yapılardan haberdar olan, iyiliğin yaratıcısı ve tek sahibi olan Allah'ın yaptığı tanımdan başka bir gerçek değerli anlamı yoktur iyiliğin.
İyiliği, her an farklı düzlemlerde yeniden tanımlamaya kalkan insan, iyiliğin asıl sahibinden bağımsız kalmayı istediğinde, yaşayacağı şeyi tasarlamış olduğunu sansa da, kısır, döngüsel, mahdut görkeminde kamaşmış gözlerine kurban edecektir ve tanımsızlayacaktır iyiliği.
Irmak Elmas, Sonsuz Ark, 05.10.2012
Irmak Elmas Yazıları