19 Kasım 2012 Pazartesi

SA106/KY1-CÇ2: Yasak Meyve



"Uyku sorunu olanlar mıdır soruları yığınların önüne getirip koyanlar? Değilse yığınlarla alıp veremedikleri nedir?"

İnsana, arkaik dönemden bu yana kendine bir takım sorular sorması telkin edilir. Ve sorulması telkin olunan soruların insan için asl olan olduğu vurgusu yapılarak bulunulur mezkur edimde.


“Ben neyim? Kendimi içinde bulduğum ve adına varlık dediğim bu oluşta ne arıyorum?” gibi. Belki bu ve benzeri sorular çoğunluğun hiç de kendine yöneltmediği, yöneltmeyi aklının ucundan bile geçirmediği sorulardır. Nihayetinde kişinin huzurunu kaçıran sorulardır bu ve benzeri sorular.

Çoğunluk huzur içindedir. Yaşamlarını sürdürdükleri uzamı “cennet” olarak algıladıkları içindir ki kendini  ve kendi olmayanı sorgulama gereksinimi duymaz. Bu “cennet” kimi noksanlıklarına karşın “olması gereken”dir. Olması gerekenin en uç noktasıdır. Hatta hali hazırda olanın “tek olan” olduğundan kuşku duymazlar. Zaman zaman gözlenen kimi kusurların “biricik olan” yaşadıkları uzamdan değil, kendi davranışlarından, tavırlarından kaynaklandığı inancındadırlar. Ve bu noksanlıkların düzeltilebileceği yargısı bu inançlarında içkindir. Böylece yaşadıkları, varlıklarını sürdürdükleri süreklilikte “ Ben neyim? Bu hal neyin nesi?” soruları ister istemez inançlarına karşı bir saldırı olarak algılanır ve huzurları kaçar.


Çoğunluk huzurunun kaçırılmasından hazzetmez. Bu “cennet”ten kovuluş anlamına gelir. Yine de soruların muhatabı olmaktan kurtulamaz.

Soruların muhatabı olanlardan çok soranları irdelemek istiyoruz. Niçin “huzur bozan!” olmayı göze alarak çıkarlar yığınların karşısına?  Ve dilerler insanın kendini sorgulayan olmasını? Aykırı olmak mıdır murat? Yığınlar gibi “ buradayım! Varım! Bağımı bahçemi düzenlemek, pazarda malımı sergilemek, güneşin batmasını gözlemek ya da doğmasını beklemekten başka bir şey bilmem. Sabah olsa da kalksak, akşam olsa da yatsak!” diyerek gün tüketmek yerine, kimi zaman ölümü bile göze alıp şehirlerin meydanlarında “Dur! Bu yol çıkmaz sokak! Sen nesin? Aynada gördüğün nedir?” demenin anlamı nedir?

Kendine kendisini problem almayanları problem alan kılmakla neyi elde edeceklerdir? Neyi elde etmeyi ummuşlardır? Neyi umarlar?  

Uyku sorunu olanlar mıdır soruları yığınların önüne getirip koyanlar? Değilse yığınlarla alıp-veremedikleri nedir? Bencilliğin bir örneği olma olasılığı var mıdır? Görkemli bir örnek hem de! Ben uyuyamıyorum, öyleyse başkaları da uyumasın! Demek mi istemektedirler? Uyku kundakçılığına soyunmuş olmalarının altında yatan bu bencillik midir?

Kendilerinin kendilerinde sorun oluşu mudur onları sormaya itekleyen? Hem kendileri hem kendilerini içinde buldukları bu evren, kendilerinde bir sorun olduğu için mi nefes tüketircesine bağırmayı seçerler? Ve bu yüzden mi bazen küsüp yığınlara, yalnızlığı, sükûtu seçerler?

Çoğu zaman salt sormakla da kalmazlar. Sorularının sezdirdiği ‘şeyi’ dolaysız sererler göz önüne; böyle sürdürürsen var oluşunu var olmanın gereğini yerine getirmemiş olursun! Hiç var olmamış gibi olursun! Bu çıkarımla dikilirler karşısına yığınların.

Yığınların buna genellikle Nasreddin Hoca’nın hayretengiz tepkisiyle karşılık verdiğini görürüz: “Düşeceğimi bildin; ne zaman öleceğimi de bilirsin!” Bu durumda seçmiştir bir çoğu yalnızlığı, sükûtu “huzur bozucu”ların.
Kişi kendinin aykırılığından hareketle bütün bir türünün de aykırılığı çıkarımında bulunabilir mi? Bulunduğu için midir bu haykırış?

Hem sözü edilen aykırılığın anlamı nedir? Kuşkusuz kadim zamanlardan bu yana bulunduğu varlık içinde insanın “aykırı” olduğu şu ya da bu kavramla dillendirilmiş, tanıtlamaya çalışılmıştır, “hali hazırdaki düzen” savunucularınca “huzur bozucu” olarak tesmiye edilenler tarafından. Her bir “tek insan” insanın duyduğu bir anlık bir “boşlukta olma duygusu”nun, anlamlandıramadığı ya da tam bir açıklığa kavuşturamadığı “öteye/ötelere özlem”in aksülamelidir midir “aykırı oluş” çıkarsaması? Ve bu çıkarsamanın zorunlu bir sonucu mudur yığınların karşısına “huzur bozan” olarak çıkmak?

Bizce lanetlenmiş iblis tarafından uyutulan ve sahiplenilen, onun sahte cennetindeki Adem’i iblisin hazzetmediği ve yasakladığı “sorgu ağacı”nın meyvesinden yemeye çağrıdır. Adem’in soyunun düşmanından bu evrende, bu varlıkta, bu var oluşta intikam alma girişimidir, yığınların karşısına dikilip kendini sorgulayan kılma çabası. Murat ne bencillik ne de başkaca bir şeydir.


Cemal Çalık, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar, 19.11.2012

Seçkin Deniz Twitter Akışı