İnsan-Bilgi-Eser döngüsünde insan faktörünün öz/fıtrî olarak hiç değişmediği ve
değişmeyeceği gerçeği, materyalist müdahalelere rağmen, bilhassa her
materyalist müdahaleyi, kendiliğindenciliği, bilimin her an güncellenen,
kuşkusu sıfıra yakınsayan bilgi birikimi ile bilgisizlik çukuruna gömen sürekliliğine
tutunarak ileri sürebilecek bir algı
bütünlüğüne sahip olan 21. yüzyıl insanında kesin bir kanaat olarak yerleşmiş
olacak.
Artık parlak bir ekrana parmaklarıyla dokunarak, sesiyle komut vererek ya da sadece düşünerek binlerce yıllık geçmişte yapmayı hayal ettiği çok şeyi yapabilen insan, failsiz bir fiilin mümkün olmadığını; tasarımcısız, yapıcısız bir eserden bahsetmenin ancak akıl dışı bir kurgu ile mümkün olabileceğini görüyor, aldatılmaktan çok uzakta görünüyor.
Artık parlak bir ekrana parmaklarıyla dokunarak, sesiyle komut vererek ya da sadece düşünerek binlerce yıllık geçmişte yapmayı hayal ettiği çok şeyi yapabilen insan, failsiz bir fiilin mümkün olmadığını; tasarımcısız, yapıcısız bir eserden bahsetmenin ancak akıl dışı bir kurgu ile mümkün olabileceğini görüyor, aldatılmaktan çok uzakta görünüyor.
İnsan, akıldışılığı, aklı önceleyerek ya da öteleyerek gerçeğin kendisi imiş gibi sunan kötülerin planlarından haberdar olmanın özgüveni ile daha büyük bir sıçrama yapabilecek durumda; geçmişi ve geleceği istatistiklerle yorumlayabildiği için, bilgiyi karşılaştırabildiği için daha güçlü görünüyor.
Her şeye rağmen insan, gücünü yeniden organize edebilmek için örtüsüz gerçeğin sadece arınmış bilgi ile görülebilir olacağını Kur’an’la yeni bir diyalog başlatarak mümkün kılacak; aksi halde geçmişin tüm şeytanî kirlerine bulaşmış bilgi insanın yeni bir medeniyet kurgulamasına izin vermeyecektir.
‘Arınmış Bilgi’nin kaynaklarına ulaşmak isteyen bilim insanı, geçmişin değil, geleceğin bilinir olacak olan bilgisine bakıyor. Medeniyet kurgularını antik çağlarda temel arayarak, geriye bakarak temellendirmeye çalışan insanın ürettiği 21. Yüzyıl öncesi medeniyetlerin tümü, tarihin medeniyetler zincirinin sonunda en barbar medeniyetini üretmişse, bilim ve düşünce insanı, bunun bir zaaf olduğunu gördüğü için geriye bakmıyor, bakmak için kendisini ikna edemiyor ve sadece daha sonraya doğru bakabilmenin arınmış bilgiye sahip olmanın yöntemlerini geliştiriyor. Gerçek er ya da geç kendisini kabul ettirir ve gizli kalmaz, akıl bunu zorunlu tutuyor.
Futurist/öngörüsel koşullanmaların kayıtsız kalamayacağı en önemli veriler geçmişe dair istatistikî veriler olduğuna göre, geçmişe dönük eleştirel projeksiyonların taradığı her şey, içinde yaşanılan zamanı doğru değerlendirmeye yaradığı gibi geleceğe dair ideal projeksiyonları da, geleceğe kadar ilerleyen geçmiş zamanın istatistiklerine bakarak oluşturabiliyor. Buna göre insan arınmış bilgiye daha çok muhtaç ve şimdiye kadar olmadığı oranda aklın sınırlarının belirsizliğinin farkındadır. İnsanın bundan sonraki kurguları için en büyük avantajı da bu farkındalıktır.
İnsanın farkındalığı, ona, değişmeyen ve değişmeyecek olan insan faktörünün arınmış bilgi ile yeni eserler üretmesinin mümkün olduğunu ve bu eserlerin her insan için arzulanan genel ve özel iyilik tanımlarının insanın bencil tutkularına ilişkin düşüncelerle geliştirilemeyeceğini ve insanın iyiliği genel ve özel olarak tanımlayamayacağını öğretti. İnsan, bencil tutkularına bir üst sınır belirlememek için ısrarcı olmak istediğinde, bedenin, yaşlılığın, hastalıkların ve ölümün tutkular evrenini doğal olarak sınırladığını ve insanın bu sınırları asla aşamadığını, daha yalın hâliyle Allah’ın kanunlarını değiştiremediğini/aşamadığını anlamak zorunda kaldı.
İnsan, kendiliğindenciliği terk etmek gerektiğini fark ettiğinde, kendisini ve evreni yaratan Allah’ın, insan için tanımladığı her şeyin alt ve üst sınırlarını kusuruz bir şekilde bildiğini, insanın diğer insanla ya da eşya ile olan ilişkilerinin zorunluluklarını yarattığını ve doğal olarak da sonsuz bilgisi ve gücü ile insanı zorlu dünya hayatında yalnız ve başıboş bırakmamış olduğunu, nefsine ağır gelse de, kaçınamadığı için kabullendiğinde, Kur’an’ın her iyilik ve kötülük tanımında arınmış olan bilgiyi içermek zorunda olduğunu da anlayacaktı.
Allah, insanı değişmemiş olan ve en saf bilgiye sahip olan Kur’an’la yargılayacağını bildirdiğine göre, insan tanrısal kurguya ulaşma hakkını talep etmeli ve bu kurguyu bilmesinin sağlanacağına emin olmalıydı. Kesin, kuşatıcı ve içinde kuşku bulunmayan bir bildirge olmalıydı; aksi halde insan her zamanki gibi mazeret üretecekti.
“Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir ışık (Nur) indirdik.” Kur’an/Nisâ 174
“Her
ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların
üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu
gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak
indirdik.” Kur’an/Nahl 89
İnsan her bildirim belgesinin yaptırım da içerdiğini, ödül ve ceza mekanizmasının irâdî özgürlük gücüne sahip her varlık için dengeleyici, düzenleyici olduğunu dikkate aldığında ve bunun bizzat insanın ürettiği teknolojik ya da hukukî sistemlerde temel uygulama alanlarına sahip olduğunu düşündüğünde, her özelliği sınırsız olan Allah’ın, arınmışlığa sahip olmakla kesin, katışıksız bilgi ile bir medeniyet kurgulayan insan için temel ilkeler belirleyeceğini ve bu ilkeleri denetleyeceğini, kanunlarını da bunun için koyduğunu, insanı bu nedenle sınırladığını septist duygulardan uzakta netleştirecektir.
İnsan, kirlenmemiş bilgiye ulaşma hakkını Allah’tan talep etme hakkına da sahiptir. Sadece bu sebep bile, Kur’an’ın arınmış bilginin eşsiz ve tek kaynağı olduğunu kanıtlamaya yetecektir. Ve insan bu haklarını kullanırken her seferinde tikel ve tümel olarak kendi aklını ve sahip olduğu bilgiyi kullanmak gibi büyük bir özgürlükle, özgüvenle yaratıldığını anlayacaktır.
İnsan değişmemiş ve değişmeyecek olan kendisi ile arınmış bilgiyi doğru bir kombinasyon ağıyla ilişkilendirdiğinde atalarının vahşetle, ahlakî zaaflarla ördüğü geçmiş medeniyet kurgularını aşan eserlerle, geleceğini kurgulama hakkına sahiptir ve bunu başaracaktır.
Mümtaz Bahri, Sonsuz Ark, 05.11.2012
Mümtaz Bahri Yazıları
İnsan her bildirim belgesinin yaptırım da içerdiğini, ödül ve ceza mekanizmasının irâdî özgürlük gücüne sahip her varlık için dengeleyici, düzenleyici olduğunu dikkate aldığında ve bunun bizzat insanın ürettiği teknolojik ya da hukukî sistemlerde temel uygulama alanlarına sahip olduğunu düşündüğünde, her özelliği sınırsız olan Allah’ın, arınmışlığa sahip olmakla kesin, katışıksız bilgi ile bir medeniyet kurgulayan insan için temel ilkeler belirleyeceğini ve bu ilkeleri denetleyeceğini, kanunlarını da bunun için koyduğunu, insanı bu nedenle sınırladığını septist duygulardan uzakta netleştirecektir.
İnsan, kirlenmemiş bilgiye ulaşma hakkını Allah’tan talep etme hakkına da sahiptir. Sadece bu sebep bile, Kur’an’ın arınmış bilginin eşsiz ve tek kaynağı olduğunu kanıtlamaya yetecektir. Ve insan bu haklarını kullanırken her seferinde tikel ve tümel olarak kendi aklını ve sahip olduğu bilgiyi kullanmak gibi büyük bir özgürlükle, özgüvenle yaratıldığını anlayacaktır.
İnsan değişmemiş ve değişmeyecek olan kendisi ile arınmış bilgiyi doğru bir kombinasyon ağıyla ilişkilendirdiğinde atalarının vahşetle, ahlakî zaaflarla ördüğü geçmiş medeniyet kurgularını aşan eserlerle, geleceğini kurgulama hakkına sahiptir ve bunu başaracaktır.
Mümtaz Bahri, Sonsuz Ark, 05.11.2012
Mümtaz Bahri Yazıları