"bilmek için fark etmek, fark etmek için görmek gerekir, görmek ise kendinin farkında olmayı gerektirir."
bilmek fark etmektir. fark edilmek de bilinmek demektir. fark
edilen fark edende bir ada kavuşur. adlandırılır. artık hem ad koyan hem de ad
konulan değişmiştir. önceki durumlarından bambaşka bir içeriğe bürünmüştür her
iki taraf da. coşku sarmış sarmalamıştır her iki tarafı. fark edilen bir anlam
kazanmıştır. varlığını duyumsamıştır. var olmanın anlamına, var olma iklimine
adım atmıştır. fark eden de bilişin
esrikliğiyle coşmuştur. fark etmenin kendini de fark etmek olduğunu
ayrımsamıştır fark eden. o da var olmanın anlamına ermiş, varoluş ikliminde
soluk almaya başlamıştır.
bilmek için fark etmek, fark etmek için görmek gerekir, görmek ise kendinin farkında olmayı gerektirir. kendinin farkında olmayan baktığını
sanacaktır. bakıp gördüğü yanılsaması içinde olacaktır. kendinin farkında
olunmadığında "şey"in kendinde kendine özgü bir anlamı olmayacaktır.
olduğu sanısıyla yaşayacaktır. yaşamak denirse buna. doğrusu salt "soluk
alanlar" sınıfında olmak demektir bu. tıpkı her hangi bir bitki, bir böcek
gibi.
gerçi bitki ve böcekler kendi varoluş biçiminde tüketirler
ömürlerini. ve gözlemlendiği kadarıyla hazırdır onlarda kendisi ve kendisinde
olmayanın bilgisi. ve bu hazır bilgi dölden döle aktarılır. bu da her hangi bir
bitkinin ve her hangi bir böceğin doğduklarında kendileri olarak doğduklarına,
var olduklarına işaret etmektedir. insan ki bu bağlamda farklıdır. o kendisi
olarak gelmez dünyaya. yani "insan doğulmaz”; “insan olunur."
insan kendini var etmek zorundadır yaratıldığı minval üzre
olabilmesi için. kendini var etmek kendinin farkında olmakla başlar ve sürer.
bunu yapmamış, yapamamış ise öylece kalakalır. var oluş evreninde bir düşük
olur. salt soluk alır. işte bu yüzdendir ki "tahkiki iman"
zorunludur. kendini içinde bulduğu inançlar manzumesini sorgulamak zorundadır
insan. “olma”yı seçmiş ise kuşkusuz. güne vardığı için günü tüketen biri
olmanın ötesinde olmayı duyumsamış, bunun gereğini bellemiş ise eğer.
aynalar hazır bulduğu ölçütlerin sahibi olup olmadığının,
yargıların, değerlerin üzerinde iyi durup-durmadığının test edildiği bir araç
değil de, kendinin ne olduğunun sorgusunun yapıldığı ise kendisini fark etmiş
demektir kişi. bilmeye adım atmış demektir. “insan olmada” yol almaya başlamış
demektir. değilse hep bir sanrılar içinde yaşayacaktır. ve bunları gerçek
belleyecektir. tartıştığı, konuştuğu, beğeni ve yergileri hep başkasının
ölçütlerine göre olacaktır. ve o ölçütlerin kendisinde olduğunu, kendisinin
olduğunu sanacaktır. kendisini var sanacaktır. dünyası sanılardan kuruludur ve
bunun ayrımında değildir aynada kendini görmekten yoksun kişi. kullandığı sözcüklerin bir anlamı olmayacaktır. çünkü kendisi
oluşturmamıştır. kendisinde oluşturmamıştır. sorgulamamıştır. “çarli’nin
inekleri” nasıl yaşıyorsa öyle yaşayacaktır. ve dünyaları karıştırsa bile
anlamayacaktır. çünkü farkında olmayacaktır. salt sanacaktır.
bir dünyadan ötekine geçtiğini söyleyecektir. değiştiğini
söyleyecektir belki bir zaman. böylesi bir savın savunucusu olmak “değişim”in
“insan fıtratında” başat bir yeri olmasından kaynaklanmaktadır.
insan “taklidi imanda” iken de “tahkiki imanda” olduğunu
sanabilir. ve böylece “yaşadığı gibi” inanmayı seçecektir. bu kolay oluştan
ötürüdür. ve bu kolayı, kolaycılığı “değişim” diye adlandıracak “mutmain”
olacaktır. “inandığı gibi yaşamak” yani “olmayı seçmek” ise zor olandır.
kendini içinde bulduğu dünyayı “değiştirmek” için mücadele verecektir. bu
zorunludur “kendini fark eden” için. kendini fark eden için dünya artık
tehlikeli bir yer olmuş demektir. sürüden ayrılmanın bedelini ödemesi gerektiği
derinlerde duyumsanmaktadır. ya bedel
ödeyip “olmayı” sürdürecek ya da “soluk alan” olarak kalacaktır. içinde bulduğu
dünyanın övgüsüne soyunacaktır.
insanın kendisini fark ettiğinin göstergesi Tanrı buyruğunu
kendinde içselleştirmesi iken, kendisini fark ettiğinin sanrısı içinde olan
Tanrı tarafından gönderilen elçilerin öğretilerini söylencelerle karıştıracak,
arkaik bir kültürel değer olduğu savını dillendirecektir. ya da vahyi öğretiyi
budayarak “günün değerlerine arka çıkar” bir nitelik kazandırmaya çalışacak
bunun adını da “değişim” koyacaktır. salt rahatlamak ve huzur duymak için.
sürüden ayrılmanın bedelini göze alamadığından sürüden olmayı süsleyecek, bu
bezekli dünyaya hem kendisi kapılacak hem de başkalarının kapılması için
savaşım verecektir.
Cemal Çalık, Sonsuz Ark, Konuk
Yazarlar, 01.12.2012