2 Aralık 2012 Pazar

SA114/KY1-CÇ3: 'fark etmek'

"bilmek için fark etmek, fark etmek için görmek gerekir, görmek ise kendinin farkında olmayı gerektirir."



bilmek fark etmektir. fark edilmek de bilinmek demektir. fark edilen fark edende bir ada kavuşur. adlandırılır. artık hem ad koyan hem de ad konulan değişmiştir. önceki durumlarından bambaşka bir içeriğe bürünmüştür her iki taraf da. coşku sarmış sarmalamıştır her iki tarafı. fark edilen bir anlam kazanmıştır. varlığını duyumsamıştır. var olmanın anlamına, var olma iklimine adım atmıştır.  fark eden de bilişin esrikliğiyle coşmuştur. fark etmenin kendini de fark etmek olduğunu ayrımsamıştır fark eden. o da var olmanın anlamına ermiş, varoluş ikliminde soluk almaya başlamıştır.


bilmek için fark etmek, fark etmek için görmek gerekir, görmek ise kendinin farkında olmayı gerektirir. kendinin farkında olmayan baktığını sanacaktır. bakıp gördüğü yanılsaması içinde olacaktır. kendinin farkında olunmadığında "şey"in kendinde kendine özgü bir anlamı olmayacaktır. olduğu sanısıyla yaşayacaktır. yaşamak denirse buna. doğrusu salt "soluk alanlar" sınıfında olmak demektir bu. tıpkı her hangi bir bitki, bir böcek gibi.

gerçi bitki ve böcekler kendi varoluş biçiminde tüketirler ömürlerini. ve gözlemlendiği kadarıyla hazırdır onlarda kendisi ve kendisinde olmayanın bilgisi. ve bu hazır bilgi dölden döle aktarılır. bu da her hangi bir bitkinin ve her hangi bir böceğin doğduklarında kendileri olarak doğduklarına, var olduklarına işaret etmektedir. insan ki bu bağlamda farklıdır. o kendisi olarak gelmez dünyaya. yani "insan doğulmaz”; “insan olunur."

insan kendini var etmek zorundadır yaratıldığı minval üzre olabilmesi için. kendini var etmek kendinin farkında olmakla başlar ve sürer. bunu yapmamış, yapamamış ise öylece kalakalır. var oluş evreninde bir düşük olur. salt soluk alır. işte bu yüzdendir ki "tahkiki iman" zorunludur. kendini içinde bulduğu inançlar manzumesini sorgulamak zorundadır insan. “olma”yı seçmiş ise kuşkusuz. güne vardığı için günü tüketen biri olmanın ötesinde olmayı duyumsamış, bunun gereğini bellemiş ise eğer.

aynalar hazır bulduğu ölçütlerin sahibi olup olmadığının, yargıların, değerlerin üzerinde iyi durup-durmadığının test edildiği bir araç değil de, kendinin ne olduğunun sorgusunun yapıldığı ise kendisini fark etmiş demektir kişi. bilmeye adım atmış demektir. “insan olmada” yol almaya başlamış demektir. değilse hep bir sanrılar içinde yaşayacaktır. ve bunları gerçek belleyecektir. tartıştığı, konuştuğu, beğeni ve yergileri hep başkasının ölçütlerine göre olacaktır. ve o ölçütlerin kendisinde olduğunu, kendisinin olduğunu sanacaktır. kendisini var sanacaktır. dünyası sanılardan kuruludur ve bunun ayrımında değildir aynada kendini görmekten yoksun kişi. kullandığı sözcüklerin bir anlamı olmayacaktır. çünkü kendisi oluşturmamıştır. kendisinde oluşturmamıştır. sorgulamamıştır. “çarli’nin inekleri” nasıl yaşıyorsa öyle yaşayacaktır. ve dünyaları karıştırsa bile anlamayacaktır. çünkü farkında olmayacaktır. salt sanacaktır.

bir dünyadan ötekine geçtiğini söyleyecektir. değiştiğini söyleyecektir belki bir zaman. böylesi bir savın savunucusu olmak “değişim”in “insan fıtratında” başat bir yeri olmasından kaynaklanmaktadır.
insan “taklidi imanda” iken de “tahkiki imanda” olduğunu sanabilir. ve böylece “yaşadığı gibi” inanmayı seçecektir. bu kolay oluştan ötürüdür. ve bu kolayı, kolaycılığı “değişim” diye adlandıracak “mutmain” olacaktır. “inandığı gibi yaşamak” yani “olmayı seçmek” ise zor olandır. kendini içinde bulduğu dünyayı “değiştirmek” için mücadele verecektir. bu zorunludur “kendini fark eden” için. kendini fark eden için dünya artık tehlikeli bir yer olmuş demektir. sürüden ayrılmanın bedelini ödemesi gerektiği derinlerde duyumsanmaktadır.  ya bedel ödeyip “olmayı” sürdürecek ya da “soluk alan” olarak kalacaktır. içinde bulduğu dünyanın övgüsüne soyunacaktır.

insanın kendisini fark ettiğinin göstergesi Tanrı buyruğunu kendinde içselleştirmesi iken, kendisini fark ettiğinin sanrısı içinde olan Tanrı tarafından gönderilen elçilerin öğretilerini söylencelerle karıştıracak, arkaik bir kültürel değer olduğu savını dillendirecektir. ya da vahyi öğretiyi budayarak “günün değerlerine arka çıkar” bir nitelik kazandırmaya çalışacak bunun adını da “değişim” koyacaktır. salt rahatlamak ve huzur duymak için. sürüden ayrılmanın bedelini göze alamadığından sürüden olmayı süsleyecek, bu bezekli dünyaya hem kendisi kapılacak hem de başkalarının kapılması için savaşım verecektir.

Cemal Çalık, Sonsuz Ark, Konuk Yazarlar, 01.12.2012

Seçkin Deniz Twitter Akışı