"Bırak barışı anlatmayı; defol git! Barış sen gittiğinde gelecektir!"
Barış, erdem, iyilik utanmazların ağzında çirkin durur. Onların gözleri
fırıldaktır; dudakları oynak. Ruhları satılmış ve kişilikleri her türlü çirkin
sıfatla tutsak. Konuşmalı insan. Gözlerinden alevler fışkıran insanlar gibi.
Alevi, çirkinliği yakacak kadar gür olmalı. Bildiği ve söylediği berrak!
./.
Yürümek, ilerlemek ve gelişmekse, yürüyen toplum ilerler ve
gelişir. Siyatikli toplumun gelişmesi ise mümkün değildir. Türkiye, siyatikli
bir topluma sahip; yürüyemiyor. Düşüncelerine sirayet eden her türlü tümör
gözlerine kadar tüm vücuduna yayılmış. Siyatiğin tüm sebeplerini hem ruhunda
hem bedeninde taşıyor. Sebeplerin tümü bir tek sebepten üremiş; doğumundan
gelen bazı sakatlıklar var çünkü.
../..
Doğumunda faşizm var ve ruhunda paranın, şehvetin ve kibrin kirli konaklarında
şiir bestelemiş, ya kavurmuş riyâkârların el izi var. Aşağılık kompleksiyle
erimiş eziklerin, çizip biriktirdiği çerçeveler, kurduğu ideolojik kamplar leş
kokuyor. Milliyetçisinden, cemaatçisine ve solcusuna kadar her bir süt emziği
kirli dudaklardan emilmiş siyatik zehriyle yoğrulu.
.../…
.../…
Büyük adamlar diyerek süsleyip parlattıkları adamların diplerine düşmüş
şehvetli dakikalarına, esrara, şaraba, kadına ve her para verenin omuzlarına çizilmiş
yaldızlı kanatlar için harcanmış saatlerine baktığınızda göreceğiniz her bir
ideoloji çirkindir. İhanet kokulu saray dolaplarında geviş getiren kaypak
türlerin ürettiği şiirlerin, biyografilerin, romanların ve gazetelerdeki
yazıların her biri toplumun ruhuna hastalık üflemiş. Toplum hasta; yürüyemiyor.
…./….
Gazetelerin parlattığı uydurduğu çerçevelerle düşünen ve aşağılanan ve terör üreten
ve şehvet bileyen ve yoksul düşüren ve öldüren ve aptallaştıran ve
fakirleştiren ve ırkçılığa sürükleyen ve cemaatlere ayıran ve Allah’ı alçakça
şehvetlerine aracı kılan ve dinden nefret ettiren ve kadını aşağılayan ve
kadını satan ve bu utanmazlıkla terör çözen bir zihniyetle çakışık bu toplum derdinin
farkında olsa da yürüyemez.
…../…..
…../…..
Birini ezip diğerini yücelttiğinde, yücelttiğini ötekini ezmek için
beslediğinde ve ona ve hep kendilerine hizmet için herkesi köle ettiğinde
utanmayan adamlar, nasıl iyilik düşünebilir ki? Nasıl barış isteyebilir? Barış
için yürüyebilen bir toplum gerek, yürüdüğünde ağrıları depreşmeyen bir toplum
gerek. Tümörleri bağırmayan, iltihaplarından arınmış bir toplum gerek.
……/……
Barış için tüm iyilikleri sevmeden, nasıl barıştan bahsedebilirsin? Barış için
tüm tetiklerini düşürmeyen sen, hangi iyilik için koştun ki bugüne kadar? Bu
ülke senin eserin değil mi? Kendi eserinden, kendi kötülüğünden ne eksilttin
ki?
Barış iyilik değil midir, hey utanmaz?!! Çekil git, başımızdan! Çekil git gazete köşelerinden, kitaplardan, televizyonlardan, felsefe odalarından. Git bir köşede gider şehvetini. Geve geve konuşurken sakladığın çirkinliğini de, senden gelecek olan iyi düşünceyi de istemiyor bu toplum.
Barış iyilik değil midir, hey utanmaz?!! Çekil git, başımızdan! Çekil git gazete köşelerinden, kitaplardan, televizyonlardan, felsefe odalarından. Git bir köşede gider şehvetini. Geve geve konuşurken sakladığın çirkinliğini de, senden gelecek olan iyi düşünceyi de istemiyor bu toplum.
Bırak barışı anlatmayı; defol git! Barış sen gittiğinde
gelecektir!
Aykut Seçkiner, Sonsuz Ark, 05.01.2013, Kırk İki Ara Noktalı Yazılar 3
Bloknot ilk:
Siyatik
ağrıları çeken bir toplum sağlıklı yürüyemez. Muhtemelen, siyatikli toplumun kıkırdak
diskleri oynamıştır; omurgaları kireçlenmiştir, omurga tümörleri yayılmıştır,
omurga enfeksiyonları, iltihaplar oluşmuştur, omurgada çıkıklar veya kırıklar,
doğumdan gelen bazı rahatsızlıklar vardır; leğen kemiklerinde ve yakın
organlarda hasarlar acı vermektedir; gut, şeker hastalığı ve daha başka sebepler
yürümeyi zorlaştırmaktadır.
Bloknot son:
Kuşkusuz tıp, kronik ağrılar sınıfına dâhil ettiği siyatik ağrılarını geçici olarak sona erdirecek araçlara sahiptir; ancak sonsuza dek bunu başaramayacaktır. Hatta bazen hasta bu ağrılardan kurtulmak için ölmelidir. O halde toplum hastaysa bazen toplum da ölmeli midir? Yürüyemeyen her hasta biyolojik olarak iflas edene dek yaşar elbette; ama ölmemesinden bahsedilemez.
Bloknot son:
Kuşkusuz tıp, kronik ağrılar sınıfına dâhil ettiği siyatik ağrılarını geçici olarak sona erdirecek araçlara sahiptir; ancak sonsuza dek bunu başaramayacaktır. Hatta bazen hasta bu ağrılardan kurtulmak için ölmelidir. O halde toplum hastaysa bazen toplum da ölmeli midir? Yürüyemeyen her hasta biyolojik olarak iflas edene dek yaşar elbette; ama ölmemesinden bahsedilemez.