“Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. “Hiç şüphe yok o bir delidir” diyorlar.”
(Kalem Suresi, 51)
İlk Bend:
‘Geleneksel İslam’ formuna yönelik eleştirilerimin, en aklı başında gelenekselcilerden -özellikle hukukçu olanlarından- biri tarafından yorumlanış biçimi şu:
“Kur'an’ı da herkes kendi aklıyla istediği gibi anlayabiliyorsa, ortak noktamız kalmıyor."
Birileri tarafından ilim adamı pâyesi verilenlerin kendi akılları dilediği hükmü verirken, bu payeyi almamışların –ilimlerini de ölçememişken ve bu haldeyken onların- kendi akıllarıyla Kur'anı'ı anlamasını yasaklayan tavır zaten baştan kaybetmiştir, baştan bitmiştir. Bu bitiş müslümanı bugünkü haline getiren/bitiren geleneğin bitişidir.
***
1. Ders:
Dinleyin ve itaat edin:
“Allah’a itaat edin, peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir.” (Teğâbun Suresi 12)
Allah ve Elçisi bize böyle buyuruyor. Siz ise ültimatom vererek ilişkilerinizi bitiriyorsunuz. Ne kadar büyük bir kibir bu! Siz kimsiniz ki?
***
Ben gelenekselcilerle tartışmıyorum, onlarla münazara gardı içerisinde de değilim; buna gerek de yok. Dünyanın ve özelde Türkiye insanının, geleneğinin ve kültürünün yansıttığı prototipleşmiş günümüz müslümanı üzerinden yorumlar yapıyoruz. Ve ne yazık ki; alışılageldik prototipler çıkıyor ortaya.
***
Hak tartışmalarının Müslüman-sol trendini doğuracak çalkantılara sürüklenmesini izliyorum. Bu çalkantılara gösterilen müsamahanın, onda biri Kur'an'ın özüne matuf, ancak gelenekten kopuk anlamalara gösterilmemesi gerçekten beni üzüyor.
***
Açık ve net ifade ediyorum; klasik, geleneksel anlayışlar bir sürü çarpıklık barındırıyor. Bugünkü tip bu karışıklığın sonucudur; bunu göstermeye çalışıyorum. Siz geleneksel olanı savunuyorsunuz ve aksini tavsiye eden bir bakışla tüm ortak paydalarınızı yok sayıyorsunuz. Bu sizin tercihiniz.
***
Kur'an dışında korunmuş bir referansa sahip değiliz. Bunu ne yaparsanız yapın, değiştiremezsiniz. Ne âlimlerin görüşleri sabittir ve korunmuştur, ne de Peygamber'den nakledildiği iddia edilen Hadisler... Dolayısıyla geleneksel kaynakların hükmü de yetersiz kalıyor.
***
Konu her zamanki yerde kilitleniyor. Bu benle veya sizle ilgili bir şey değil, ama siz bunu benle ve kendinizle ilişkilendirip kendinizce bir şeyleri bitiriyorsunuz. Bitirin sorun değil. Ama bir kategorizasyonla muhatap edilmiş olmak rahatsızlık verici. Üstelik berbat bir şey.
***
Bana göre sizinle Allah'a, Meleklerine, Kitaplarına, Elçilerine ve ahiret gününe inanmak gibi muhteşem ortak noktalarımız var. Siz bunların ortak olmadığını düşünüyorsanız, şimdi söyleyin de ben de bitireyim. Hakkımda su-i zan biriktirdiyseniz bileyim. Benim Kur'an'ı nasıl anlayacağımı ne siz ne de başka bir âlim belirleyemez.
***
Teklifiniz hüsn-ü niyete tevil edilecek olmuş olsaydı, sizden bekleyeceğim şu olurdu. Ben Arapça aslı ile şunu anladığımda, Türkçe mealden çıkan şu anlam yerine oturmuyor, diyebilseydiniz; konu başka mecraya kayardı ve güzel de olurdu. Gayem, iyi niyet kaydıyla hangi bakışla olursa olsun biricik korunmuş kaynağımız Kur'an'ı anlamaya yöneliktir. İsterseniz inanırsınız, isterseniz inanmazsınız.
***
Açık olsun işler, bakarız, oturur medenice birlikte bitiririz. Ne sizle ortağız ne de başkasıyla. Üzgünüm, çünkü; kendisi gibi düşünmediğim insanların geleneksel problemlerden kendilerini kurtaramamış olmaları beni gerçekten üzüyor. Ve üstelik başka bir dinden gelen eleştirilere pısırık, mıymıntı, ödlek, taksirat yüklü ve korku dolu statizmin refleksleriyle karşılık verip diyalog için yalvaran dizeler oluştururken siz, sizinle aynı düşünmeyen ve sizi akla davet eden bir müslümanla ortak noktaları sıfırlamanız iyi bir şey olabilir; böylece sizi çöpe atma olasılığım doğuyor ve aslında daha da kolaylaşıyor…
***
Hâl böyle olunca, hiçbir şey kendi iyiliği içinde ilerlemiyor ve şikayet eden siz oluyorsunuz. Geleneksel bakış sahibine ait yorumlar hangi katma değer üretiyor Kur’an’ı anlamak adına?... Soruyorum ne kazandınız, ne kazanacağınızı umuyorsunuz?
***
Geleneksel olanın size ne kazandırdığı ortada. Delilleriniz yeterli değil, ama nedense kanaatleriniz kesin. Yukarıdaki yorumumda bir sürü soru var. Lütfen hangisi Kur'an'ın temel çerçevesine aykırı ve gelenek bu soruların hangisini bu çerçeve içinde cevaplayabilmiş? Serin akılla bakabildiniz mi?
***
Bana göre sizinle Allah'a, Meleklerine, Kitaplarına, Elçilerine ve Ahiret gününe inanmak gibi muhteşem ortak noktalarımız var. Sizin benle bu hususta ortaklığınız var mıdır?
***
İkinci Bend:
‘SA142/AS15:İnsan Tapınağının Kâhinleri’ başlıklı yazımdaki eleştirilerime yönelik karşı değerlendirme de şu:
"Peygambere
(ayette geçtiği üzere) verilen hikmeti anlamadan, O'nu kâhinlikle yaftalamak da
zulümlerden bir büyük zulüm olmalı. O ne bir şair, ne bir mecnun, ne de bir kâhindir."
Diyorsunuz. Bu
cümlenin şahsımla ilgisi yoktur ve değerlendirilemeyecek fikirler içermektedir.
SA142/AS15: İnsan Tapınağının Kâhinleri’nde söylediklerimin bu cümle ile zerre
kadar ilgisi yok. İşi saptırıp saptırıp keyfinize göre çim biçmeyin.
***
Allah’ın
Elçisi, sizin keyfinize göre konuşturduğunuz sıradan bir insan değildir.
Allah'ın elçisidir. Hadis'ten habersizseniz, önce Hadis'i öğrenin. Kim dedi
size Allah’ın Elçisi Muhammed kâhindir, şairdir, mecnundur diye? Siz bu
iftirayı atarken hiç korkmuyor musunuz yahu?
***
Hazreti
Peygambere kehanet içeren hadislerle iftira edenlere dikkat çektiğimi hala
anlamadınız mı?
“Birinizin kabına sinek düştüğünde, (önce) onu batırıp sonra çıkarsın! Zîrâ sineğin bir kanadında hastalık, diğerinde ise bunun ilâç ve tedâvîsi vardır.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk 16, Tıb 58; Ebû Dâvûd, Et‘ime, 48-49/3844; İbn-i Mâce, Tıb, 31; Ahmed, II, 229, 246)
Misali üzerinden peygamberimizin gayb haberleri verdiğinden bahsediyorsunuz. Eğer samimi müddei iseniz, sineğin çift kanadındaki zehir-panzehir, bakteri-anti bakteri ile ilgili hikmeti, yapılan araştırmalarla ortaya koyarsınız. Bu tavsiyeyi kehanetle karıştırıp önümüze koymazsınız… Tıp bunu güncel veriler ve kurgularla açıklayabiliyorsa bu sözün Allah’ın Elçisi tarafından söylenmiş olabileceğini ileri sürebilirsiniz. Zira Kur’an baştan sona tavsiyelerle doludur. Size düşen, akletmektir.
“Birinizin kabına sinek düştüğünde, (önce) onu batırıp sonra çıkarsın! Zîrâ sineğin bir kanadında hastalık, diğerinde ise bunun ilâç ve tedâvîsi vardır.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk 16, Tıb 58; Ebû Dâvûd, Et‘ime, 48-49/3844; İbn-i Mâce, Tıb, 31; Ahmed, II, 229, 246)
Misali üzerinden peygamberimizin gayb haberleri verdiğinden bahsediyorsunuz. Eğer samimi müddei iseniz, sineğin çift kanadındaki zehir-panzehir, bakteri-anti bakteri ile ilgili hikmeti, yapılan araştırmalarla ortaya koyarsınız. Bu tavsiyeyi kehanetle karıştırıp önümüze koymazsınız… Tıp bunu güncel veriler ve kurgularla açıklayabiliyorsa bu sözün Allah’ın Elçisi tarafından söylenmiş olabileceğini ileri sürebilirsiniz. Zira Kur’an baştan sona tavsiyelerle doludur. Size düşen, akletmektir.
***
Nedir yani? Kadını
aşağılık gösteren ‘Mevzu (Uydurma) Hadisleri’ getirip buraya yapıştırayım mı?
Diyanet İşleri Başkanlığı neyin peşindeydi mevzu hadisleri gündeme taşırken?
***
Mutlaka
hakikat Kur'an ile açığa çıkacaktır, ne yaparsanız yapın! Elinizde metrik bir ayar karışıklığı
ölçüyorsunuz; iftira atıyorsunuz sonra, aa neden sinirlendiniz ki diye rol
kesiyorsunuz... Karnınız geniş olabilir, ama kusura bakmayın herkes sizin gibi
değil.
***
Anlamıyorsunuz, anlamadığınız gibi herkesi
kendiniz gibi sanıyorsunuz, Kafa nerde karışıklık nerde? Kör siz misiniz yoksa?***
Siz tıbbi araştırma ile hadisi test etmiyor musunuz? Ben Kur'an ile test edin deyince karnınız neden ağrıyor? Kebap sizin mangalda pişmeyince külleri savurmak işiniz yani...
***
Üçüncü Bend:
Kendilerini vazgeçilmez telakki eden Din bezirganlarının samimi olanlarının yerindelik denetimi yapmaları ve karşı tez oluşturulmasını engellemeleri gerekiyor. Bunun için öncelikle soru paketi hazır:
"Bizlere örnek olarak neyi, hangi topluluğu vereceksiniz? Kimleri ehil sayacağız? Ululemr olarak kimi başımıza koyacağız? Âlim olarak hangi isimlerin ardından gideceğiz? Kur'an'ın harekelenmesinde hangi metodu baz alacağız? Yoksa harekelenmemiş Kur'an üzerinden mi ayetlere mana vereceğiz? Bazılarının yaptığı gibi iniş sırasına göre mi, yoksa Cebrail’in işaretiyle olduğu rivayet edilen bugünkü sırasına göre mi Kur'an’ı okuyacağız? Hadisleri göz ardı edeceğimize göre fıkhı nasıl oluşturacaksınız?”
Diye itiraz ediyorsunuz. Hadisleri göz ardı et diyen yok, denetle diyen var. Hadis kitapları orijinal değildir diyorum, redddedilmelidir mi diyorum. Denetlenmeli diyorum. Size ve kendime kimseyi örnek göstermiyorum. Her insanın Kur'an'ın temellendirdiği çerçeve ile kendisine ulaşan beşerî bilgiyi denetlemesini öneriyorum.
***
Kitabımda takip edilecek imam yok. Zira İmam sizi de beni de sorumluluğumuzdan kurtaramayacak. İşin erbabı kimse ben erbabım diye ortaya çıkan her kişi, söylediklerini söyledikten sonra bakarım, Kur'an ile uyumu varsa ne ala yoksa, umurumda olmaz.
***
2. Ders:
İmam arayanlar dinleyin:
“Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlar kopacaktır. Uyanlar şöyle derler: “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.”Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir” (Bakara Suresi, 166-167)
“Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, “Keşke Allah’a ve Resül’e itaat edeydik” diyecekler. Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.” “Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat” (Ahzab Suresi, 66-68)
***
Mezhebe gelince, hem bidat diyorsunuz hem de savunuyorsunuz. Önce karar verin. benim düşüncem şu; şu anda yaptığım analizlere göre Numan Bin Sabit'in çalışmaları daha akla ve Kur'an'a yatkın. Yazmadığı halde bize kadar gelen görüşlerini değerlendiriyor ve uygun bulduklarımı uygulamaya çalışıyorum.
***
Kan akmışsa parmağımdan bakıyorum, dağıldı ise, fena ise, abdestimi tekrarlıyorum; değilse, abdest tazelemem kolay değilse, o abdestle namaz kılıyorum. Kime ne? Kadına dokunulduğunda hisler değişmişse abdest tazelenmeli diyorum, var mı ötesi?
***
Bunda emeği geçenlere de rahmet diliyorum. Ve bu konularda çok da ayrıntı gerekmediğini düşünüyorum. Kur’an’da ‘Helal’ belli, ‘Haram’ belli. Gerisiağalık kavgası. Siz yeni ağalar arıyorsunuz. Ağa sizsiniz, benim, öteki, beriki… herkes, tek tek ağadır; bunu anlamanız gerekir, yargılanacak olan da tek tek hepimiziz. Orada da iki kesin emirle ve bir haberle duran Kur’an var: Oku! Aklet! Yargılanacaksın!
***
Hangi ameli itikattan nasıl ayırdedeceksiniz ağalar? Hangi samimiyetle? Ayetlerin sırasını biliyor musunuz? Bu sırayı size kim söyledi? Hangi ayet hangi sureye ne zaman rabtedilmiş biliyor musunuz? Mekkî surede ne arar Medenî ayet? Allah öyle uygun görmüş. Nasıl ayırdeceksiniz? Ayırdetmenize ne gerek var?
***
Hala hadisleri göz ardı etmekten bahsediyorsunuz yahu... Sonra da neden kızıyorsun? Ne bu ? Niye bu saldırı? Niye bu saptırma? Samimiyetle cevap verir misiniz? Niye?
***
Dördüncü Bend:
‘Had Bildirme Sanatı’nın, ‘Din Bezirganlığı’nın ve ‘Ağalık Kavgası’nın son hamlesi:
"Peygamber Efendimizin söylediği bir sözü kehanet diyerek kabul etmeyen, yalan sayan siz haddinizi aşmaya devam ediyorsunuz."
Bu cümleyi Hazreti Peygamberin sarf ettiğini kanıtlar mısınız? Kanıtlayamayacağınız bir sözü peygambere atfetmek haddini aşmak değil de nedir? Hangi cesaret ve had anlayışıyla "Peygamber Efendimizin söylediği bir sözü" diyorsunuz? Bu cesaretiniz nerden geliyor? Garantiniz mi var?
***
3. Ders:
İman ediyorum:
"De ki: “Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, bilemem. O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. Ancak seçtiği resûller başka. Fakat O, Resûlün önünde ve arkasında gözetleyiciler yürütür ki resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.." (Cin Suresi, 25 -27)
Ve biliyorum ki; Peygamber kendiliğinden söz söylemez, insanoğlu, Tevrat'ı, Zebur'u ve İncili ve diğer sahifeleri, Allah'tan geldiği halde tahrif etmiş ve hükümsüz hale getirmiştir. Peygamber içimizde yaşıyor olsaydı, onun ağzından çıkan her söz canıma değerdi. Ama değil. Diyorum ki; kanıtlayın, kanıtlayın, kanıtlayın ve Denetleyin.
***
4. Ders:
İman ediyorum:
“İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin. (Yusuf Suresi, 102)
Ve diyorum ki; yakındır, öyle bir vakit gelecek ki; ile başlayan Hadisler, peygamber sözüne uymuyor, kehanetçi tasavvuf erbabına uyuyor. Zira gayb haberlerinin tümü Kur'an'dadır. Okumuyor musunuz?
Sahi hangi hakla gelip bana hesap kesiyorsunuz? Kur'an'a davet eden, Hadisleri Kur'an ile denetleyin diyen adam ve ona her türlü küçük davranışla cevap verenler...
***
5. Ders:
Dinleyin:
"Kendilerine Kitap’tan bir
pay verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için Allah’ın
Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp
gidiyor." (Âl-i İmrân Suresi, 23)
***
Merak ediyorum, siz gelenekselciler(*); Kur'an’ı küçümsüyor musunuz yoksa?
Alper Selçuk, Sonsuz Ark, 12.01.2013, Antiseptik Anafor 63
* Bu hitap kendi seçimleridir, Alper Selçuk