Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Ne zaman yüzeye çıktığınızı, ne zaman derinlere daldığınızı aklınız bilmez. Dağılmak böyle bir şeydir."
Ocak, ocakbaşlarında geçen saatlerin sesine hasret. Her biriniz bir köşede yalnızlığınızı hırpalıyorsunuz. Soğuk, pencerelerden zorluyor, kapılardan sızıyor…üşüyor insanlar; birbirlerini ısıtacak mecalleri yok. Gemi sâkin bu yüzden; sâkinlerini hatırlıyor. Balıklar bile çekilmiş yüzüne yakın yerinden suyun.
Balıklar… ne de çok benziyorlar insanlara;
çeşit çeşitler. Onları çağırsam da bazen, benzerliğinizi düşünsem de… insan
daha başka bir şey.
Bazılarınız yüzünden severler dünyayı.
Yüzünden okurlar; sonra ezberlerler. Öyle huzurlu hissederler kendilerini.
Bazılarınız da derinleri merak ederler, bir kitabın, bir harfin peşinden
sürüklerler ruhlarını; ya da bir aşkın.
Hepiniz hayâlini kurduğunuz her neyse ömrünüz müddetince onu yaşarsınız. Ha eliniz değmişken ha hayâllerinizde kaldığı gibi. Bir balığın derinlere ok gibi daldığını gördüğümde, düşünürüm, hanginiz hangi sebebin, sebepler zincirinin kuyruğuna tutunup dalıyorsanız diplere o zincirden, zincirin demirinden bulaşıyor elinize pas…
Derinler pas tutmaz, bilirsiniz… derinlerde pas doğuracak hava yoktur çünkü. Fakat zincir havaya temas eden erimiş demirden yapılmıştır; pasını beraber götürür gittiği her yere… pas yüzeye aittir her zaman, yüzden ne kadar uzağa gitse de kendisini taşır gittiği her yere.
Balıkların pas taşıyan zincirleri yoktur
sebeplerden. Sizin vardır. En paslı zinciriniz de aşktır. Aşk; körlerin
kendilerine değen yerinden tuttukları aşk; körlerin zinciridir derinlere inmek
için. Kör nasıl gözlerinden, içinden dışarısını görmezse, paslı aşk zincirine
tutunarak derinlere dalan bir zavallı daldığı yerin ne olduğunu göremez.
Daldığı yerin kimi aslanlara parçalattığını anlayamaz. Ruhunun azar azar
paslandığını gördüğünde de çaresizdir.
Pasın zincirden bulaştığını da bilemez âşık. Esas suçlu açıkça orta yerdedir; ama her şeyi kötüler, bir tek aşkı kötülemez insan. Dudaklarına sinmiş tekerlemelerin, gözlerini bürümüş sevgilinin yerine, dışarıda ne varsa çarpıp durduğu… işte hep suçlu o şeylerdir.
Pasın zincirden bulaştığını da bilemez âşık. Esas suçlu açıkça orta yerdedir; ama her şeyi kötüler, bir tek aşkı kötülemez insan. Dudaklarına sinmiş tekerlemelerin, gözlerini bürümüş sevgilinin yerine, dışarıda ne varsa çarpıp durduğu… işte hep suçlu o şeylerdir.
Kahvenizi
yudumladınız mı yavaş yavaş. Yoksa kahve yapmadınız mı daha? Bugün hava soğuk.
Bugün balıklar aşk aramıyorlar derinlerde. Aradıkları tek şey sıcaklık. Eğer
aşk arasalardı, en büyük emellerine ulaşmak için yüzeyden kaçmazlardı.
Bilirsiniz balıkların en büyük emeli insanın kanına karışmaktır. İnanmaz
mısınız? O zaman söylemeniz gerek; balıklar niçin varlar?
İşte soğuk, emelin ertelendiği yerdir. Sıcaklık bulamadığından insan, derinlerde dağılır; aşkın soğuk kasırgalarından daha çok insan merhametinin, sevgisinin sıcaklığını arar… Ama bunun farkında değildir. Göz yaşlarına, bağırtılarına rastlarsınız insanların; şiirlerde, şarkılarda ve yanık türkülerde.
Romanların dokunaklı yapraklarında gezinip durduğunuzda pırıltılı çekiciliği sarar zihninizi aşkın; hele derinlere dalınmış aşkların. Bilmezsiniz siz oysa; hepsi yüzeydedir. Ne zaman yüzeye çıktığınızı ne zaman derinlere daldığınızı aklınız bilmez. Dağılmak böyle bir şeydir. En büyük emelinizi ertelemeyi de akledemezsiniz balıklar gibi. Üşüdüğünüz halde, soğuk ve pası sebepler zincirine tutunmaktan kaçınmazsınız.
Pasa alışır elleriniz, gözleriniz.. Passız yapamazsınız, yapamayacağınızı sanarsınız. Size böyle öğretilmiştir çünkü… Zincirin demiri erirken, eritilirken, halkalara dökülürken böyle kurulmuştur düzenekler. Ne kadar aşk mağduru varsa etrafınızda o kadar çok iştahlanırsınız siz.
Şiirlerin dudaklarına serpilmiş soğukluğu, zehir olduğunu bile bile, heyecanla yudumlarsınız. Kahvenizi yudumlarken, gözlerinizde parlayan yalnızlık değildir, yalnız olmadığınızın ışığıdır; berraklığıdır..
İnsanın derinliği ne diğerindedir ne de kendisindedir. İnsanın derinliği, Allah’ın yazdığı kitaplardadır. Kainatta, kainatın düzenini anlatan, insana müjde olarak gönderilen Kur’an’dadır. İşte insanın ucundan tutup derinlere sardığı sebepler zincirinin ucundaki aşk, esas derinliği unutturur; gayesi budur çünkü inşa edenlerin. İnsanı Allah’tan, Allah’ı anmaktan uzaklaştırmaktır.
İnsan bu yüzden Allah’ın olmadığı derinlerde dağılır; tutunacak bir yer arar, kendisini tekrar tutup yüzeye çıkaracak olan insan sıcaklığına sığınır, onunla dertleşir… İnsan balık gibidir bu yüzden, sıcağa kaçar üşüdüğünde. Fakat balık kadar sadık değildir emellerine… Allah’a ibadet etmek için yaratılmışlığın önündeki engelleri süzüp seçemez o demlerde.
Bu kış günlerinin uzunluğuna sordunuz mu siz hiç âşık olup olmadığını? Âşık olduğu için mi bu kadar uzun kış geceleri? Yazın gündüzleri gibi seyreltir mi düşünceleri yoksa? Yoksa daha da derinleştirir mi uykusunu? Hiç düşündünüz mü bunları? Düşünmediniz bilirim.
Yaratılmış her şey; insan ve cin dışında her şey Allah’a itaat etmekten başka bir hakka sahip değildir. Bir insan bir de cin serbest bırakılmıştır. Doğduğu andan itibaren insan, öğrendikleri ile büyütür zihnini.. Öğrendiklerinin berraklığı lazımdır insana… paslı zincirlerin ucundaki şeyler değil.
İşte soğuk, emelin ertelendiği yerdir. Sıcaklık bulamadığından insan, derinlerde dağılır; aşkın soğuk kasırgalarından daha çok insan merhametinin, sevgisinin sıcaklığını arar… Ama bunun farkında değildir. Göz yaşlarına, bağırtılarına rastlarsınız insanların; şiirlerde, şarkılarda ve yanık türkülerde.
Romanların dokunaklı yapraklarında gezinip durduğunuzda pırıltılı çekiciliği sarar zihninizi aşkın; hele derinlere dalınmış aşkların. Bilmezsiniz siz oysa; hepsi yüzeydedir. Ne zaman yüzeye çıktığınızı ne zaman derinlere daldığınızı aklınız bilmez. Dağılmak böyle bir şeydir. En büyük emelinizi ertelemeyi de akledemezsiniz balıklar gibi. Üşüdüğünüz halde, soğuk ve pası sebepler zincirine tutunmaktan kaçınmazsınız.
Pasa alışır elleriniz, gözleriniz.. Passız yapamazsınız, yapamayacağınızı sanarsınız. Size böyle öğretilmiştir çünkü… Zincirin demiri erirken, eritilirken, halkalara dökülürken böyle kurulmuştur düzenekler. Ne kadar aşk mağduru varsa etrafınızda o kadar çok iştahlanırsınız siz.
Şiirlerin dudaklarına serpilmiş soğukluğu, zehir olduğunu bile bile, heyecanla yudumlarsınız. Kahvenizi yudumlarken, gözlerinizde parlayan yalnızlık değildir, yalnız olmadığınızın ışığıdır; berraklığıdır..
İnsanın derinliği ne diğerindedir ne de kendisindedir. İnsanın derinliği, Allah’ın yazdığı kitaplardadır. Kainatta, kainatın düzenini anlatan, insana müjde olarak gönderilen Kur’an’dadır. İşte insanın ucundan tutup derinlere sardığı sebepler zincirinin ucundaki aşk, esas derinliği unutturur; gayesi budur çünkü inşa edenlerin. İnsanı Allah’tan, Allah’ı anmaktan uzaklaştırmaktır.
İnsan bu yüzden Allah’ın olmadığı derinlerde dağılır; tutunacak bir yer arar, kendisini tekrar tutup yüzeye çıkaracak olan insan sıcaklığına sığınır, onunla dertleşir… İnsan balık gibidir bu yüzden, sıcağa kaçar üşüdüğünde. Fakat balık kadar sadık değildir emellerine… Allah’a ibadet etmek için yaratılmışlığın önündeki engelleri süzüp seçemez o demlerde.
Bu kış günlerinin uzunluğuna sordunuz mu siz hiç âşık olup olmadığını? Âşık olduğu için mi bu kadar uzun kış geceleri? Yazın gündüzleri gibi seyreltir mi düşünceleri yoksa? Yoksa daha da derinleştirir mi uykusunu? Hiç düşündünüz mü bunları? Düşünmediniz bilirim.
Yaratılmış her şey; insan ve cin dışında her şey Allah’a itaat etmekten başka bir hakka sahip değildir. Bir insan bir de cin serbest bırakılmıştır. Doğduğu andan itibaren insan, öğrendikleri ile büyütür zihnini.. Öğrendiklerinin berraklığı lazımdır insana… paslı zincirlerin ucundaki şeyler değil.
Yıldızları
düşündünüz mü hiç? Döner gelirler yıl boyu. İnsana, insan sıcaklığına yakın
olmak için midir bu sadık dönüşleri? Ay, her seferinde bir uzaklaşır bir
yakınlaşırken derdi nedir ki?
Üşüdünüz değil mi? Kamaraya girsek? Eskimiş, renkli kilimlerimize bir daha baksak? Rüzgarın alıp getirdiği ağlayan, susan sesleri davet edin içeri. Haydi!
Üşüdünüz değil mi? Kamaraya girsek? Eskimiş, renkli kilimlerimize bir daha baksak? Rüzgarın alıp getirdiği ağlayan, susan sesleri davet edin içeri. Haydi!
Yaşlı Bilge, 13.01.2013, 22:19, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 4
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.