“Aklından,
kalbinden Allah’ı, Allah korkusunu çıkardığınızda çocuk ne olacaktı? Terörist
olacaktı.”
İnsan
çocuk sahibi olana kadar başkadır, çocuk sahibi olduktan sonra başka. Çocuk,
insanın gaddarlığını söküp atamıyorsa karakterinden o insandan hayır gelmez.
Esnaflık, insanı insan sarrafı yapar. Her türlüsünü görürsün insanın.
Hırsızını, arlısını, arsızını, kumarbazını, ayyaşını, kadınını, erkeğini,
namuslusunu, yalancısını.
Çocuk sahibi olup da merhametten eser göstermeyen insanlara hiç itimat etmedim. Sözlerini tutmazlar, yalandan kaçmazlar; ancak yarına bir ceset bırakırlar. İnsandaki asaleti onlarda bulamazsınız. Soyun sopun Allah indinde itibarı yoktur amma terbiye, edep soydan soptan öğrenilir. Yetimi, öksüzü de Allah terbiye eder.
Gerçi, ne kıymetli nesiller türemiştir ayyaştan, imansızdan, hırsızdan. Fakat imtihanı zordur, evladına dürüstlük güzel ahlak bırakmayan atanın. Evlat baştan yokuşa sürülmüştür. Bundan ötürü, anne-babanın evladına bırakacağı en büyük miras edeptir, terbiyedir. Mal-mülk erir gider, güzellik geçicidir; fakat terbiye kalır ebede kadar. Nesilden nesile geçer gider.
Yaş kırka
doğru dümen kırdığında insanın ne saçının ne kaşının ne de yüzünün güzelliği ayırır onu başkasından. Kimse kılığına bakıp adını
anmaz. İyi adamdır yahut dırdırcı kadındır dediler mi, gerisine kimse kulak
vermez. O saate kadar karakteri oturmuştur kişinin.
Çocuk
dedim, insanın gaddarlığını alır götürür. Gaddardım gençliğimde. Dediğim
dedikti. Cahillerin içinde büyüdüğüm için, bir de yetimlik zordur, kendi işini
kendin görürsün, merhametim azdı. Öyle hani, gözü kara derler ya. Öfkem gözüme
dolandığında gerisini düşünmezdim. Sabırlıydım, fakat haksızlığa gelemezdim.
Kıbrıs
harbi hitama erdiğinde Allah bize bir oğlan daha verdi. Şükür, bir asır sonra
amcalarımdan, kardeşlerimden sonra yeniden üç erkek olmuştuk evde. Erkek
sayardı, anam, hanım, kızlarımız. İkinci oğlan beşinci çocuktu. O doğduktan
sonra içimin yumuşadığını anladım. Nüfus artmıştı, ama işlerimiz iyiydi.
Daha terör yok, ama olacak. Meclis karışık, hükümet dağıldı dağılacak derken Erbakan’la Ecevit hükümeti lağvettiler. Demirel’in de Ecevit’in de çocukları yoktu. Diyordum hep, bunların merhameti eksik. Erbakan’la Türkeş’in çocukları vardı. Onlardan yana merhamet bekliyordu millet. Gel geç zaman baktık ki; hiçbirinde merhamet yok.
Bir sabah darabayı kaldırdım, dükkanı açtım. Süpürgeyi alıp kaldırımı sokağı temizliyordum ki, birisi geldi dükkana. Beni arıyormuş. Tanımıyorum adamı. Gençten bir şey. “Bana seni tarif ettiler” dedi. “Öğretmenim, karım da öğretmen. Ben Ceyhan’dayım, karım burada. Ya beni Adana’ya aldırın ya karımı Ceyhan’a.”
Daha terör yok, ama olacak. Meclis karışık, hükümet dağıldı dağılacak derken Erbakan’la Ecevit hükümeti lağvettiler. Demirel’in de Ecevit’in de çocukları yoktu. Diyordum hep, bunların merhameti eksik. Erbakan’la Türkeş’in çocukları vardı. Onlardan yana merhamet bekliyordu millet. Gel geç zaman baktık ki; hiçbirinde merhamet yok.
Bir sabah darabayı kaldırdım, dükkanı açtım. Süpürgeyi alıp kaldırımı sokağı temizliyordum ki, birisi geldi dükkana. Beni arıyormuş. Tanımıyorum adamı. Gençten bir şey. “Bana seni tarif ettiler” dedi. “Öğretmenim, karım da öğretmen. Ben Ceyhan’dayım, karım burada. Ya beni Adana’ya aldırın ya karımı Ceyhan’a.”
Şaşırdım. Siyasetle alakam
yok. Milli Selamet’in il başkanı arkadaşım, arada sırada da il başkanlığına
uğrarım o kadar. O zaman hükümet daha lağvolmamış. Ceyhan’dan gelen giden de
var bizim dükkana, onlar salmışlar yanıma. “Söz veremem” dedim, öğretmene.
“Fakat, bir sorayım.”
Gittim il
başkanına, öğretmenin durumunu anlattım. Bana, “Bizden mi?” diye sordu.
Şaşırdım. “Fikrini, zikrini sormadım.” dedim. “Adam insanlık hakkı için
gelmiş, ailesi darmadağın. Ceyhan’a da bir akşam var araba bir de sabah; her gün gidip gelemez, masrafı çok olur!”
Bizim il başkanı arkadaş, “Olmaz, dedi, bizden değilse olmaz!” O gün siyasetten
midem bulandı, bir daha da ne bir parti binasından içeri adım attım ne de bir
siyasetçiyle oturup iki laf ettim. Merhamet herkese lazım olan bir şey. İnsanı,
fikrinden, dininden dolayı ayırırsan gün gelir, seni de ayırırlar merhamete
muhtaç olursun.
Bu
memleket çok sıkıntılı zamanlar geçirdi. Dört tane adamın fukara bir milletten
ne istediğini hiç anlamadım. Siyasetçi ne kadar iyi kavga ederse o kadar çok oy
alacağını zannediyordu. Biz istiyorduk ki; dinine, imanına sahip çıkmak isteyen
sahip çıksın, okullarda insanların maymundan geldiği öğretilmesin
çocuklarımıza. 60 darbesinden sonra, dinsiz bir nesil için çok uğraştılar.
İnönü ile Ecevit’in bu işte günahı çoktu.
Aklından, kalbinden Allah’ı, Allah korkusunu çıkardığınızda çocuk ne olacaktı? Terörist olacaktı. Üniversiteye çocuğunu gönderen, dinsiz imansız bir evlat alıyordu geriye. Terör okuyandan çıkıyordu, okumayan işinde gücündeydi. Doktor, mühendis olsun diye gönderilen çocuklar birbirine düşman olup geliyorlardı.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan asıldıklarında kimse analarının babalarının yanına gidip acısına bakmadı. Fukara çocuklarıydı, kör keseye gittiler. Erdal İnönü Ortadoğu Teknik Üniversitesinin rektörüydü terörist saklıyor, diyorlardı öğrenci yurtlarında. Adı sanı bilinmeyen o kadar çok genci heder etiler ki. O gençlerin çoğu bir kurşuna kurban gittiler. Ama Erbakan da Ecevit de Türkeş de ecelleriyle yataklarında öldüler.
Aklından, kalbinden Allah’ı, Allah korkusunu çıkardığınızda çocuk ne olacaktı? Terörist olacaktı. Üniversiteye çocuğunu gönderen, dinsiz imansız bir evlat alıyordu geriye. Terör okuyandan çıkıyordu, okumayan işinde gücündeydi. Doktor, mühendis olsun diye gönderilen çocuklar birbirine düşman olup geliyorlardı.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan asıldıklarında kimse analarının babalarının yanına gidip acısına bakmadı. Fukara çocuklarıydı, kör keseye gittiler. Erdal İnönü Ortadoğu Teknik Üniversitesinin rektörüydü terörist saklıyor, diyorlardı öğrenci yurtlarında. Adı sanı bilinmeyen o kadar çok genci heder etiler ki. O gençlerin çoğu bir kurşuna kurban gittiler. Ama Erbakan da Ecevit de Türkeş de ecelleriyle yataklarında öldüler.
1975’ten
sonra CHP’nın dışındaki tüm partiler Milliyetçi Cephe Hükümetleri kurdular,
solcu CHP’ye iktidarı vermemek için, komünizmin önünü kesmek için. Ama
birbirlerine düştüler. 77 seçimlerinde Ecevit %41 oy aldı, fakat çoğunluğa
sahip olmadığı için Milliyetçi Cephe hükümetini yine Demirel kurdu. Bir sene
sonra Adalet Partisi’nden Güneş Motel’deki pazarlıklarla11 vekil kandırdılar
hükümeti düşürdüler. Ecevit hükümeti kurdu. Bir sene sonra Demirel, dışarıdan
Erbakan’la Türkeş’in verdiği destekle 12 Eylül darbesine kadar kurduğu hükümette
kaldı.
O
vakitleri Allah bir daha bu memlekete göstermesin. Beni mahallede solcular sağcıların içinde
çalışıyorum diye, çarşıda sağcılar solcuların içinde oturuyorum diye ölüm
listesine koymuşlardı. Ömrümüz bitmemiş demek ki. Allah çoluk çocuğumuzun
yüzüne bakmış; mahalledeki gençlerden biri, listede adımı görünce itiraz etmiş
sildirmiş adımı, çarşıda da dükkanın üst katında oturan ahbabımızın oğlu. Nice
zaman sonra öğrendim ben de.
Piro Zaza, Sonsuz Ark,
30. 01.2013