Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Allah, insanın mâni olamayacağı bu çığlıkları neden kurmuştur kadının ve erkeğin içine?"
Güneş serin bakıyor güverteye. Bulutlar seren direğinden uzaklarda. Bir
kıyıda demirledik bugün. Martılar her zamanki neşeleriyle atıyorlar
çığlıklarını. İnsanın kıyısında demirlemek gerek bazen. İçindeki kuşların
çığlıklarını dinlemek, onun sınırlı dünyasına bakmak, ona onu anlatmak.
Kahvelerinizi almak istiyorsanız, yapmalısınız önce. Gönlünüz el
verirse, bana da bir fincan ikram ederseniz, beraber içeriz. Siz yapın istedim
yine bugün kahveleri. Bana kahve yapmak içinizdeki kuşları küstürmez değil mi?
Hani hizmet etmeye değil, hizmet almaya alışkın kuşlarınız var ya, onların
çığlıklarına bakmayın bugün. Nasılsa her gün onların çığlıklarına bakarak
yürüyorsunuz.
Çocukların birbirinin cinsiyetlerini anladığı zaman ne zamandır, bilir
misiniz? Bugün esrarlarla saklanmış seslerinizi konuşacağız, çığlıklarınızın
renklerine bakacağız. İster misiniz?
Her insanın mâni olamayacağı çığlıklar vardır içinde. Bazen duyar, peşine düşer çığlıkların; o çığlıkları susturana kadar koşar. Aklı başında değildir, aklı çığlıkların duraklarında değildir; haramı helali bilmez bu çığlıklar. Mahremi, arı heybesinde tutmaz.
Çocuklar, yaşlılar gibi birbirlerine benzedikleri zaman bitene kadar
birbirlerinin cinsiyetlerinden habersizdirler; hani baktığınızda ayırt
edemezsiniz ya cinsiyetlerini. İşte o zamana kadar onlar da ayıramazlar erkekliğin
ve kadınlığın ayrılıklarını. Beraber oynarlar, içlerindeki çığlıklar oluşana
kadar bedenlerini beklerler; öyle kurmuştur Allah o zembereği.
Acıktığında bir bebek nasıl ağlarsa, nasıl yırtarsa yeri göğü, bedeninin kıpırtılarını duymaya alışmış olan kadın ve erkek öyle duyar bağırtılarını içindeki kuşların. İnsan kıyısında durduğunda kendisinin, duyacağı çığlıklar hep aynıdır; mani olamayacağı çığlıklardır bunlar. Düşlerin, coşkuların, körlüğün karanlıklarında dışarıdan duyulmayacak kadar yüksektir sesleri…
Acıktığında bir bebek nasıl ağlarsa, nasıl yırtarsa yeri göğü, bedeninin kıpırtılarını duymaya alışmış olan kadın ve erkek öyle duyar bağırtılarını içindeki kuşların. İnsan kıyısında durduğunda kendisinin, duyacağı çığlıklar hep aynıdır; mani olamayacağı çığlıklardır bunlar. Düşlerin, coşkuların, körlüğün karanlıklarında dışarıdan duyulmayacak kadar yüksektir sesleri…
İnsanın içi utanmaz. Utanmaz çığlıkların sesine kapılıp gittiğinde
insan, karşı cinsinde aradığı ne varsa ona kapılmıştır; bedeninin dürtülerine
sebepsiz yürümek istemektedir. Ne günah aklındadır, ne mahrem-namahrem. Uç uca
eklenmiş isteklerin birbirine benzemesi bundandır. Kralların, sultanların
şimdiki zaman hükümdarlarının bir kadının kucağında sönen ihtirasları, günahın
çirkin kokusunda itibar kaybettirmiştir hep. Bu böyle olmuştur; böyle
olacaktır.
Ya kadınlar? Hikâyelerin kahramanları hep erkekler değildir. Aynı
yırtıcı kuşlar, kadınlar toprak yeşerdiği müddetçe çığlıklar atarlar.
Kadınların önüne konulmuş engeller, erkeklerin önüne konulmuş değildir
insanlarca. Kadın önünde engel bulmadığında, her engel tanımaz erkek gibi koşar
kuşların çığlıklarının ardından. Aynı günahkâr ses onları da çağırır, onlar da
sınanırlar yırtıcı kuşların bağırtıları arasında. Aklın gözleri körelir, erkek
teninin sertliğinde dinlenirler… Ama kadın biraz daha çabuk eskir; kuşların
çığlıklarına karşı biraz daha annedir, biraz daha utanır.
Allah, insanın mâni olamayacağı bu çığlıkları neden kurmuştur kadının
ve erkeğin içine? Zayıf yaratmıştır insanı, birbiriyle sınamak için. Sonra
mümin kadınları ve mümin erkekleri birbirine dost kılmıştır. Mümin ne demektir
insanın kıyısında? İçindeki kuşların çığlıklarına karşı insanın önüne
konabilecek tek mani iman etmek değilse, bu utanmazlığı nasıl aşacak insan? Bir
kadınla bir erkek namahremse birbirine, nasıl mani olacaklar içlerindeki kuşların
çığlıklarına? Körelmiş akılları, hazzın çekilmiş bayrakları nasıl
dizginlenecek?
Allah duymuyor mu kendi yarattığı çığlıkları? Duyuyor elbet; görüyor kadının ve erkeğin yaşadığı sıkıntıları. Kim duracak önünde arsızlığın, kim düşecek peşine? Nasıl sınanacak mümin? Müminse nasıl Allah’ın gördüğünü bile bile içindeki çığlıkların coşkusuna kapılacak?
İnsanın yükü ağır. Kıskançlığın, bencilliğin, kötü fısıltıların ağırlığı insanın kendi aklıyla ölçülebilir mi? Niye böyle yarattın beni diyebilir mi insan? İçimdeki çığlıkları niye bu kadar güçlü kıldın diye sorgulayabilir mi? Niye beni günaha, harama meyilli kıldın diye isyan edebilir mi?
Allah duymuyor mu kendi yarattığı çığlıkları? Duyuyor elbet; görüyor kadının ve erkeğin yaşadığı sıkıntıları. Kim duracak önünde arsızlığın, kim düşecek peşine? Nasıl sınanacak mümin? Müminse nasıl Allah’ın gördüğünü bile bile içindeki çığlıkların coşkusuna kapılacak?
İnsanın yükü ağır. Kıskançlığın, bencilliğin, kötü fısıltıların ağırlığı insanın kendi aklıyla ölçülebilir mi? Niye böyle yarattın beni diyebilir mi insan? İçimdeki çığlıkları niye bu kadar güçlü kıldın diye sorgulayabilir mi? Niye beni günaha, harama meyilli kıldın diye isyan edebilir mi?
Onun hükümranlığını hangi akla uyup hesaba çekecek? Meşru kıldığı
dairenin içinde kalamayacağı için mi suçlar insan Allahını? Her insan içindeki
özgür kuşların çığlıklarına sınır çekilsin ister mi? İster mi hazzın önüne
maniler dikilsin? Eksik bağırsın kuşları, tadını yarım alsın hazzın, kabul eder
mi?
Özgür olsun istiyorsa çığlıkları, özgür olacaktır ve bu özgürlüğün bir
sınırı bir de sınır ihlalinin bedeli olacaktır. Bu sınır helal dairedir, sınır
ihlalinin bedeli de azaptır. Özgürlük olmasa nasıl sınansın insanın aklı? Niye
zayıf olsun ki insan o zaman?
İman insanı güçlü kılar; tüm kışkırtıların yönünü Allah’ın meşru kıldığı alana çevirmek için. Fakat bu mesele insan ölene kadar kapanmaz. İman her an sınanır; sınansın diye insan, kuşları, içinin vakti geldiğinde çığlıklar atar. Duyar insan, duydukça kıpırdar bedeni. Kıpırdadıkça sınanır.
İnsan zayıf yaratılmış olduğu için günah işler; karıştırmayın günah işlemek için zayıf yaratılmış değildir. Allah, insan günah işlesin, sonra pişman olsun, bana yalvarsın demez. İnsan sınandığında; peşinden koştuğu çığlıkların ağırlığı onu mutsuz kıldığında, bunalıma sürüklediğinde, çaresizlikte boğulduğunda bir çıkış olsun diye insana tövbe etmesi için merhamet fırsatı vermiştir. Yalvarması, samimiyetine işaret eder insanın. Allah, insanın yalvarmasından haz almaz; haz insana ait bir duygudur çünkü.
İman insanı güçlü kılar; tüm kışkırtıların yönünü Allah’ın meşru kıldığı alana çevirmek için. Fakat bu mesele insan ölene kadar kapanmaz. İman her an sınanır; sınansın diye insan, kuşları, içinin vakti geldiğinde çığlıklar atar. Duyar insan, duydukça kıpırdar bedeni. Kıpırdadıkça sınanır.
İnsan zayıf yaratılmış olduğu için günah işler; karıştırmayın günah işlemek için zayıf yaratılmış değildir. Allah, insan günah işlesin, sonra pişman olsun, bana yalvarsın demez. İnsan sınandığında; peşinden koştuğu çığlıkların ağırlığı onu mutsuz kıldığında, bunalıma sürüklediğinde, çaresizlikte boğulduğunda bir çıkış olsun diye insana tövbe etmesi için merhamet fırsatı vermiştir. Yalvarması, samimiyetine işaret eder insanın. Allah, insanın yalvarmasından haz almaz; haz insana ait bir duygudur çünkü.
Gemimiz sallanıyor dalgalarla hafifçe, görüyor musunuz? Neden
sallanıyor diye sorabilir misiniz? Sallanacaktır, çünkü sular dalgayla meşhur.
Fakat neden sürükleniyor diye sorabilirsiniz, demir atmamışsam ben. Kuşların
çığlıklarına hayran insanlardan bahsetmiyorum dikkat edin. Mümin erkeklerin ve
mümin kadınların kıyısında durduk sadece. İçlerindeki seslere baktık.
Kahveler güzelmiş. Ellerinize sağlık. Yaşlıların çığlıklarını duymak istemezsiniz eminim. Onların artık kaçınılması mümkün olmayan tövbeleri karışır o çığlıkların içine… Kuşlarını kovarlar içlerinden. Yüzlerinden anlarsınız siz onların günahlarını. Çirkinleşirler onlar; gençliklerinde çığlıklarının peşinden koşmuşlarsa. Tövbe etmiş müminlere ise yaşlandıklarında baktıkça bakasınız gelir, size huzuru anlatırlar.
Uzaklaşalım mı kıyıdan? Bu güneşli günde martıların çığlıkları daha masum görünüyor. İyilik sarıyorlar insanın içine, insanın içindeki kuşların çığlıklarından uzakta.
Kahveler güzelmiş. Ellerinize sağlık. Yaşlıların çığlıklarını duymak istemezsiniz eminim. Onların artık kaçınılması mümkün olmayan tövbeleri karışır o çığlıkların içine… Kuşlarını kovarlar içlerinden. Yüzlerinden anlarsınız siz onların günahlarını. Çirkinleşirler onlar; gençliklerinde çığlıklarının peşinden koşmuşlarsa. Tövbe etmiş müminlere ise yaşlandıklarında baktıkça bakasınız gelir, size huzuru anlatırlar.
Uzaklaşalım mı kıyıdan? Bu güneşli günde martıların çığlıkları daha masum görünüyor. İyilik sarıyorlar insanın içine, insanın içindeki kuşların çığlıklarından uzakta.
Yaşlı Bilge, 01.02.2013, 23:22, Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 5
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.