3 Şubat 2013 Pazar

SA171/AH3: Katil Yankee Evine Dönüyor; Karanlık Operasyon- Zero Dark Thirthy

“Siz bu topraklara ait değilsiniz”
Pakistanlı Gençler


CIA ajanı Maya, kendisi için özel olarak gönderilmiş dev askerî kargo uçağına bindiğinde Afganistan/Celalabad’daki Amerikan üssünün tozlu pistinin üzerinde sabah güneşinin ışıkları parlıyordu. Maya, pilotun, “Listede sadece sizin adınız var, nereye isterseniz sizi oraya götüreceğim!” dediğinde tıkanmış bir halde oturmuş ve emniyet kemerini bağlamaya başlamıştı.

Donuk yüzü gevşedi ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı… 12 yıllık CIA mazisindeki tek görevini başarıyla tamamlamıştı. Usame Bin Ladin onun ısrarla yürüttüğü bir çalışmanın sonucunda o gece, ay doğmamışken öldürülmüştü.

Celalabad’dan kalkan gece uçabilme özelliğine sahip iki helikopter, seçkin askerlerden oluşan özel timi Pakistan’da tespit edilen Usame Bin ladin’in evine indirmeyi başarmış; evde dört erkek ve iki kadın öldüren özel tim, düşen diğer helikopteri patlatarak Celalabad’a dönmüştü.


Bin Ladin’in cesedi, ceset torbasıyla konduğu sedyede Maya’nın titrek ellerine baktı. 120 dakika boyunca hiç durmayan hareketli kamera, Bin Ladin’in yüzünü göstermedi; ama Maya cesedin yüzünü görünce dönmüş, donuk yüzünü  kendisini izleyen amirine çevirmiş ve başıyla cesedin Usame Bin ladin’e ait olduğunu onaylamıştı.




Usame Bin ladin ve genellikle kimsenin yapısı hakkında hiçbir fikre sahip olmadığı El Kaide, ailesinden hiç kimseye zarar vermediği halde Maya, ailesinden birilerini kaybeden CIA personellerinden daha azimli, daha ısrarcı, daha takıntılı bir süreç sorununda Bin ladin’i öldürtmüştü.

150 dakika süren filmin ilk 50 dakikası, insanlık dışı işkencelerin her aşamasını detaylarıyla anlatan mide bulandırıcı tiksinti verici karelerle geçti. Saatlerce askıda, ayakta bekletilen zanlının bir havluyla kapatılan ağzına su akıtmakla, çıplak bırakarak aşağılamak arasında arada sık sık çalışan yumruklar, Pakistan’daki işkence üssüne görevli olarak gelen çaylak Maya’yı sarsmış, utandırmıştı.

Ancak operasyon uzadıkça Maya, kadın hassasiyetlerini yitirmiş ve girdiği sorgulamalarda sorularına cevap vermeyen zanlının dövülmesi talimatını bizzat vermeye başlamıştı. Filmi izlerken bir kadının bir canavara dönüşme sürecini de takip ediyorsunuz. Onunla birlikte dünyanın bütün insanlarının maruz bırakıldığı 10 yıllık şiddet sarmalını ve bu şiddete karşı bıkkınlık duyarak tüm insanlığın duyarsızlaştırılmasını izliyorsunuz.

Maya ağladığında, anladığı şey ABD kaynaklı vahşetin, şiddetin artık sona ermesi gerektiğiydi. İnsanlıktan çıkmıştı, bütün Amerikalı askerler gibi, arkadaş veya sevgili edinemeyen mekanik bir varlığa dönüşmüştü çünkü. ABD, evine dönen ruh hastası askerlerinin intiharını önleyemiyordu.

Film bunun için çekilmişti. ABD, Başkan Bush’un ‘Crusade’ diyerek başlattığı 11 Eylül 2001 sonrası son Haçlı Seferi masum, mağdur insanların, daha esaslısı, müslümanın öldürülmesinden başka bir sonuç üretmemişti. ABD, Irak, Pakistan ve Afganistan’da milyonlarca masum insanın hayatını mahvetmişti.

CIA ajanlarının yanlarındaki işbirlikçi Pakistanlı ajanın eşliğinde Peşaver sokaklarında Bin Ladin’in  mesajcısı Ebu Ahmed’in izini sürerken önlerini kesen iki motorsikletlinin “Siz bu topraklara ait değilsiniz” dediği gibi ABD, 10 yıl süren bir Müslüman avından sonra evine dönmek için ’Bin Ladin öldürüldü’ senaryosuna muhtaçtı.

Filmin konusu Bin Ladin’in öldürülmesi değil, ABD’nin kendi kamuoyunu ve dünyayı kendi evine dönmesi gerektiğine ikna etmekti.

Pakistan'ın başkenti İslamabad'ın 100-150 kilometre kuzeyindeki Abbotabad kentinin Bilal bölgesinde bulunan büyük evdeki operasyon sürerken, Pakistanlılar çatışma seslerine karşılık toplanarak dört mercekli gece görüş dürbünleri ve sofistike silahlarla donanmış Amerikan askerlerinin üzerine yürüyorlardı ellerinde sopalarla. Geride kalanları uyaran tim komutanı şöyle diyordu: “40 saniyede çekilmezseniz, Pakistanlılar sizi yok eder!”

Müslümanlar ‘Bush’un Savaşçı Amerikası’ndan nefret ediyorlardı ve ellerinde sopalarla predatörlere, tanklara, füzelere, makineli tüfeklere karşı savaşmayı göze alacak kadar hayatlarından bıkmışlardı.

Filmin üçte birlik süresini alan ilk sekansta ağır işkence sahneleri, Polonya’da, Pakistan’da, Afganistan’da, Ebu Gureyb’de, Guatemala’da ve hatta Langley’de süren mide bulandırıcı on yıllık insan avının sona ermesi gerektiğine inananlar tarafından özellikle tasarlanmıştı. Bu film, Kathryn Bigelow’un 6 Oscar Ödüllü ilk ünlü filmi The Hurt Locker - Ölümcül Tuzak- gibi treatmanı ‘Stratejik CIA’ tarafından hazırlanmış bir film gibi görünüyor.


Kathryn Bigelow, Mark Boal’ın senaryosunu yazdığı Operasyonun esas kahramanı Maya-Jessica Chastain, işkenceci CIA ajanı Dan-Jason Clarke, işkence gören Ammar rolündeki Cezayir asıllı Fransız aktör Reda Kateb’ın oyunculuklarıyla belgesel-sinema kategorisinden çıkarıp gerçek hikaye kalitesine ulaştırdığı filmi yönetirken, kendisinden beklenmeyen bir proje daha üretmiş görünüyor.


Kendisiyle yapılan röportajlarda da tepki çeken işkence sahnelerinin, yarısının savaşa karşı olduğunu düşündüğü Amerikan toplumunun işkenceden nefret etmesini sağlamak için çekildiğini söyleyecekti Bigelow; ancak Ebu Gureyb’de birbirine tecavüze zorlanan, çıplak bırakılarak üst üste yığılan Müslüman erkeklerin hikayesini anlatmaktan nedense uzakta kalmayı seçmişti.

Baştan sona karanlıkta geçen bir filmi anlamak için onun Türkçeye çevrildiğinde konulan adına bakmak gerek: ‘Karanlık Operasyon’. Bu adlandırma gerçeği daha çarpıcı hâle getiriyor. Bilinmeyen bir yerde denize atılan cesedi  “Bin Ladin var mıydı, yok muydu, öldürüldü mü? “gibi soruların cevaplanmasını engelleyecekti. Obama’nın sevinç çığlıklarıyla canlı izlediği iddia edilen böyle bir operasyon belki hiç yapılmamıştı; karanlık buydu.


Filmin bitişinde Romalılar gibi işgal ettikleri her yerde çevresinden kopuk tel örgülerle, beton duvarlarla birer kaleye dönüştürülen lejyon karakollarını hatırlıyorsunuz. Operasyon timine katılanlar arasında dedeleri Afrika’dan köle olarak çalınan zencilerle, Japonları ve sarışın Avrupalıları görüyorsunuz..

Farklı ırklardan insanlardan oluşturulan ‘Amerikan Ordusu’ ve savaşmaktan bıkmış bütün paralı askerler gibi, umutsuz psikopatolojik birer vaka haline gelmiş katillerle doluydu. Ağlayan CIA ajanı Maya gibi, onlar da Katil Bush ve neoconların ürettiği kurbanlardı, öldürdükleri Müslümanlara karşılık para alan intihar adaylarıydılar.

Zero Dark Thirty, izleyenleri etkileyen bir film olmayı başarmış görünüyor ve Bigalow, ilk filminde olduğu gibi  Pakistan’daki her karede sürekli ezan okutuyor ve ABD’nin İslam’a bakışının değiştiğini, yine Langley’deki bürosunda namazlığını serip namazını kılan bir Müslüman CIA ajanını normalleştirerek gösteriyor.

Filmde, aç,sefil geri kalmış müslüman profiline karşılık Kuveyt'in gökdelenlerindeki kadın ve içki kokulu eğlence merkezlerinde danseden ve Lamborghini ile kendisini CIA'ye satan kefiyeli, entarili müslüman bir arap profili de işlenmiş..

ABD’lilerin evine dönmek istediğini anlayan Obama ikinci kez Başkan seçildi ve Savaş taraftarı Pentagonla arası açık. Savunma bakanlığına savaştan önce diyalog seçeneğini savunan Vietnam gazisi Hagel’i getirerek yeni ABD profilini üretmeye çalışıyor. Sanırım Obama’nın adamlarından biri de Bigelow…

 ‘Operasyonel CIA’ Başkanı Michael J. Morell ise  başka bilgi kaynakları olduğunu iddia ederek işkence sahnelerine tepki göstermişti ve sinema salonlarına baskı yapmıştı. Film ilk gösterimini ancak 5 salonda yapabilmişti Amerika'da. Morrel, bir ay sonra Obama tarafından değiştirildi. Yankee evine dönecekti.



Ahmet Haydar, Sonsuz Ark, 03. 02. 2013, Sinema Notları 3



Zero Dark Thirty izlekleri:




Usame Bin Ladin’in Öldürüldüğünü iddia eden İzlekler:



Kathryn Bigelow İzlekleri:


XI. 6 Oscar Ödüllü Ismarlama Film; The Hurt Locker - Ölümcül Tuzak-
Maya ve Kathryn Bigelow

Seçkin Deniz Twitter Akışı