"Erdoğan, Türkiye'nin terör sorununu çözmesini engelleyen ülkelere açıkça tavır koymaya devam ediyor."
Diplomasinin
ahlaksızlık olduğunu Amerikalılara İngilizler öğrettiler; Türkiye de ahlaksız
diplomasiyi ‘Sıfır Sorun Stratejisi’ne uygun bulmuyor. Son üç gündür; ABD diplomasisinin ahlak sorunu
‘Dışişleri Sözcüsü Victoria Noland’ın adını öğrenmemizi kolaylaştırdı ve küstah
‘Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone’nin karanlık bakışlarının neleri
gizlediğini anlamamıza yardım etti.
Türk-Amerikan ilişkileri belki de çoktandır olması gereken yerde, ABD’nin
ahlaksızlığını sorgulayan bir merkezde. Türkiye’de iki sistematik darbe yapan,
bunlara ek olarak iki de teknik darbe ile sistemi baştan sona kilitleyen, bir
başbakan asan, bir cumhurbaşkanının ölümünden sorumlu tutulan, PKK terörünü
Türkiye’nin başına saran, 2002’de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisini
darbe teşebbüsleriyle, kapatma davasıyla sarsmaya, yıkmaya ve yok etmeye
çalışan, Başbakan Erdoğan’ı delikten aşağı süpürmek için elinden geleni yapan
ahlaksız bir ABD’den bahsetmek ve ABD diplomasisinin ahlak boyutunu sorgulamak için
en uygun zaman şimdi.
Bu açıklama öncekilerden farklıydı. Esed'in iktidarı bırakması şartından vazgeçilmiş,
yerine rejimin hapishanelerinde tutuklu bulunan 160 bin kişinin serbest
bırakılması ve bu kişilere pasaport verilmesi istenmişti.
Kendisinden savaşı sona erdirecek bir liderlik beklenen Obama, eninde sonunda
gidecek dediği Esad’ı göndereceği yerde, muhalefeti Esad’la barış görüşmeleri
yapmaya zorluyor, ABD, Körfez ülkelerinden muhaliflere silah vermeyi kesmesini
istiyordu. Ahlaksız diplomasi suç üst yakalanmıştı.
Türkiye, Rusya’yı, İran’ı, İsrail’i, Amerika’yı memnun edecek olan, güneyinde
üçe ayrılmış tuzaklı bomba halinde bir Suriye planına karşıydı. Doğal olarak
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Muaz El Hatib’ın diyalog çağrısına çok sert tepki
gösterdi. İslam
İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Komisyonu'nun toplantısına katılmak
üzere gittiği Kahire'de Fairmont Otel'de, Muaz el-Hatib ile görüştü.
Obama sık sık Türkiye ile birlikte çalıştıklarını söylüyor, Erdoğan’la telefonla görüştüğünü açıklıyordu. Türkiye, Obama’nın dediği gibi ‘Esad gidecek’
diyordu sadece. Şaşırtıcı olan buydu. Ahlaksız ABD diplomasisi, Ortadoğu’da
yeni devletler oluşrurmak, yeni sınırlar çizmek için bölgedeki stratejik ortağına açıkça kazık
atıyordu. Türkiye şaşkın değildi, hazırlıklıydı, o yüzden rahatsız ediyordu.
Başbakan
Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan’ı kapsayan Orta Avrupa gezisinde, PKK
terörünü bitirecek müzakerelerin, Paris’te 3 PKK’lı kadının öldürülmesi, 1
Şubat’ta ABD Ankara Büyükelçiliğine yapılan bombalı saldırı gibi provokasyonlarla
engellenemeyeceğini söylüyor ve hususta teröre destek veren ABD’yi, Almanya’yı
ve Fransa’yı açıkça uyarıyordu. Başbakan’ın
suçlamaları nedensiz değildi ve cesurdu; suçüstü yakalanmış ahlaksız bir
diplomasiyi deşifre ediyordu.
Türkiye, ABD’yi saldırılar konusunda uyarmıştı, ancak o güne dek çok sıkı
korunan elçilik sokağında saldırıdan hemen önce elektrikler kesilmiş, terör
örgütü DHKP-C üyesi canlı bomba hiçbir sorun olmadan elçilik sokağına girmiş ve
özel girişlerin yapıldığı kapıya ulaşarak kendisini patlatmıştı. 2001 yılında
açlık greviyle yakalandığı korsakoff hastalığı yüzünden Cumhurbaşkanı Sezer tarafından
affedilen canlı bomba sorunsuz Almanya’ya giriş yapmış, sığınma talebi
reddedildiği halde yıllarca Almanya’da kaldıktan sonra eylemden kısa süre önce sınırdışı edilerek Türkiye’ye gönderilmişti.
Patlamayla
ilgili tartışmaların sürdüğü günlerde İstanbul’da olan ve Fener Rum Ortodoks
Kilisesi’ni ziyaret ederek Patrik Bartholomeos’la iki saate yakın baş başa
görüşen Almanya İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich, ABD Büyükelçiliği’ne
saldıran canlı bombanın Almanya’dan geldiğini belirterek Alman makamlarını
eleştiren Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına “DHKP-C militanı Ecevit
Şanlı’nın Almanya tarafından sınır dışı edildiğini Türkiye’ye bildirdik”
diyordu.
Soruşturmayı,
Almanya ve Belçika yargısıyla birlikte yürüten Fransız savcı ise, interpol kanalıyla
gönderilen üç PKK’lı kadının katili diye tutuklanan şüpheliye ait çok önemli
detayların bulunduğu dosyayı soruşturma evrakına eklemeyerek, Türk Emniyeti ile
işbirliğini reddediyordu. Hollande öldürülen üç PKK’lı kadından biri ile sık
sık görüşmesinin nedenlerini ve görüşmelerinin içeriğini de henüz açıklamamıştı.
'Ricciardone
Krizi' sıkışmış arka planla ortaya çıktı. Erdoğan’ın kapanları, peynir hırsızı fareleri köşeye
sıkıştırmıştı ve fareler kızgınlıklarından tırmalıyorlardı. Ricciardione Ankara'da gazetecilerle bir
araya geldiği toplantı sırasında, Türkiye'deki yargı sistemine yönelik
eleştirilerde bulunmuş "Askeri yetkililer terörist diye hapse kondu. Eski
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı demir parmaklıklar arkasında. Avrupa ve
Amerika'daki mahkemeler buna bir anlam veremez" demişti.
ABD’nin
stratejik düşman olarak algıladığı, darbelerle devirmeye, başarılı olamayınca
da kapatmaya çalıştığı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, büyük elçinin bu küstah tutumunu ağır bir şekilde eleştirmiş ve Türkiye
Dış İşleri Bakanlığı elçiyi çağırarak uyardıktan sonra, elçi yanlış
anlaşıldığını söyleyerek özür dilemişti. ABD’nin organize ettiği darbelerde,
terör örgütlerinde kurban olanları korumaya çalışmasını anlamak kolaydı.
Ricciardione’nin
yaşadığı travmaya sessiz kalamayan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria
Nuland, 7 Şubat’ta yaptığı açıklamayla elçisini destekledi: ''Büyükelçi Ricciardone, (eski) Dışişleri
Bakanı Hillary Clinton'ın söylediklerini sadece tekrar etti ve eminim bu
konularda kamuoyu önünde konuşma fırsatı bulduğunda Dışişleri Bakanı John Kerry
de aynısını söyleyecektir'' dedi. Ancak tırmanan krizi sona erdirecek teknik
bir ayrıntıyı ’saygıyı’ cümlelerinin arasına sokuşturdu: ''Türkiye'nin dostları
ve müttefiklerinin sorumluluğu, Türkiye'nin hukukun üstünlüğü ve insan
haklarının korunmasının güçlendirilmesi, gazeteciler, blog yazarları için ifade
özgürlüğünün korunmasında düzenli ilerleme göstermesinin önemine saygılı
biçimde işaret etmeye devam etmektir.''
Başbakan
Erdoğan, Küresel güç olma yolunda ABD’ye ahlak dersi veriyor.. ABD’nin, AB’nin; Rusya’nın,
Çin’in, İsrail’in ve İran’ın ahlaksız diplomasileri kan akıtmaya devam ederken,
Türkiye barışın dilini, kullanmaya kendi ülkesinde barışı tesis etmekte kararlı bir şekilde dayatıyor. Erdoğan, Türkiye'nin terör sorununu çözmesini engelleyen ülkelere açıkça tavır koymaya devam ediyor.
Bu bir güç gösterisidir.
Âkil Ağazâde, Sonsuz Ark, 07.02.2013