"İçindeyken çaresiz, içindeyken yargılanan, ama içine de hükmeden bir güce sahip, fakat biraz zayıf, biraz sanık."
İnsan dışından içine doğru yol aldığında, dışının her türlü müdahalelerine karşı tuttuğu kılıçlarını kınına soktuğunda, içine çekilerek yapayalnız kaldığında sadece kendisini duyar. Doğmadan önce içine yüklenmiş kendisini. Her seferinde onu soruşturan, dönüştüren, yenileştiren ve sonraki dış serüvenlerine hazırlayan kendisini.
İnsan, kınına giren kılıcın kanını temizleyen kın gibi temizler kendisini. İçine girerken, dışında bırakır insan, savaşlardan artakalan iyiyi ya da kötüyü. İçine girerken zihnini döver yalnızlık ve yürekleri dağlayan çığlıklar, acılar yankılanır içinin duvarlarında.
Hesap sorar acımaksızın; kılıçların savrulduğu meydanların hepsinde tek tek adalet arar insanın içi. Suçun en renkli anlarından en karanlık köşelerine kadar üç boyutlu bir kükreme duyulur için göklerinde.
İrade, dışına çıkarken zorla tutuşturulur insanın aklına. İyiye yürüyen iyiliklerin ardına düşsün diye insan, kötüye dokunan elini çeksin diye. İyiye ve güzele uzanan kılıçlara kalkan olsun diye kılıcı, bunun için kötülükten kan döksün diye. Değilse, değildir kötülük için göğü yararak inen, kan döken kılıçlar için. Kötülük için değildir irade, kın temizleyemez kötülüğü… dağıtır, her tarafına sürer dışarıdaki iyiliklerin kanını…
İnsanın iradesi, dışına çıktığında cesamet bulur, fiiller dökülür dudaklardan ve ellerden iradenin hükmedebildiği ya da hükmedemediği külfetlerden birer birer… Sessizlik bu yüzden, yorumsuzdur diğerleri için. İradenin çıkardığı hiçbir şey yoktur ki ölçülsün rüzgârlarda… ki; sınanmışlık sinsin dışındayken yaptıklarına insanın..
Bir şey yapıyor değilse hükümsüzdür irade, öyleyken de sınanmaktadır… Hükümsüz olduğu için de bir şey yapamıyordur. Hükümsüzlük de bir çıkış değil midir irade için insanın içinden?
Hükümsüzlüğü de bir çıkış olduğu içindir mükelleftir insan, yapmadıkları dururken. Yapabilecekken yapmadıkları da sürüklenmişse kötülüğün içinde, irade, kötülüğe mâni olmadığı için kötülük değil, iyilik kesmiştir kılıcıyla…
İçine çekildiğinde insan, sorar, sorgular ve vicdanı, doğarken içine yükleneni, onu amansız kıskacına alır. Alır, çünkü intiharlar bundandır, alır çünkü insan içinden kaçamadığı için bir daha içine dönmemek üzere intiharla dışına kaçar. İradesinin günahlarını, günahları kazandığı yerde değil, kılıcını masum içine, masum bedenine yönelterek içindeki kendisini öldürmek için içinde yok etmeye kalkar.
Oysa günah kendi yerinde temizlenir. Tövbesi dilindedir insanın ve tövbesinin ağaç olduğu yer dışıdır. Öncekilerin de olduğu yerde, herkesin tövbesine tanıklık etmesi, herkesin içindeki aklanmayı dışında resmetmesi gerekmektedir.
Kötülüğe hizmet eden kılıç, kınına geri döndüğü her seferde biriktirdiği iyiliğin kanını temizlediğini ancak dışındayken anlatabilir. İyiliğe hizmet ederken eriyip bittiğinde, geriye dönemediğinde, geriye döndüğünde ise hiçbir kir taşımadığında ancak tövbesini kanıtlamış olur. Huzur, insanın içinin insana hesap sormadığında sarar gökleri. Ya da gökler tamamen karardığında…
İradenin elleri, insan içindeyken bitişiktir, uzlaşmıştır, sakindir ve günahsızdır, hayır öyle değil. İradenin elleri ne içinde ne de dışında öyledir insanın. İçindeyken çaresiz, içindeyken yargılanan, ama içine de hükmeden bir güce sahip, fakat biraz zayıf, biraz sanık. Bu yüzden dışına çıkarken insan, insanın içi sorumluluk yüklenmek istemeyen iradeyi tutuşturur aklına.
Her yeni insan, her yeni toprak, her yeni koku bu yüzden tedirgin eder alışkanlıklarına bulaşmış iradeyi. Alışkanlıklara dönmüş bütün sınanmışlıklar, iradenin gözlerinde birikmiş karabataklardır. Karabataklarda sürüklenip gitmek ister insan. Yeni, onu üşütür, içine kaçırtır. Yeni, yeni sınanmışlıklar yüklüdür çünkü.
Güçlü olan insanın içidir belki. Ama insanın içine yürüyen evrenin orduları yoksa, bütün sınanmışlıklar saldırmıyorlarsa dışından, insan iyiliği ve kötülüğü tırmalayan iradenin kadrini ölçemez.
İnsan içine yüklenmiş hakikatin ruhuna dışından gelecek olan mektuplar ister. Mektupları okusun, hakikatini ölçsün diye. Evreni ve içindeki her şeyi yaratan Allah’ın hükümleri içinin hükümlerine hükmediyorsa huzur bulur insanın içi…
Değilse, gölgelerin arkasına saklanan irade, dışında sürüklenen hayatın yapraklarından iblis tadı alacaktır. İçine giremeyecektir hiçbir zaman, uyuşmak isteyecektir, unutmak isteyecektir. Şarabın hükmettiği bir alana girdiğinde uyuşsa, unutsa bile bertaraf edilemeyecektir bu zulüm. İnsan sonsuza dek sessiz kalacaktır hırçınlıkların, azabın, bağırtıların ve mutsuzluğun içinde.
İnsanın içinin işi budur.
Irmak Elmas, Sonsuz Ark, 03.03.2013
Irmak Elmas Yazıları