"Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma!. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir!"
Kapitalizmin
yayılma araçları savaşlara bağımlıdır. Her savaş sonrası bütçesi açık veren
devletler yüksek faizle yerel ve küresel para kaynaklarınca tedarik edilen
kredilere müracaat ederler. Savaşlar, kapitalizmin en etkili yayılma araçlarıdırlar.
İnsanların hayatlarını doğrudan etkileyen ve gelecek nesilleri borçlandırarak
kendisine bağımlı hâle getiren kapitalizmin önüne çıkarılabilecek ilk ve en
güçlü engel bu sebeple barıştır.
Kapitalizmin, öncesinde savaş ganimetleriyle, istilâlarla, korsanlıklarla, haraçlarla ve vergilerle gelir kaynakları düzenlenen bütçeleri yeni savaşları kışkırtarak zayıflatması ve yüksek faizle ele geçirmesi, büyüyen ve derinleşen bütçe giderleri için sürekli kaynak temin ederken kapitalistlere devletlerin iç ve dış politikalarına müdahale etmesine fırsat verdi. Yüksek faizli paranın gücü 18. yüzyılın sonunda başladı ve 2008 ABD ve AB ekonomik krizinin patlak vermesine kadar sürdü.
Kapitalizmin, öncesinde savaş ganimetleriyle, istilâlarla, korsanlıklarla, haraçlarla ve vergilerle gelir kaynakları düzenlenen bütçeleri yeni savaşları kışkırtarak zayıflatması ve yüksek faizle ele geçirmesi, büyüyen ve derinleşen bütçe giderleri için sürekli kaynak temin ederken kapitalistlere devletlerin iç ve dış politikalarına müdahale etmesine fırsat verdi. Yüksek faizli paranın gücü 18. yüzyılın sonunda başladı ve 2008 ABD ve AB ekonomik krizinin patlak vermesine kadar sürdü.
İmparatorlukların egemenlik savaşları, Fransız darbesi ile sona erdiğinde dünya yeni bir mekanik savaş algısına alıştırıldı. Bitmek bilmeyen İngiliz-Fransız savaşlarında, Fransa’nın dolaylı olarak İngilizlere karşı desteklediği Amerikalıların bağımsızlığı, önce Fransız hazinesini, sonra İngiliz hazinesini boşalttığında, Siyonist kapitalistlerin İngiliz hazinesine verdiği faizli destek yeni mekanik savaş algısının ilk örneği olarak tanımlanmış oldu.
I. Napolyon’un sürdürdüğü büyük Avrupa yıkımı da yine yüksek faizli kredilerle desteklenen Fransa hazinesini kapitalistlerin kontrolüne bıraktı ve 19. yüzyılda her Avrupalı yüksek faizle borçlandığı kapitalistler için savaştı.
Osmanlı’nın Mısır ve Kırım’da sürüklendiği savaşların devlete hediye ettiği en büyük tehdit Duyûn-u Umumiye adlı kurum oldu. Devletin bütün gelir kalemlerine el koyma hakkını elinde tutan bu kurum, kapitalistlerin çıkardıkları savaşlar için yüksek faizli paralarla destekledikleri devletleri soymak ve bağımlı hâle getirmekten sorumluydu. Osmanlı böylece yıkıldı.
20. yüzyıla
borçlu giren dünyanın bütün insanları iki büyük savaştan sonra faiz merkezli
borç ağlarına monte edildiler. İnsanlar, zorunlu ihtiyaçlarını temin ederken,
iktisat teorilerinin ‘kıtlık’ merkezli tanımlarıyla tanıştılar. Paraya hükmedenlerin ‘kıtlık’la ilişkileri ancak paralarının faizini tahsil ederken akla
geliyordu.
Devletlerin hazineleri, maliye politikaları yüksek faizle temin edilmiş borçlarla ekonomik sistemlerini yürütmeye çalışırken, halklara yoksulluk sınırlarının altında, açlık sınırlarının üstünde bir hayat standardı vaat edebildiler. Kapitalistler, devletlerin iç ve dış politik argümanlarının tamamına, eğitim ve güvenlik politikalarına doğrudan müdahale ettiler. Hükümetlerin ya da yönetim biçimlerinin değişiyor olması sonucu değiştirmiyordu. Faiz sarmalından kurtulmanın tek yolu tasarruftu; ancak tasarruf yapabilecek gelire sahip halk kıtlığı çekiliyordu.
Devletlerin hazineleri, maliye politikaları yüksek faizle temin edilmiş borçlarla ekonomik sistemlerini yürütmeye çalışırken, halklara yoksulluk sınırlarının altında, açlık sınırlarının üstünde bir hayat standardı vaat edebildiler. Kapitalistler, devletlerin iç ve dış politik argümanlarının tamamına, eğitim ve güvenlik politikalarına doğrudan müdahale ettiler. Hükümetlerin ya da yönetim biçimlerinin değişiyor olması sonucu değiştirmiyordu. Faiz sarmalından kurtulmanın tek yolu tasarruftu; ancak tasarruf yapabilecek gelire sahip halk kıtlığı çekiliyordu.
1945
sonrası, kapitalistlerin dünyayı ikiye ayırdıkları soğuk savaş dönemiydi.
ABD-NATO merkezli darbeler kapitalizmin özgür ayağını tesis ederken,
Rusya-Varşova- Çin merkezli kapalı devre sistemler tek tip sömürü ayağını inşa
ettiler. Demir Perde ülkeleri, para kullanmadıkları için faizle baskı
uygulayamadılar, ancak özgür(!) ülkeler faizle bütün insanları Demir Perde
ülkelerinin standartlarında yaşattılar.
Sosyalist
olduklarını iddia eden Demir Perde ülkelerinin sosyal devlet anlayışı ile özgür
ülke olduklarını iddia eden kapitalist ülkelerin sosyal devlet anlayışı
insanlara sağladıkları imkanlar dolayısıyla neredeyse aynıydı. Örneğin Türkiye,
özgür bir ülkeydi; ancak ısınma, ulaşım, barınma problemleri hiç çözülmemişti.
Buna karşılık bütün Demir Perde ülkelerinde ısınma, ulaşım ve barınma sorunları
tamamen çözülmüştü.
1989’da
Demir Perdenin çözülmesi, aşırı silahlanma yarışında NATO ve Varşova Paktlarına
üye ülkelerin ekonomilerinin çökmesi ile başlamıştı. Demir Perde erirken, özgür
ülkeler de artık darbelerle inşa edilmiş sömürü düzeninden beslenemez hâle
gelmişlerdi.
Irak’ın
1991’de ve 2003’te iki kez işgal edilmesinin, katliamlarla kana boğulmasının
tek sebebi kapitalist sistemin çöküşünü geciktirmekti. 11 Eylül Senaryosunun
tatbik edilmesini izleyen yıllarda yine savaş vardı ve savaşa entegre olan
bütün ülkeler faiz sarmalına takılmışlardı. IMF güçlü ülkelerin sömürü makinesi
olarak konumlanmıştı ve küresel bankalar bütün ekonomileri sömürü düzeneklerine
entegre etmişlerdi. Kredi derecelendirme kuruluşları yatırımlardan daha çok
ilgili ülkenin faiz sarmalında sıkıştırılma boyutlarını belirliyorlardı.
Savaşlar,
aşırı ve kontrolsüz harcamaları, aşırı harcamalar ücretleri etkiliyor ve
finansman ihtiyacı, faiz maliyetini artırıyor ve sistem özel olarak üretilen
bir döngüde psikolojik ve sosyolojik sorunları giderek karmaşıklaşan tek tip
insan üretiyordu.
Yunanistan 2008’de başlayan ekonomik krizden güya kurtulmak için iflas eden ekonomisine finansal destek veren Almanya’nın Leopard tanklarını almak zorundaydı; derinleşen kriz hükümetleri devirirken, askerleri, polisleri, işçileri sokaklarda protesto yürüyüşlerine zorlayan da ‘Savaş’a ve dolayısıyla sömürüye karşı başkaldırma duygusuydu.
Yunanistan 2008’de başlayan ekonomik krizden güya kurtulmak için iflas eden ekonomisine finansal destek veren Almanya’nın Leopard tanklarını almak zorundaydı; derinleşen kriz hükümetleri devirirken, askerleri, polisleri, işçileri sokaklarda protesto yürüyüşlerine zorlayan da ‘Savaş’a ve dolayısıyla sömürüye karşı başkaldırma duygusuydu.
Türkiye’nin
20. yüzyılda yaşadığı savaşlar, askerî darbeler ve terör, sürekli zenginleşen
bir kesimin hükümetleri belirleyecek bir güce kavuşmasını sağlarken, çalışan insanların
giderek yoksullaşmasına, sürekli çalışsalar da zorunlu ihtiyaçlarını
gidermekten âciz kalmalarına neden oldu.
Türkiye’nin
1946-47’de başlayan üyelik ilişkileri ile IMF, Türkiye ekonomisini sürekli bir
baskı altına aldı. 1961’de, İlk Stand-by anlaşması yapıldı. 60 darbesinin hemen sonrasında IMF gibi bir
soygun mekanizmasına bağlı kalacağı 52 yılın son 11 yılı, IMF ile ilişkileri
dönüştürmeye yetti; borç almaktan borç vermeye dönen süreç Türkiye’nin maliye
politikaları ile sağladığı tasarrufun bir sonucuydu. Mayıs 2013’teki son borç
taksitinden sonra Türkiye, özgür bir zihinsel alan bulma fırsatını elde edecek.
Büyük ekonomik
kayıplara neden olan terörü sonlandırmak üzere olan Türkiye, düşen faizlerle
birlikte yeni bir sistem arayışında. Reel faizlerin enflasyon karşısında
neredeyse sıfıra, hatta eksiye düşmüş olması, devletin tasarruf gücünü
arttırırken, ekonominin faizlere karşı direncini de beslemiş oluyor. Ancak
devlet, tasarruf ettiğinde halkın hareket alanı daralır, devlet halkın tasarruf
edebileceği yeni bir sistem üretirken tasadduk mekanizmalarını da tartışmak
zorundadır.
Nasıl bir tasarruf anlayışı, faizden kurtulmayı sağlayabilir? Kur’an’a tekrar bakalım:
Nasıl bir tasarruf anlayışı, faizden kurtulmayı sağlayabilir? Kur’an’a tekrar bakalım:
“Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir.
Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.” Kur’an/Furkan/67
“Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır. Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma!. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” Kur’an/İsrâ/ 25-27
Savaşlar
sona erdiğinde faiz sarmalı bitecek, ekonomi kıtlık tanımlı açılımlardan
tasarruf ve tasadduk merkezli bir dağılıma taşınacaktır. Dolar ve Euro genişledikçe genişleyen emisyon alanlarında toza dönüşürken, tasarruf edenler bu kaostan uyanacaklardır.
İlgili Okumalar:
1- Seçkin Deniz, Beyaz Yakalı Gangsterler’in Kar Maskesi: IMF, 28.11.2008,
Sistematik Analizler 79
http://seckindeniz.blogspot.com/2011/09/79-analiz-beyaz-yakal-gangsterlerin-kar.html
http://seckindeniz.blogspot.com/2011/09/79-analiz-beyaz-yakal-gangsterlerin-kar.html
2- Dr. İbrahim Turhan- Dr. Lokman Gündüz, Türkiye-IMF İlişkilerinin
Kronolojisi, MÜSİAD, Cep Kitapları 14
http://www.musiad.org.tr/contentimages/arastirmalaryayin/pdf/cep_kitaplari_14.pdf
3- ABD
Hazine Bakanlığı Eski Müsteşarı Paul Craig Roberts: 'Savaş İhtiyacı kaçınılmaz
Oldu’