15 Mart 2013 Cuma

SA206/YB7: Kırmızı/ Sınanmış Renkler 7

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Kırmızı yoksa, siyah yoksa, yeşil yoksa, beyaz yoksa; renkler yoksa, toprak yoksa ne tadı var kahvenin?"

Kilimin yünden renklerine baktım uzun uzun. Kırmızı çok pörsüktü. Öfke, şehvet, kin, kıskançlık, ıslık çalan rüzgârın yüzüne gülümsemiyordu pek. Göğün dudakları griydi. Güneş sarsık bacaklarını çekip alıyordu kışın kurumuş, sert çarşaflarından. Arada bir çekip tutuyordu gri bulutları gözünün önünden… sonra da salıveriyordu. Gemi, biraz tedirgindi suyun koynunda. Güverte yine topraksı.

Kırmızının sizi ne kadar yorduğunu konuşmak istedim sizinle bugün. Direnen, siz yaşadıkça zihninizin en kuytu köşelerinde bağırıp çağıran, sık sık kovup durduğunuz öfkeyi, şehveti, kini ve kıskançlığı ellerinden tutup karşınıza çıkarmak istedim. Yüzleşin diye; yüzleşin ve birbirinizi kabullenin diye.

Güvertenin topraksı özgüveni, ölümün tıkırdayarak gelen kokusunu hatırlatsın diye çağrıldı bugün. Kırmızı sevmez ölümü. Diriliğin can sıcak dostudur çünkü. Bir adamın, bir kadının ya da bir çocuğun parlayan gözlerinde en çok kırmızı görünür, hiç baktınız mı?

Öfkelenen bir insanı herkes görür ve o öfkenin kucağında duran, ne kadar iyi ve güzel renk varsa, beyazı, yeşili, arınmışlığı, umudu hatırlatan, hepsini kovar yüzünden. Yıllar geçip örselense de kırmızı, daima kırmızıdır; Öfke daima öfkedir.

Şehvet, kırmızının köz rengidir. Bir de kör rengi… İnsanın eline iliştirilmemiş bir cebir tutar elinde; kılıç gibi, gün aşırı sevk eder ordularını. Aç kalır ya insan hani, çıplak kalır ya soğukta; işte elinde değilse açlığa, soğuğa karşı öylesine duramamak… şehvete de öyledir insan.

Hele erkek, hele damarlarına güç berkitmiş kadın; hele şehveti tatlardan tatlara köpürdetmişse ikisi de. İçlerine kıvrılan hançer kırmızısına döner köz rengi. Kör olur insan, bütün temiz sabahlarını karartır, bütün beyazı kurutur, bütün yeşili, bütün renkleriyle gördürmez yapar. Önüne geleni yıkar geçer; merhameti, sevgiyi elişi paçavralar diyerek savurur elinin tersiyle. Ar, hayâ yüzlerine bir tülbent atılmışken bir köşede, Allah ırakken bütün damarlarından zihninin… öylesine alevler kavurur bütün gemileri, geri dönmemecesine bir daha, öylesine yakar insan kendisini…

Ölümün, diriden ayrıldığı yerde kalan kahverengi toprak, köz rengi kırmızının ölümündeki soğukluğu anlatır insana. Öyleyken siyahla karışmıştır kırmızı, öyleyken kahverengi olmuştur toprağa girebilmek için. Mezarlıklar geçmişi köz rengi yangınlarla dolu insanların soğuk soğuk yattığı yerlerdir. O yüzden daha sık gidin mezarlıklara, kırmızının karşı çıkamadığınız gücü için.

Kadınlar ve erkekler koyun koyuna yatarken toprakta, ne köz rengi şehvet ne de öfke kalır ölümün soğuk nefesinde; hesabı görülene dek kırmızı ölüdür çünkü. Ancak toprakta yatar koyun koyuna kadınla erkek, körleştiren şehvete bulanmaksızın… Toprağın koynunda yatanları görmeye gittiğinizde onlarda kırmızıyı arayın isterseniz, köz rengi kırmızıyı…

Yürürken, düşünürken içinize çöken köz rengi kasvet, sizin en büyük imtihanlarınızın kopardığı fırtınalar yüzünden öyledir. Elinize iliştirilmiş tarafı iradenizin ucundan tutabileceği kadar küçüktür. Haberiniz olsun, eliniz ıslaksa o kasvetli çölde kayıp gidersiniz. Geriye dönüşü de sıkıntılıdır; her seferinde sizi aklayacak tövbeye yüzünüz kalmaz çünkü.

Kırmızı kin rengidir, bilirsiniz. Öfkeyle akrabadır. Öfkenin kuruyup gidişine aldırmaz, geride kalır, bütün ihtiyat derdinize rağmen içinizde kalır, süpüremezsiniz onu. Kısa değildir öfke gibi. Canınızı içinden çekiştirir; sizi çürütür, ölümle barışık kılar. Affetmezseniz eğer, affedecek kadar yürümezseniz üstüne, büyüdükçe büyür fırsatını bulana kadar. Kime karşıysa bu kin, kimi yormak için büyüyorsa, onun sizde kalan gölgelerine saldırarak biler kılıçlarını. Hatıralarınızı siler her seferinde, kendisine yer açmak için çabalar…

Kırmızı şehvetten sonra en çok kini tutar dipdiri. Çağırdığınız bütün iyilikleri gerisingeri gönderen, içinizdeki beyazı eskiten, yeşili çürüten bir acımasızlıkla her an yer eder zihninizde; şehvetten daha kördür, daha acımasız daha hesapsız. Fakat bir kez tatmin olmak ister, sonsuza dek sönecektir, umarsınız. Aldanırsınız, kin sonsuza dek sürecek olan bir kırmızıdır. Önü, arkası sürüklenerek giden insanlarla doludur çünkü. Siz başlattığınızda, önüne geçemezsiniz artık; elinizdeyken bitirmezseniz.

Şehvet nasıl herkesin kendi kazanında pişirdiği ise, kin de sizden öncekilerden alınıp sizin kazanınıza atılan, pişirilen bir kırmızıdır. Mezarlık, kırmızının kinini tatmış, onu sürüklemiş olan kadınlar ve erkeklerle doludur. Bakın; toprakta hepsi kucak kucağa… ama birbirilerine değdirecek renkleri yok…

Kıskançlığın, öfkeden, şehvetten, kinden uzakta kalır parlaklığı yoktur. O da ötekiler gibi hem sınanmışlık için içinizdedir hem de sizden öncekilerden devraldıklarınızla beraber gelir size… Dördü de kırmızının hem hayat hem de ölüm kokan diriliği ile yaşarlar içinizde. Elinize iliştirilmişliği vardır sizin sadece, bazen bir yular gibi boynunuza dolayıp durduğunuz kadar güçlü, bazen bir yularla elinizde tuttuğunuz kadar zayıf.

Kimi kıskanmışsanız, kimde olanı kendinizde de olsun diye istemişseniz; hani hırs derler, hani toprakta hiç adına rastlanmayan, hani ölümle kucaklaştığında sönen, hani kırmızıya bazen değen ya da hiç görünmeyen; öylesine belirsiz, ama öylesine güçlü bir başka kırmızı rengi…

Belki de öfkeyi, şehveti, kini, kıskançlığı besleyen ve onlardan beslenen başka bir rengin, siyahın, karanlığın elçisidir hırs, karanlıktan çıkıp gelen ve diğer renkleri de karanlığa sürükleyen bir tondur. Öyledir evet;  hırs, tüm renklerle köprü kuran, renksiz, girdiği rengin rengine bürünen bir şeydir.

Ölülerin öfkeye, şehvete, kine, kıskançlığa ayıracak vakitleri yok dostlarım… Rahmete, duaya en çok diriler muhtaçtır; dipdiri kırmızının pençelerinde iken Allah’a yakarmalı insan. Güverte bugün bu yüzden topraksı. Yağmura, berekete gebe göğe o yüzden bulutları aralayarak göz atıyor güneş.

Kahvelerimiz soğuk değil bakın; sadece kırmızının pörsümüşlüğünü katık ettik sözümüze. Lezzetini kesti değil mi kahvenin? Kırmızı yoksa, siyah yoksa, yeşil yoksa, beyaz yoksa; renkler yoksa, toprak yoksa ne tadı var kahvenin? Besmele çekin az zahmetle… kuşanacağınız ilk silah odur.

Hoş ve hoşnut kalınız.

Selam ve sevgiyle.


<<Önceki                        Sonraki>>


Yaşlı Bilge, 15.03.2013, 20:16Sonsuz Ark, Peynir Gemisi'nden, Sınanmış Renkler 7



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı