İnsanın inşâsının
bilgiyle mümkün oluşu, bilgiyi ve bilgi üreteçlerini önemli kılıyor. İnsanı bilgilendirme
süreçlerinin tarih boyunca çatışma alanları olarak egemenlerin gündeminde sık
yer bulmasının tek sebebi, bilginin ve bilgiye ulaşımın kontrolü ile tasarlanan insan profilini inşâ etme hakkını süreklileştirmekti. Sürekliliğin
kesintisizlikle ilgisi, akıntıya kontrol dışı verilerin girmesini engellemeyi
de zorunlu kılıyordu.
Bugünden geriye doğru bakıldığında her devlet/sistem yapısında örgün ve yaygın eğitim ve öğretim için tasarlanan müfredat hedeflerinin, çerçevelerinin ve içeriklerinin ideolojik çatışmalara neden olduğu görülebilir. İdeolojik çatışma alanları psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve politik değişkenlerin konumlarına bağlı olarak çeşitlendiğine göre, bu dört ana başlığı kendisine bağlayan dinler ya da din dışı ideolojiler eğitim-öğretim süreçlerini kontrol etmek isteyenler için önemliydiler; başka türlü olamayacağı için de önemli olmalıydılar. Çünkü; dinlerin ve ideolojilerin, bireylere, toplumlara vaat ettiği temel şeyler, bireysel ve toplumsal mutluluğu ve refahı sağlayan yönetsel stratejilerdi. Aksi hâlde dinler ve ideolojiler insanlar tarafından önemsenecek hiçbir değer taşımayacaklardı.
Bugünden geriye doğru bakıldığında her devlet/sistem yapısında örgün ve yaygın eğitim ve öğretim için tasarlanan müfredat hedeflerinin, çerçevelerinin ve içeriklerinin ideolojik çatışmalara neden olduğu görülebilir. İdeolojik çatışma alanları psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve politik değişkenlerin konumlarına bağlı olarak çeşitlendiğine göre, bu dört ana başlığı kendisine bağlayan dinler ya da din dışı ideolojiler eğitim-öğretim süreçlerini kontrol etmek isteyenler için önemliydiler; başka türlü olamayacağı için de önemli olmalıydılar. Çünkü; dinlerin ve ideolojilerin, bireylere, toplumlara vaat ettiği temel şeyler, bireysel ve toplumsal mutluluğu ve refahı sağlayan yönetsel stratejilerdi. Aksi hâlde dinler ve ideolojiler insanlar tarafından önemsenecek hiçbir değer taşımayacaklardı.
Devlet kurgularının
tasarladığı insan tipinin inşâsında sözlü ve yazılı geleneklerin (Tradisyon)
postulatlarına tam bağımlılık vardır ve devlet erki bu bağımlılığın sürmesi
için toplumları ve bireyleri zorlar. Sorgulanamaz dayatmaların, dogmaların,
sözlü ve yazılı geleneğin içinden gelerek ve sürekli kendi akıntılarında
kendilerine benzer doğurganlıklarla üremesi, geleneğin ihmal edilemez bir gerginlikle
kuşatılmış olmasını da gerekli kılar.
Bu gerginliğin, doğuştan gelen özelliklerine bağlı olarak insan aklını zorlaması ve isyana yöneltmesi, yeni ve tatmin edici arayışlara duyulan ihtiyaçtan kaynaklansa da, temel hareketlendirici faktör, insan bilincinin dayatmalardan uzak ve bağımsız düşünebilme refleksleri ile sonsuz dinginliğe duyduğu özlemdir.
Bu gerginliğin, doğuştan gelen özelliklerine bağlı olarak insan aklını zorlaması ve isyana yöneltmesi, yeni ve tatmin edici arayışlara duyulan ihtiyaçtan kaynaklansa da, temel hareketlendirici faktör, insan bilincinin dayatmalardan uzak ve bağımsız düşünebilme refleksleri ile sonsuz dinginliğe duyduğu özlemdir.
Tradisyonal (ya da tradisyonel) gerginlikler,
aile içi sözlü ve uygulamalı örnek davranışlardan, dinî öğretilere ve
ibadetlere, inisiyatik formlar ve ritüellere, determinist ve katı bilimsel
tutumlara kadar süren tek yönlü korumacı/konformist bilgi akışını
süreklileştirmeyi hedeflediklerinden, bireyleri doygun ya da yarı doygun
sorgulamalarla farklı çıkış noktaları aramaya sürüklerler.
Gerginlik yoksa arayış da yoktur. İnsanlık tarihi, bundan dolayı yasak meyve gerginliğinin ortaya çıkışı ile başlar. Ancak yasak meyve gerginliği, tradisyonal bir gerginlik değil varlıksal bir gerginliktir. Bu tamamen/eksiksiz bir sınanma sürecinin başlangıcıdır. Çünkü; bu gerginliğin beşerî öncesi yoktur. Her insan bundan dolayı dogmatik olsun ya da olmasın herhangi bir dayatmanın ürettiği gerginliklerin etki alanından çıkmak üzere donatılmış olarak doğar.
Gerginlik yoksa arayış da yoktur. İnsanlık tarihi, bundan dolayı yasak meyve gerginliğinin ortaya çıkışı ile başlar. Ancak yasak meyve gerginliği, tradisyonal bir gerginlik değil varlıksal bir gerginliktir. Bu tamamen/eksiksiz bir sınanma sürecinin başlangıcıdır. Çünkü; bu gerginliğin beşerî öncesi yoktur. Her insan bundan dolayı dogmatik olsun ya da olmasın herhangi bir dayatmanın ürettiği gerginliklerin etki alanından çıkmak üzere donatılmış olarak doğar.
Her insan doğduğu ve
büyüdüğü ortamlarda ve kişiliğinin inşâsında kullanılan bilgiyi sorgular,
organik akıl yürütmelerle, kendisine özel çabalarla, arayışlarla kendi
kişiliğini diğerlerinden bağımsız bir olgunluğa ulaştırmak ister. Kuşkusuz bu,
kişinin başarılı olabileceği gibi başarısız da olabileceği bir arayış
sürecidir.
Tradisyonal gerginlikten kaynaklanan müdahalelerin tümü, kişinin yaygın/konformist kişilik tiplerine uygun bir gelişim süreci içinde kalmasını sağlamak içindir. Aralıksız bir şekilde süren bu gerginlikler, kişinin arayış sürecini olumlu ya da olumsuz etkilerler.
Başarısızlıklar, geleneğin zaferini, başarılar bireyin zaferini simgelerler. Tarih boyunca gönderilen peygamberlerin karşılaştığı sorunlar da tradisyonal gerginliklerden kaynaklanırlar; ancak aynı zamanda peygamberlere inanıp, onun tekliflerine evet diyenler kişilikler de tradisyonal gerginliklerin ürettiği arayış süreçlerinin sonuçlarıdır. Modern-postmodern çatışmaların geçmişi 19 ve 20. yüzyıllardan çok daha önceye sırf bu yüzden uzanır.
Tradisyonal gerginlikten kaynaklanan müdahalelerin tümü, kişinin yaygın/konformist kişilik tiplerine uygun bir gelişim süreci içinde kalmasını sağlamak içindir. Aralıksız bir şekilde süren bu gerginlikler, kişinin arayış sürecini olumlu ya da olumsuz etkilerler.
Başarısızlıklar, geleneğin zaferini, başarılar bireyin zaferini simgelerler. Tarih boyunca gönderilen peygamberlerin karşılaştığı sorunlar da tradisyonal gerginliklerden kaynaklanırlar; ancak aynı zamanda peygamberlere inanıp, onun tekliflerine evet diyenler kişilikler de tradisyonal gerginliklerin ürettiği arayış süreçlerinin sonuçlarıdır. Modern-postmodern çatışmaların geçmişi 19 ve 20. yüzyıllardan çok daha önceye sırf bu yüzden uzanır.
Tarihteki ilk dalgalı örneklerden biri Gazali’dir. Gazali’nin ekzotermik ilk dönemi, endotermik ikinci dönemini doğurduğunda zihnindeki baskın arayış kodları, insan zihninin ürettiği gerginliklerden beslenmişti. Gazali, kendi yetkin aklını tecrit etmeye çalışan inisiyatik/mistik çevrenin yaydığı ve gittikçe güçlenen gerginliklere karşı mücadelesinde başarısız olduğunda, haklı bir şekilde elde ettiği düşünsel yetkinliği sorgulamış ve bunu bir kibir karesi olarak tasnif etmişse de, maddî/somut doygunlukların manevî/soyut doygunluklarla yer değiştirmesi gerektiğini düşünerek sonsuz dinginlik arayışına çıkmış, tasavvufun dogmalarına kapılanmış; ancak tasavvufun kanatlarının altına girip çıktıktan sonra yeniden medresedeki yetkinlik alanına dönmüştür.
Gazali’nin bu serüvende ruhu dinginleşmemiştir, çünkü; inisiyatik tasavvuf ürettiği sürekli ve sınırlı gerginliklerle onu tekrar geldiği yere gitmeye zorlamıştır. Gazali yaşadığı arayışı tanımlayamamış, dışarıda inisiyatik yolla aradığı ısıyı, içine dönerek, içinden üreyen gerginliklere karşı tatmin edici bulmamış ve zihni, yaşadığı derin dalgalanmalarla denge noktasını kaybetmiştir.
Yakın tarihteki etkin
isimlerden biri de matematik ve felsefe eğitimi alan Fransız René Guénon’dur. Geniş
dil bilgisiyle klasik mistik literatürleri kaynağından okuyan, metafizikten
geleneksel bilimlere ve modern dünyanın eleştirisine kadar geniş bir alanda sorgulayıcı
eserler veren René Guénon, dünyanın çeşitli gelenekleriyle modern dünya
arasındaki tezatlıktan bahseder; Modern Batı'yı geleneksel medeniyetlerden
sapma, bir ‘anomali’ olarak nitelendirir. İyileşmenin tek yolunun Doğu'daki
geleneksel öğretilerin temelinde yer alan hakikatlerin yeniden keşfi olduğunu
ileri sürer.
Guénon, bu fikrini de
değiştirecektir; Doğu’yu sınırlayacaktır. Hinduizmin doğuştan hindu olanlara
açık olduğunu söyler, Hristiyanlığın ise inisiyatik niteliğini yitirdiğini,
Yahudiliğin de ırki bir nitelik sergilediğini iddia eder ve kendisine
inisiyatik bir yol olarak modern dünyada inisiyatik niteliğini koruduğunu
düşündüğü Tasavvufu seçer.
Guénon, tradisyonalizmin ve arayış psikolojisinin en iyi örneklerinden biridir. Papus (Dr.Gerard Encausse) tarafından yönetilen okült hareketin öncüsü olan Ecole Hermetique'in kurslarınaa katılan, Papus tarafından kontrol edilen tüm organizasyonlara kabul edilen, daha sonra Papus'un ruhçuluk, reenkarnasyon gibi bazı inançlarını reddeden ve okültizmle ilişkisini kesen bir karakterdir. Arayışı bitmez; Catharism’in otantik bir yeniden inşası olduğunu iddia eden Eglise Gnostique'a katılır; Piskoposluk unvanını kazanır ve Palingenius adını alır. Bu kilisenin patriği olan Synesius'un inisiyatifinde La Gnose dergisini çıkarır.
Mısır’da bir şeyhe intisap ederek orada kalan Guénon, eserlerindeki ifadelerin dinlerin birleştirilmesi, sentezi vs. şeklinde anlaşılmaması gerektiğini söylemek zorunda kalacaktır: "Gariptir ki tüm tradisyonel doktrinlerin temeldeki birliğini doğruladığımızda bazıları bizim farklı tradisyonların birbirleri içinde eritilmesinden (fusion)dan söz ettiğimizi sanabilmektedirler." (René Guénon, Orient et Occident, Guy Trédaniel, 1987, s.192)
René Guénon, Kur’an’ın
inisiyatik olmayan, aksine her aklı kendi özgür hikâyesinin kahramanı yapan bir
okumaya davet eden yapısından değil, tasavvufun kendisinden önceki tüm
tradisyonal birikiminin inisiyatik yapısından etkilenmiştir. Yaptığı açıklama
da bunu kanıtlamaktadır.
Oysa Kur’an, tasavvufun aksine, tradisyonal bilginin içine yerleştirilmiş bulunan beşerî katmanları ayıklayan ve bilgiyi kirden arındıran bir yapıya sahiptir. René Guénon bu gerçeğin farkına vardığı için tasavvufun tradisyonal yapısının ürettiği gerginliklerle karşılaşmış olmakla, yeni bir çıkış kapısı aralamak zorunda kalmıştır. Fusion itirazı, tasavvufun da sonsuz dinginlik için yeterli olmadığının itirafıdır.
Oysa Kur’an, tasavvufun aksine, tradisyonal bilginin içine yerleştirilmiş bulunan beşerî katmanları ayıklayan ve bilgiyi kirden arındıran bir yapıya sahiptir. René Guénon bu gerçeğin farkına vardığı için tasavvufun tradisyonal yapısının ürettiği gerginliklerle karşılaşmış olmakla, yeni bir çıkış kapısı aralamak zorunda kalmıştır. Fusion itirazı, tasavvufun da sonsuz dinginlik için yeterli olmadığının itirafıdır.
“Andolsun, Allah,
mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz
yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir
lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.”
Kur’an/Âl-i İmrân/164
Bütün hakiki dinlerin
aynı ilahî kaynaktan geldiğini söylerken haklı olan Guénon, dinlerde kuralları
itibariyle değişkenlikler arz eden uyarlamalar olduğunu öne sürerken haklı
değildir:
“İnsanlar tek bir
ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve
beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında
hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler
geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık
yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi
izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini
doğru yola iletir.” Kur’an/Bakara/213
Gazali ve Guénon,
benzer serüvenlerinde girdikleri dalgakıranda tıkanmışlar ve sonraki kapıları
aramaktan vazgeçmemişlerdir. Tasavvuf, onları tradisyonal gerginliklerin
kendisini tekrarlayan, kaynağı insan olan ezoterik, okültik yapısından
uzaklaştırmamış bilakis tam içine sürüklemiştir. İkisi de benzerleri gibi sonsuz
dinginlik arayışlarında Kur’an dışında hakikat kaynağı aradıkları için başarılı
olamamışlardır.
21. yüzyıl insanı, geçmişe
göre artan bilinenlerle azalan bilinmezleri daha güçlü çıkarımlarla irdeleme
fırsatına sahip olduğunun farkında; bilgiyi ve bilginin üreteçlerini çok daha
sıkı denetliyor ve üretilen tradisyonal gerginlikleri önemsemeden arayışını
sürdürüyor. Arayışının varlıksal özü, tradisyonal gerginliklere olan borcunu
ödemiş görünüyor. Kur’an’ı okumak için kendisini hazırlıyor.
İnsan, sonsuz dinginlik arayışının Kur’an’daki hakikat ve hikmet bilgisine muhtaç olduğunu ve oradaki tek gerginliğin de sınanma gerginliği olduğunu öğrenmek üzere.
İnsan, sonsuz dinginlik arayışının Kur’an’daki hakikat ve hikmet bilgisine muhtaç olduğunu ve oradaki tek gerginliğin de sınanma gerginliği olduğunu öğrenmek üzere.