Görmek ve göstermek
Okuduğumuz kitaplar, dergiler, ansiklopediler, seyrettiğimiz filmler, diziler, dinlediğimiz müzik dâhil her şey dimağımızı yavaş yavaş dokur. Zihnimizin derinliklerine gömülür her şey. Keyifli, hüzünlü dakikalarımızda zihnimizin derinliklerine gönderdiğimiz veriler en sonunda büyürken bizi oluşturur. Düşüncelerimiz, biz farkında olmadan bizim sandığımız biçemlerle kuşatılır. Rüyâlarımızdaki gibi kahraman oluruz daima; kral olur, prens olur, şövalye olur, bilge olur içimizdeki acemi çaylak. Hatta Rodi ve Tommiks olur.
70’li yılların sonu, 80’li yılların başları
çizgi romanlarla dopdolu geçirdiğimiz yıllardı. Okunmaktan yıpranmış, elden ele
dolaşmaktan kirlenmiş çizgi roman peşinde koşardık. Teksas, Tommiks, Kaptan
Swing, Superman, Örümcek Adam, Zagor, Teks, Jeriko, Tom Braks, Conan, Kinowa, Flash Gordon,
Mister No, Mandrake, Kızılmaske, Tarzan, Red Kit, Tenten, Asteriks, Alaska- Ken
Parker, Bonanza, Zembla, Yüzbaşı Volkan, Tarkan, Tolga, Kara Murat, Karaoğlan, Malkoçoğlu ve Batman
değiştirirdik arkadaşlarımızla mahalle mahalle gezerek. Hiçbir seriyi eksik
bırakmamaktı amaç.
Bakkalları da değiş-tokuşa aracı yapmıştık uzunca
bir süre. Değiştirme parası verirdik onlara. Sorardık mesela; Tommiks 247 var
mı? Rahmetlik babamın bana aldığı tek oyuncak 8-9 yaşındayken belime taktığım
çifte kovboy tabancası idi. Kardeşime bisiklet aldığında bana da kovboy
tabancası almıştı, babam. Şerif yıldızı bile vardı.
Yirminci yüzyıl sona ererken dünyaya baktığımda bizim neslin en çok Amerikalılar gibi düşündüğünü fark etmiştim. Başarılı olmuşlardı muhtemelen. Beni tutan koruyan, kollayan içinde yaşadığım ailemdi; ahlâk abidesi babam ve annem. Namaz kılan, oyun oynayan, Kur’an okuyan, babasından gizli Teksas-Tommiks maceraları takip eden ben, kendi yolumu çizerken, iyiyi ve kötüyü çok da sınamadan, kitaplardan öğrenerek tecrübe etmiştim.
Adalet anlayışım çizgi romanların çizdiği yörüngelerden uzakta geliştiyse de ben hızla çektiğim tabancamla beni oklamak üzere olan bir kızılderiliyi öldürmek istemekten, diğer çizgi romanlardaki ‘Kızılderili Gerçeği’nin farkına vararak vazgeçmiştim. Oyunlarımızda kimse Kızılderili olmak istemezdi. Çünkü; Kızılderili olmak elinde bir baltayla saldırırken, göğsüne saplanan bir mermiyle geriye doğru savrularak haykırmak ve ölmek demekti.
Onların vatanlarını savunan kahramanlar olduğunu çok sonradan öğrenecektik. Ama iyi öğrenecektik ve o zaman fark edecektik, biz de kurbandık… Amerika’yı bizden daha iyi kimse tanıyamazdı; Amerika’dan daha güçlü olmayı kimse bizim kadar isteyemezdi. Yirmibirinci yüzyılın güç sahibi nesli olarak Türkiye’yi daha iyi yere taşımaya çalışan bizim nesildi. Teksas-Tommiks nesli, Amerika’ya ilk rest çeken nesildi. Bumerang Amerika’yı vurmuştu.
O zamanlarda bilmiyorduk bizim kovboy
dediğimiz, medyanın western dediği çizgi romanların İtalyanların marifeti
olduğunu. Amerikalılar çiziyor satıyor zannederdik. İtalyanlar, Fransızlar ve bazen
de Belçikalılar… Amerikalıların çizdiği çizgi romanlar çoğunlukla fantastikti. Hayalciler
ülkesiydi nasılsa Amerika.
Türk çizgi romanları da vardı. İtalyan, Fransız,
Belçikalı ve Amerikalı zihinlerden üretilen çizgi romanlar Bizim çizgi
romanlarımızdan daha namusluydu. Tommiks, Suzzy’yi bir kere bile öpmemiş olan
bir gençti; bara gittiğinde süt istemekten çekinmezdi, Konyakçı’nin alkolik
hâlinin neden olduğu aksaklıkları düzeltmekten bıkmazdı. Doktor Sallaso
diyalektik mantık dehasıydı. Ancak bize
ait olan Yüzbaşı Volkan, Tolga, Tarkan, Kara Murat, Karaoğlan ve Malkoçoğlu’nu okurken
utanırdım.
Yarı çıplak kadınlarla şarap içerlerdi bazen. Baldırları, göğüsleri görünen yarı uzanmış kadınlar çizerlerdi yerli çizgi ustaları. Çok daha şeytânî idi bizim kahramanlarımız. Yerli çizgi roman okuyanları küçümserdik çocuk aklımızla, ayıplardık. O yüzden dünyamıza fazla giremediler yerli çizgi romanlar.
Yarı çıplak kadınlarla şarap içerlerdi bazen. Baldırları, göğüsleri görünen yarı uzanmış kadınlar çizerlerdi yerli çizgi ustaları. Çok daha şeytânî idi bizim kahramanlarımız. Yerli çizgi roman okuyanları küçümserdik çocuk aklımızla, ayıplardık. O yüzden dünyamıza fazla giremediler yerli çizgi romanlar.
Ergenlik dönemine girerken okuduğum çizgi
romanların arka planını incelemeye karar verdiğimde çizgi romanlardan
etkilenmeyecek derecede ilerlemişti yaşım. Geçip gidiyorum bazen gazete bayilerinin
önünden, kaliteli kâğıtlara basılmış kaliteli çizimler ve çok pahalı fiyatlar.
Onları okuma isteğim oluşmuyor hiç; ama belki de bizimkilerin masraftan,
teliften kaçarak kopya yapıp bastıkları o eski nüshalara rastlarsam kendimi
tutamam, alır okurum gibi geliyor bana. Nostaljik bir akıntı bu…
Karar verdim bu kez; okuduğum çizgi romanları
tek tek inceleyeceğim ve anlatacağım aklımda kalanları. Zihnimin derinliklerine
yerleşen neler varsa görmek istiyorum. Görmek ve göstermek. İyi bir insan
modeli ortaya koymak için neleri yapmamız, neleri yapmamamız gerektiğini
anlayanlarımız olacaktır bir gün. İyiye, geçmişte fırlattığı herhangi bir bumerang
çarpmasın diye.