3 Mayıs 2013 Cuma

SA236/IE12: Yalanlar Doğurur

Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.*


İnsan aklının, zihninin en büyük kaos kaynağı, sonraki düşüncelere, hayallere ve güzelliklere ve iyiliklere açılan bütün kapılarını kapattıran, geçmişe uzanan kollarını kıran tek düşmanı yalandır. Yalanın bindiği kısrak her an doğurur; her an yıkanır kötülükler çağlayanında. Bir tek arınmış an kalmayana dek uzatır insanı iblisin boyunduruğuna.


Doğrunun, gerçeğin insan aklını sakinleştiren, dinginleştiren renklerini birer birer yok ederken yalan, önden sunduğu süslü itibarın arkasına saklanır. Geçici faydalar ikram eder,  anlık tehlikeleri savuşturur ve herkesi hep ilk seferinde inandırır.

Ölümün soğuk fısıltılarını duyana dek insan, içinin doğurduğu her yalanı örümcek ağları gibi ince ağlarla diğer yalanlara bağlar; o bağlarla kurduğu bağlarda sadece şarap olacak üzümler yetiştirir… Sarhoş eden, hayaller kurduran ve iç çökerten bir yalnızlık mağarası inşa eder.

İnsan ruhunun sarılıp ağlamak istediği güvenli gövdelerin cılızlaştığı her vakitte, insanlık, yalanların yalnızlaştırıcı çirkinliğine dokunmuş, dokunarak onu her zerresine taşımış olmanın bedelini ödüyor olur. Güven erir, dinginlik tedirgin olur; yalanlar yeri ve göğü saran simsiyah dumanlar gibi gerçeği görünmez hâle getirirler.

Çocukların öğrenerek büyüttükleri en verimli ağaçtır yalan; ve hayvanların asla bilmeyeceği, bulaşmayacağı bir kötülük. Ruhunu her arzulayana sonsuz bir heyecanla bağışlayan ve ele geçirdiği her fikri, her düşünceyi sonsuz yüze bürüyen karakteriyle yalan Allah’a ve adalete yapılmış en büyük isyandır.

Yalanların kollarına tutunmuşken insan, kendisine, insanlara ve Allah’a bakamaz. Ancak kendisi gibi olanlarla iner ruhunun zilletine, haram yer, yoksulların hakkına göz diker. Sağırlar ve dilsizler gibi bakar Allah’ın kanıtlarına; bilmediği yerlerden yavaş yavaş gelecek olan felaketlere hazırlıksız yakalanacağı güne dek.

Oğullarından, kızlarından, mallarından, canından, sevdiklerinden bin bir feryâtla, nefretle boynuna dolanacak olan bir yılan gibi kıvrılıp geldiğinde yalan, kadınların erkeklere sunduğu bütün güzellikler gibi, putperestlerin taştan tanrılarına sunduğu tüm değerli sunaklar gibi göz alıcıdır, görkemlidir. İnsan kolayca kapılır yalanın şehvetine.

İnsanı kendi vicdanına, insanların merhametine ve Allah’ın her şeye nüfuz eden gücüne karşı zorlayan, şeytanların bütün koşumlarıyla süsledikleri bu doğurgan kısrak, Allah adına söylenen yalanların affedilmeyeceğini bile bile insanların duygularını, düşüncelerini, inançlarını zehirleyecek olan yavrular doğurur.

Küçük beyaz, siyah, kırmızı, yeşil kanatlı kısraklar doldururlar gökleri… ve insan her gün o kısraklara binerek daha da uzaklaşır sevdiklerinden, dostlarından ve Allah’ından… Kâtil olur, dolandırıcı olur, doğrunun ve gerçeğin ruhuna dolduracağı huzuru terk eder insan.

Ne güzeldir halbuki, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenler… Ne de güzel parıldar yüzleri, gözleri ve dilleri... Allah hakkında yalan uyduranların asla kurtuluşa eremeyeceklerini bilirler.

Onlar bilirler yalancıların yalancı şeytanlara kulak verdiğini; yalan söylemezler. Yalanların inşâ ettiği yalnızlık mağarasını bilmezler... Yalanlarla dolu insanlık tarihini, savaşları, öfkeleri, zâlimleri; öğrenilmiş her bir kötülüğü yalanların kucağına terk ederler.



Irmak Elmas, Sonsuz Ark, 03.05.2013
Irmak Elmas Yazıları


* Şu’arâ /221-223, Furkân/72, En’âm/39, A’râf/182, Yûnus/69, Nahl/105 


Seçkin Deniz Twitter Akışı