“Ölüler tarihe sizi doğuracaklar.
Sizi, iğrenç sesinizi, nefeslerinizi doğuracaklar.”
BM Güvenlik Konseyi
Deli saçması değil her şey; herkes hiç olmadığı
kadar akıllı. Herkes aklının en cevval fotoğraflarını dillerinden boca ediyor
herkesin kulaklarına. Kim ne kadar çılgın, kim ne kadar kâtil; ardı ardına, hiç
nefes almaksızın konuşuyorlar. İnsanlar, konuşamayan insanlar, artık
konuşamayacak olan insanlar; hayaları kesilmiş, karınları deşilmiş, paramparça
edilmiş yüzleriyle ayaklarının altında inlerken; köpeklerden daha vahşi, domuzlardan
daha iğrenç, tarihin gelmiş geçmiş en ahlaksız yaratıkları ellerindeki
sopaları, kandan kapanmış yüzün içinde, derinden inleyen baygın, ölmek üzere
olan adamın sesinin geldiği yere, ağzına sokup çığlıklar atarak çeviriyorlar,
çeviriyorlar, çeviriyorlar. Ve yaptıkları vahşeti kameraya kaydedip internette
yayınlıyorlar.
İnsanlar, insanlara benzeyen yaratıkları konuşuyorlar, nefes almaksızın
konuşuyorlar. Öldürenlerden bahsetmiyor, öldürenlerin karşısında durmuyorlar;
öldürene lanet edenlere karşı duruyorlar. Onlar o vahşi yaratıklar,
konuşuyorlar. Onlar konuşurken Suriye kan kusuyor; Suriye yıkık; Suriye
insanlığın topluca intihar ettiği yer. Yüz bin insanın; çocuğun, kadının,
erkeğin tarihin şahit olmadığı bir şekilde tek tek olabilecek en vahşi
biçimlerde paramparça ediliyorlar. Öldürmek başka, katletmek başka soyunu
tüketmek başka; bu başka bir şey, bu tarihin yazmadığı bir şey.
../..
İki küçük çocuk Banyas’ta… Birinin bacakları dizlerinin altından kesik,
cinsel organları yanmış; simsiyah,
küçücük gövdesine, kalbinin üstüne siyah bir metal parçası saplanmış; gözleri
açık öylece bakıyor…. Öylece bakıyor ahlaksız insanlığa. Diğeri omzunun az
üstünde mosmor olmuş çıplak bedeniyle ölü… İnsanlar konuşuyorlar, insanlar
delirmişçesine değil; vahşeti severcesine konuşuyorlar. Akıllarını
kullanıyorlar, akıllarından damlayan irinlerle, savaşa karşı duranları
suçluyorlar; savaşanları kutsuyor, daha fazla öldürmedikleri için onlara
kızıyorlar.
…/…
Sinagoglar, Kiliseler,
Budist Tapınakları, Camiler dolmalı, insanlık yakarmalı, yakarmalı sonsuza dek;
Ateistler, Teistler hepsi bir ağızdan bağırmalı. İnsanlıktan azad etmeliler
kendilerini ta ki, ta ki bir çocuk öldürülmeyene dek yeryüzünde. Ta ki şeytana
tapanlar, şeytanın uşakları cehenneme sürüklenene dek. Çünkü şeytana tapmayan
bunu yapamaz. Çünkü Şeytan’ın önderliğine iman etmeyen bunu yapamaz. İnsanlar
konuşuyorlar, ölülerin gökyüzünde bağırdıkları yerde, diyalog diyorlar, diyalog
ölüleri diriltemez, parçalanmış kolları, bacakları olmamışçasına önceye
döndüremez.
…./….
Dünyayı kana boğanlar;
İngiltere, Fransa, Almanya, İsrail, Amerika, Rusya, Fransa, Çin, İran… Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi... sizin
dinleriniz, sizin dilleriniz, sizin ırklarınız, sizin siyasetiniz, sizin silahlarınız,
sizin çıkarlarınız ve sizin stratejileriniz sizin tanrılarınız ise, bilin ki
Allah sizin tanrılarınızı kahredecektir. Konuşmaktan asla vazgeçmesin diliniz, elleriniz
masaların altında tetik çekerken hiç dinlenmesin.
…../…..
Türkiye’nin muhalifleri
olan sizler, Beşşar Esad’ın ziyaretçileri olan sizler; siz çocuk ölümlerine,
karınları deşilen kadınlara, hayaları kesilen erkeklere vicdansız kalanlar; siz
katil Beşşar Esad’ın yerli destekçileri, siz Allah’tan korkmayanlar, siz hangi
mezhebin, hangi siyasi düşüncenin gölgelerinde aklanacaksınız; söyleyin?
Konuşuyorsunuz, saldırıyorsunuz durmaksızın. Akıllarınızla kahrediyorsunuz
insanlığı; gece gündüz nefeslerinizle öldürüyorsunuz masum insanları. İnsanlar
en çok sizi gördükçe ölüyorlar; siz hâlâ siyaset diyorsunuz, siz hâlâ yanlış
politika diyorsunuz, siz hâlâ Ergenekonculuk oynuyorsunuz, siz İttihat-Terakki
devrinin müttefikleri, siz her görüşten perdekâr sahtekârlar, ölümlerden
beslenmekten ne zaman utanacaksınız?
……/……
Ölüler sizi doğuracaklar;
siz durmaksızın konuşun ey ölümün bekçileri. Ölüler tarihe sizi doğuracaklar. Sizi, iğrenç
sesinizi, nefeslerinizi doğuracaklar. Ölüler, evimize sığınan, evimizde ölümden
kurtulanların hatıralarında doğuracaklar sizleri.
Ölüler sizi harflerimizde
doğuracaklar. Sizi sonsuza dek doğuracak olan her lânet, insan olanın dilinden
eksilmeyecek. Siz, insanlığın intihar ettiği çirkefin bekçilerisiniz; dua
ediyoruz, Allah sizi kahredecek.
Aykut Seçkiner, Sonsuz
Ark, 12.05.2013, Kırk İki Ara Noktalı Yazılar 9