“Madem
devlet bu sorunlu eğitimi zorunlu yaptı; öyleyse ebeveynlerden devraldığı sorumlulukları
yerine getirmek zorundadır.”
Neresinden
tutarsan tut, yırtılan bir çarşaf gibi eğitim sistemimiz; yama ve dikiş
tutmayan.
İnsanları
körleştiren ve düşünme seciyesini bloke eden bir sistem. Bu sistemin
fabrikasına giren kişi cahil olarak çıkıyor öbür taraftan.
Kör,
sağır ve dilsiz oluyor. Birilerinin görmesini istediği gibi görüyor, duymasını
istediği gibi duyuyor ve konuşmasını istediği gibi konuşuyor hale geliyor
insan.
Hayal
dünyası geniş olan çocuklar ancak başkalarının müsaade ettiği kadarını hâyâl
edebiliyor. Çizilen sınırı aşanlar geri zekâlı kategorisinde sınıflandırılıyor.
Bu
sisteme dâhil olan çocuklarımız ilk burada öğreniyor nasıl kötülük yapılması
gerektiğini. Sigaraya, kumara ve diğer her türlü melânete burada, daha ilkokul
sıralarındayken başlıyor.
Karma
eğitimle karmakarışık olan zihinlerin birkaç yüz kelime ile eğitilmesinin
sirkteki eğitimden bir farkı yoktur.
En büyük
kötülüklerden biri de, herhalde böyle bir eğitim sisteminin varlığında, çocukların
zorunlu olarak okula gönderilmesidir.
Pekala
orta düzeyli okumuş bir anne ve baba, okulda beş yılda verilen eğitimi daha
kısa sürede ve daha nitelikli bir şekilde verebilir veya daha az masraf la,
okulda aldığı eğitimin daha kalitelisini çocuğuna farklı vasıtalarla
aldırabilir.
Neden
eğitim sistemini kökten düzeltmezler? Kim, niçin değiştirmiyor? Bizler neden
değiştirilmesini bile isteyemiyoruz? Sesimiz neden bu kadar sessiz?
Bir
çocuğa fidan dikmesini öğretmek ve ektiği fidanın bir ağaç oluşunu izletmek,
çok mu zor?
Ekmeğin
nasıl yapıldığını öğretmek için, çocuğun beynine savaş nizamı almış harflerle
saldırarak değil, göstererek ve yaşatarak öğretmek lazım. Buğday tarlalarını,
buğdayı, değirmeni, fırını, hamuru göstererek ve ekmek yapmasını sağlayarak
öğretmeli. Çocuk bir gün ekmek bulamadığında buğdayı alıp ekmeğini yapabilmeli.
Okullar
öğretmekten yoksun. Tel örgüyle çevrilmiş hapishâne görünümündeki okullar ancak
hapishâne kadar eğitici olabilir. Sınırlandırarak eğitmek toplumu bir yığın
haline getirir. Bir koyun sürüsünden farksız hareket eder yığınlaşan toplum.
Eğitim
kurumlarına niçin ihtiyaç vardır? Ebeveyni, çocuğun eğitimini nitelikli bir
şekilde yerine getiremeyeceğini düşündüğü için onu eğitmenin sorumluluğunu bir
eğitim kurumuna bırakır. Ne yazık ki; sistem, ebeveynden aldığı sorumluluğu
yerine getirmek yerine, kendi şekillendirdiği bir eğitim müfredatıyla, ruhsuz
derslerle, sadece bilgi yığını yüklemekten başka bir şey yapmıyor.
Eğitimin
amacı insanı tekamül ettirmektir. İnsanı tekamül ettirmek ancak dinî ve fennî
ilimleri birlikte, bir bütün hâlinde vermek ve alınan bilgiyi hayata aktarmak
ve yaşamakla mümkündür. Yoksa kuru yük gemisi gibi yükleyip bir denizden başka
bir denize geçirtmek değildir.
Madem
devlet bu sorunlu eğitimi zorunlu yaptı; öyleyse ebeveynlerden devraldığı sorumlulukları
yerine getirmek zorundadır. Dinî ve fennî nitelikli bir eğitim vermek, hayat
yolculuğunda yoluna çıkacak engelleri aşabilecek nitelikte, tıpkı ebeveyninin
istediği gibi ahlâklı ve erdemli kişilik kazanmasına yönelik eğitim vermek mecburiyetindedir.
Nurullah Tuna, Sonsuz
Ark, 18.06.2013