18 Haziran 2013 Salı

SA258/KY3-NT2: Sorunlu Eğitimin Zorunluluğu

“Madem devlet bu sorunlu eğitimi zorunlu yaptı; öyleyse ebeveynlerden devraldığı sorumlulukları yerine getirmek zorundadır.”


Neresinden tutarsan tut, yırtılan bir çarşaf gibi eğitim sistemimiz; yama ve dikiş tutmayan.
İnsanları körleştiren ve düşünme seciyesini bloke eden bir sistem. Bu sistemin fabrikasına giren kişi cahil olarak çıkıyor öbür taraftan.

Kör, sağır ve dilsiz oluyor. Birilerinin görmesini istediği gibi görüyor, duymasını istediği gibi duyuyor ve konuşmasını istediği gibi konuşuyor hale geliyor insan.


Hayal dünyası geniş olan çocuklar ancak başkalarının müsaade ettiği kadarını hâyâl edebiliyor. Çizilen sınırı aşanlar geri zekâlı kategorisinde sınıflandırılıyor.

Bu sisteme dâhil olan çocuklarımız ilk burada öğreniyor nasıl kötülük yapılması gerektiğini. Sigaraya, kumara ve diğer her türlü melânete burada, daha ilkokul sıralarındayken başlıyor.

Karma eğitimle karmakarışık olan zihinlerin birkaç yüz kelime ile eğitilmesinin sirkteki eğitimden bir farkı yoktur.

En büyük kötülüklerden biri de, herhalde böyle bir eğitim sisteminin varlığında, çocukların zorunlu olarak okula gönderilmesidir.

Pekala orta düzeyli okumuş bir anne ve baba, okulda beş yılda verilen eğitimi daha kısa sürede ve daha nitelikli bir şekilde verebilir veya daha az masraf la, okulda aldığı eğitimin daha kalitelisini çocuğuna farklı vasıtalarla aldırabilir.

Neden eğitim sistemini kökten düzeltmezler? Kim, niçin değiştirmiyor? Bizler neden değiştirilmesini bile isteyemiyoruz? Sesimiz neden bu kadar sessiz?

Bir çocuğa fidan dikmesini öğretmek ve ektiği fidanın bir ağaç oluşunu izletmek, çok mu zor?

Ekmeğin nasıl yapıldığını öğretmek için, çocuğun beynine savaş nizamı almış harflerle saldırarak değil, göstererek ve yaşatarak öğretmek lazım. Buğday tarlalarını, buğdayı, değirmeni, fırını, hamuru göstererek ve ekmek yapmasını sağlayarak öğretmeli. Çocuk bir gün ekmek bulamadığında buğdayı alıp ekmeğini yapabilmeli.

Okullar öğretmekten yoksun. Tel örgüyle çevrilmiş hapishâne görünümündeki okullar ancak hapishâne kadar eğitici olabilir. Sınırlandırarak eğitmek toplumu bir yığın haline getirir. Bir koyun sürüsünden farksız hareket eder yığınlaşan toplum.

Eğitim kurumlarına niçin ihtiyaç vardır? Ebeveyni, çocuğun eğitimini nitelikli bir şekilde yerine getiremeyeceğini düşündüğü için onu eğitmenin sorumluluğunu bir eğitim kurumuna bırakır. Ne yazık ki; sistem, ebeveynden aldığı sorumluluğu yerine getirmek yerine, kendi şekillendirdiği bir eğitim müfredatıyla, ruhsuz derslerle, sadece bilgi yığını yüklemekten başka bir şey yapmıyor.

Eğitimin amacı insanı tekamül ettirmektir. İnsanı tekamül ettirmek ancak dinî ve fennî ilimleri birlikte, bir bütün hâlinde vermek ve alınan bilgiyi hayata aktarmak ve yaşamakla mümkündür. Yoksa kuru yük gemisi gibi yükleyip bir denizden başka bir denize geçirtmek değildir.

Madem devlet bu sorunlu eğitimi zorunlu yaptı; öyleyse ebeveynlerden devraldığı sorumlulukları yerine getirmek zorundadır. Dinî ve fennî nitelikli bir eğitim vermek, hayat yolculuğunda yoluna çıkacak engelleri aşabilecek nitelikte, tıpkı ebeveyninin istediği gibi ahlâklı ve erdemli kişilik kazanmasına yönelik eğitim vermek mecburiyetindedir.


Nurullah Tuna, Sonsuz Ark, 18.06.2013




Seçkin Deniz Twitter Akışı