“Ötekileştirmemek,
ötekinin öteki olarak var olmak zorunluluğunu ortadan kaldırmaktadır; onu yok
etmektedir ve bu eksiksiz olarak çağdaş vandallıktır.”
Öteki kurma, öteki
kurgulama insan ömrünün en ufuk açıcı eylemidir. İnsan öteki algılara ilgili
duyar, öteki algıların nasıl olduğuna dair hayâller kurar, öteki algıları
etkilemek ister; öteki olmadan, ötekinin dışındakiler olamaz. Öteki var olduğu
için, ötekini değiştirmek ya da kabullenmek diye bir hülya dolaşır dilinde
insanların…
Şarkılar ötekiden
derlenen özlemlere, hüzünlere ve diğer korlanmış duygulara dokunmak isterler. Ötekinin
duyguları, beklentileri, kokusu, gözyaşları, öfkesi ve sevgisi ötekinin
dışındaki varlıkların hayat kaynağıdır. Öteki, yaşıyor olmanın doğal bir
sonucudur. Kadın ötekidir; erkek ötekidir. Zengin-fakir, uzun-kısa, güzel-çirkin
daima ötekidir.
Ötekileştirmek,
ötekinin kendi kanı ve ruhuyla edindiği kimliğini zihnin özgürlüğüne teslim ederek
ona saygı duymak demek değilse, nedir? Ötekileştirmek, kendisinin dışında
tutmamak demekse, aynılaştırmak, tıpatıp benzeştirmek, farklılıkları
törpüleyerek kişileri ve kişilikleri yok etmek ne demektir? Ötekileştirmek, prototipleştirmemek,
hükmetmemek; ‘Faşizm’in ve dik ikizi ‘Komünizm’in
doğup yürümesine engel olmak demektir.
Ötekini anlamak için
ötekinin kendisine benzemesi gerektiğini iddia edenlerin, kendilerini ötekilere
benzetmemesi, benzetmeyi aklından geçirmemesi, öteki üzerindeki aşağılayıcı ve
küçümseyici diğer duyguların tohumlarından üremiş bir hastalığın, kendini
beğenmişliğin, yetkinliğin yansımasıdır, dışa vurumudur.
Empati prosesleri
üzerinden pişirilen şiirlerin, medeniyet kurgularının, ötekiyi yok etmesini
istediğini saklayan otoriter faşizmin, entelektüel sosyalizmin eserleri
olduğunu söylemek gerek… söylemek gerek tasavvufun ‘ötekileştirmemek’ adlı tencerede pişen yemekle beslenen ordugahın
neferlerini yetiştirdiğini.
Sonra, çok daha sonra,
‘ötekileştirmemek’le kastedilenin ötekilere hükmetmek, ötekilerin hür boyunlarına
birer ilmik geçirip itaate mahkum etmek istendiğini zahmetsizce düşünmek gerek. İnsan, öteki teki olmadan bütün olamaz.
Gözlerin bir nesneyi
görmek için yeterince uzaklığa muhtaç olduğunu bilmek, ötekinin de aynı
uzaklığa, kendi varlığını korumak için, muhtaç olduğunu bilmeyi gerektirir. Saf
niyetlerin dibine dökülen ötekileştirmemek zehri, parlak, hoş rayihalı baldan zarla örtülüdür. Ötekileştirmekle
kastedilen, aşağılamak, yok saymak, itmek gibi zedeleyici duyguların ötekileştirmekle
ilgisi olamaz. Ötekileştirerek anlayabilir insan, aynılaştırarak ya da içe
çekilerek değil.
Bir yahudi, bir
hıristiyan, bir budist ya da bir ateist bir müslümanın zihin dünyasına
çekilerek anlaşılmaz. Aynı şekilde bir müslüman da diğer filozofik örgülerin
tezgahına çekilerek anlaşılmaz. Herhangi
bir ırk da diğer başka ırkların lutfedilmiş duygularının gölgesinde boğularak
anlaşılmaz. İnsan öteki algısını, ötekinin kendi özgün, özgül değerlerine göre
inşa etmiştir; ancak o değerleri anlayarak ona saygı duyar ya da duymaz.
İnsan ötekine saygı duymak
zorunda da değildir; ancak onun özgün/özgül değerleriyle yaşamasına saygı
duymak zorundadır. İyi kötüyle, kötü iyiyle ötekileştirildiği için
karşılaştırılabilir. Masum olan, bir katille ötekileşmek zorundadır; bir
günahkâr da diğer başka bir günahkâr ya da masumla. ‘Din Günü’ bunun için
vardır. Ötekileştirmemek 'Din Günü’nün, hakikatin inkârıdır. İnsan günahkâr olarak ötekileşmediği zaman tövbe edemez..
Faşizmi, Komunizmi ya
da sufizmi üreterek ötekileştirmenin anlamını kaydıranların, kaydırdıkları
anlamlara bakarak düşünemez bir müslüman.
Bir insan, kutsanmış
kanunların medeniyetinde, kanunlara uyanlarla uymayanları da ötekileştirerek
ayırdeder. Kanunların, yargıçlara verdiği yetki ötekileştirme yetkisidir. Ötekileştirme
mümkün değilse, cezalandırma da mümkün olamaz.
Ahlakî normlar da
ötekileştirmeyi, ayırıp seçmeyi öğütler. Yalanlarla var olmayı seçenlerin,
doğrularla yaşamakta ısrar edenlerden başka ve ayrık olduklarını kimse inkâr
edemez. Öteki yalancıdır ya da değildir.
Demokrasi ya da diktatörlük diyerek farklı ayrıntılarla aynı şeyi amaçlayan otoriteryen amaçlarla insanları güdüleyenlerin ötekileştirmemekten kastettikleri şey, insan için zorunlu olan değildir; insan için zorunlu olan ‘öteki’ olma hakkını koruyabilmektir.
Demokratik yapılar da bir otorite tesis ederler ve ötekilerin ürettiği bir otoritedir bu. Ötekilerin ürettikleri yasalarla ötekilere hükmettiği bir sistem olarak demokrasi de bu anlamda ötekinin kendisi kalma özelliğine müdahale eder. Çünkü diktatörlüklerdeki kanun koyucuların sayısı, demokrasilerdeki kanun koyucuların sayısından bir miktar daha azdır; ama sonuç aynıdır. Öteki, ötekilerin tasarladığı, teklif ve kabul ettiği/ettirdiği kanunlara uymak zorunda kalarak öteki olma hakkını kaybetmektedir.
Demokrasi ya da diktatörlük diyerek farklı ayrıntılarla aynı şeyi amaçlayan otoriteryen amaçlarla insanları güdüleyenlerin ötekileştirmemekten kastettikleri şey, insan için zorunlu olan değildir; insan için zorunlu olan ‘öteki’ olma hakkını koruyabilmektir.
Demokratik yapılar da bir otorite tesis ederler ve ötekilerin ürettiği bir otoritedir bu. Ötekilerin ürettikleri yasalarla ötekilere hükmettiği bir sistem olarak demokrasi de bu anlamda ötekinin kendisi kalma özelliğine müdahale eder. Çünkü diktatörlüklerdeki kanun koyucuların sayısı, demokrasilerdeki kanun koyucuların sayısından bir miktar daha azdır; ama sonuç aynıdır. Öteki, ötekilerin tasarladığı, teklif ve kabul ettiği/ettirdiği kanunlara uymak zorunda kalarak öteki olma hakkını kaybetmektedir.
İnsan, ayrık
dünyaların varlığını ancak o ayrık dünyaların da kendilerine has değerleri
olduğunu kabul ederek koruyabilir; ayrık dünyalardaki ötekiye saygı duyduğunu
gösterebilir. Öteki, kendisini ifade ederken kendi dilini kullanır,
ötekileştirmemeyi hedefleyenin dilini değil. Onu hedef dile zorlamak, onu yok
saymaktır.
Pastoral, lirik,
sufistik dillerde şiirleşen ‘Ötekileştirmemek’sorunsalı, ötekileştirmekten daha
acımasız ve daha müdahalecidir. Ötekileştirmemek, ötekinin öteki olarak var olmak
zorunluluğunu ortadan kaldırmaktadır; onu yok etmektedir ve bu eksiksiz olarak çağdaş
vandallıktır. İnsanlar hak taleplerinden öteki oldukları için vazgeçmezler.