“Haksız
olanımız yoktur. Tarihte haksız olan da yoktur.”
Karışık kuruşuk
bir çağda doğmuşuz. Herkes koşuşturuyor. Adam, kadın, çocuk akşam olunca gün
boyu kafasının içinde, zihninin iç yüzünde savurup durduğu düşüncelerini yuta unuta oturduğu, uzandığı
kanepeye serip hepsinin üstüne oturuyor.
Yarın, sonra
başka yarınlar, zil takıp oynayan deliler gibi abanıyor tepesine. Unuttuğu kuruntular,
her boş aralıkta binlerce yaygara eşliğinde hortlayıveriyorlar. Hortlak,
ölmüşün ruhu. Hiç geri gelmemiş olan bir yalan. Hiç hortlak gören yok, ama
insan hortlayan her sevimsiz düşüncesini, hatırasını görünce heyecanla sarılıp
ucundan kıyısından çekiştirip duruyor. Kendi tarihi, başkasının tarihi…
Sıkıntılı
bir yaratık insan. Sıkı sıkı sarılıp bilmek istiyor, hatırlamak istiyor.
Yorulunca da çöpe atıp yürüyor, dönüyor bir daha alıyor, çöpsü kokulara
aldırmadan didikleyip duruyor, bazen de ondan besleniyor.
Merak etmişimdir,
bu kadar sıkıntılı bir yaratık hangi ara keşifler yapıyor, hangi ara öldürüyor,
sevişiyor?
Keşif yaparken öldürmeyi tasarlayan, sevişirken ayrılmayı planlayan
bir şey bu insan. Sevişmek cinsel olan değil sadece. Sevgileşmek diyelim
utanıyorsak. Utanmak nedir ki?
Biri
görürse, duyarsa yaptığımızı söylediğimizi hissettiğimiz şeye utanmak diyoruz.
Kimse görmüyor mu bizi? Allah görüyor. Ondan utanıyor muyuz? Niye utanalım ki
her şeyimizi biliyor değil mi? Allah’tan utanmıyoruz.
Utanmaz varlıklarız
biz. Birbirimizden utanmaktan da hoşlanmıyoruz. Modern kalıpların içinde
utanmak yok. Özgürlük var. Öpüşürüz her yerde. Aşk bu. Utanılmaz. Çalarız,
yakalanana kadar özgürüz. Özgürüz, utanana kadar utanacağımız her şeyi
azaltırız. Utanmazlık büyüyünce insan öldürürüz. İnsan.
Haksız
olanımız yoktur. Tarihte haksız olan da yoktur. Tarih bugünle eşleştirilerek
anlaşılmaz. Arkaik bir durum, simültane, can sıkıcı. Haksız olan olmayacaktır. Herkes haklıdır. Haksız
olsa da haklıdır.
Hepimiz
her şeyden anlarız, anlatırız; bilmediğimizi düşünmeyiz.Bilmediğimiz şey bildiğimizde
bilmemizden farklı bir şey yüklemez bize… bilenle bilmeyen aynıdır; oyları da
eşittir, koyunları olsa da olmasa da.
Koyun, süt, yün, et verir, yavru da verir.
İnsan yaratığı bu dört vergiyi de vermeyebilir. Vergisiz yaşar, vergi alır.
Eşit değildir. Uşaklarını kast sisteminden tedarik eder.
Kast sistemi
insan yaratığının en kibirli buluşudur. Aynı zamanda en ezik duruşu. Kastın en
alt basamağındakiler sürekli öldükleri, aç kaldıkları ve sömürüldükleri halde
sesleri çıkmaz. Sesleri çıksa da çıkmasa da haksız yere ölürler; onlara
sorarsanız haklıdırlar. Sessizce ölmek daha iyidir.
Daha iyi
nedir?
Daha iyi,
daha kötüden başka bir yerde ve onunla simetriktir. Hepsi bir arada yaşarken
mutludurlar, mutluluk aradıkları yerde kendisiyle tepişirken.
Yazarsın,
sonra okursun. İyi bir iş yapmışsındır, daha iyisi yoktur.
Arif
Şahin, 14.07.2013, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 1