“Kendine bakmayı unutan ve bakmayan varlığını unutmuş
olandır. Kendini yaşamayandır.”
Kendini sigaya çekmenin zorunluluğu
aşikârdır. Kuşkusuz kendinden sorumlu olduğunun bilincinde olan içindir bu
aşikârlık. Kendi varlığının neliğini kavrayan, kavramış olan içindir o aşikârlık. Kendinin
bir kerelik olmadığının ayrımında olan içindir kendini sigaya çekmenin
zorunluluğu.
Varlığını, geçici olanla-kalıcı olan ayrımını yapıp kalıcı
olan üzerinde temellendirme uğraşı veren içindir kendini sigaya çekme
zorunluluğunun aşikârlığı.
Gün ışımadan uyanmanın gereğini, gerektiğini belleyen
içindir.
Yapıp ettiklerini vurduğu mihenk vahiy olandır. Vahyi
belirleyici olan olarak bilendir. Vahyin doğrultusunda soluyandır. Vahyin
doğrultusunda yürüyendir, kendini sigaya çeken ve bunun zorunlu olduğunun
bilincine ermiştir.
Ölüm karşısında bir hırsız gibi olmayan olandır. Yaşamın bir
gün bitecek olan olmadığını, burada durduğu yerin bir durak olduğunu bilen
içindir, kendini sigaya çekmenin zorunlu oluşu.
Durup kendine bir bakmanın gereği, uzun soluklu bir yürüyüş
içre olan bir varlık olduğunun ayrımında olan için zorunludur.
Dağların, taşların yüklenmekten çekindiği bir yükün
taşıyıcısı olduğunu ayrımsayan ve yüksünmeden yüklenen için kaçınılmazdır
kendini sigaya çekmek gün aşırı.
Kendinden, kendi olmayandan sorumlu olduğunu bir an için
unutmayandır sigaya çeken kendini.
Kazandıklarını paylaşandır. Kazanacaklarını paylaşmak için
kazanandır. Yapıp ettiklerini infak bilinciyle yapıp edendir. İnfakın mide için
gerekenlerden ibaret olmadığını bilen ve gereğini yerine getirmeyi erekleyen
içindir, kendini sigaya çekmenin zorunluluğunun aşikârlığı.
Kendini sigaya çekmenin gerektiğini bilen bir an için bile
kendini kaybetmeyendir. Ayağını bir kere kaydıranın yeniden ve sürekli
kaydırmak için pusuda beklediğini unutmayandır. Hiçbir dem unutmayandır. Hep
tetikte durmak gerektiğini kalbine, tüm benliğine bir gergef gibi işlemiş
olandır, kendini sigaya çekmenin gerektiğini bilen. Ve yerine getiren.
Kendini sigaya çeken, gündemini, gündemleri belirleyendir.
Rüzgâra kapılıp gitmeyendir kendini sigaya çeken. Burada, bu zamanda, bu uzamda
soluduğu nefesin sayılı olduğunu ve verilenlerin hakkını hakkıyla bilendir.
Olup bitenlerin gereğini hakkıyla yerine getirendir.
Kendine bakmayı unutan ve bakmayan varlığını unutmuş olandır.
Kendini yaşamayandır. Rüzgâra, rüzgârlara kapılıp gidendir. Ve bu halin
ayrımında olmayan, olamayandır. Günü güne vardığı için tüketen olmuştur. Kendi
ömründen çalan konumuna düşmüştür. Varlık içinde bir düşük olduğunu
ayrımsamadan anları tüketmenin esrikliğiyle kaybolmuştur. Anlamsız bir
biriktirme hırsıyla günleri kaybettiğinin ayrımına bile varamamış demektir.
Burnunda bir halkadır yapıp ettikleri, özledikleri.
Yapıp ettiklerinin, biriktirdiklerinin, özlemini
çektiklerinin kölesi konumunda olduğunu ayrımsatacak bir ölçütten, ölçütlerden
yoksun kalmıştır. Yoksun kalacaktır, soluması için verileni bilinçsizce
tüketinceye kadar.
Öfkesi kendinin değildir. Sevinci kendinin değil. Tepkileri
bir kurgunun eseridir. Üzüntüleri başkalarının ektiğidir. Ne aklının
erdiklerine erer eli, ne elinin yapıp ettikleri aklının, gönlünün süzgecinden
geçmiştir. Ne de bunun gerektiğini düşünebilmektedir, düşünmektedir.
Yaşam, kendine bakmayan, kendine bakmanın gereğini
bellemeyen için rastlantısaldır. Sanki
bir rastlantı sonucu gelip bulmuştur dirilik. Böyle algılanır ve bir rastlantı
sonucu biteceği sayıtlısıyla donatır benliğini. Ve o donanımla kapılır yeise. O
donanımla kapılır korkuya. Korkusunun kölesi olarak sürdürür yaşamayı. Bir
türlü diri olmanın hazzını yaşayamaz. Yaşamaya fırsat bulamaz. Durup kendine
bakamaz. Hiçlik kaygısıyla dönenir durur. Saldırganlaşır. Saldırısının en
başında kendisi vardır. Ve sonra kendisi olmayanlara yönelir.
Kendi yaşamından, ömründen çalar. Başka varlıkların varoluş
alanlarını tarumar eder.
Cemal Çalık, 15.07.2013, Konuk
Yazarlar, Sonsuz Ark