21 Temmuz 2013 Pazar

SA303/KY1-CÇ16: Hâtıra Çaprazı

"Ertelenenler çoğunluktaysa, demek istiyorum; ertelediklerimiz çoğunluktaysa, var oluşumuzu da ertelemişiz demektir."


Hep bir bahanen var ertelemelerini aklamaya yönelik.. bu yönsemeye ilişkin eylemlerinde kendince bir albeni duyumsasan da, bir gün ertelediklerinin yaşamının olmazsa olmazları olduğunu ayrımsayacaksın ve güneşin dürülmekte olduğunu göreceksin.. hayıflanmanın anlamının olmadığı o anı..  işte o an, hâtıralara sarılacaksın. hatıralarının bir ertelemeler mezarı olduğunu bile bile hâtıralara sarılacak ve yazıklanacaksın!

Demek hâtıralara sarılmak düşecek payına bir gün; bu günü hiç aklına getirmemiş olsan da, bu gün hiç gelmeyecek sandıysan da, bu gün hiç gelsin istemediğin halde işte sarıldın hâtıralara.

Öyle ya hâtıralar bizi biz yapandır, yani yaşadıklarımızdır; ancak her yaşanmış şey hâtıra değildir. Bilincimizde kalmayı hak eden yaşantılar hâtıra mertebesine yükselir ve bizi biz yapar. Bilinçsizce tüketilmiş anlar, günler hâtıra olmaktan uzaktır. Hâtırasız birlikteliklerin dostluğun kıyısına bile ulaşmadığı gibi, bilinçsizce tüketilen anlar hâtıranın ulaşamaz haremine. Sen onları hâtıra sanırsın. Onlar sahtedir.

Hâtıraların da kalp olanları, gerçek olanları vardır. Ve kalp hâtıralar hep ertelenenler arasındadırlar. Kendimizi olanca gerçekliğiyle var etmek bizim elimizdedir öyleyse; ya sahte bir var olan kılarız kendimizi, ya sahiden var olan oluruz. Kalp hâtıralar çoğunluktaysa, baştan ayağı kalp hâtıralarla çevriliysek var oluşumuz da kalp demektir.
Ertelenenler çoğunluktaysa, demek istiyorum; ertelediklerimiz çoğunluktaysa, var oluşumuzu da ertelemişiz demektir. Ya bir de ertelediklerimiz yaşamın ilineği konumunda bile olmayan şeyler için olmuş ise? Bu ne hazin bir var kılış öyküsüdür kişinin kendisini. Yazıklanma bile hafifletmeye güç yetiremez bu acıyı.

Bu acıyı hangi şey hafifletebilir ki? Yok öyle bir merhem; yok öyle bir ilaç. Ne bir eczanede ne bir aktarda bulunma ihtimali yoktur o acıyı dindirecek bir ilacın, bir çarenin.

Ertelediklerin ertelemeye değer türde olsaydı, olabilseydi bir hicreti yaşadığına işaret olurdu. Her hicret kendini “özgün bir var” kılmaktır. Sahte oluşların, sahte oluşun ötesinde, kendi benliğini damla damla var etmektir.

Ertelediklerin ertelemeye değer olabilse hatıraların da mezar olmaktan öte olurdu. Bir vaha kılardın hâtıralarını kendini; var kılış yolculuğuna çıkanların durup soluklanacağı bir vaha. Dudakları çatlamışların susuzluklarını giderecek bir ırmak olurdu hâtıraların. Ve sen bile yeniden var kılardın kendini kendin olarak, sürekli kendini yenilemenin yolunu yordamını bellemiş olurdun..

Ertelediklerin ertelemeye değer olabilse, yani yaşamın aslına ilişkin olanlar için olmuş olsa ertelediklerin, yeryüzü çölünü cennet kılmanın olabilirliğine kanıt olurdu yapıp ettiklerin.

Bir mezar kaçkını değil, Sur’un soluğunu ölüler ülkesine taşıyan olurdun, hem her dem kendi dirilişinin hazzını yaşardın;yaşar ve yaşatırdın. Sanrısız bir dünyanın nasıl oldurulacağını belgilemiş olurdun. sanrısız ve sınırsız bir dünyanın muştusunu iletirdin kurda kuşa, dağa, taşa, yeryüzüne ve gökyüzüne.

Hâtıralar, içinin mahzeninde biriktirdiğin çer-çöp yığını olmaktan uzak bengi su olurdu; seni öldürmeye gelen sende dirilirdi.

Ertelemeye değer olan olabilmiş olsaydı ertelediklerin, ölümsüzlüğün sırrına eren kılmıştın kendini demek olacaktı. Hâtıralarının elinden tutan değil, hâtıraları elinden tutan olmuştun demektir.

Cemal Çalık, 21.07.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark


Seçkin Deniz Twitter Akışı