"Ertelenenler çoğunluktaysa, demek istiyorum; ertelediklerimiz çoğunluktaysa, var oluşumuzu da ertelemişiz demektir."
Hep
bir bahanen var ertelemelerini aklamaya yönelik.. bu yönsemeye ilişkin
eylemlerinde kendince bir albeni duyumsasan da, bir gün ertelediklerinin
yaşamının olmazsa olmazları olduğunu ayrımsayacaksın ve güneşin dürülmekte
olduğunu göreceksin.. hayıflanmanın anlamının olmadığı o anı.. işte o an, hâtıralara sarılacaksın.
hatıralarının bir ertelemeler mezarı olduğunu bile bile hâtıralara sarılacak ve
yazıklanacaksın!
Demek
hâtıralara sarılmak düşecek payına bir gün; bu günü hiç aklına getirmemiş olsan
da, bu gün hiç gelmeyecek sandıysan da, bu gün hiç gelsin istemediğin halde işte
sarıldın hâtıralara.
Öyle
ya hâtıralar bizi biz yapandır, yani yaşadıklarımızdır; ancak her yaşanmış şey
hâtıra değildir. Bilincimizde kalmayı hak eden yaşantılar hâtıra mertebesine
yükselir ve bizi biz yapar. Bilinçsizce tüketilmiş anlar, günler hâtıra
olmaktan uzaktır. Hâtırasız birlikteliklerin dostluğun kıyısına bile ulaşmadığı
gibi, bilinçsizce tüketilen anlar hâtıranın ulaşamaz haremine. Sen onları hâtıra
sanırsın. Onlar sahtedir.
Hâtıraların
da kalp olanları, gerçek olanları vardır. Ve kalp hâtıralar hep ertelenenler
arasındadırlar. Kendimizi olanca gerçekliğiyle var etmek bizim elimizdedir
öyleyse; ya sahte bir var olan kılarız kendimizi, ya sahiden var olan oluruz.
Kalp hâtıralar çoğunluktaysa, baştan ayağı kalp hâtıralarla çevriliysek var oluşumuz
da kalp demektir.
Ertelenenler çoğunluktaysa, demek istiyorum; ertelediklerimiz çoğunluktaysa,
var oluşumuzu da ertelemişiz demektir. Ya bir de ertelediklerimiz yaşamın
ilineği konumunda bile olmayan şeyler için olmuş ise? Bu ne hazin bir var kılış
öyküsüdür kişinin kendisini. Yazıklanma bile hafifletmeye güç yetiremez bu
acıyı.
Bu acıyı hangi şey hafifletebilir ki? Yok öyle bir merhem; yok öyle bir ilaç. Ne bir eczanede ne bir aktarda bulunma ihtimali yoktur o acıyı dindirecek bir ilacın, bir çarenin.
Bu acıyı hangi şey hafifletebilir ki? Yok öyle bir merhem; yok öyle bir ilaç. Ne bir eczanede ne bir aktarda bulunma ihtimali yoktur o acıyı dindirecek bir ilacın, bir çarenin.
Ertelediklerin
ertelemeye değer türde olsaydı, olabilseydi bir hicreti yaşadığına işaret
olurdu. Her hicret kendini “özgün bir var” kılmaktır. Sahte oluşların, sahte
oluşun ötesinde, kendi benliğini damla damla var etmektir.
Ertelediklerin
ertelemeye değer olabilse hatıraların da mezar olmaktan öte olurdu. Bir vaha
kılardın hâtıralarını kendini; var kılış yolculuğuna çıkanların durup
soluklanacağı bir vaha. Dudakları çatlamışların susuzluklarını giderecek bir
ırmak olurdu hâtıraların. Ve sen bile yeniden var kılardın kendini kendin
olarak, sürekli kendini yenilemenin yolunu yordamını bellemiş olurdun..
Ertelediklerin
ertelemeye değer olabilse, yani yaşamın aslına ilişkin olanlar için olmuş olsa ertelediklerin,
yeryüzü çölünü cennet kılmanın olabilirliğine kanıt olurdu yapıp ettiklerin.
Bir
mezar kaçkını değil, Sur’un soluğunu ölüler ülkesine taşıyan olurdun, hem her
dem kendi dirilişinin hazzını yaşardın;yaşar ve yaşatırdın. Sanrısız bir
dünyanın nasıl oldurulacağını belgilemiş olurdun. sanrısız ve sınırsız bir
dünyanın muştusunu iletirdin kurda kuşa, dağa, taşa, yeryüzüne ve gökyüzüne.
Hâtıralar,
içinin mahzeninde biriktirdiğin çer-çöp yığını olmaktan uzak bengi su olurdu;
seni öldürmeye gelen sende dirilirdi.
Ertelemeye
değer olan olabilmiş olsaydı ertelediklerin, ölümsüzlüğün sırrına eren
kılmıştın kendini demek olacaktı. Hâtıralarının elinden tutan değil, hâtıraları
elinden tutan olmuştun demektir.
Cemal Çalık, 21.07.2013, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark