22 Temmuz 2013 Pazartesi

SA304/AS29: Sol’un Fikir Yetmezliği - Embedded Sol

“Sözleri var; ama bayat, kokmuş… Fikirleri var; ama embedded hayat alanına mecbur…”


İnsan sözden ibarettir. Sözü yoksa, fikri de yoktur; fikri yoksa insan da yoktur. İnsan olmak için fikir sahibi olmaya çalışan insanın, diğer insandan daha kıymetli bir hâlet-i rûhiyesi vârid olur. Derdi samimiyetinden mütevellittir. O vakit samimiyeti eksilmiş fikirlerin, fikir olma istidadı da yoktur, ifadesi bir veche ile doğrudur. Samimiyet çok değerli bir mülâhazadır.
***
Üniversitenin zihinsel temrin devirlerinde sağcılarla, solcularla, irancılarla, nurcularla, ortayolcularla, fikirsizlerle teşrik-i tahsile mecburduk. Sağcıların, o bildik efe tavırlarında fikir yoktu. Emir gelir, demiri keserdi. Biraz İrancılar, İran’daki devrim denen şeyin kazandırdığı diyalektiğin keskin şurubunu masaya sürerlerdi; Emperyalizme, kapitalizme söyleyecekleri sözleri vardı.
***
Solcularla, akla, diyalektiğe yatkın karakteri olan sohbetlerimiz olduğunu hatırlıyorum. Nurcular dendiğinde akla Fethullah Gülen’in talebeleri gelirdi, diğerleri çok silik ve belirsizdiler, azdılar. Gülen’in talebeleri yekvücuttular; sohbetleri hep masa altından yürürdü; bakışlarla anlaşırlardı. Onlar da inen tâlimata zerre kadar yorum yapmadan uyarlardı.
***
Solcular hâriç diğerleri hep bir dayatma, ayrıştırma, tekfir etme, mânâlı mânâlı bakma, damgalama gibi malayani şeylerle meşgul olurlar ve hep itici bir ruhla yaşarlardı. Solcular, bir sürü fraksiyonla birbirlerine düşman olsalar da,  kendileri dışında olanlardan ancak bizim gibileri yakın bulur, sohbet ederlerdi; ama ne bir aşağılama ne de bir dışlama ile meşguldüler.
***
Herkes kendi yolunda giderdi, çaylar içilirdi, sohbetler edilirdi. Ne konuşurduk pek fazla hatırlamıyorum, fakat aklımda kalan fikir sahipleri olarak öylece orada kaldılar. Sovyet Rusya dağıldığında solcular, sosyalistler daha olan şeyin farkında değillerdi. Yara sıcaktı ve solun bittiğini henüz anlamamışlardı.
***
Uzun bir zaman sol temelini kaybettiği için sersem sersem gezdi. Tutunacak dal arıyorlardı. Marx’ı yeniden okuyor, farklı bir diyalektikle mülkiyete ve kapitalizme karşı çıkmaya devam etmek istiyorlardı; onlara göre Marx yanlış anlaşılmıştı, Sovyet Rusya ve Kızıl Çin sosyalizmin iflasını değil, yanlış uygulamanın sonuçlarını temsil ediyorlardı; materyalizm yüklü ateizm, proleterya daima vardı.
***
Biraz değişmişlerdi solcular. Yoksul akşamlarında buldukları parayla içtikleri şaraplar rakıyla, viskilerle yer değişmiş, giydikleri kıyafetlerin markaları belirginleşmiş, bindikleri arabalar, edindikleri akademik titrler irileşmiş, devletin yargı dahil bütün kurumlarında kök salmışlardı. Kızlarla, lüks mekanlarda entel figürler eşliğinde diyalektik yapmaktan hiç geri kalmıyorlardı.
***
Medya çoğunlukla 68 kuşağı militanlarının eline geçmişti. Hepsi birer kapitalist kadar para hırsıyla dolmuşlardı; ama ağızlarındaki şarkılar hep aynıydı. Yoksulları sömürmeye devam ediyorlardı. Bir teklifleri de yoktu; kapitalizmin ve faşizmin içinde dağıldılar, kayboldular. Darbeci oldular, fikirleri yok oldu ve nihayetinde onlar da kimliksizleştiler. Rant için yapmadıkları şaklabanlık kalmadı.
***
Sonra bir gün Ak Parti iktidar olunca kimlik sorunlarını hatırladılar. Muhalefet partileri ergenekon şemsiyesi altında kolkola gezince, farklılık aradılar ve geldiler İran’dan mülhem müslüman sol, Ak Parti zenginlerinden mülhem antikapitalist müslüman diye fraksiyon zincirlerine tutunan birileri ile aynı kafelerde, dergilerde buluşmaya başladılar.
***
Müslüman sol, hem müslümandı hem PKK’ya sempati ile bakıyordu hem de Ak Parti iktidarını diyalektik bir özenti ile eleştirmeye çalışıyordu. Solcular için yeniden inşâ süreci, müslüman sol pazarında birdenbire başlayıverdi. Ak Parti iktidarı ürettiği sosyal politikalarla Avrupa’daki sosyalistlerin ürettiği sosyolojik ve ekonomik standartları benimser görününce sol, sosyal demolardan kendisini arındırılmış hissetti. Yaşadıkları panik, onlara bir yeni kimlik kazandıracaktı. Ak Parti onlara iyilik yapmıştı.
***
Fakat solun yaşadığı travma derindi. Solcuların hemen tamamı askerî darbe tezgahlarındaki kumaşlardan biri olurken aynı zamanda sokakları arşınlamaya, illegal örgütleriyle terör estirmeye, taşeronluk yapmaya çalışanlardan kendilerini ayırmadan müslüman solcularla birlik olmaya çalıştılar; oldular da. Sözleri Ak Parti karşıtlığında bir araya gelenlerin sözleriyle aynıydı. Müslüman solcuların içindeki hiperaktif geni iyi kullanıyorlardı.
***
Cumhuriyet mitingleriyle başlayan kardeşlik duygusu  ile Ak Parti’nin Irak, Suriye, İran politikalarına karşı, karşı tarafta olmayı seçtiler. Saddam’ı, Esed’i, Humeynist velayeti hep masum ve mazlum gösterdiler. Solcuların dillerine ekledikleri diğer seçenek PKK’nın koruma altına aldığı anarşist, faşist Kürtçülüktü. Hiç rahatsız olmadan eylemlerle dolu bir hazırlık aşamasından sonra Gezi Parkı’nda, antikapitalist müslümanlarla beraber kaos ürettiler.
***
Namaz kıldıklarında güya antikapitalist müslümanları koruma çemberine aldılar, Ramazan Ayı’nda yeryüzü iftarları düzenleyerek, alkollü bir şekilde iftar duası yaptılar. Mülkiyet düşmanı olduğunu iddia eden bir vaiz buldular ve ülkenin bütün kentlerinde yeryüzü iftarları ve vaazlar tertip edilmesi fikrini parklardaki forumlarda tartıştılar.
***
Gün sona erdiğinde, solcular suyun altından akıttıkları samanı masaya sürdüler. Antikapitalist de olsalar mülkiyet Allah’a aittir dedikleri için, antikapitalist müslümanları sorgulamaya başladılar. Mülkiyet kamuya aitti. Böylece ilkesel bir travma daha yaşadılar. Bir kısmı antikapitalist müslümanları kullandıklarını itiraf ederek, etik  panorama fısıltılarıyla çok sesli bir pazar kurdu, diğer kısmı henüz diledikleri kadar güçlenmediklerini iddia ederek bir süre daha antikapitalist müslümanları kullanmak gerektiğini söyledi.
***
Temelden karşı oldukları din, bir şekilde, başka bir formda da olsa, şimdi savundukları o sahnede, onların da katkısıyla uzlaşı noktalarında yeniden gündem belirliyordu. İşler karışmıştı. Sol kimlik yine tabansız kaldığını fark ederek korkuyla silkindi. Şimdi fraksiyon genetiği ile birbirlerini eleştirmeye devam ediyorlar. Sözleri var; ama bayat, kokmuş… Fikirleri var; ama embedded hayat alanına mecbur.
***
Nihayetinde 2013 Temmuz’unda sağcılar, solcular, bir kısım nurcular, irancılar, antikapitalist müslümanlar, müslüman solcular şimdi topluca Suriye’deki katliamı sahipleniyorlar, zâlimleri destekliyor, öldürülenleri ıslıklıyorlar, ergenekon duvarlarına slogan yazıyorlar, PKK’ya gülücükler atıp sokaklarda, meydanlarda sek sek oynuyorlar. Birinin canı sıkılsa hepsinin sesi koro hâlinde bayrak dalgalandırıyor. Ama yanyana geldiklerini fark edince hepsi kanlı hâtıralarını hatırlıyorlar.
***
Dert değil; ama çokça on yıl sonra bugün fikri olan, sözü olan adam kıtlığı çekiyoruz; sohbet edecek kimse bulamıyoruz. Samimiyetten yoksun tipler medyayı istila etmiş durumda. Bu memleketin bu kahrı epeyce bir vakit daha bizi meşgul edecek gibi görünüyor. Allah yardımcımız olsun.



 Alper SELÇUK, 21.07.2013, Antiseptik Anafor 65


Seçkin Deniz Twitter Akışı